| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 20.12.2016 |
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi Meclisimizin çalışma saatlerini düzenliyor. Salı günleri 15.00-24.00, diğer günler 14.00-24.00 saatleri arasında çalışalım. Tabii çalışalım, yani ülkemiz bu hâldeyken bu Meclisin bir dakika bile tatil yapmasının doğru olmadığını samimiyetle düşünüyorum. O nedenle, her ne kadar aleyhinde söz aldıysam da bu çalışma konusunda aynı Adalet ve Kalkınma Partili kardeşlerim gibi düşünüyorum. Hatta yılbaşı tatili falan da yapmayalım. Yani, ülke kan gölüne dönmüş; son bir hafta içinde 44'ü İstanbul Dolmabahçe'de, 14 evladımız Kayseri'de şehit olmuş; uzun yıllardır ilk defa bir diplomatik misyon başkanı ülkemizde, hem de bir polis tarafından suikasta uğramış, tatil neyimize? Ama neyi görüşeceğiz? Yani, gerçekten, ne için mesai yapmamız isteniyor?
Hatırlayın, Temmuz 2015'te bu kürsüden grup sözcülerimiz "Gelin, şu terörü araştıralım." dedi ama AKP ve MHP oylarıyla önergemiz, maalesef reddedildi.
Bugün sayın grup başkan vekilimiz bu konuşmayı yapacağımı tebliğ edince ben, bakın, 5 Haziran 2015 tarihinden günümüze toplu katliam olaylarının bir listesini çıkarmasını istedim arkadaşımdan 33 katliam arkadaşlar... 5 Haziran 2015, HDP Diyarbakır mitingindeki bombalı saldırıda 5 insanımızı kaybetmişiz, 400'ün üzerinde yaralı var. Son saldırı da -toplu katliam anlamında- 17 Aralık Kayseri saldırısı yani üç gün önce, orada da 14 asker evladımız şehit olmuş, 56 yaralımız var. 800'ün üzerinde şehidimiz var ve bu Meclis, bu kadar yaşamsal, bu kadar içimizi acıtan, bu kadar hepimizi gerçekten gözyaşına boğan, bu kadar önemli olayı görüşmüyor, yok efendim, Serbest Bölgeler Yasa Tasarısı'nı görüşelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Onu bir günde hallederiz, bir günde hallederiz onu.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Serbest bölge önemsiz diye söylemiyorum, tabii ki önemli. Ama, herhâlde kaybettiğimiz çocuklarımızdan, paramparça olan polislerimizden, hangi kol hangi gövdeye aittir ancak DNA testiyle saptayabildiğimiz o şehitlerimizden daha önemli olmamak gerekir. Oysa bu Meclis, hani sık sık hamaset olsun diye söylüyoruz ya, Gazi Meclis, neymiş efendim, 15 Temmuz gecesi ikinci defa Gazi olmuş bu Meclis -olmuş hakikaten ama gerçek gazilerin, şehitlerin sorununu görüşmüyor.
Az önce Meclis araştırması önergeleri verildi. HDP grup önerisi: "Kayseri'de yaşanan bombalı saldırı..." Ret. CHP grup önerisi: "Dış politika ve terör olayları..." Ret. Şimdi, bu grup önerisi kabul. Neyi yapacağız? Salı günleri saat 15.00 ile 24.00 arası çalışalım. Hayhay çalışalım.
Şimdi, arkadaşlar, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki... Hepimiz, yani AKP'li, MHP'li, HDP'li, CHP'li, dışarıdaki partiler, hepimiz bu ülkenin insanlarıyız ya! Neyi paylaşamadığımız konusunda ben bir buçuk yıllık vekilliğim süresince anlayamadım, gerçekten. Her gün beş saat, altı saat burada sayın grup başkan vekilleri birbirlerine cevap veriyorlar. İşte, az önce sevgili AKP sözcüsü sözünü kısa kestiği için ben de televizyona yetişebildim, böylece seçmenlerimi selamlayabiliyorum, sağ olsun, kardeşime teşekkür ediyorum ama sadra şifa bir şeyi konuşamıyoruz arkadaşlar, kabul edelim. Bakın, bu millet 550 vekil gönderiyor buraya ve bizim konuştuğumuz konular ülkenin gerçek sorunuyla ilgili değil.
Şimdi, tabii, ben muhalefet milletvekiliyim ve Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetimini hiçbir şekilde doğru bulmuyorum; eyvallah, bunu söyleyebilirim. Sayın grup başkan vekili de kalkıp cevap verebilir, bunu da anlıyorum ama sevgili arkadaşlar, gerçekten söylüyorum, ülkemiz kanıyor, bu ülke kanıyor arkadaşlar. 33 bombalı saldırıda binin üzerinde yurttaşını kaybetmiş bir ülkenin Meclisi nasıl olur da bu terörün nedenlerini ve çözüm önerilerini konuşmak için sabahlara kadar mesai yapmaz? Bunu anlamak mümkün değil. Ve her akşam, televizyon ekranının karşısında, size samimi söylüyorum, o televizyona kaldırıp bir şeyleri fırlatmamak için kendimi zor tutuyorum. Televizyonlara çıkarılan birtakım kadrolu akademisyenler ve kadrolu gazeteciler...
Sevgili AKP'li kardeşlerim, insafınıza sığınarak sormak istiyorum: Hanginiz bu ülkeyi benden daha çok sevdiğini ve bu ülke için benden daha çok emek harcadığını söyleme hakkına sahip? Kim Allah'ın benden daha sevgili kulu olduğunu söyleme hakkına sahip? Ama, televizyonlara bakıyoruz, neredeyse her gün Cumhuriyet Halk Partisini de şeytanlaştırmak için, ötekileştirmek için elinden geleni yapan birtakım adamlar durmadan konuşuyorlar.
Bakın, sevgili arkadaşlar, belki seversiniz diye Malcolm X'in bir lafını söyleyeyim: "Eğer dikkat etmezseniz medya mazlumlardan nefret etmenize ama zalimleri sevmenize neden olabilir." diyor. İnanın, neden olabilir. Yani, yalanla bir yere varmak mümkün değildir. Bir laf daha söyleyeyim size, bu da Victor Hugo'dan, diyor ki: "Yalan zekâ işidir, dürüstlük içinse cesaret yeter. Eğer zekânız yetmiyorsa yalan söylemeye, cesaretinizi kullanıp bari dürüst olmayı deneyin, bu daha ucuzdur."
Sevgili arkadaşlar, bakın, az önce burada benim de sevgili meslektaşım, doktor kardeşim dedi ki: "Demokrat olabilsek..." Fakıbaba'dan bahsediyorum. Aynı dönemde başhekimlik yaptık, ben Konya'da, o Urfa'da. Aynı ülke için, bu ülke için ikimiz de sabahlara kadar hastanelerimizde insanlara sağlık hizmeti verilsin diye uğraştık. Peki, demokrat olalım. Nasıl demokrat olacağız arkadaşlar? Bir önerge getirmişsiniz -şimdi Meclis Anayasa Komisyonunda salon kavgası yapılıyor- bir an önce geçirmeye çalışıyorsunuz. Neyi getiriyorsunuz bu önergeyle? Bu Meclisi yok ediyorsunuz arkadaşlar. İnanın, bu Meclis hiçbir işe yaramayacak bir heyet durumuna getiriliyor bu önergeyle. Bu önergeyle, bu Meclisin denetleme yetkisi elinden alınıyor. Bu önergeyle, bu Meclisin kanun yapma yetkisi neredeyse elinden alınıyor. Bir "Cumhurbaşkanı" tanımı yapmışsınız bu önergede, Cumhurbaşkanı, bu önerge kabul edildikten hemen sonra, altı ay içinde kararnamelerle devleti yeniden dizayn edecek ve bu önerge kabul edildiği günün ertesi, gelecek, partinize genel başkan olacak. Sonra, biz seçime gideceğiz -o 3 Kasıma randevu veriyorsunuz ya- Sayın Cumhurbaşkanınız yani şimdiki Cumhurbaşkanı, yani 2014 yılının 10 Ağustosunda seçilen, bugünkü Anayasa'ya göre tarafsız olması gereken o Cumhurbaşkanı, bir ceketini giyecek, Cumhurbaşkanı olarak Cumhurbaşkanlığı propagandası yapacak, öbür ceketi giyecek, AKP Genel Başkanı olarak seçim propagandası yapacak; bunun için örtülü ödenek emrinde olacak, Cumhurbaşkanlığı tahsisatı emrinde olacak, AKP'ye Hazine yardımı emrinde olacak ve sonra siz diyeceksiniz ki: "Demokratik bir secim yaptık, yüzde şu kadar oyla Cumhurbaşkanı seçtik." Eğer bu içinize siniyorsa, doğru bir şey değil arkadaşlar. Bu önergeyi geri çekin. Bakın, samimi söylüyorum AKP'li dostlar, ben doktorum, bunu doktor olarak okudum, tüylerim diken diken oldu. İçinizde hukukçu olup elini vicdanına koyarak şu önergeyi okuduktan sonra eğer "Bununla, bu ülkede demokrasi yaşayacak." diyen varsa... Bana belki Allah ömür vermez ama hepiniz çok genç insanlarsınız, benim kızım, oğlum yaşında insanlarsınız, yaşayıp göreceksiniz, bu ülkeye büyük kötülük ediyorsunuz. İnanın, şu önergenizden demokrasi çıkmaz. Bununla ancak demokrasiyi katledip bir dikta yönetimi kurarsınız. Ama, bakın, tekrar söylüyorum: Ne Recep Tayyip Erdoğan ne diğer cumhurbaşkanlarımız ne diğer başbakanlar, kimse vatan haini değil, böyle bir şey söylemiyorum ama ne olursa olsun, kontrolsüz güç her zaman zararlıdır arkadaşlar. Bunu yapmayın. Hiçbir denetimi olmayan güç olmaz. 400 milletvekiliyle -neymiş efendim- sorgulama hakkı getirmişsiniz. Bununla ancak sizin gibi her gördüğü şekerin peşinde koşanları belki kandırırsınız ama dünyayı kandırmanız mümkün değildir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bozkurt.