GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:22.12.2016

HİLMİ YARAYICI (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin bilim dünyasını geliştirmesi beklenen, hedeflenen TÜBİTAK gibi bir kurumda besmele çekerek ekmeği taze tutan ekmek kutuları, duayla kanserin iyileştirilmesi, dua okuyup Kâbe'yi tavaf eden pilli robot projelerini bilimsel proje diye yutturursanız, Uluslararası Patent Birliğinin 2015 raporundaki verilere göre patent başvuru sayısında Türkiye'nin ilk 50'ye bile girememesi hiç kimse için şaşırtıcı olmayacaktır. Eğitimde, ekonomide, yüksek teknolojili ürün ihracatında, markalaşmada yarattığınız tablo karanlıktır.

Karanlık, bu alanlarla mı sınırlı? Hayır. Elbette ki daha birçok alanda bu karanlık tablo devam ediyor. Demokratikleşmeden dış politikaya kadar hemen her alanda ülkemizi daha da karanlık bir girdaba sürüklemektesiniz. Son olarak, dün El Bab'da ne yazık ki 16 askerimiz bir dönem "öfkeli çocuklar" diye meşrulaştırmaya çalıştığınız teröristlerce katledildi. Kaybettiğimiz askerlerimize rahmet, yakınlarına, ailelerine başsağlığı, tüm ulusumuza başsağlığı ve yaralı olan askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Her alanda olduğu gibi Suriye politikasında da Hükûmeti uyarmıştık bu konuda. Suriye halklarıyla tarihsel, siyasal, kültürel ve sosyal alanda çok derin bağlarımızın olduğunu, bağımsız bir ülkenin iç işlerine karışmamızın doğru olmadığını, müdahale etmemizin doğru olmadığını, "Esad'ı devirme" adı altında kanlı katilleri beslemenin, onlara lojistik, askerî, siyasi, ekonomik yardım yapmanın doğru olmadığını hep söyledik ama söylediklerimizi ne duydunuz ne işittiniz ne anlamak istediniz. Sözde "Bir vizyon." dediniz ama sizin vizyonunuzu da gördük, Moskova anlaşmasında gördük bunu. Anlaşmanın 1'inci ve 8'inci maddesi bu iflasın bir sonucudur. Anlaşmanın 1'inci maddesinde "İran, Rusya ve Türkiye, çok sayıda etnik yapı barındıran, çok dinli, mezhepçi olmayan, demokratik ve laik bir devlet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne saygılarını bir kez daha ifade ederler." diyor. Tek başına bile bu madde, Suriye politikanızın çöküşünün bir sonucu olarak önümüze çıkıyor. Madem demokratik, laik Suriye Arap Cumhuriyeti'ne saygı duyacaktınız, yüz binlerce insanın ölümüne neden olan bu savaşa neden evet dediniz? Katillere neden destek verdiniz? Biz, IŞİD ve El Nusra gibi terörist örgütlere bulaşmayın dedikçe Cumhurbaşkanı, El Nusra'ya neden terör örgütü denilmemesi gerektiğini anlatıyordu. Bugün geldiğiniz nokta ise 8'inci maddeyle bir kez daha ortaya çıkmıştır, ki "IŞİD ve El Nusra'ya karşı birleşik mücadele" ibaresinde de görüldüğü gibi.

Rusya ve İran'la bu anlaşmayı imzalayacak idiyseniz dökülen yüz binlerce insanın kanı da ne yazık ki bu acıların bir sonucu olarak ellerinize bulaşmıştır. Bu politikaların mimarlarında azıcık vicdan, azıcık merhamet, azıcık dürüstlük kaldıysa çıkıp bizlere anlatsınlar şurada. Ama hayır, bunu yapmayacağınızı, yapamayacağınızı biliyoruz çünkü kürsüye çıktığınızda, Suriye'de ölen, Roboski'de ölen, Suruç'ta ölen, Antep'te, Ankara'da ve İstanbul'da ölen yüzlerce insanımızda olduğu gibi, Ege'nin soğuk sularında cansız bedeni kıyıya vuran Aylan bebeğin ve daha nice çocukların kanları ne yazık ki elinize bulaşmıştır.

Bu iradenin tek başına hâkim olduğu son bir buçuk yıla bir bakın; Cizre, Şırnak, Sur başta olmak üzere Kürt kentleri yakıldı, yıkıldı, binlerce insanımız yaşamını yitirdi. Kürt halkının iradesi hiçe sayıldı, genel başkanları başta olmak üzere birçok milletvekili ve belediye başkanları tutuklandı. 21 bombalı saldırıda 411 kişi hayatını kaybetti. Olağanüstü hâl koşullarında akademisyenleri, öğretmenleri -on binlercesine vardırırcasına hatta- gözaltına aldınız, açığa aldınız, ihraç ettiniz.

Bu koşullarda anayasa düzenlemesi yapıyorsunuz. Gerçekten, akıl erdirmek çok zor, çok güç çünkü bu koşullarda anayasayı konuşmayı bile ayıp ve zül olarak sayıyorum. Sivil toplum örgütleri susturulmuş, muhalif sesler gözaltı, işkence ve tutuklamayla sindirilmiş, gazeteler, radyolar, televizyonlar kapatılmış ve siz bu koşullarda anayasa yapmaya kalkıyorsunuz. Alevi ve Kürt vatandaşlarımıza yönelik nefret söylemi almış başını gitmiş ve siz hâlâ anayasayı tartışıyorsunuz. Ama sizin tek derdiniz, varsa yoksa başkanlık. Tartışmasına girmeyeceğim elbette burada. Adına "başkanlık" deyin, "partili cumhurbaşkanlığı" deyin, ne derseniz deyin, bizim için bunun tek adı rejim değişikliğidir, diktatörlüktür ve var olduğumuz sürece geleceğimizin bir diktatörün ellerine bırakılmasına asla izin vermeyeceğiz. Şimdilik dünya beşten büyük olmayabilir ama bir gerçek var ki Türkiye kesinlikle birden büyüktür.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)