GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Fırat Kalkanı Harekâtı'na ilişkin Hükûmet adına gündem dışı açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:22.12.2016

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Ağustos 2016 tarihinde başlayan ve bugün 121'inci gününe giren Fırat Kalkanı Harekâtı'nın safahatı hakkında, özellikle son günleri hakkında Gazi Meclisimizi bilgilendirmek için söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, dün hayatını kaybeden... Maalesef, dün akşam itibarıyla 14'tü sayı fakat ağır yaralı 5 gazimizden 2'si de bugün Hakk'ın rahmetine kavuştu, şehit sayımız 16'ya yükseldi, 3 de ağır yaralımız var. Hepsine Rabb'imden rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, bugün Sarıkamış Harekâtı'nın 102'nci seneidevriyesinde Sarıkamış şehitlerimize de Rabb'imden rahmet niyaz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemiz Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük altüst oluşu yaşamaktadır. 1991'deki Birinci Körfez Savaşı'yla başlayan süreç 2003 yılında ikinci harekâtla devam etti ancak bölgeye huzur ve demokrasi vaadiyle yapılan bu operasyonlar bugün itibarıyla bölgeyi belki de tarihinin en ciddi karmaşasına ve kargaşasına sürükledi. Bölge âdeta kan ve gözyaşı deryasına döndü. Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldı. Cansız bedeni sahile vuran Aylan bebek, donuk gözlerle insanlığın taşlaşmış vicdanını seyreden Ümran yavrumuz, yaşının çok üzerinde bir sorumlulukla Halep'in çığlığını bütün dünyaya duyuran Bana kızımız gibi ismini bilemediğimiz yüz binlerce çocuk, kadın ve gencin geleceğe dair umutları çalındı. Kendi iktidarlarının devamı için kendi halkının üzerine bomba atmaktan çekinmeyen diktatörler, koltukları için mezhepçi ve ayrımcı politikalarla bölgeyi felakete sürükleyen liderler ve hükûmetler bu feci tablonun oluşmasında başat rol oynadı. Dünya barışını tesis etmek iddiasıyla kurulan uluslararası teşkilatlar ve kendi konforundan ödün vermeyen bazı büyük devletler bölgedeki yangını görmezden geldi, elini taşın altına koymadı, masumların ve mazlumların gözyaşlarını silmek için üzerine düşeni yapmadı. Bölgedeki idarelerin acziyeti, ülkelerin yönetilemez duruma gelmesi, barış ve demokrasi söylemlerini bayraklaştıran ancak harekete geçmekten imtina eden küresel güçlerin bu coğrafyadan yükselen seslere kulak tıkaması başta DEAŞ olmak üzere birçok terör örgütü için çok elverişli bir zemin oluşturdu ve bölgelerde yuvalanmalarına sebep oldu. Sınırlarımızın hemen ötesinde yuvalanan ve gün geçtikçe azgınlaşan terör örgütleri hudutlarımızı, şehirlerimizi ve ülkemizi tehdit etmeye başladı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, Fırat Kalkanı Harekâtı uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımıza istinaden hudut güvenliğimizi sağlamak, DEAŞ saldırılarını önlemek ve hudutlarımızın bitişiğinde bir terör koridoru oluşturulmasını engellemek için başlatılmıştır. Suriye'deki iç savaş ortamından istifade eden DEAŞ terör örgütünün hudut güvenliğimize, hudut bölgemizde varlığını sürdürdüğü dönemde ülkemize hemen her gün Katyuşa roketleri fırlattığı, bu nedenle Kilis'te 21 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, yüzlercesinin yaralandığı, ayrıca DEAŞ'ın Suruç, Ankara, İstanbul ve Gaziantep'te gerçekleştirdiği saldırılarda 241 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini hepimiz biliyoruz. O dönemde, DEAŞ'ın saldırılarına karşı anında misliyle mukabele etsek de DEAŞ teröristleri Suriye tarafından kaçarak sınırın derinliklerine gizlenebilmekteydi. Bu nedenle, DEAŞ tehdidi tam olarak bertaraf edilememişti. Neticede, Suriye'den kaynaklanan terörden en fazla etkilenen ülke biz olduk. Bildiğiniz gibi, gerek DEAŞ gerek PKK/PYD-YPG'nin terör saldırıları nedeniyle yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu terör saldırılarına karşı gerekli tedbirleri almak, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak Hükûmetimizin en önemli önceliğidir. Dolayısıyla, Türkiye, sadece DEAŞ'a karşı değil, DEAŞ'la mücadele ettiğini ileri sürerek bazı üçüncü ülkelerden silah ve mühimmat temin eden PKK/PYD-YPG'ye karşı da büyük bir mücadele vermektedir. Üstelik, bu terör şebekesi uluslararası toplumun DEAŞ'la mücadelede yetersiz kalmasından veya isteksizliğinden yararlanarak sanki DEAŞ'a karşı arazide mücadele edebilecek tek aktör olduğu iddiasındaydı. Bu şekilde elde ettiği destek sayesinde Suriye'nin kuzeyinde toprak kazanma hevesine ve kontrolündeki kantonları birleştirme hayaline kapılmıştı. Ayrıca, Suriye'deki iç savaşta 600 bin civarında insanın hayatını kaybettiğini, ülke nüfusunun yaklaşık yarısının evini barkını terk etmek mecburiyetinde kaldığını, milyonlarca insanın mülteci konuma düştüğünü, bunlardan 2 milyon 750 bin Suriyelinin ülkemize sığındığını da hepimiz biliyoruz.

Biz, yıllardan beri uluslararası topluma Suriye'deki ihtilafa kalıcı bir siyasi çözüm bulununcaya kadar Suriye'de güvenli bölge oluşturulması gerektiğini anlatmaya çalıştık, çalışıyoruz. Böylece, bir çözümün değil, Suriyelilere kendi ülkelerinde yaşayabilecekleri, insani yardımların rahatlıkla ulaştırılabileceği emniyetli ve huzurlu bir alanın sağlanabileceğini söylüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, Fırat Kalkanı Harekâtı bu koşullarda öncelikle ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliğini temin etmek, aynı zamanda yerlerinden edilmiş Suriyeli kardeşlerimize terörden arındırılmış güvenli bir bölge oluşturmak üzere Birleşmiş Milletler Şartı'nın meşru müdafaa hakkına dair 51'inci maddesine ve ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına istinaden ve tamamıyla uluslararası hukuka uygun olarak başlatılmıştır. Nitekim, Fırat Kalkanı Harekâtı, DEAŞ'la Mücadele Uluslararası Koalisyonu tarafından da desteklenmektedir. Keza, bu harekâta katılan hava kuvvetleri unsurlarımız Koalisyon ve Rusya Federasyonu tarafından kontrol edilen hava sahasında eşgüdüm içerisinde görevlerini icra edebilmektedir. Böylece Özgür Suriye Ordusu güçlerinin bizim de desteğimizle sahada mücadele etmesi sağlanarak Suriye'nin kuzeyindeki belirli bir bölgenin DEAŞ'tan ve her türlü terör tehdidinden arındırılması hedeflenmektedir.

DEAŞ teröründen ve diğer terör örgütlerinden arındırıldıkça bu bölgeye dönüşlerin başladığını biliyoruz. Cerablus, Errai ve DEAŞ açısından büyük sembolik önem taşıyan Dabık'ın kurtarılması gerçekten önemlidir. Böylece 2 bin kilometrekare civarında bir alan teröristlerden tamamen temizlenmiş, 225 meskûn mahal özgürleştirilmiştir. Bugüne kadar Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında DEAŞ terör örgütünden 1.005 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Ayrıca, DEAŞ'a ait 4 tank, 29 havan, 41'i silahlı 97 araç, 621 bina ve 61 savunma mevzi, 28 komuta merkezi, 17 cephanelik imha edilmiş, 11 bombalı araç tesirsiz hâle getirilmiştir.

Bir yandan DEAŞ'a karşı mücadele ederken diğer yandan da bölgedeki PKK/PYD-YPG unsurlarıyla da mücadele edilmesi gereklidir. Bu PKK/PYD-YPG'li teröristlerden bugüne kadar Fırat Kalkanı Harekâtı çerçevesinde 299 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Bu operasyonlar sırasında PKK/PYD-YPG'ye ait 14 bina, 4 savunma mevzi, 5 araç ve 1 Drone da imha edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut aşamada harekât planının en kritik ve en zorlu safhalarından olan El-Bab'ın DEAŞ'tan temizlenmesi için büyük bir mücadele verilmektedir. El Bab'dan sonra sıranın Rakka'ya geleceğini bilen DEAŞ terör örgütü burada intihar saldırılarıyla, keskin nişancılarla, el yapımı patlayıcılarla ve muhtelif tuzaklarla ciddi bir direnç göstermektedir. Zira El Bab DEAŞ için de coğrafi ve psikolojik açıdan kritik bir yerdir. El Bab'ın kuzeyinden ve batısından devam eden kuşatma ve meskûn mahal muharebeleri, buranın yoğun sivil nüfusa sahip bir yerleşim merkezi olması nedeniyle azami hassasiyetle icra edilmektedir. DEAŞ ise en vahşi yöntemlerle, sivil insanları canlı kalkan olarak kullanmak suretiyle kalleşçe hareket etmektedir. Nitekim DEAŞ'ın en büyük direnç gösterdiği mevzilerinden biri de El Bab'ın batısında şehre hâkim bir tepede bulunan ve DEAŞ tarafından bir askerî karargâha ve mühimmat deposuna dönüştürülen hastane bölgesidir. En fazla şehidimiz de dün buranın ele geçirilmesi sırasında sürdürülmekte olan operasyonlar sırasında verilmiştir. Özgür Suriye Ordusunun da şehitleri vardır.

Şüphesiz, bu kayıplar hepimizi derinden üzmektedir. Ülkemizin güvenliği ve sınırlarımızın hemen bitişiğinde bir terör koridoru oluşturulmasını önlemek için canlarını feda eden 35 kahraman şehidimiz ebediyete kadar milletimizin gönlünde yaşayacaktır. Fırat Kalkanı sırasında şehit olan Özgür Suriye Ordusu mensupları da kendi vatanlarında asla unutulmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef, çağımızın belası terörizmle mücadele etmek kolay bir iş değildir. Bilhassa çöken veya çökmekte olan devletlerin silahlı çatışmaların ve vekâlet savaşlarının yürütüldüğü bölgelerde bu mücadele daha da zordur. Hele masum sivil halkın da yaşadığı meskûn mahallerde sivilleri de canlı kalkan olarak kullanmaktan hiç çekinmeyen cani teröristlere karşı operasyonlar planlayıp asker ve sivil kayıp vermeden icra edebilmek çok müşkül ve hassasiyet arz eden bir durumdur. Bir de bölgemizde başka hesapları olan bazı güçlerin bölgedeki muhteris aktörleri kullandığı, oldubitti şeklinde oyunların tasarlandığı hâllerde terörle mücadele ayrıca daha da zorlaşmaktadır.

Fırat Kalkanı Harekâtı'yla, ulusal güvenliğimiz bakımından çok büyük önem arz eden bir bölgede Türkiye'nin herhangi bir terör örgütünün faaliyet göstermesine, bir terör koridoru oluşturulmasına veya aleyhimizde herhangi bir oldubittiye yol açılmasına rıza göstermeyeceğini ortaya koyduk. Aynı anda hem DEAŞ'a hem de PKK/PYD-YPG ve DHKP-C gibi bölgedeki bütün terör örgütlerinin tamamına karşı en büyük mücadeleyi veren tek ülke Türkiye'dir. Bu arada FETÖ de boş durmamakta, Ankara'daki Rus Büyükelçisine hain bir suikast düzenleyerek Rusya'yla büyük çabalarla yeniden onarılan ilişkilerimizi ve Halep'teki sivillerin tahliye edilmesini de sağlayan iş birliğimizi bozmanın hesabını yapmaktadır. Türkiye bu oyunların hiçbirisine gelmeyecek ve teröre asla teslim olmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda özellikle dün Rus basınında Rus mevkidaşımla çarşamba günü yaptığım bir görüşmede bana ait olmayan bir ifadenin kullanılması dolayısıyla bir tekzip yayınladım. Bu tekzipte ifade edilen cümlelerin bana ait olmadığını özellikle ifade ettim. Ama maalesef bazı art niyetli kalemşorlar ve medya mensupları sanki bu tekzip hiç yapılmamış, bu ifadeler bana aitmiş gibi bugün baktım epey yorumlara sarılmışlar.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye baştan beri Suriye'deki ılımlı muhalefetin kendi topraklarında zalim Esed'e karşı sürdürdüğü mücadeleyi meşru bir müdafaa olarak görmektedir. Bugün Rusya'da ılımlı muhalefetle terör grupları arasına set çekmeyi, bunlar arasında ayrım yapmayı kesinlikle kabul etmiştir. Rusya'nın dahi kabul ettiği bir gerçeği hâlâ kabul etmeyen bazı -özellikle- çevrelerin ısrarla ve inatla bu konuda âdeta Esed'in sözcülüğüne soyunmuş olmaları da manidardır.

Millî seferberlik ruhuyla Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Hükûmetimizin kararlı tutumu, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tüm mensuplarının büyük fedakârlıkla ve kahramanca yürüttüğü bu mücadelenin başarıya ulaşacağından en küçük bir kuşkumuz yoktur. Bu kapsamda, Millî Savunma Bakanlığı olarak harekâtın ikmal, bakım ve tedarikine yönelik her türlü tedbir alınmıştır ve gelişen ihtiyaçlara göre tedbirler alınmaya devam edilecektir. Harekâtın başından itibaren sınırlarımız içerisinde ve ötesinde personelimizin iaşe ve ibatesinin en iyi şekilde sağlanabilmesi maksadıyla birlik imkânları, kamu kurum ve kuruluşları ile valilikler aracılığıyla gerekli tüm tedbirler alınmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada, bütün müttefiklerimize ve dostlarımıza da bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütünü kullanmak suretiyle başarıya ulaşılamayacağını, terör örgütleri arasında ayrım yapmanın kesinlikle yanlış olduğunu, hem Suriye'nin hem de Irak'ın toprak bütünlüğü ile siyasi birliğinin korunmasının şart olduğunu bıkmadan usanmadan izah ediyoruz.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, asli görevi olan uluslararası barışın ve güvenliğin sağlanmasında âciz kalması karşısında Suriye'de kalıcı bir siyasi çözüm için yapılabilecek her şeyi yapmanın gayreti içerisindeyiz. En son 20 Aralık 2016 tarihinde Moskova'da Türkiye, Rusya ve İran'ın katılımıyla gerçekleştirilen ikili ve üçlü görüşmeler de bunun somut bir göstergesidir. Tüm bu konuları geçen hafta Paris'te, Londra'da Fransa, İngiltere ve ABD savunma bakanlarıyla da görüştük. Bu, sadece diplomasiyle yetinmeyerek gerekli gördüğümüz somut tedbirleri de almamızı engellemiyor.

Bildiğimiz gibi, Rusya'yla yaptığımız iş birliği sayesinde Doğu Halep'teki sivillerin gönüllü tahliyesi bağlamında da önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu sabah itibarıyla, toplamda 37.500 sivil Halep'ten güvenli bölgelere tahliye edilmiştir. Ayrıca, Suriye'de kalıcı bir ateşkesin tesis edilmesini ve siyasi bir çözüme ulaştırılmasını teminen Moskova'daki ortak açıklamada belirtilen yol haritasının uygulanması için de çalışılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, geçen hafta Fransa'da Fransız Savunma Bakanıyla Paris'te, Londra'da İngiltere, Amerika ve ayaküstü Almanya Savunma Bakanıyla, Irak'ın Savunma Bakan Vekili ve Genelkurmay Başkanıyla ayrı ayrı görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerde, Türkiye'nin bu konudaki öncelikleri, hassasiyetleri ve kırmızı çizgileri net olarak bir kez daha ifade edildi ve muhataplarımızla yaptığımız görüşmelerin sonucunda, muhataplarımızın her birinden, özellikle Fırat Kalkanı Harekâtı'nı desteklediklerini, kantonların birleştirilmesine karşı olduklarını, Menbic'teki PKK/PYD-YPG varlığının oradan bir an önce çekilmesinin temini ve Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda onların da mutabakatlarını teyit ettik. Tabii bu Türkiye için artık yeterli değildir, bundan sonra icraat zamanıdır. Bütün bu müttefiklerimizden, çarşamba günü de Rusya Savunma Bakanıyla yaptığımız görüşmede, bütün bu değerlendirmelerimizin sonucunda artık Türkiye olarak beklentimiz, bu ülkelerin harekete geçmesidir, biraz önce söylediğim konularda artık somut adımlar atılmasıdır. Artık bundan sonra somut adımların atılmasını bekliyoruz ve bu somut adımların atılması için de gayretlerimizi sürdürüyoruz. Türkiye'nin bu çabaları, nihayetinde, baştan beri savunduğumuz, Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunması açısından gayet anlamlı katkıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizin Türkiye'nin terörle mücadelesindeki himaye ve desteği hayati önem taşımaktadır. Bu himaye ve desteğin mücadelemiz başarıya ulaşana kadar süreceğinden eminiz. Zira, devletimizin ve milletimizin bekasına yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için büyük bir mücadelenin verildiğini sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu mücadelede, başta Türk Silahlı Kuvvetlerimiz olmak üzere, tüm güvenlik güçlerimizin en önde yer aldığını biliyorsunuz. Ancak, nihayetinde, bu mücadeledeki kesin ve kalıcı başarı bütün milletimizin desteğiyle ve katkısıyla gelecektir. Asil milletimizin ve Gazi Meclisimizin bu mücadeleden de başarıyla çıkacağına inancımız tamdır. Sonunda bölgemizde gerçek bir barış, huzur ve refah ortamı da oluşacaktır. Terör belası defedilecek, insanlarımız can ve mal güvenliğinden endişe etmeyecektir. Her karış toprağı şehit kanlarıyla yoğrulmuş olan vatanımız tüm şehitlerini sonsuza kadar şükranla anacak, hepsinin isimlerini nesiller boyunca gönlünde yaşatacaktır.

Daha güzel günler ufuktadır; sabır ve azimle mücadelemizi sürdürmek mecburiyetindeyiz. Yüce Türk milletinin temsil edildiği Gazi Meclisimizin desteği bu mücadelemizde en büyük güç kaynağımız olmaya devam edecektir, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

Yüce Meclisi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.