| Konu: | Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 21.12.2016 |
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 341 sıra sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken bugün görülen ve tüm kadınlarımızı yakından ilgilendiren bir dava hakkında Genel Kurulu bilgilendirmek istiyorum. Anımsayacaksınız, Ayşegül Terzi, geçtiğimiz eylül ayında İstanbul Çekmeköy'de bindiği belediye otobüsünde şort giydiği gerekçesiyle tekmelenerek saldırıya uğramıştı. Bugün duruşması vardı, duruşmaya katıldım, oradan geliyorum. Ne acıdır ki sıklıkla vurgulamamıza rağmen cezasızlık uygulamasıyla bir kez daha yüzleştik. Mahkemeye gelme zahmeti bile göstermeyen tekmeci saldırganın tutuksuz yargılanmasının devamına karar verildi yani can güvenliği olmadığı gerekçesiyle Trabzon'a kaçan tekmeci saldırgan sokakta elini kolunu sallayarak dolaşmaya devam edecek. Bu yaklaşım, kadınların sadece erkek şiddetiyle değil, hukukun eliyle de ötekileştirildiğinin en açık kanıtıdır. Bakın, bu tekme sadece Ayşegül Terzi'ye değil, bütün kadınlarımıza atılmıştır; laikliğe, özgür yaşama hakkına atılmıştır.
Sayın Başkan, ben buradan, milletin Meclisinden soruyorum: Sizce güvende olmayan tekmeci saldırgan mıdır yoksa tekmeci saldırgan sokakta özgürce dolaştığı sürece kendini asla güvende hissetmeyecek olan Ayşelgül Terzi ve biz kadınlar mıdır? İyi bilinmelidir ki, bizler, saldırgan hak ettiği cezayı alana kadar bu davanın takipçisi olacağız.
Değerli milletvekilleri, bugün görüştüğümüz Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı'na gelince, bu tasarıya genel hatlarıyla karşı değiliz. Yıllardır gündemde olmasına karşın sürekli göz ardı edilen Patent Kanunu'yla birlikte marka, tasarım ve coğrafi işaretlerle ilgili düzenleme yapılmasını önemsiyoruz. Ülkemizdeki yatırım ortamının fikrî mülkiyet haklarının korunarak diğer mevzuatlar bakımından gelişmiş ülkelere eşit hâle getirilmesini destekliyoruz. Bütün bunlara hiçbir itirazımız yok. Ülkemizin her alanda ilerlemesi bizim en büyük temennimiz. Ancak unuttuğunuz birkaç noktayı da sizlere hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Değerli vekiller, 21'inci yüzyılda gelişmiş dünyayla rekabet edebilmenin temelinde sürdürülebilir kalkınma vardır. Fikrin üretilmesi, korunması, yaygınlaştırılması ve buna bağlı olarak refahın adaletli dağılımı vardır. Tüm bu bileşenlerin sağlıklı işleyebilmesi için de ülkede eksiksiz bir demokrasiye ihtiyaç vardır. Yurttaşlarımızı yasalar karşısında olduğu kadar siyasal, ekonomik ve sosyal hayatın içinde de eşit ve özgür kılabilirsek; adil gelir dağılımını sağlayıp yoksulluğu ortadan kaldırabilirsek; her alanda fırsat eşitliği yaratabilirsek; sınıf, zümre, cinsiyet, ırk, din veya mezhep nedeniyle ayrımcılığı önleyebilirsek; biat değil, birliktelik kültüründe buluşabilirsek; yani sosyal devleti güçlendirebilirsek sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşabiliriz. Oysa önümüzde duran Türkiye tablosu bizlere sosyal devletin her alanda erozyona uğratıldığını, kalkınma hedefinin ise Kaf Dağı'nın ardına kaldırıldığını gösteriyor. Bakın, ayda 660 liradan daha az bir gelirle yaşamaya çalışan 12 milyon yurttaşımız varsa, halkın yüzde 68'i borçlu ya da taksit ödüyorsa, iki günde bir et, tavuk, balık gibi en temel gıdaları tüketemeyen milyonlar varsa, çocuk yoksulluğunda rekor üzerine rekor kırılmışsa ve maddi yoksulluk oranı yüzde 30'u aşmışsa refah toplumundan değil, ancak sadaka toplumundan bahsedebiliriz; kalkınmadan değil, çöküşten bahsedebiliriz. Oysa sosyal devletin görevi, toplumu ve bireyi yoksulluktan kurtarmaktır, çaresizliğe mahkûm etmek değil.
Değerli vekiller, sizler unuttukça bizler hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz. Sizin gündeminiz ile halkımızın gündemi bir değil çünkü Türkiye'nin gerçek gündemi, çöp konteynerinde yiyecek arayan bir kadının bulduğu muzu yanındaki çocuğa yedirmesidir, sayıları 1 milyona yaklaşan çocuk işçilerdir, kadın cinayetleridir, çocuk gelinlerdir, toplumsal barış ve huzur kaygısıdır, yetersiz özgürlük, sorunlu demokrasidir oysa sizin gündeminiz bambaşka. Can yakan bunca sorunu görmezden gelerek Anayasa paketiyle rejimi değiştirmek istiyorsunuz, yetkiyi tek elde toplayarak egemenliği kayıtsız şartsız şahsileştirmek istiyorsunuz, yürütmeyi denetleme görevini Anayasa'dan çıkararak kanun yapma gücünü budadığınız Meclisi fiilen tasfiye etmek istiyorsunuz. Çoğulculuğu değil, çoğunluğu seçiyorsunuz.
Bu Anayasa değişikliğine asla izin vermeyeceğimizin bilinmesini istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)