| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 5'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 10.12.2016 |
CHP GRUBU ADINA HİLMİ YARAYICI (Hatay) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Geçmişte Başbakanlık Basın Müşavirliği görevinde bulunan bir yazarın sözleriyle, bir alıntıyla başlamak isterim: "AK PARTİ iktidarının en başarısız olduğu iki alan varsa bunlardan kesinlikle bir tanesi kültür ve sanat alanıdır." der. "Tartışmaları yıllarımızı yedi ama bir arpa boyu bile mesafe alamadık. Ortada büyük bir hayal kırıklığı, koca bir fiyasko var. Sorumlusu da AK PARTİ'nin gelmiş geçmiş Kültür Bakanlarıdır." Çok doğru ve çok yerinde bir tespittir, bu tespite katılıyorum.
Sanat tükürülecek bir şeydi sizin için, öyle tanıştık sanata bakışınızla. Sonrası geldi zaten. Kurucu lideriniz için bale, belden aşağı bir şeydi ve beğenmediği heykel de ucube. O nedenle, kültür ve sanat dünyanızda operaya da, baleye de, müziğe de, resme de, heykele de yer yok. Temsil ettiğiniz zihniyetin taraftarları Anadolu'nun dört bir yanında heykelleri parçalamakta, sanatçıların kokteyllerine baskınlar düzenlemektedirler. Kültür Bakanından bu konuyla ilgili tek bir yanıt göremedik. Zaten görevinizdi de.
Hadi yol yaptınız, köprü yaptınız, bunlarla övünüp duruyorsunuz. İstanbul'un silüetine hançer gibi saplanan Gökkafes hâlâ yerli yerinde duruyor ama. Sultanahmet'in, Ayasofya'nın muhteşem görüntüsüne bir hançer de siz sapladınız. Zira, Zeytinburnu'ndaki gökdelenler sizin iktidarınızda yapıldı. Hasılıkelam, estetik hiçbir değer yaratamadınız.
Nazilerin propagandisti Goebbels ne diyor, kesin biliyorsunuzdur: "Kültür lafını duyunca elim hemen cebime gidiyor." der. Goebbels'in günümüzdeki hayaleti olarak duruyorsunuz karşımızda.
Evet, on dört yıllık iktidarınızın kültür ve sanat politikası tek kelimeyle kocaman bir hiçtir ve bu hiçlik bayağılık olarak kendisini topluma dayatmaktadır. Bu nedenledir ki bugün sanatı ve sanatçıları baskı ve sindirme politikalarıyla susturmaya çalışıyorsunuz. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki özgür düşüncenin taşıyıcı unsuru kültürdür, sanattır.
Osmanlı'nın yıkılışına giden süreçteki sancılarını yaşatıyorsunuz memlekete. Tanzimat Dönemi'nin meşhur tartışmasıdır "Batı'nın yasalarını taklit edelim; silahını, teknolojisini alalım ama kültürünü, sanatını, özgür düşünce ortamını asla." O dönemin yönetici takımının körlüğü sizde de var. Dedim ya, özgür düşüncenin taşıyıcı unsuru sanattır, kültürdür. O teknolojiyi, o yasaları üreten o özgür düşünce ortamıydı. Ve sanat özü itibarıyla muhaliftir, devrimcidir. Muhalif olduğu için de hışmınızı üzerine çekmektedir.
İktidarınız süresince sanat camiasına, darbe yıllarında bile görülmemiş bir hınçla saldırıyorsunuz, müzisyenlerin parmaklarını kırıyorsunuz, kulak zarını patlatıyorsunuz. Salonsuz bırakılan sanat kurumları ve sanatçılar, kitapları yasaklanan yazarlar, filmleri sansürlenen sinemacılar, heykelleri kırılan heykeltıraşlar, Gezi direnişine destek verdiği için ödenek alamayan tiyatrolar, tiyatrocular...
15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkarılan KHK'larla, sanatı hedef tahtasına oturttunuz, birçok sanatçıyı açığa aldınız, bazılarını da ihraç ettiniz. Bu sanatçılardan Ragıp Yavuz, 12 Eylül faşist cuntasınca yine mesleğinden uzaklaştırılmış ve on üç yıl ülkesinden uzak kalmak zorunda kalmıştır.
Başta Jiyan TV ve Kürtçe çocuk kanalı Zarok TV olmak üzere Kürtçe yayın yapan kanalları kapattınız. Darbeyi Kürt çocukları mı yapmıştı Allah aşkına?
Bunlarla da yetinmediniz, darbeyi fırsat bilip Hayatın Sesi, İMC TV, Yön Radyo gibi birçok muhalif televizyon kanalının ekranlarını kapattınız; radyoları kapatmaya yönelik her türlü girişimde bulundunuz. Evrensel Kültür dergisi başta olmak üzere birçok derginin ve kültür sanat alanında faaliyet gösteren onlarca derginin kapısına kilit vurdunuz. Bu faşist uygulamalarla övündünüz bir de. Bakanınız "Vurduk kilidi geçtik, sıkıysa açsınlar." dedi. Tebrikler, tıpkı 12 Eylül darbecileri gibi şimdiden tarihe geçtiniz.
Bu kadar değil tabii ki, Grup Yorum'un "Bağımsız Türkiye" konserlerini peş peşe yasakladınız. Hıncınızı alamadınız, çalışmalarını yürüttükleri İdil Kültür Merkezine sürekli baskınlar düzenlediniz, operasyonlar düzenlediniz, gözaltına altınız, yetmedi 5 kişiyi tutukladınız.
Gezi direnişi süresince duruşu nedeniyle Levent Üzümcü'nün Şehir Tiyatrolarındaki görevine son verdiniz. Oyunlarını sergileyebileceği salonlara izin vermeyerek intikam aldınız. O, yine de sanat tutkusundan vazgeçmedi.
Sosyal medya hesapları üzerinden sanatçılar fişlenmekte. Sanat kurumlarına yevmiyeli oyuncu alırken dahi, sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarına göre iş veriyorsunuz. "Reise biat varsa iş var; biat yoksa iş yok." Dönemin özeti budur.
Madımak katliamında yakılarak öldürülen yazar Behçet Aysan'a öfkeniz hiç dinmemiş olmalı ki ne yazık ki kızı Eren Aysan'ı da Kültür Bakanlığından attınız. İnsani duyguların bile artık size yük olduğu anlaşılıyor.
Antidemokratik uygulamalarınızın hangisini sayayım? Hele bir Devlet Tiyatroları Genel Müdürünüz var ki evlere şenlik. Kendisini uluslararası festivalde devlet parasıyla turistik gezi yapmasıyla tanırız. Sanatçı yönünü pek bilmediğimiz bu zat çeşitli illerdeki sahneleri arayarak pek çok sözleşmeli oyuncunun işine son verilmesini isteyecek kadar kraldan çok kralcılık yapmıştır. Son icraatı, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Devlet Tiyatrolarında yabancı oyunları repertuvardan çıkarması olmuştur. Yerli oyunlara ağırlık vererek millî duruşumuzu güçlendirecekmiş, sanki darbeyi yapanlar "Hamlet"i izledikten sonra darbeye karar vermiş gibi!
Yaşar Kemal sizin döneminizde Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü alırken etkileyici bir konuşma yapmıştı, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan da epey alkışlamıştı, şöyle diyordu: "Dünya bir çiçek bahçesidir, o bahçeden bir çiçeği kopardığınız an bir rengi, bir zenginliği yok edersiniz, dünyayı çoraklaştırırsınız."
Sanat özgürlüktür, sanat yaratıcılıktır; sanat düşünmenin, sorgulamanın, üretmenin ve paylaşmanın temelidir; hayatınızın can damarıdır, Türkiye halklarının sesidir, soluğudur. Bu damarı da kurutursanız bu ülkeyi yaşanmaz bir çöle çevirirsiniz. Yasakla, sansürle, tek tip sanatla, kültürle çıkacağınız yer bir lalezar değil, çöl olacaktır. Velhasıl gittiğiniz yol yol değil, bu yoldan geri dönün.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)