| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 9'uncu Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 14.12.2016 |
CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de İstanbul'daki hain terör saldırısında hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyerek konuşmama başlamak isterim.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen değerli yurttaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var diye düşünüyorum. Gerçi Sayın Bakan yok ve Genel Kurul şu an bomboş, Sayın Bakanın koltuğu da boş ama biz bunları konuşmaya devam etmek zorundayız. Bütçesi üzerine konuştuğumuz Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı, 2011 yılında kararnameyle kurulmuş bir bakanlık. Sorumluluğunun ve sorunlarının büyük bir kısmını kadınlar oluşturmasına rağmen, adında "kadın" olmayan bir bakanlık. Hizmet verdiği binanın aylık kirası yaklaşık olarak 1 milyon civarında olan kiracı bir bakanlık. Yani sonuç olarak ne yasası ne binası ne de adında "kadın" olan bir bakanlık.
Tabii, Sayın Bakanın bu ilk bütçesi, ben öncelikle hayırlı olsun diyorum Sayın Bakana. Ama bir sitemimi de iletmek istiyorum. 65'inci Hükûmet kurulduktan sonra, Genel Kurulda Sayın Bakanın aldığı ilk söz, Cumhurbaşkanının "adam gibi ölmek, madam gibi ölmek" lafını hararetle savunmak içindi. Biliyoruz ki, iktidarıyla, muhalefetiyle Parlamentodaki tüm gruplar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına pozitif ayrımcılık uygularlar; Sayın Bakanı erkek egemen Kabinenin içinde ayrı bir yere koyarlar; bu alandaki sorunların çözümü için samimiyetle mücadele ettiğine, katkı verdiğine inanmak isterler. Toplumun, Parlamentonun ve özellikle bu ülke kadınlarının Sayın Bakandan beklentisi, Cumhurbaşkanının ayrımcı ifadelerine sahip çıkması değil, kadın haklarını savunmasıdır. Beklenti, Binali Yıldırım'ın, şort giydiği için saldırıya uğrayan, şiddete uğrayan bir kadının uğradığı şiddetle ilişkili olarak, saldırganı kastederek "mırıldanabilir" sözüne karşı "Hayır, isteyen dilediği gibi giyinebilir, kadınlar tercihlerinde özgürdür ve kimse de mırıldanamaz, homurdanamaz, saldıramaz." demesidir. Beklenti, Manisa'da saldırıya uğrayan hamile kadının "Her yerim kapalıydı." açıklaması yapmak zorunda kalmasını engellemektir. Şiddet mağduru bir kadının böyle bir açıklama yapmak zorunda hissetmesinin utancı sizlere aittir. Aladağ'da 11 kız çocuğu göz göre göre katlediliyorken yalnızca başsağlığı dilemekle, "Acımız çok büyük." demekle olmuyor. Beklenti, bu canlar yitirilmeden, iş işten geçmeden "Biz bu çocukları yanlış ellere emanet ediyoruz, bu yanlışlığı ortadan kaldıralım. Bu sorumluluk bize aittir." denmesidir. Beklenti, çocukken zorla evlendirilen, istismar edilen, sokağa, uyuşturucuya, çalışma hayatına itilen çocuklara sahip çıkılmasıdır.
Değerli milletvekilleri, vatana hizmet kriteri göz ardı edilerek, farklı şeref dereceleri uygulayarak muharip gazilerimiz arasında ayrım yapan, maluliyet oranı yüzde 60'ın altında kaldı diye gazilerimizi malul saymayan, şehitlerimiz, gazilerimiz arasında ayrım yapan iktidar, soruyorum, kimin iktidarıdır? Dirileri ayırdınız, ölüleri ayırdınız, sıra şehitlere ve gazilere mi geldi? Tüm gazilerimiz ve şehitlerimiz, vatan, millet uğruna aynı fedakârlıkla, aynı cesaretle canını ortaya koyandır. Bugünün, o günün, buranın, oranın şehidi, gazisi diyerek onları ayıramazsınız.
Hâlâ, maalesef, kamuya ait alanlarda olsun, eğitimde, kentsel planlamada olsun engelliler yok sayılıyor. Eğer engellilere insan onuruna yaraşan bir yaşam sunamıyorsak, onların çalışma hayatının içinde yer almalarını sağlayacak şartları sağlayamıyorsak, sosyal devlet kavramını sadece yapılan yardımlara indirgediysek, bu devlet sosyal devlet değildir ve sosyal adaleti sağlayamıyordur. (CHP sıralarından alkışlar)
Engelli vatandaşlarımızın iradesini sandığa yansıtmasının önündeki engellerini kaldırmayan devlet, soruyorum buradan: Kimin iktidarıdır bu? Vallahi, kimin iktidarı olduğunu bilmiyorum ama halkın iktidarı olmadığını da biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın bakanlık koltuğuna oturmasından bu yana, mayıs ayında 22, haziranda 15, temmuzda 17, ağustosta 33, eylülde 35, ekimde 35, kasımda 28 kadın öldürüldü. Sayın Bakan o koltuğa oturduğundan bu yana 185 kadın gencecik yaşlarda hayattan koparıldı.
Çocuk istismarının yalnızca yüzde 10'unun adli mercilere intikal ettiği bir Türkiye'de, ağustos ayında 23, eylül ayında 15, ekim ayında 29, kasım ayında 100 çocuk istismara uğradı. Bunlar sadece birer rakam değil, hepsinin birer adı, birer yaşamı ve hayalleri vardı. Bunlar nasıl ki birer rakam değilse, birer yaşamsa, bütçeler, kamu bütçeleri de sadece rakamlardan oluşmazlar; her bir kalem iktidarın politikalarını, tercihlerini, hedeflerini, neyi öncelediğini, neye değer verdiğini neye vermediğini gösterir.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne ayrılan bütçe, maalesef, en az bütçe. Tabii, bu tesadüf değil, bu bir zihniyetin yansıması. Biz hâlâ aileyi güçlendirecek politikalar yapıyorsak, kadını narin, zayıf, güçsüz olarak görmeye, aile içinde tarif etmeye devam ediyorsak, maalesef, olacağı bu; iktidar da kadını evin süsü olarak görüyor ve çalışma hayatından uzaklaştırıyor. Kadınları yoksullaştırıyorsunuz, toplumu yoksullaştırıyorsunuz, sonra da "2002'de 1,4 milyar olan sosyal yardım 2016'da 35 milyara çıktı." diye övünüyorsunuz. Aslında yoksulluğun ne kadar yaygınlaştığının ve kalıcı hâle geldiğinin de itirafı bu.
Son olarak, Victor Hugo'nun bir sözü var, bizim aramızdaki zihniyet farkını çok net ortaya koyuyor, "Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, bizse ortadan kaldırılmış yoksulluk." diyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)