| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 12.12.2016 |
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2017 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerindeki görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Konuşmama başlarken, öncelikle 10 Aralık saat 20.29'da Beşiktaş'taki hain saldırı ve bombalama sonucunda şehit olan değerli kardeşlerime, polis kardeşlerimize, sivillere Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum.
Başbakanımızın talimatlarıyla, Bakan arkadaşlarımızla birlikte yirmi dört saate yakın bir süre bu bombalamalardan sonra sahada olduk. Gerçekten, bunları yaşamadan, yoğun biçimde ne olduğunu görmeden, ailelerin, çocukların, annelerin, babaların, kardeşlerin, onların duygularını yaşamadan gelip burada "barış" diye, "demokrasi" diye konuşanlar, aslında beyhude konuşuyorlar.
Ben size, müsaadenizle, konuşmamın başlangıcında, yaralı polislerimizin tedavi gördüğü Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev yapan Hemşire Özlem Şeko'nun ifadeleriyle, satırlarıyla öncelikle seslenmek istiyorum. Hemşire Özlem şunları söylüyor: "Dün gece 26 yaşında, bacağı ve kaburgaları kırılmış, vücudu yanık et ve barut kokan polis bir hastam 'Hemşire hanım, çok ağrım var, dayanamıyorum, bağırıyorum, diğer hastaları çok mu rahatsız ediyorum?' dedi. O durumda bile hâlâ kendini değil, diğer insanları düşünüyordu. Ara ara arkadaşlarının durumunu ve şehit sayısını soruyordu. İsyan etmiyordu, özel ilgi istemiyordu, söylediklerimize harfiyen uyuyordu. Yakınları da ortalığı yakıp yıkmıyor, üstümüze yürümüyorlardı, yoğun bakımın kapısında metanetle bekliyorlardı. Sadece o değil, dün gece baktığım ve konuşabilecek durumda olan bütün hastaların, bütün yaralıların durumu böyleydi, tutumu böyleydi. Gözyaşlarımızı tutamadan çalıştık bütün gece. Televizyondan izlemek gibi değil orada olmak; çiçeği burnunda gençlerin ellerinizin arasından kayıp gitmelerini izlemek, yaşasalar bile engelli kalabileceklerini bilerek yaralarını sarmak... Televizyondaki birer sayıdan ibaret değil onlar; hepsinin bir hikâyesi ve ellerinden alınmış bir gelecekleri var. Nasıl kıydınız onlara? Nasıl vicdanınız el verdi? Nasıl hesabını vereceksiniz bu gencecik vatan evlatlarının?"
Şimdi buraya çıkıp demokrasiden, buraya çıkıp siyasetten, demokratik siyasetten, barıştan bahsedenler, belki kendilerini aptal yerine koyan, aptal rolünü mükemmel oynayan bazı Avrupalı politikacıları kandırabilirler. Onları kandırdıklarını sananlar, ne bizi ne de aziz Türk milletini kandıramayacaklar. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün bütçe konuşmalarına bir sayın milletvekilinin çıkışıyla başladık ve ben de bir çağrıda bulundum, çok net, açık, basit bir çağrıda bulundum. Zor mu bu kadar, çağrı yaptığım hususta konuşmak sizce bu kadar zor mu? Şunu söyledim: Buraya çıkın, eğer demokrasiden bahsediyorsanız, eğer demokratik siyasetten bahsediyorsanız, eğer o büyük Peygamber-i Zişan'dan, Resulullah (SAV) Efendimiz'in mevlidişerifinden bahsediyorsanız çıkın buraya, yahu ne olur, bir kere PKK terörünü lanetleyin, adını söyleyerek lanetleyin. Öyle "Her türlü şiddeti kınıyoruz." falan gibi kimseye yutturamayacağınız ifadelere bizim de karnımız tok, Türk milletinin de karnı tok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Helal olsun!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bravo!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Çıkın bir kere söyleyin ama söyleyemezsiniz. Ben size çok görmüyorum ki, neden söyleyemeyeceğinizi de biliyorum, milletimiz de biliyor çünkü iradeniz sizin elinizde değil, çünkü iradeniz o bombayı oraya koyanların elinde, çok net söylüyorum, çünkü sizin iradeniz elinizde değil. Aslında biz size bu çağrılarda bulunuyoruz ama bu çağrıların karşılıksız kalacağını bilerek bu çağrılarda bulunuyoruz.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sağlık Bakanı değil, savaş bakanısın, savaş! Sağlık Bakanı olamazsın, savaş bakanısın!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Gücünüz yok, iradeniz yok! Demokrasiden bahsediyorsunuz ama, siz demokrasiden bahsediyorsunuz ama siz aslında demokrasinin yanından bile geçemediniz.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Bize dönmeyin, Genel Kurula dönün, Genel Kurula dönün!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bir kere burada terörü, PKK terörünü lanetleyemediniz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Başkanım, yönünü Genel Kurula dönsün, savaştan bahsediyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Gözaltına alınan ya da tutuklanan milletvekillerinden bahsedenler var. Bu Meclisin çatısı altına "Dokunulmazlıkları kaldırın." diye getiren sizler değil misiniz ve bu Meclisin iradesi değil midir ki bu dokunulmazlıkları kaldırdı?
AYHAN BİLGEN (Kars) - 17-25'i niye söylemiyorsunuz? Bakanlarınızı bile yargılatmıyorsunuz, bakanlarınızı! 4 tane bakanı niye kaçırdınız? Niye kaçırdınız 4 bakanı?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, demokrasiden bahsediyorsanız eğer Meclisin iradesine saygı göstereceksiniz.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Yargılatacaksınız 4 bakanı o zaman! 4 bakan, 4, 4, Rabia, Rabia, 4 bakan!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi normal olarak hukuk çerçevesinde kendisinin önüne gelen dosyaları almış, incelemiş ve bunlar için hukuka "Buyurun, yargılayın." şeklinde bir irade beyanında bulunmuştur.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Buyurun, siz de yargılayın, siz de yargılayın.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hani, ne oldu, o kadar bahsettiğiniz demokrasi nereye gitti zihninizde?
AYHAN BİLGEN (Kars) - 4 bakan, 4...
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - İktidarda kim var şimdi Sayın Bakan?
AYHAN BİLGEN (Kars) - 17-25 Sayın Bakan, 17-25'i unutmayın.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Neden sıra buraya gelince demokrasiyi hiç aklınıza bile getirmiyorsunuz?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - On dört yıldır iktidarda kim var, kim var iktidarda on dört yıldır?
AYHAN BİLGEN (Kars) - Ayakkabı kutuları Sayın Bakan...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu çatı altındaki bütün sayın milletvekillerinin birinci görevi, milletin iradesi dışında bir irade tanımamaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Bir yıldır 20 patlama oldu, 20...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şunu da size açıkça söyleyeyim, bakın...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - 20 patlama, 20... Siyasi sorumlu sizsiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ya, öyle oradan laf atmakla falan beni susturacağınızı zannetmeyin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Ama siz bize laf atıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Burada gelip bir tiyatroda konuşur gibi konuşup yerinize oturuyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sağlık Bakanısınız, Sağlık...
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sağlık Bakanı olarak konuş.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Gerçekler acı, gerçekler o 44 şehitle beraber çok acı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Gerçekler sizin için acı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu acıyı bizimle beraber siz de hissetmek zorundasınız, yüreğinizde hissetmek zorundasınız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Bunun sorumlusu Hükûmettir, Hükûmet, kimsede aramayın!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Canlı bombanın cenazesinde ne işiniz var sizin?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Öyle terörist cenazelerinin, tabutlarının altına girmekle hissettiğiniz acıyı burada hissetmediğiniz müddetçe demokrasiden bahsetmeyin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sorumlusu sizsiniz, sorumlusu. Polisin de askerin de, her ölümün sorumlusu sizsiniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Bunun sorumlusu sizsiniz, siz! Bütün iktidarda siz vardınız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Doğru konuşmuyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sorumlusu olduğunuz için zaten, üstünüzden atmak için bize yönelmeye çalışıyorsunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - İktidarda sizsiniz, suçlusu da siz olacaksınız, sizsiniz önce.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Teröristlerle ilişkiniz ne, bunları açıklayın.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, aziz Türk milleti tarihi boyunca ateş sağanaklarını hep kahramanca göğüsledi. Bu millet vatanı için yılmadı, yakınmadı, kavgadan dönmedi. Bugünkü alçak saldırıları da kardeş dayanışmasıyla yiğitçe püskürtecektir. Bedeli eksiksiz ödedik. Ne zaman bu millet bedel ödemesi gerektiyse bu bedeli ödedi. Bu millet 15 Temmuzda 247 şehidiyle bir bedel ödedi ama Türkiye üzerinde oyun oynamaya çalışanların heveslerini de kursağında bıraktı. O hevesi kursağında bırakan millet, bütün bu adi, alçak, şerefsiz saldırıları da onların kursağında bırakmasını bilecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çok açık ifade ediyorum, diz çökecek yüreğimiz, terk edeceğimiz toprağımız yoktur. Ay yıldızlı bayrağı yükseltmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Nasıl bir üslup bu Bakan? Sağlık Bakanısınız, Hipokrat Yemini etmişsiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bakın, ben çok basit bir şey söylüyorum, tekrarlıyorum. Aslında, burada sağlık hizmetleriyle ilgili çok güzel bir konuşma hazırlamıştım, vakit bulursam yine bahsedeceğim elbette ancak değerli kardeşlerim, o kadar basit ki, alçak terör örgütleri, adı ne olursa olsun "PKK", "DAEŞ" ya da "PKK" diyemedikleri için "takunya", "TAK", "FETÖ" bunların kanlı eylemlerini ve altını çizerek ifade ediyorum, destekçilerini, açık, örtülü destekçilerini lanetliyorum; Allah'ın laneti onların üzerine olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kanlı terör örgütlerinin arkasında duran, sırtını sıvazlayanlar bilsinler ki bu millete güç yetiremezler.
Değerli kardeşlerim, dün, söylediğim gibi, yirmi dört saat biz bu meseleyle yattık. Sabah 07.00'de polisevindeki yatağımıza girdik, saat 08.30'da kalktık, yine bu kardeşlerimizle beraberdik ve sonra Sayın Cumhurbaşkanımızla, Başbakanımızla beraber Eyüp Sultan'a gittik. Orada ben milletin gözlerinde onların ne dediklerini çok iyi gördüm. Onlar, tıpkı benim de Kürt kardeşlerimin Erzurum'da yaşadığı ilçelerde gözlerinde şimdi neyi görüyorsam onu bize gösterdiler. Bugün bu milletin Türk'ü de, Kürt'ü de, Arap'ı da birbirinden hiçbir fark gözetmeksizin, zihinlerinde ve gönüllerinde hiçbir fark olmaksızın PKK terörüyle mücadele eden Hükûmetin yanındalar, PKK terörüyle kahramanca mücadele eden, canlarını bu uğurda feda eden, kanlarını döken şehitlerinin arkasındalar ve onların kıymetini de çok iyi biliyorlar. Şükürler olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Millet şunu da çok iyi biliyor: Herhangi bir ilçede, herhangi bir beldede, herhangi bir şehirde bir taraftan PKK teröristlerinin silahları olacak, onların silahları yoksa da selamları olacak ve siz orada demokrasiden bahsedeceksiniz öyle mi? Hadi oradan! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sonra orada siz demokrasiden bahsedeceksiniz. Kime inandıracaksınız bunu? Bakın, tekrar söylüyorum: O kendilerini aptal gibi gösteren, hiç de aptal olmadıkları hâlde, aptal rolü oynayan birtakım Avrupalı politikacılara bunu yutturduğunuzu zannedebilirsiniz. Ama biz bunun ne olduğunu çok...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Niye hakaret ederek konuşuyorsunuz?
AYHAN BİLGEN (Kars) - Siz Hükûmetsiniz Sayın Bakan, siz Hükûmetsiniz, Hükûmetsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sağlık Bakanısınız.
AYHAN BİLGEN (Kars) - İnsanların can güvenliğini sağlamaktan siz sorumlusunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Biz Hükûmet olduğumuz için o kanlı terör örgütüyle mücadele ediyoruz ve edeceğiz, sonuna kadar mücadele edeceğiz. Kefenlerimizi bunun için giydik! Sonuna kadar mücadele edeceğiz! (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Siz Sağlık Bakanısınız. Neden bu kadar şiddet dili kullanıyorsunuz? Şiddet dili niye kullanıyorsunuz bu kadar? Nefret suçu niye işliyorsunuz her dakika?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - On dört yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, on dört yıldır, on dört yıldır.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Evet, ben Sağlık Bakanıyım. Şimdi oradan "Siz Sağlık Bakanısınız." diye laf atanlar var. Evet, ben Sağlık Bakanıyım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Evet, yaşatmak için konuşun, yaşatmak için konuşun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ben Sağlık Bakanıyken 6 sağlıkçı kardeşim o çukur siyasetinde hain PKK teröristleri tarafından şehit edildiler.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Bunu söylemenin yolu bu mudur?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Biliyor musunuz bunu?
HAMZA DAĞ (İzmir) - PKK'nın avukatı mısın sen?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hastaneleri bombalayan, ambulansları...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu ülke, o hain PKK teröristleri yüzünden çukur siyasetinin güdüldüğü şehirlerde zırhlı ambulanslar edinmek zorunda kaldı.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Kim ambulansları bırakmadı? Kim? Kim? Kim bırakmadı? (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Siz orada mıydınız? Gördünüz mü?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri... Lütfen efendim...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Görmediğiniz şey hakkında konuşmayın.
BAŞKAN - Lütfen... Sayın Bakan konuşuyor, lütfen dinleyiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Bakanı da uyarın ama.
BAŞKAN - Hayır, cevabı verecek olanlar söz alırlar, cevap verirler. Lütfen...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Ama Sağlık Bakanı yaklaşık yirmi dakikadır bizi tehdit ederek konuşuyor.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Otur yerine otur! Otur yerine!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Otur dinle be! Otur da dinle!
METİN AKGÜN (Tekirdağ) - Otur yerine!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Otur yerine, otur, elini kaldırma! Kaldırma o elini!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar...
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Seni ilgilendirmez oturup oturmayacağım. Ona biz karar veririz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Evet, ben Sağlık Bakanıyım, evet, ben Sağlık Bakanıyım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Bütün ülkenin Sağlık Bakanısınız. Rica ediyorum. Bütün ülkenin Bakanısınız.
BAŞKAN - Sayın Yiğitalp, söylediklerinizi duyamıyorum. Lütfen...
Sayın Bakan, devam ediniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Dün, nefesi boğazında canıyla mücadele eden, kolunu bacağını kaybetmiş o şehitlerin gözlerine baktım ben, onların ailelerinin gözlerine baktım.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Onlar ne anlar onu?
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Anlamaz, PKK'lı anlamaz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Hepimiz üzülüyoruz. Üzülmeyen var mı?
ZİYA PİR (Diyarbakır) - Ankara Garı'ndaki patlamada baktınız mı? Roboski'de...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hayır, bu çatı altındaki milletvekillerinin büyük bir ekseriyeti, çok büyük bir ekseriyeti, evet, bu hissiyatın aynına sahiptir ancak çok açık ifade ediyorum...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - İnsan olan üzülür, insan olan!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - ...herhangi bir milletvekili eğer bir PKK teröristinin cenazesinin altına girmişse...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - O da PKK'nın ta kendisidir!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - ...kusura bakmasın, hiç kusura bakmasın! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - İnsan olan her şeye üzülür. İnsan olmak budur zaten. Biz insanız, her şeye üzülürüz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Onlar alçaklar. Onlar esfel-i sâfilîn, en alçaklar onlar. Onların altına girdiğinizde onlar da alçalıyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli kardeşlerim, bugün burada Sağlık Bakanlığı bütçesi konuşulurken 111 milyar Türk lirasının sadece 32 milyarını Sağlık Bakanının kullandığından bahsedenler oldu. Yanlış. Sağlık Bakanlığı bu bütçenin 62 milyarını kullanmaktadır.
Yine "Türkiye'de 230 milyar lira sağlık harcaması var." diyenler oldu, bu da yanlış. İşte bahsettiğimiz gibi, bütçe için 111 milyar Türk lirası kullanıyoruz. Bu bütçenin aşağı yukarı yarısı genel bütçeden geliyor, bu bütçenin aşağı yukarı diğer yarısı da döner sermaye bütçemizden geliyor.
Şimdi, biz ne yaptık AK PARTİ olarak? Biz AK PARTİ olarak iktidara geldiğimizde... Vatandaşın hangi ihtiyacı olur sağlık açısından? Hastalandığı zaman; köyde, kentte, bir yerde başı dara düştüğü zaman bir ambulans ister, değil mi? Bu ülkede köylere ambulans gitmiyordu ki. Değerli kardeşlerim, bu ülkede bir hamile ambulans istediğinde ona şöyle söyleniyordu: "Bizim ambulans politikamızda hamileleri taşımak yok. Siz kendiniz nasıl gidiyorsanız gidin." Bu ülkenin çocukları, üçüncü dünya ülkelerinin, Afrikalı çocukların hastalıklarıyla, ishallerle, zatürreyle, kızamıkla, aşıyla korunabilir hastalıklarla maalesef hayatlarını kaybediyordu.
Çok enteresan bir biçimde, konuşmacılar geldiler ve bebek ölümleri üzerinde durdular; hatta onlardan bir kısmı çok büyük, iyi laflar da etti. Burada bizim konuşan arkadaşlarımıza "Bunları öğrenin de gelin. Biz çok iyi biliriz." falan şeklinde laflar da etti. Değerli arkadaşlar, evet, bugün Türkiye'de bebek ölümleri, Sağlık Bakanlığımızın istatistiklerinde, her bin bebekten 7,6'sının hayatını kaybettiği şeklindedir. Hiç teknik ayrıntıya girmeyeceğim. Aynı hususta, Dünya Sağlık Örgütü farklı bir hesaplama kullandığı için, bebeklerin "gestasyon yaşı" dediğimiz yani anne rahmine düştüğünden itibaren geçirdiği aylar itibarıyla bunu binde 10 olarak ifade etmektedir. E hadi, binde 7 değil de binde 10 olsun canım. Yani, bu teknik bir mesele. Bunu oturup enine boyuna tartışmalıyız da değil mi ki bunu binde 30'lardan binde 10'a düşüren AK PARTİ iktidarlarıdır, değil mi ki bunu binde 30'lardan binde 10'ların altına, binde 7'lere, 8'lere düşüren AK PARTİ iktidarının Sağlıkta Dönüşüm Programı'dır? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, şunlar da konuşuldu, değerli arkadaşlar, koruyucu sağlık hizmetleri için çok bütçe ayırmak lazım.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Bakan, doğum oranları düştü.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bakın arkadaşlar, lütfen oradan laf atmayın; rahat rahat anlatayım, kendimi ifade edeyim. Burada oturduk, milletvekilleri olarak, bakanlar olarak saatlerce sizleri dinledik, değerli katkılarınızı aldık; ben 12 sayfa not tuttum, müsaade edin de -yarım saat konuşacağım- en azından ifade etmem gerekenlerin bir kısmını hem yüce Meclisimize hem de büyük Türk milletine ifade edebileyim.
Şimdi, bazı ezberleri tekrarlayarak bütçe konuşması yapılmaz. Evet, elbette koruyucu hizmetlere daha fazla önem vermek lazım. Bakın biz koruyucu hizmetlere ne yaptık; ayrılan bütçeyi -2016 yılının güncellenmiş rakamlarını söylüyorum, nominal olarak değil- 4,6 kat yani 5 kat artırmışız. AK PARTİ hükûmetleri koruyucu sağlığa ayrılan bütçeyi 5 kat artırdı. Şimdi diyoruz ki "Koruyucu sağlığa kaynak verin." Doğru, 5 katı 10 katına da çıkarabiliriz, 7 katına da çıkarabiliriz ama bu bizden önce 5 kere daha azdı değerli arkadaşlarım, reel olarak 5 kere daha azdı. Bunun parasal değerine bakarsak 928 milyon Türk lirasıydı, biz Allah nasip ederse 2017 yılında 12 milyar 706 milyon Türk lirası koruyucu sağlık hizmetlerine para harcayacağız ve Maliye Bakanıyla da benim aram çok iyidir, onun üstüne biraz daha para alabileceğimi de biliyorum, yıl içerisinde.
Anne ve çocuk sağlığı açısından -bakın, koruyucu sağlık hizmetlerinden bahsediyorum değerli arkadaşlar- doğum öncesi bakım hizmetini en az bir kere alan anne ya da bebek yüzde 70'lerdeyken bugün yüzde 99'dadır. Sağlık kuruluşlarında gerçekleşen doğum oranları yüzde 75'ken yüzde 99'dadır. Bu, güneydoğuda olabilir, doğuda olabilir, benim Doğu Anadolu'daki, Kuzeydoğu Anadolu'daki Erzurum'umda olabilir ya da başka, Tekman ilçesinde olabilir Kürt kardeşlerimin yaşadığı, fark etmez. Bugün bu ülkede doğum yapan kadınların yüzde 99'u hastanelerde doğumunu yapıyor.
Bebekler için tarama testleri vardır -ben çocuk sağlığı ve hastalıkları profesörüyüm- değerli arkadaşlar, bu tarama testlerinden sadece 1'i doğan bebeklerin yarısına yapılıyordu. Bugün Türkiye'de 6 tarama testini, şimdi 2017'de 1 tarama testini daha ilave ediyoruz, 7 tarama testini neredeyse bütün çocuklarımıza uyguluyoruz. Mesela, bunlardan işitme taraması yaptığımız 1 milyon 238 bin yavrumuzdan 2.329'una erken teşhis koyduğumuz için o çocuklarımız işitebilecekler ve konuşabilecekler.
Hep koruyucu hizmetlerden bahsedildi ya... Bugün Dünya Sağlık Örgütü aşılamada Türkiye'yi örnek ülke olarak gösteriyor. Aşılama oranlarımız yüzde 97'ye ulaştı, Avrupa'daki aşılama oranlarının üstündeyiz ve 13 antijeni bütün çocuklarımıza bedava olarak yapıyoruz. Bunun içinde aslında çok az ülkenin ancak bizden çok daha zengin ülkelerin uygulayabildiği, halk arasında zatürre, menenjit aşısı diye bilinen pnömokok aşısı da var.
Peki, ne oldu, o biraz önce bahsettiğim bebek ölümleri açısından biz, bizden önceki yıllarla kıyasladığımızda daha hızlı mı ilerledik, daha yavaş mı ilerledik? Evet, Türkiye öteden beri bebek ölümlerini azaltır. Ama, Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla biz dünyada bebek ölümlerini en hızlı düzelten 8'inci, 9'uncu ülkeyiz. Ki Türkiye ölçeğinde büyük bir ülke de bu 9 ülkenin içerisinde yok, genelde küçük ülkelerden bahsediyorum. Tabii, bu nasıl oldu? Biraz önce bahsettiğim düzenli gebelik ve bebek izlemleri, sağlık kuruluşlarında yapılan doğumlar, yenidoğan tarama uygulamaları, anne ve bebeklere uygulanan ücretsiz D vitaminleri, demir gibi birtakım koruyucu sağlık hizmetleriyle gerçekleşti.
Değerli arkadaşlarım, biz kışın çok ağır geçtiği Ağrı gibi, Erzurum gibi, Kars gibi illerimizde annelerimizi doğumdan on beş gün önce, bir ay önce şehre alıyoruz, anne misafirhanelerine alıyoruz ve doğumlarını orada beklemelerini sağlayabiliyoruz.
Aile hekimliği uygulamamız yeni dönemde gelişerek devam edecek. Yıl sonuna kadar her 3.250 vatandaşımıza 1 aile hekimi şeklinde bir yoğunluk kazandırmayı umut ediyoruz, şu anda çalışmalarımız aşağı yukarı tamamlandı. 2017 yılında da her 2.900 kişiye 1 aile hekimi olacak şekilde aile hekimi sayılarımızı artırıyoruz.
Burada değerli konuşmacılar aslında zaman zaman çelişkili konuşmalar yaptılar. Bir taraftan, neden tıp fakültelerine fazla öğrenci alındı, öbür taraftan Türkiye'de neden doktor sayısı az? Nasıl olacak? Yani, AK PARTİ iktidara gelinceye kadar Türkiye'de tıp fakültelerine yılda 4.500 öğrenci alınıyordu ve biz Avrupa'da öğrenci sayısı açısından en geride olan ülkeyiz, ülkeydik, hâlen o sıradayız; bir tek önümüzde Bosna-Hersek var. Elbette öğrenci sayımızı artıracağız, onun için 12 binlere, 13 binlere çıkardık. Bu demek değildir ki, eğitim kalitesiz hâle gelsin. Bir taraftan da yeni kurulan tıp fakültelerini ya da eski tıp fakültelerindeki öğrenci sayısını artırırken bir taraftan da kaliteyi artırarak yolumuza devam edeceğiz.
Değerli kardeşlerim, tütün mücadelemiz -hatırlayacaksınız- çok büyük bir muvaffakiyet kazanmıştı ama açıkça ifade etmem lazım tütün mücadelemizde gerileme var. Gençler arasında tütün içme oranları arttı, onun için yeni bir programa başlıyoruz. 2017 yılında "düz paket uygulaması" dediğimiz bir paket uygulamasına geçmek için hazırlıklarımızı tamamladık. Ayrıca, açıkta sigara satılmaması hususunda da yeni adımlarımız olacak.
Bağımlılıkla mücadele konusunda... Bunun sigara içimiyle bir ilişkisi var; maalesef, bağımlılık sigara içenlerde çok daha fazla oranda görülüyor. Bununla ilgili olarak Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulu oluşturduk ve bağımlılıkla çok ciddi bir mücadele içerisindeyiz.
Kanserden bahsedildi. Evet, kanserde en önemli husus değerli arkadaşlarım, erken teşhistir. Eğer bir ülkede ortalama ömür uzamışsa, yaşam süresi uzamışsa, işte bulaşıcı hastalıkları da yenmişseniz, aslında birkaç hastalık ön plana çıkar, kalp ve damar hastalıkları, kanserler, akciğer hastalıkları bunun başındadır. Kanserle ilgili çalışmalarımız, erken teşhis ve tarama faaliyetlerimiz sayesindedir ki kanserde uzak metastaz oranlarını kısa süre içerisinde düşüren nadir ülkeler arasındayız. Bakınız, meme kanserinde 2002'de teşhis koyduğunuzda uzak metastazı olan yani yayılımı olan kadınlarımızın oranı yüzde 22 iken bugün yüzde 10'a düşmüştür. Aynı oranları kadınların rahim ağzı kanserinde de görüyoruz. Kolon kanserlerinde de yine yüzde 10'luk bir uzak metastazı önlemiş durumdayız. Tabii ki bu hususta daha yapacak çok şeyimiz var.
Bulaşıcı hastalıklardan bir misal vereyim: Tifo vaka sayımız sadece 27'dir; yanlış işitmediniz. 2002'de bu sayı 24.390'dı değerli arkadaşlar, yılda kayıtlı tifo vakası sayısı. Ben Erzurum'da üniversitede çalışırken bize bir haftada 27 vaka gelirdi bazen. Şimdi, aşağı yukarı tifoyu yenmiş durumdayız. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? Türkiye temiz su içiyor, Türkiye sebzelerini temiz suyla suluyor demektir, medeniyet ifadesidir bu.
Türkiye'de her yıl görülen yeni veremli sayısı Avrupa ortalamalarından daha düşüktür. Dünya Sağlık Örgütü verilerinde her 100 bin nüfusta Avrupa'da 21 yeni veremli görülürken Türkiye'de her 100 bin nüfusta 19 yeni veremli görülmüştür 2014 yılında.
Şimdi, bütün bunlar, Türkiye'nin aslında nereden nereye geldiğini söylüyor. Biz "Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın ikinci fazına geçeceğiz, yeni bir hazırlık içerisindeyiz." deyince, böyle bir şey söyleyince, bazı arkadaşlarımız diyorlar ki: "İyi ama ne oldu, ne yanlış gitti de siz bunu yapıyorsunuz? Siz dönüşüm yapmamış mıydınız?"
Bizim sağlık sistemciler olarak çok sık işittiğimiz ve kullandığımız bir ifade vardır değerli arkadaşlar, o da şudur: Sağlık sistemlerinde başarılarınız sizi yeni sorunlarla baş başa bırakır. Yanlış duymadınız, siz bulaşıcı hastalıkları hallettiğiniz zaman, anne-çocuk sağlığıyla ilgili problemleri hallettiğiniz zaman, Türkiye'de olduğu gibi ortalama yaşam süresi sağlık hizmetleriyle ve refahın artışıyla 72 yıldan 78 yıla Allah'ın izniyle çıktığı zaman, o zaman karşınıza kanser sorunu çıkmaya başlar çünkü kanser ileri yaşlarda daha sık görülür. Ne yapacaksınız? Yeni bir program yapacaksınız, programınızı geliştireceksiniz, revize edeceksiniz. Onun için, biz, sağlıkta dönüşümün ikinci fazından bahsediyoruz. 2017 yılında bu hususta ciddi bir çalışmanın içerisindeyiz. 2017 yılının öyle zannediyorum ki ilk üç ayında bu çalışmaları bitireceğiz ve Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın ikinci fazına inşallah başlamış olacağız.
Şimdi, biraz önce acilden bahsetmiştim değerli arkadaşlar, 618 acil -112 acil- ambulansıyla hizmet veriyordu Türkiye 2002 yılında. Bugün 5 bin ambulansla hizmet veriyoruz. Şimdi, bu sayıları böyle söyleyip geçince hani olabilirmiş gibi geliyor da, nasıl olmuş ki yani 618 ambulans, 5 bin ambulanstan bahsediyoruz. Hava ambulansıyla taşıdığımız vatandaşlarımızın sayısı 40 bine ulaştı. Bu sadece Türkiye'nin içinde değil hacca giden kardeşlerimiz... Güney Amerika'dan ambulans uçağımızla biz hasta getirdik Türkiye'ye.
Değerli milletvekilleri, hastane hizmetlerinde geldiğimiz bir nokta var. Yoğun bakım meselesinden arkadaşlarım zaman zaman haklı olarak bahsediyorlar. Peki, ne durumdaydık? Türkiye'de toplamda 869 yoğun bakım yatağımız vardı. Şimdi 13.223 yoğun bakım yatağımız var. Allah nasip ederse 2017'de 14.200 yoğun bakım yatağına sahip olacağız. Peki, buna rağmen bazen sevkler olmuyor mu? Evet, oluyor. Ben bu sevk oranlarını da çıkardım. Türkiye'de yoğum bakım ihtiyacı olduğu için bir şehirden başka bir şehre naklettiğimiz kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın oranı yüzde 2,4'tür. Evet, şimdi ikinci dönemde bu yüzde 2,4 de olmasın diye uğraşacağız. Ama aslında yoğum bakım gerektiren bir hastayı bütün oranın içinde bu yüzde 2 de olsa bir ilden alıp başka bir ile uçak ambulansla, helikopter ambulansla ya da kara ambulansıyla en iyi şartlarda götürmek de sağlık sisteminin bir başarısıdır.
Mesela yanık tedavi yatak sayımız 35'ten 426'ya ulaşmış durumda.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'de merkezî randevu sistemiyle vatandaşlarımıza randevu veriyoruz. Vatandaşlarımız 182 numaralı telefonu arayarak hastanelerde muayene olacakları saatte gidip muayene olabilirler. 3 bin kişi çalışıyor bu sistemde, 3 bin operatör.
Bugün bahsedildi, beş dakika muayene araları verilmiş. Evet, nasıl olmuş? Sistemdeki bir arızadan dolayı 120 bin kişiye böyle bir randevu verilmiş.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - "Hep öyle." diyorlar.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Ya hep böyleyse?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu bizim günlük, bir günde muayene ettiğimiz hasta sayısının dörtte 1'i.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Yapmayın!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bütünü bundan ibaret yani. Şimdi bunu getirip de sanki sistemin bütünüymüş gibi burada anlatırsanız bunun adına "Gerçekleri söylemek." diyemeyiz, buna "El insaf!" deriz yani. Bilgisayardaki, sistemdeki bir meseleden dolayı sadece 120 bin hastaya böyle bir randevu verilmiş, bu fark edilmiş, üstelik randevuya gelenlere de "Size beş dakika randevu verilmişti, kusura bakmayın ama biz yine size on dakika ayıracağız." diye de verilen talimatla gerekli hizmetler yerine getiriliyor.
Evet değerli arkadaşlarım, AK PARTİ döneminde, tamamlanan tesisler itibarıyla, 13 milyon metrekare tesis yaptık.
Şimdi bu şehir hastanelerinden bahsediliyor, Erzurum örneği verildi. Dedim ya, herhangi birisi bir ezberi kaç senedir yürütüyor. Ben Bakanlıktan ayrılmadan önce, 2013'ün başlarında bu konuşuluyordu, geldim, şimdi bugün yine bu bütçede, 2016 bütçesinde bu konuşuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Sayın Bakan, öyle bir tablo çizdiniz ki insanın hasta olası geliyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli Başkanım, tamamlayayım kısaca.
BAŞKAN - Tamamlayınız, bir dakika ek süre veriyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli kardeşlerim, şimdi, güncellenen fiyatlarla, Erzurum'da klasik yöntemlerle yapılan ihalelerle -ki bunların bir kısmı kaç sene önce yapılmıştı, güncellemek zorundasınız bu fiyatları, bunlarla- aşağı yukarı içindeki cihazlarla beraber 833 milyon liraya mal oluyor. Aynı metrekareyle kıyaslarsanız, Kayseri'deki kamu-özelle yapılan hastane de 954 milyon liraya mal oluyor. Yani maliyetleri aşağı yukarı birbirinin aynı. Ve paranın değer analizini yaptığımız zaman, mesela Bilkentteki büyük hastane modelinde, değerli arkadaşlarım, toplamda, klasik usulle yaparsanız yirmi beş yıllık masrafınız 5 milyar 200 milyon lirayı bulurken -çünkü bunun içinde sadece bina yapımı yok, bunun finansmanı var, daha birçok işler, birçok hizmetler var- kamu-özel ortaklığıyla yapılanda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Yarım dakika daha istiyorum, cümlemi bitireyim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, ikinci bir dakikayı diğer sayın bakanların konuşma sürelerinden alacağım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Verirler efendim onlar.
BAŞKAN - Size verirler sanıyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bir dakika daha verirseniz...
BAŞKAN - Buyurunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu, kamu-özel ortaklığıyla yaptığımız zaman yirmi beş yıllık toplam maliyeti, bütün risklerini ortaya koyarak, bütün para değerini belirleyerek 5 milyar 200 milyon liraya mal olacakken aynı hastane bugün 3 milyar 950 milyon liraya mal oluyor; yani sonuç, yüzde 24'lük bir para değeri var. Bir taraftan da biz beş sene, on sene beklemiyoruz, bu hizmetleri bir an önce vatandaşımıza verme imkânı buluyoruz.
AK PARTİ'miz bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da bir taraftan refaha yönelik hizmetlerini devam ettirirken bir taraftan da başından beri ifade ettiğim gibi, terörle ve terör destekçileriyle amansız mücadelesini devam ettirecektir. Bizim milletimizden aldığımız emir ve talimat budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz milletimizin emirleriyle hareket ederiz.
Hepinize saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)