GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tümü münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:42
Tarih:16.12.2016

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 2017 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

10 Aralıkta İstanbul Beşiktaş'ta hain bir saldırıda hayatlarını kaybeden güvenlik güçlerine ve sivil vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve ailelerine de sabırlar diliyorum. İnsanlar ölüyor, ülkemiz büyük bir felakete doğru sürükleniyor. Bu nedenle, en ağdalı sözlerle veya bağıra çağıra terörü kınayarak vicdanımızı rahatlatıp işin içerisinden çıkamayız, hele canlı bomba olmayı kafasına koymuş, ölmeyi göze almış bu kimselere "Seni mahvedeceğiz, seni yok edeceğiz, seni yaşatmayacağız." diyerek onları korkutacağını ve vazgeçireceğini sanmak kadar absürt bir durum yoktur. Kınamanın, tehdidin sonuç vermediğini kırkyıldır görüyoruz. Bunu gördüğümüz için bir felaket yaşandığında teröristleri lanetlerken, kınarken, sizi yani bu ülkenin yönetiminden sorumlu iktidarı uyardık ve uyarmaya da devam ediyoruz. Çünkü, bu ülkeyi terör örgütleri değil, on dört yıldır mutlak iktidar olarak siz yönetiyorsunuz. Yaşanan her felakette, ölen her insanda sizin sorumluluğunuz ve sizin suçunuz vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Siz ülkeyi iyi yönetemiyorsunuz. Sorunu çözmeyi değil, sorunun kendisiyle kavga etmeyi tercih ediyorsunuz çünkü akılla hareket etmiyorsunuz, mantıkla hareket etmiyorsunuz; siyasi bir düşünceyle hareket ediyorsunuz.

Teröristler uzaydan gelmiyor, terör örgütlerine katılanlar da bu ülkenin gencecik çocukları. "Bu çocuklar nasıl oluyor, ne oluyor da hayatlarından vazgeçip ölümü göze alacak aşamaya geliyorlar?" diye bir soru sormuyorsunuz. Bu çocukların bu örgütlerin saflarına katılmalarının önüne geçecek en küçük bir politikanız, en küçük bir çabanız da yok. Üstelik, kaba kuvvete dayalı, akıldan yoksun politikalarla çocukları örgütlerin safına daha fazla itiyorsunuz. Böyle sorunların tek bir çözümü var; daha fazla demokrasi, daha fazla eşitlik, daha sağlıklı eğitim ve eşitlikçi ekonomik paylaşımdır. (CHP sıralarından alkışlar) Özgürlüğünü kısıtladığın, iyi eğitim vermediğin, iş imkânı sunmadığın, üstüne bir de onurunu incittiğin insana "Senin hayatın çok kötü ama başkasının iyi olan hayatına saygılı ol." demek "Ben bu sorunu çözmek istemiyorum." demekten başka hiçbir şey değildir. Terörün, teröristin güçlenmesini istemediğimiz için daha fazla demokrasi istiyoruz. Teröristlerin taban bulmasını istemediğimiz için siyaset kanallarının açık tutulmasının önemine vurgu yapıyoruz. Bu gencecik çocukların aklını, vicdanını, insanlığını kaybetmiş örgütlerin pençesine düşmelerini istemediğimiz için eşit, özgür, refah düzeyi yüksek, herkesin kendi inancıyla, kimliğiyle yaşayabileceği bir ülke olmamızı sağlayacak politikalara ağırlık vermeliyiz diyoruz. Meseleye duyguyla değil, birazcık düşünerek, aklı birazcık kullanarak baktığınızda fark edeceksiniz ki "Özgürlükleri, demokrasiyi, eşitliği sağlayalım." diyenler değil, "OHAL'i daha şiddetli uygulayalım. Kimseye göz açtırmayalım. Baskıyı artıralım, asalım, keselim." diyenler terörün ekmeğine yağ sürüyorlar. (CHP sıralarında alkışlar) "Hukukun dışına çıkmayın, insanların adalet duygusuna zarar vermeyin ki başka yollara tevessül etmesinler." diyenler değil, hukuku devre dışı bırakıp kaba kuvvetle sorunu çözeceğini sananlar terörün değirmenine su taşıyorlar. Buna rağmen, aynı yöntemi sürdürmek ve farklı sonuçlar beklemekse eğer kötü niyetten değilse bir cehalet örneğidir. "Şehit olun, şehit olalım. Ben de şehit olayım. Ne mutlu şehitlere. Yaşasın şehitlik." demek teröristi yaşatmak, terörün devamını teşvik etmektir. (CHP sıralarından alkışlar) "Terörü durduralım, insanımız ölmesin, çocuklarımız yaşasın." demiyorsunuz. "Terör biterse şehit olamayız. Oyları konsolide edemeyiz." diye mi korkuyorsunuz? Derdiniz nedir? (CHP sıralarından alkışlar)

Tekrar edeyim, baskıyla, tehditle, kaba kuvvetle sorunu çözeceğini sanıp...

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Saçmalıyor, saçmalıyor.

MUSA ÇAM (Devamla) - ...bu yönde politika geliştirenler terörün değirmenine su taşımaktan başka bir şey yapmıyorlar. Çünkü, bu örgütler için baskı ortamları taraftar bulmak, büyümek için en ideal ortamlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe müzakereleri birazdan, benim konuşmamdan sonra bitecek. Plan ve Bütçe Komisyonunda bir ay, on bir gün de burada çok yoğun bir çalışma gösterdik. Şimdi, birazdan oylarınızı kullanacaksınız. Son bir buçuk yılda 33 saldırı ve 446 kişi hayatını kaybetti. Bu Parlamentonun hemen acilen bugünden sonra toplanıp Türkiye'de devam eden, kırk yıldır devam eden bu terörü sonlandıracak birtakım önlemleri ve birtakım tedbirleri alması gerekirken sanki Türkiye'nin bütün sorunları, bütün problemleri, dertleri bitmiş, bir tek Anayasa değişikliği, başkanlık ve rejim değişikliği kalmış. Peki, başkanlık olursa bugüne kadar yapamadığınız neyi yapacaksınız? Ne yapmak istediniz de onu gerçekleştiremediniz on dört yıllık iktidarınız döneminde?

Ama esas mesele şudur: Hepimiz biliyoruz ki bu bir sistem tartışması değil, bütün dünya, bütün insanlık, kediler, kuşlar, ağaçlar, bütün canlılar artık biliyor ki yapılmak istenenin, bu ülkenin tek bir vatandaşının yaşam standardının yükselmesiyle, var olan sorunların çözümüyle zerre kadar yakından ve uzaktan ilgisi yok. Kendinden başka -partili yol arkadaşları, yıllarca beraber yürüdüğü eski yol arkadaşları dâhil- kimsenin görüşüne, düşüncesine, aklına zerre kadar itibar etmeyen, tek doğrunun kendi doğrusu olduğunu düşünen bir adamın hırsı, arzusu, isteği yerine getirilsin diye bir çaba ve gayret var. Eğer derdiniz gerçekten sistem değişikliği olsaydı "Başkanlık olmuyorsa bari partili cumhurbaşkanlığı olsun." der miydiniz? Kendisini ülkenin tek sahibi, tek akıllısı, tek vatanseveri, tek lideri gören ve hepinize "Ben sizin efendinizim, hepinizin yerine en doğrusunu ben düşünürüm, bu durumu yasal bir statüye kavuşturun." diyen bir şahsa...

ÖMER ÜNAL (Konya) - Şahıs değil o, Cumhurbaşkanı.

MUSA ÇAM (Devamla) - ..."Zaten bizim aklımız yok, bizim fikrimiz yok, bizim onurumuz yok, haysiyetimiz de yok; tek başına bizi yönet, bütün yetki, bütün güç de sende olsun." demekten başka hiçbir şey değil. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Hiç yakışmıyor, hiç yakışmıyor!

ÖMER ÜNAL (Konya) - Milletin oyuyla seçilmiş o, Cumhurbaşkanımız.

BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim efendim.

MUSA ÇAM (Devamla) - Bu, olsa olsa kölelerin, efendilerinin yetkilerini kendilerine nasıl davranıp davranmayacaklarını, ne yiyip ne yemeyeceklerini, nasıl yaşayıp nasıl yaşamayacaklarını tartışmalarına benziyor.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Frene bas, frene, frene!

MUSA ÇAM (Devamla) - Kölelerin bu tartışmaları efendilerinin nezdinde ne kadar anlamsızsa, ne kadar değersizse bugün "başkanlık sistemi" diye yapılan tartışmalar da o derece anlamsızdır.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Millete saygı duy, millete.

MUSA ÇAM (Devamla) - O kimse için esas olan tek şey, sahipliğin yasalarla pekiştirilip bir zırha kavuşturulmasıdır. Bunun adı faşizmdir. (CHP sıralarından alkışlar) Köleliği büyük bir heyecanla benimsemeniz, buna entelektüel bir hava katma çabalarınız kendilerine reva görülen kölelikten bu kadar gurur duymalarını hakikaten utanç verici bir durum olarak görüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Hâline bak, sen kendi hâline bak.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Kapımızda hürriyet dilenin, kapımızda hürriyet dilenin.

BAŞKAN - Müdahale etmeyiniz efendim.

MUSA ÇAM (Devamla) - Tekrar edeyim...

BAŞKAN - Sayın Hatip... Bir dakika Sayın Çam...

Değerli milletvekilleri, örnek bir toplantı yapıyoruz.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Dilini bir önce düzeltsin Sayın Başkanım, dilini.

BAŞKAN - Naçiz görüşümü söylüyorum.

Herkese teşekkür ediyorum.

Lütfen hatibin sözünü kesmeyin, insicamını bozmayın.

O müddeti ekleyin lütfen.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Hakaret ediyor, dilini düzeltsin.

MUSA ÇAM (Devamla) - Tekrar edeyim: Bu bir sistem değişikliği değil, bütün yetkiyi tek bir kişiye devredip etmeme meselesidir, bu da tam bir diktatörlüktür. Sistem tartışması havası vererek "Başkanlık sistemi çok gerekli." diyenlerin gönüllü köleliklerine taraftar toplama çabasından başka hiçbir şey değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

Basketbol Federasyonu Başkanının seçimlerinde bile 2 adaydan birini Saray'a çağırıp "Sen aday olmayacaksın, filan aday olacak." diyecek kadar her alanda efendi, her alanda sahip, tek söz sahibi olmayı kafasına koymuş biri için meselenin sistem olmadığı her yönüyle açıktır. (CHP sıralarından alkışlar) Önerdiği ve Başkan yaptığı kişi Amerika Birleşik Devletleri'nde dopingden dolayı 20 maç ceza almış biridir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ayıp, ayıp!

MUSA ÇAM (Devamla) - Bağımsız yargıyı, bağımsız medyayı, sivil toplumu, Parlamentoyu devre dışı bırakıp bütün yetkiyi tek bir adama devretmek isteyen sizler...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, bütçe ne kadardı, bütçe, kaç paraydı bütçe?

MUSA ÇAM (Devamla) - ...ve buna karşı çıkan bizler, her fırsatta "Azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesine izin vermeyeceğiz." diyen sizler zerre kadar sıkılma belirtisi göstermeden tek bir adamın toplum üzerinde tahakküm kurması için çalışıyor, kendinizi paralıyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bütçe ne kadardı, bütçe? Ne kadarı faize gidiyor bütçenin?

MUSA ÇAM (Devamla) - Bireyin, toplumun, ülkenin yararına bir durum çıkarmayacağı ortadayken "Başkanlık sistemi çok yararlı." demek, "Kölelik çok konforlu, sen de gelsene." demekten başka hiçbir şey değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET METİNER (İstanbul) - Millet ne istiyorsa o olacak.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Hodri meydan! Millete gidelim, millete.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bütçe ne kadardı, bütçe, onu söyle.

MUSA ÇAM (Devamla) - Köle ruhlu olmak da bir yere kadar anlaşılabilir bir durum fakat köleliği yaygınlaştırmaya çalışmak ölümü gösterip sıtmaya başkalarını razı etmekten başka hiçbir şey değildir.

MEHMET METİNER (İstanbul) - CHP faşizmi bitti, bitti.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Canını sıkma, milletin adamı gelecek.

MUSA ÇAM (Devamla) - Bütün suç sadece efendilik taslayanda değil. Köleliği bu kadar büyük bir gururla benimseyip yaymaya çalışanlara söyleyecek sözümüz yoktur.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Millet ne istiyorsa o olacak, o.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, bütçe ne kadar, bütçe?

MUSA ÇAM (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 16 Aralık, yarın 17 Aralık. 17-25 Aralığı unutmadık. (CHP sıralarından alkışlar)

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Darbe, darbe!

MUSA ÇAM (Devamla) - Bundan üç yıl önce bakanların lokum kutularında, yatak odalarındaki para sayma makinelerine ve dolar kasalarını unutmadık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sakin ol, sakin ol.

MUSA ÇAM (Devamla) - Bunu unutmadık, o senenin Başbakanının oğluyla konuştuğu telefon konuşmalarını, milyonları... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sakin ol. Bütçe ne kadar?

MUSA ÇAM (Devamla) - O yüzden 17-25 Aralık, halkın önünde hesap vermesi gerekiyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Yahu sonuç ne, sonuç; bütçe ne kadar, onu söyle? Beyefendi, bütçe ne kadar, onu söylemedin? Sayın Başkan, bütçe ne kadar?

MUSA ÇAM (Devamla) - Vermediniz, vermediniz, herkese üçer dakika verdiniz Sayın Başkan.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, sözlerini toparlasın.

BAŞKAN - Tamam beyefendi, müddet de verdim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, hayır vermediniz.

BAŞKAN - Verdim efendim, ben verdim diyorsam verdim.

MUSA ÇAM (Devamla) - Sayın Başkan, ben de burada ekranı takip ediyorum, vermediniz efendim.

BAŞKAN - Beyefendi, saat burada, ben buradayım. Musa Bey, rica ediyorum...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ek süre vermediniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ekledim beyefendi.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hayır verme, böyle bir şey yok Başkanım, zaten işi gücü hakaret ya.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, var orada...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ek süre vermediniz.

BAŞKAN - "Vermediniz" demeyin, ben verdim deyince verdimdir ama bir dakika daha rica ediyorum deyin.

MUSA ÇAM (Devamla) - Bir dakika...

ÖMER ÜNAL (Konya) - Özür mü dileyecek, ne yapacak?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Normal hakkı.

BAŞKAN - Normalin ötesinde hakkı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, hayır, bir de normal hakkı var ya efendim.

BAŞKAN - On dakikadan sonra hak verdim, bir daha da ekledim, şimdi bir daha istiyorsa... "Vermedin" değil, verdim ama ricasını kırmıyorum ama sizden rica ediyorum Genel Kurul...

LEVENT GÖK (Ankara) - Musa, toparla artık, toparla, selamla.

BAŞKAN - Eğer bir sataşma varsa, sayın grup başkan vekili cevap verir.

Şöyle bir şey söyleyeyim, çok affedersiniz. Bir milletvekili Turhan Feyzioğlu'nun büyük hatip olduğunu söyler. Ben de dikkat ettim, en öne geçtim, bu nasıl büyük hatip, ben de biraz ders alayım, Rahmetli Turhan Feyzioğlu. Baktım ki kulağında herhâlde pamuk var, milletin dediğini hiç duymuyor, devam ediyor. Ben de taktım pamukları başladım konuşmaya, Sayın Çam onu yapıyor.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, bir selamlasın...

BAŞKAN - Ama lütfen, tahrik edici olmasın, sataşma olmasın. Bakın, ben verdim, bir daha ekledim amma sizin ricanıza bir dakika ekliyorum bir şartla, lütfen sataşmaya meydan vermeyin.

MUSA ÇAM (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Efendim, böyle bir usul yok.

MUSA ÇAM (Devamla) - Sayın Başbakana o kadar uzun konuşmasına söyleyecek bir sözüm var.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ ) - Başbakan ol, sana da verir merak etme.

MUSA ÇAM (Devamla) - Sayın Başbakan dedi ki: "Torunlarımıza sorun bırakmadık." Bizler, 80 milyon insan çocuklarımıza 400 milyar dolar borç bırakıyoruz ama Sayın Başbakan ve çocukları ve torunları çok şanslı, o bir servet bırakıyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, sen bütçe ne kadar onu söylemiyorsun, bütçeyi söyle?

MUSA ÇAM (Devamla) - Bütçenizin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)