| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 03.01.2017 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP grup önerisi üzerine konuşacağız. AKP grup önerisi Meclis çalışma saatlerini düzenliyor hepinizin bildiği gibi. Genelde de planlı, programlı çalışamadıkları için her hafta bir grup önerisi getirirler ve bu çalışma saatlerini her seferinde baştan düzenlerler. Bu seferki tabii çok farklı bir şey. Niye yapıyorlar bunu? Bir Anayasa değişikliğine gitmek için, kısmi bir Anayasa değişikliğine -"Anayasa değişikliği" de denmeyebilir buna- gitmek için bu durumu bugün Meclise getiriyorlar.
Getirilen çalışma sürelerine baktığınız zaman, bu hafta cumaya kadar çalışacağız, cuma dâhil çalışacağız. İşte, biraz evvel de belirttikleri gibi, içerisinde bazı ekonomik tedbirlerin olduğu, yine, emekli olan ve otuz yılı aşkın devlet memurluğu yapan vatandaşların kıdem tazminatlarındaki eksiklerin giderilmesiyle ilgili bir yasa teklifi var; bunun içindeki birçok şeyi biz de onaylıyoruz, bu konuda bir tereddüt yok. Yani toplumun temel menfaatlerini ilgilendiren yasa önerileri, yasa teklifleri geldiğinde biz bunları destekliyoruz.
Ne zaman çalışacağız asıl Anayasa'yı? 9 Ocak 2017 Pazartesi günü başlayacağız ve 24 Ocağa kadar sürecek ve aralıksız çalışacağız. Şimdi, cuma, cumartesi, pazar ve pazartesi de dâhil olacak bu işe. Biliyorsunuz, TRT veya Meclis TV, sadece salı, çarşamba, perşembe günleri yayın yapıyor ve saat 19.00'a kadar yayın yapıyor, diğer günlerde yayın yok.
Şimdi, biz neyi görüşeceğiz? "Toplumsal mutabakat metni" dediğimiz Anayasa teklifini görüşeceğiz, yani sizin "Anayasa" dediğiniz, bizim "tek adamlı rejime evrilme" dediğimiz rejim değişikliğini görüşeceğiz. Böyle bir rejim değişikliği Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda görüşülürken, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarını da bilgilendirme hakkı var. Yani bundan korkmamalısınız, değil mi? Yani ne yapmamız lazım? 9 Ocak Pazartesi günü başlayacağımız görüşmelerin bütününün bu televizyonlardan, TRT'den, Meclis TV'den verilmesi gerekiyor, hatta diğer ulusal televizyonlara da izin verilmesi gerekiyor. Hani, çapsız yorumcular çıkıyorlar ya, Anayasa tekliflerinizi bile okumadan, oralarda, o başkanlık sistemini destekleyen açıklamalar yapıyorlar, onların da öğrenmesini sağlayacak bir yayını hep birlikte, burada milletimizle buluşturmak zorundayız.
Niye buluşturmak zorundayız? Getirdiğiniz teklifi millet öğrensin diye. Hep millî iradeden söz ediyorsunuz, toplumsal mutabakattan söz ediyorsunuz, siz bu yayını yasaklarsanız veya yayına izin vermezseniz, topluma bunun hesabını vermek zorunda kalırsınız. Öğrenecekler, siz mi doğru söylüyorsunuz, biz mi doğru söylüyoruz. Siz mi kısmi bir Anayasa değişikliği yapıyorsunuz ve toplumun temel problemlerini çözecek önerilerle geliyorsunuz, yoksa biz mi cumhuriyetin, 1920'de kurulmuş Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerinin alınıp, yani saraydan alınıp millete verilen yetkilerin tekrar milletten alınıp saraya nasıl verildiğini söylüyoruz? Bunu bu millete nasıl anlatacağız? Hep birlikte siz önerilerinizi söyleyeceksiniz, biz de söyleyeceğiz, millet sandığa gidecek ve doğru kararı verecek, sandıktan çıkan iradeye hepimiz saygılıyız. Bu nedenle de bu yayınların yapılması gerekiyor, herkesin bu Anayasa değişikliğinin maddelerini bilmesi gerekiyor ve sandığa gittiğimizde de bu bilinç seviyesiyle de oylarımızı kullanmamız gerekiyor.
Peki, bu Anayasa nedir? Ne dedik? "Toplumsal mutabakat metnidir." dedik, değil mi? Eğer anayasalar toplumda yüzde 80'lerle, 90'larla geçerse, o toplumun dinamiklerini bir arada buluşturabilirse, işte toplumsal barış o zaman sağlanır.
Hep diyorsunuz ya "15 Temmuz", "15 Temmuz", biz de diyoruz "15 Temmuz"; 15 Temmuzu çabuk unuttunuz arkadaşlar, çabuk unuttunuz. 15 Temmuzda ne yaptık? Burada, Mecliste grubu bulunan 4 siyasi parti hep beraber bir metin imzaladık, bildirge yayınladık. Bu bildirgenin altına imza atmayan var mıydı burada? Hepimizin adına Meclis Başkanı açıkladı ve hep birlikte o bildirgeyi destekledik. Ne diyordu o bildirgede? "Parlamenter rejimin desteklenmesi ve parlamenter rejimin önündeki eksikliklerin giderilmesi." 15 Temmuz bertaraf edilmişse parlamenter rejim sayesinde. Kısacası, bildirgenin özeti, 15 Temmuzun parlamenter rejim sayesinde bertaraf edildiğiydi.
Tamam, buraya kadar normal. Şimdi, baktık, ondan sonra sesiniz çıkmadı, ne sarayda oturan Sayın Cumhurbaşkanının sesi çıktı ne de AKP'nin Genel Başkanının, bakanlarının ve milletvekillerinin sesi çıktı, asla başkanlığı dillendirmediniz. O noktaya gelmeden, nasıl gündeme geldiğine gelmeden biraz geriye dönüyorum. Hatırlayın 7 Haziran 2015 seçimlerini, "başkanlık", "başkanlık" diye sokaklara döküldünüz, seçim kampanyalarınızın birinci maddesi başkanlıktı ve millet size öyle bir tokat attı ki kendinizi şaşırdınız ve ne yapacağınıza, neye karar vereceğinize bir türlü karar veremediniz ve yola öyle çıktınız. Sonra da diğer siyasi partilere hükûmet kurma görevi verilmeden 1 Kasım seçimine götürüldü bu ülke. 1 Kasım seçimine götürülürken yani milletin iradesi yok sayılarak 1 Kasım seçimine götürülürken 7 Haziran ile 1 Kasım arasında AKP'nin ağzından bir kez bile "başkanlık" lafını duymadık. Ne konuştunuz o zaman giderken? "Millî mutabakat" ve "400 milletvekili verirseniz biz terörü çözeriz, ekonomik istikrar devam eder." diye bir aldatmacayla birlikte Cumhuriyet Halk Partisinin projelerine sarıldınız. Demek ki bizim projelerimiz doğruydu ve öyle yürüdük.
Şimdi geldik 15 Temmuza tekrar. 15 Temmuzdan sonra sesiniz çıkmaz iken 11 Ekim 2016'da Sayın Bahçeli, ortada hiç bir neden yok iken "Ortada fiilî bir durum var, bu fiilî durumu fiilî durum yaratarak uydurmalıyız." dedi. Kimdi bu fiilî durumu yaratan? Anayasa'yı saymayan, Anayasa'yı takmayan, hatta yargının vermiş olduğu kararlara "Ben bu yargıyı tanımam." diyen bir Cumhurbaşkanıydı.
Sayın milletvekilleri, eğer bir Cumhurbaşkanı Anayasa'ya uymuyorsa, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin verdiği kararlara uymuyorsa o ülkede adaletten söz etmek, yargının bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir, bir başka vatandaşın da o yasalara uymasını beklemek mümkün değildir.
Sayın Bahçeli bunu getirince üzerine atladınız ve o gün bugündür başkanlığı konuşuyor bu Türkiye, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, Türkiye başkanlığı konuşuyor televizyonlarda, sokakta ve Mecliste.
Peki, bizim bütün problemimiz başkanlık mı? On dört yıldır tek adam iktidarında çözülemeyen problemler... Elinizi vicdanınıza koyun ve sorun kendinize şu soruyu: "On dört yıldır iktidarız. Bu iktidarımız döneminde biz terörü çözdük mü, çözebildik mi?" Her söylediği söz kanun olan, size her dikte ettiği şey, bu Mecliste saatlerce tartışılıp oylarınızla geçirdiğiniz her şey yerine gelirken terörü çözebildiniz mi? On sekiz ayda 400'ün üzerinde şehit vermişiz, 3 binin üzerinde yaralımız var ve her gün ülkemizde bombalar patlıyor, her gün insanlar ölümle burun buruna geliyor. Türkiye'de yaşayan vatandaşların güvenliğini çözebildi mi tek adam? Bunu sorun vicdanlarınıza.
On dört yıldır iktidardasınız, çok da güçlü bir iktidarsınız, sorun vicdanlarınıza: "On dört yıldır biz burada işsizliği çözebildik mi?" Çözemediniz, değil mi? Türkiye şu anda tarihin en büyük işsizliğini yaşıyor arkadaşlar.
Peki, on dört yıllık iktidarınızda "Eğitimi çözdük mü?" diye sorun; çözemediniz, değil mi? Yine buna da cevap veremeyeceksiniz. Ucube, garip bir sistem getirdiniz, 4+4+4 diye bir sistem ve sizin iktidarınızın başladığı dönemde 1 yaşında olan çocuklar bugün 15 yaşında. O 15 yaşındaki çocuklardan 540 bini bir teste tabi tutuldu, PISA testine tabi tutuldu. Bilimde, matematikte ve okuduğunu anlamada 70 ülke arasında 50'nci sıradalar, 48'inci sıradalar. İşte, bu sizin iktidarınız döneminde oldu. Peki, sorun şimdi vicdanlarınıza: "Biz eğitimi çözebildik mi?"
Sıfır sorunla geldiğiniz ve bugün sırf sorun hâline getirdiğiniz dış politikanızı sorun vicdanlarınıza "Çözebildik mi?" diye. "Kardeşim Esad" dediğiniz bir vatandaşı birilerinin talebi üzerine "Esed" yaptınız, sonra da Rusya'da tekrar "Esad" hâline dönüştürdünüz, yine "Kardeşim Esad" diye yürüyorsunuz şimdi. Şimdi size soruyorum, siz de sorun vicdanlarınıza: Çözebildiniz mi dış politikayı? Ya, Allah aşkına, elektrik problemini çözebildiniz mi Türkiye'nin? Övünerek anlatıyorsunuz elektrik üretimini, özel sektörün yaptığı elektrik üretimini övünerek anlatıyorsunuz, benim kentimde 16 tane organize sanayi bölgesinin yarısından fazlasında elektrik yok, 300 milyon eurodan fazla zararı var. 13 bin nüfuslu köyde, mahallede, beldede, ne derseniz deyin, tam yedi gündür elektrik yok. Bakkalda, markette mum bitmiş, doğal gazını yakamıyor elektriği olmadığı için. Çözebildiniz mi arkadaşlar? Sorun vicdanlarınıza. Tek adamı getirip, on dört yıldır iktidarda bulunan tek adamı getirip, tek adam rejimini getirip, rejimi değiştirip bunları çözebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Bu soruları sorarsanız size halk tarafından, millet tarafından verilen yetkiyi bir adama teslim etmezsiniz diyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, Atatürk'ün kurmuş olduğu rejime sahip çıkarsınız diyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akar.