| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 12.12.2016 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı'nda yer alan Küçük ve Orta Ölçekli Sanayileri Geliştirme İdaresi Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Patent Enstitüsü kurumlarının bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi gün geçtikçe emsal ülkelerden negatif yönde uzaklaşmaya başlamıştır. Ekonomi politikalarında rant temelli yaklaşım, üretimden uzaklaşma, işsizlik, enflasyon, artan borçluluk, yolsuzluklar, öngörülebilir bir hukuk ve adalet düzeninin olmaması ekonomik gelişmeleri olumsuz etkilemektedir.
2017 bütçesi de iç ve dış borçlarda tehlike çanlarının çaldığı, borç faizi ödemelerinin arttığı, kamu istihdamında daralmaların olduğu, yatırımlarda azalma, eğitim ve sağlık gibi temel sosyal alanlarda yaşanan ticarileştirme ve piyasalaştırma uygulamalarının yaşandığı, vergi adaletsizliğinin, gelir dağılımının daha da bozulduğu bir ortamda bu sorunları çözmekten çok uzaktır. Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına çözüm getirecek bir yaklaşım içermemektedir. Kaynak ve harcama dengesini kuramayan, sağlıklı ve stratejik öncelikleri bulunmayan, bu nedenle de üretken olmayan alanlara kaynak tahsis eden, sürdürülebilir nitelikli büyümeyi teşvik etmeyen, istihdamı artırmayan, tasarruf ortamını büyütemeyen bir bütçe niteliğindedir.
Değerli milletvekilleri, uzun süredir devam eden başarısız ekonomi politikaları ülkemizi uzun ve orta vadeli hedeflerinden hızla uzaklaştırmıştır. Ülkemiz adına önümüzdeki yıllarda ekonomik açıdan büyüme hızı, kişi başına düşen gelir, ihracat, işsizlik oranı gibi temel makro hedefleri gösteren kalkınma planı, orta vadeli program ve orta vadeli mali plan artık kamuoyuna heyecan vermemektedir. Ortaya konulan hedefler gerçekleşmemekte, her yıl olumsuz yönde revize edilen rakamlar güvensizlik yaratmaktadır. Genç işsizlerin oranının yüzde 19,3 olduğu bir ülkede geleceğe umutla bakmanın mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. Onuncu Kalkınma Planı hedeflerinin çok gerisinde kalınmış, 2023 hedefleri ulaşılması mümkün olmayan hedefler hâline gelmiştir. Bütün bu ekonomik kötüleşmenin temelinde Türkiye'nin meselelerinin iyi tanımlanmaması, günübirlik politikalarla işlerin yürütülmeye çalışılması, ekonominin ihtiyaç duyduğu reformların sürekli ertelenmesi yatmaktadır. Geçen yıl yapmış olduğum bütçe konuşmasında çizdiğim tablonun daha da gerisine gidilmiştir. Bu da, hükûmetin her geçen gün daha kötüye giden gidişata çözüm bulmaktan uzak olduğunu, iyileştirmeye yönelik stratejiler belirleyemediğinin açık göstergesidir.
Ülkemizin kalkınması ve milletimizin hak ettiği refah seviyesine ulaşması için, günübirlik politikalarla ekonomiye yön vermekten vazgeçilmelidir. Bugün yastık altındaki dolarları bozduralım, yarın altınları; ertesi güne bozduracak neyimiz kalacak? Hükûmetin iş başına gelir gelmez yaptığı ilk iş, devletin elindeki kamu mallarını satmak, zararına özelleştirmeler yaparak birilerine rant sağlamak oldu. Daha bu milletin hakkı olup da satamadığınız neyi kalmıştır?
Tüm bu ekonomik olumsuzlukların yanı sıra ikaz ve önerilerimize rağmen, "Anaların gözyaşı akmasın." gibi kutsal bir anlayışın arkasına sığınarak çeşitli sıfatlarla başlatılan, "barış süreci" denilen ihanet sürecinin sonucu yalnız 2016 yılında 20 defa çeşitli şehirlerimizde bombalar patlatılmış, yüzlerce canımız katledilmiştir. 15 Temmuz gibi hain bir kalkışma ve istilayla ülkemiz karşı karşıya kalmıştır.
Şimdi sormak gerekir;
Terörle ve teröristle müzakere olmaz, mücadele olur dediğimizde ne yaptınız?
Oslo görüşmelerinde yapılanın yanlış olduğunu söylediğimizde "Vali ve askere 'Teröristi görmezden geliniz.' diye biz talimat verdik." dediniz ancak sonucu göremediniz.
Habur'da kurduğunuz çadır mahkemeleriyle neyi amaçladınız?
"Ne istediler de vermedik." dediğinizde acaba neleri verdiniz?
Daha birçok ihmal, dalalet ve öngörüsüzlük içerisinde oldunuz.
Burada Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Gençliğine Hitabesi'nden bir bölüm okuyacağım: "Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" ifadesinin bilincinde olarak Milliyetçi Hareket Partisi, önce ülkem ve milletim demektedir.
Değerli milletvekilleri, geçen yıl Milliyetçi Hareket Partisi olarak "KOSGEB'den değişime ve gelişime uyum sağlayabilen, girişimcilik kapasitesi yüksek, uluslararası rekabet gücüne sahip, kurumsal yönetim anlayışını benimsemiş KOBİ'leri Türk ekonomisinin temel dinamiği hâline getirmesini bekliyoruz." demiş, eleman alımındaki haksızlıklardan, verilen desteklerdeki uygunsuzluklardan bahsetmiştik. Bugün KOSGEB'in çok daha kötü durumda olduğu Sayıştay raporlarıyla ortadadır.
KOSGEB Başkanlığı tarafından 2015 yılı içerisinde destek pozisyonlarında boş bulunan 78 adet kadro için atama yapılmış olup ve bu atama ve personel alım işlemi, boş kadrolar ilan edilmeden yapılmış ve bu kadrolara başvuru yapan 78 kişinin tamamının açıktan ataması yapılmıştır.
Buna göre, bahsedilen atama süreci, insan kaynakları yönetiminin temel unsurları olan devlet personel rejiminin adil, ayrımcılığa yol açmayan, kolay ve ihtiyacı karşılayan başvuru yönetimlerine sahip olması ve sınav sürecinin güven verecek şekilde ilgililere açık olması ilkelerine uygun olarak yürütülmemiştir.
Bunun ardından kamu kurumlarında siyasi yapılanmaya gidilmediğini söyleyebilir miyiz? Eleman alımı bir yana, KOSGEB'de 10 daire başkanlığı bulunmasına rağmen 12 daire başkanı ataması yapılmıştır. Boşuna eskiler "Beterin de beteri var." dememiş. Daire başkanlığı sayısından daha çok daire başkanı atanması ve bazı daire başkanlıklarında 2 adet daire başkanının görevlendirilmesi hem 5018 sayılı Kanun'un mali sorumluluk ve iç kontrol sistemine ilişkin hükümlerine hem de kamu mali yönetim yapısında öngörülen hiyerarşik örgütlenme sistemine aykırıdır. Ama zihniyet farklı, "Benden olsun da kanuna aykırı olsun." Evet, "Benden olsun." dedikleriniz de maalesef -özellikle KOSGEB'de- FETÖ'cü çıkmıştır. Yapılan yolsuzluk ve usulsüzlüklerden de bunlar sorumlu tutulmuş ancak onlara haksız kadro açanlara bir şey olmamıştır.
Bu kurumda, ülkücü personellere kıyımlar yapılmış ve mobbing uygulanmıştır. "Benden olsun." anlayışının sonucunda da, 15 Temmuzda Türk milleti olarak hep birlikte gördük, yüce Türk milletinin dirayeti sayesinde büyük bir felaketin eşiğinden dönülmüştür.
KOSGEB'in maceraları bunlarla da bitmiyor. Proje desteklerinin yerinde tespit yapılmadan, yalnızca sunulan belgelerle verilmesi, destek ödemesi öncesinde mevcut duruma yönelik sorgulamaların yapılmaması gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Değerli milletvekilleri, benzer durumların olduğu bir diğer kurum da Türk Standartları Enstitüsüdür. Sayın Bakanım, Komisyondaki sunumda standardizasyon ve belgelendirme alanlarındaki başarılarından bahsettiğiniz kurum için maalesef Sayıştay raporları öyle söylemiyor.
Geçen yılki bütçe görüşmelerinde, kurum içindeki farklı ücret politikalarının personel barışını bozduğundan, gerekli düzenlemelerin ivedi yapılmasını vurgulamıştık. Haksız makam ve atamaların kurum performansını olumsuz yönde etkilediğinden bahisle liyakatin önemini bir kez daha anlatmıştık. O günden bugüne hizmet performans kriterlerinde iyileşme sağlanamadığı gibi, kurumun itibarı da oldukça zedelenmiştir. Aynı alanda hizmet yarışında oldukları yabancı belgelendirme kuruluşları Türkiye'deki pazar paylarını artırırken, TSE yabancı bir iki belgelendirme şirketiyle yaptığı gözetim protokolünü başarı gibi göstermektedir.
2010 yılında Muallimköy Teknoloji Geliştirme Bölgesi Yönetici AŞ ile imzalanan protokolde TSE'nin, şirketin yüzde 20 oranında hissesine sahip kurucu ortak olarak yer alması kararlaştırılmış, şirketin daha sonra, sermayesini artırması sonucu TSE'nin ortaklık payı yüzde 2'ye inmiştir. Türkiye'de kendi parasını kaybeden bir kurum hâline gelen TSE elindekine sahip çıkamamaktadır. Bu sermaye artırımı sırasında TSE yöneticileri ne yaptı? Kârsız bir yatırımsa neden baştan para aktararak kurucu ortak oldu? Bu para aktarılırken kime, neye hizmet edilmiştir? Madem kurumda bu kadar çok para var da neden Türkiye Büyük Millet Meclisinde 18 Ağustos 2016 tarihinde görüşülen 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 42'nci maddesinde yapılan düzenlemeyle TSE, 1991 yılındaki İkraz Anlaşması'ndan doğan hazine alacaklarının terkini Meclisin onayına sunmuştur?
TSE'nin bir de "ICAS" diye "Uluslararası Uygunluk Değerlendirme Servisi Anonim Şirketi" adında bir şirketi var. Şirketin Genel Müdürü, yöneticileri, personeli mevcut ancak ne iş yaptıkları meçhul. Bugüne kadar ne hizmet üretti, ne kadar para kazandı, bilen yok; en azından Sayıştay raporlarında belirtilmemiş. Şirketin tamamı TSE'ye ait ve kayıtlı sermayesi 100 milyon Türk lirasıdır. İlk etapta ödenen sermaye 25 milyon TL'dir. TSE bu sene yine bu şirkete 75 milyon sermaye aktaracak. Bu sermaye nasıl aktarılacak? TSE bu aktarım sonrasında kendi personeline nasıl maaş ödeyecek? Bunları da sanırım ileriki dönemlerde bir başka torba kanun içerisinde çözmeye çalışacağız.
Geçen sene de bahsetmiş olduğum Otomotiv Test Merkeziyle ilgili her sene bütçe belirlenip bir miktar para aktarılmaktadır ancak bir arpa boyu da yol alınamamıştır. Birimleri kurdunuz, amirleri atadınız, personel görevlendirdiniz yani un var, şeker var, yağ var ama maalesef helva yapmayı bilmeyenleri göreve getirdiniz. On beş yıldır görevden aldığınız konusunda uzman olmuş, yetişmiş, liyakatli ülkücü bürokratlara söyleyelim, onlara ne yapmaları gerektiğini tarif versinler. Ayrıca TSE elindeki yetişmiş personeli iyi değerlendiremez, atıl durumda tutarken yeniden personel alımına çıkması da manidardır.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay raporlarıyla Türk Patent Enstitüsünün çok dikkatsiz ve düzensiz bir muhasebeleştirme faaliyetinin olduğu tespit edilmiş, mali bilgi ve yönetim bilgisinin zamanında ve güvenilir olarak üretilmesini sağlayacak bir kontrol sisteminin bulunmadığından bahsedilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi Komisyonunda büyük bir özveriyle 200 maddeye yakın yeni kanun taslağıyla Türk Patent Enstitüsünün yeniden yapılandırılması hedeflenmiş, faaliyetlerinde uluslararası mevzuatla birliktelik sağlanması amacıyla çalışılmıştır. Çalışmanın etkin ve verimli yürütülmesini teminen muhalefet partileri olarak Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi ile AKP temsilcilerinden bir alt komisyon kurularak çalışmalar yapılmış ve nihai şekli verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Ancak bu kanun tasarısı Meclis gündemine bugüne kadar getirilememiştir. Umarım ki bu kanunun yasalaşmasıyla Türk Patent Enstitüsü kuruluş amacına uygun olarak layık olduğu yerlere getirilebilir.
Değerli Milletvekilleri; 2017 bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)