| Konu: | Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararı uyarınca ülke genelinde ilan edilen ve 11/10/2016 tarihli ve 1130 sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü hâlin, 19/1/2017 Perşembe günü saat 01.00'den geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/863) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 03.01.2017 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Olağanüstü hâlin üç ay süreyle uzatılması yönündeki Hükûmetimizin prensip kararı üzerindeki görüşmelerin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Daha önce, Millî Güvenlik Kurulu tavsiye kararı ve Bakanlar Kurulunun prensip kararı doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin vermiş olduğu olağanüstü hâl, görülen lüzum üzerine bir kere daha uzatılmıştı. Bir kez daha, Bakanlar Kurulumuz tarafından bugün itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen prensip kararıyla önümüzdeki 19 Ocak 2017 Perşembe akşamı saat birden itibaren geçerli olmak üzere olağanüstü hâlin üç ay süreyle uzatılması yönündeki kararımızı Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiş bulunuyoruz.
Tabii ki karar ne Hükûmetin prensip kararıdır ne Millî Güvenlik Kurulunun verdiği tavsiyelerdir, karar nihayetinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararıdır. Yüce Meclisin almış olduğu karar çerçevesinde de olağanüstü hâlin uzatılıp uzatılmayacağına karar verilecektir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, 120'nci madde, Anayasa'nın 120'nci maddesi, Anayasa'yla kurulan hür demokrasi düzeninin, temel hak ve hürriyetlerin ortadan kaldırılmasına yönelik herhangi bir yaygın şiddet eylemi ortaya çıktığında Türkiye Büyük Millet Meclisine olağanüstü hâl ilan etme yetkisini veriyor. Ayrıca 121'inci maddede Bakanlar Kuruluna her defasında dört ayı geçmemek üzere olağanüstü hâli uzatma yetkisini veriyor. Bütün bunları kullandık, bugün bir kere daha kullanmak üzere prensip kararını Meclisin tensiplerine arz ediyoruz. Ayrıca 120'nci ve 121'inci madde çerçevesinde yapılan uygulamalar 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle çizilen ana çerçevede de uygulamaya devam etmiş, bugüne kadar da uygulamalar sürdürülmüştür.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, olağanüstü hâle niçin ihtiyaç var? Buradan başlayarak...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Oraya geçmeden önce bunlara cevap verilmeliydi. Millî Güvenlik Kurulu kararı...
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Onu da söyleyeceğim, hiç merak etmeyin, onu da söyleyeceğim.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Son kez mi Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Olağanüstü hâlin devamıyla ilgili niçin ihtiyaç var? O sorudan başlamak istiyorum. Aslında Türkiye'nin içinde bulunduğu olağanüstü şartlar devam ettiği için Türkiye'de bir olağanüstü hâl uygulamasına ihtiyaç var. Burada uzun uzun konuşarak vaktinizi almak istemem ama üç tane temel şartın, Türkiye'ye millî güvenlik tehdidi oluşturan temel unsurun varlıklarını devam ettirdiği görülüyor. Bunlardan birisi, Türkiye'nin yakın çevresindeki şartların, buralarda ortaya çıkmış olan derin istikrarsızlık ve siyasi türbülansların ülkelerde, Suriye'de, Irak'ta ve bölgemizdeki diğer ülkelerdeki bölünme ve dağılma senaryolarının uygulamaya konulmasının, ayrıca çok sayıda silahlı terör grubunun bu bölgelerde çok rahatlıkla hareket ederek hem bu ülkelerin insanlarına ziyan vermesi, zarar vermesi hem de bu ülkelerdeki varlıkları üzerinden Türkiye'yi tehdit altına almaya devam etmesinin hepimiz tarafından gözlemlendiği bir gerçektir. Dolayısıyla Türkiye, çevresinde bu kadar büyük oyunlar devam ederken, bu kadar büyük terör saldırıları devam ederken, her an Türkiye'nin sınırlarının ötesinden Türkiye'ye karşı tehditler ulusal güvenlik riski olarak karşımızda dururken olağan şartlar içerisinde yaşıyor diyemeyiz. Dolayısıyla tek başına bunun da bir olağanüstü millî güvenlik meselesi olduğunu görmek mecburiyetindeyiz.
İkincisi: 2015 yılının Temmuz ayından itibaren devam eden doğrudan doğruya Türkiye'yi, tarafı ne olursa olsun, hangi gerekçeyle hareket ederse etsin, hangi toplumsal kesimi hedef seçmiş olursa olsun, hangi eylem türünü benimsemiş olursa olsun ortak hedef olarak Türkiye Cumhuriyeti devletini ve aziz milletimizi hedef alan bir terör saldırısıyla karşı karşıyayız. Bu terör örgütleri eş zamanlı olarak Türkiye'yi tehdit altında tutmaya devam ediyorlar. Tek tek bütün olayları saymak değil, sadece yaşadığımız son dört terör olayını bir kere daha gözden geçirirsek Türkiye'nin ne büyük bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu ve bu tehdidin nasıl artarak devam etmekte olduğunu görürüz: Bunlardan birisi Beşiktaş saldırısıdır, birisi Kayseri saldırısıdır, bir diğeri Rus Büyükelçisi'ne yapılan saldırıdır, en sonuncusu da maalesef Ortaköy'de yılbaşı gecesi yapılan saldırıdır. Bu saldırıların her birisinde kullanılan terörist yöntemler farklıdır, bu saldırıdaki her bir terör örgütünün kimliği farklıdır, bu saldırıda hedef alınan kitlelerin her birisi de farklı farklı kitlelerdir. Ama Allah aşkına bana söyleyebilir misiniz Ortaköy'deki saldırının hedefiyle Kayseri'deki saldırının hedefi arasında ne fark vardır? Hepsinin hedefi bu aziz milletimizdir, vatanımızdır, ülkemizin birliğidir, ulusal güvenliğimizdir ve Türkiye'nin geleceğidir. Onun için bu saldırının Türkiye'ye karşı yapılmış bir saldırı olduğunu, bu saldırılara karşı milletçe yekvücut olarak durmamızın mecburi olduğunu bir kere daha hatırlatmak isterim. Özellikle son Ortaköy saldırısı üzerinden daha önceki terör saldırılarında verilen mesajlardan başka farklı mesajlar da verilmek isteniyor. Bunlardan birisi "Biz 2017 yılında da milletin başına bela olmaya devam edeceğiz." deniliyor. Biz de çok açık söylüyoruz: "Hangi terör örgütü olursa olsun, arkasında kim olursa olsun, motivasyonları ne olursa olsun biz de 2017 yılında bütün terör örgütleriyle mücadele etmeye kararlıyız, sonuna kadar mücadele edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca, diyorlar ki... Son zamanlarda maalesef bunu sosyal medya üzerinden de derinleştirmeye çalışan bazı gafiller ve hainler var. Çok açık söyleyeyim, onların hepsini de takip ediyoruz, takip etmeye devam edeceğiz. Bu memlekette hayat tarzları üzerinden bir ayrışma yapmaya çalışıyorlar; Ortaköy saldırılarının arkasındaki temel nedenlerden birisi de budur. Buna karşı da uyanık olmak zorundayız.
Yine, Ortaköy saldırısının özellikle Türkiye'nin Türkiye sınırları dışındaki terörle mücadelesindeki başarısını hazmedemeyenlerin bir işi olduğunun da altını çizmek isterim. Türkiye'ye diyorlar ki "Sesinizi çıkarmayın, terörün başka ülkelerdeki kaynaklarını kurutmaya kalkmayın." Çok açık ifade etmek istiyoruz, ülkemize karşı tehdit nereden gelirse gelsin, hangi coğrafyadan Türkiye'ye karşı terör örgütleri bir tehdit oluşturmaya devam ederse etsin hepsiyle mücadele etmeye de devam edeceğiz.
Yine aynı şekilde, 15 Temmuz 2016 FETÖ terör saldırısını, bu Gazi Meclisin yaşadığı o saldırıları da bir kere daha hatırlıyoruz, bir kere daha 15 Temmuz sonrasında milletimizin verdiği o kahramanca mücadeleyi takdirle, şükranla yâd ediyoruz. Allah bir daha milletimize öyle günler göstermesin ama 15 Temmuzdan aldığımız dersi de tekrar tekrar hatırlayarak birlik içerisinde, dirlik içerisinde yolumuza devam etmemiz gerektiğini de bir kere daha hatırlıyoruz. Ancak 15 Temmuzdan sonra bu yüce Meclisin olağanüstü hâli ilan etmesini gerektiren FETÖ terör örgütünün saldırıları ki her ne kadar bir darbe teşebbüsünde bulunamayacak şekilde belleri kırılmışsa da devlet içerisinde hâlâ bazı noktalarda varlıkları devam ediyor. Örnek olarak söylüyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin içerisinden çok sayıda FETÖ mensubu eşkıya dışarıya çıkarılmış olmasına rağmen, bugün bile yapılan soruşturmalar sonucunda bazı rütbeli subaylar olmak üzere açığa alınanlar oldu. Aynı şekilde adliye teşkilatımızın içinde, aynı şekilde Emniyet teşkilatımızın içinde, aynı şekilde devletin başka gruplarının içerisinde de maalesef FETÖ ve onunla bağlantılı, iltisaklı grupların, kişilerin varlığını biliyoruz. Dolayısıyla, tam hukuki tabiriyle söyleyeyim: Henüz FETÖ'nün devletten arındırılması sonlandırılmamıştır. FETÖ'nün ve bütün terör örgütlerinin devletin içerisinden arındırılmasını sağlayana kadar olağanüstü hâl uygulamasına ihtiyacımız olduğunu bir kere daha sizlerle paylaşmak istiyoruz. Gönlümüz arzu eder ki bu ve saydığımız saymadığımız olağanüstü hâli gerektiren başka gerekçeler bir an evvel ortadan kalkar ve Türkiye'de olağanüstü hâlin devam etmesine gerek kalmaz. Hiçbir hükûmet olağanüstü hâlin sürekli devam etmesini istemez. Hele AK PARTİ gibi sayısal çoğunluğuyla istediği yasayı çıkarma gücüne sahip olan bir iktidarın olağanüstü hâle başvurması, bunu kullanarak yapamadığı bazı şeyleri yapması anlamında değildir. Olağanüstü hâl, devletin millî güvenliği bakımından gereklidir, zorunludur ve inşallah bir müddet daha... Eğer Genel Kurul tasvip ederse, bu süre içerisinde de olağanüstü hâli gerektiren gerekçeleri ortadan kaldırarak inşallah yolumuza devam edeceğiz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, olağanüstü hâl uygulamaları içerisinde güvenlik ve özgürlük dengesine dikkat ediyoruz. Bu çerçevede, inanın ki kılı kırk yararak vatandaşlarımızın günlük hayatını etkileyecek hiçbir uygulamanın olmasına müsaade etmiyoruz. Hiçbiriniz diyemezsiniz ki sokaktaki vatandaşımızı günlük hayatında ilgilendiren, ticaretini, eğitimini, diğer meseleleri ilgilendiren, olağanüstü hâlden kaynaklanan herhangi bir sorun ortada olsun. Ancak devlete karşı birtakım eylemler içerisinde olanların, FETÖ'yle irtibatlı, iltisaklı olanların, terör gruplarıyla irtibatlı olanların karşısında da titizlikle mücadele vermeye her hâlde devam edeceğiz. Dolayısıyla, özgürlük-güvenlik dengesinde mümkün olduğu hassasiyetle konunun üzerinde duruyoruz, vatandaşımızın günlük hayatını etkilemeden olağanüstü hâlin sürdürülmesine dikkat ediyoruz.
Bir başka önemli mesele ise, olabilecek olan adaletsizliklere karşı inanın ki en az sizler kadar titiz ve hassas davranıyoruz. Çok önemli, çok geniş çaplı operasyonların yapıldığını biliyoruz. Arada haksızlık, yanlışlık yapılanlar varsa, hazırlanan kanun hükmünde kararnamelerle haksızlık yapılanlar -memuriyetten uzaklaştırılanlar ya da kapatılan kurum ve kuruluşlar- yapılan soruşturmalar çerçevesinde eğer bunlara bir haksızlık yapıldığı ortaya çıkıyorsa yeniden görevlerine iade ediliyor.
Sonuç olarak olağanüstü hâlin üç ay daha uzatılması doğru ve yerinde bir karardır; üç açıdan doğrudur: Birincisi, anayasaldır, anayasal dayanağı vardır, mevcuttur ve bu anayasal dayanak doğru ve yerinde bir şekilde kullanılmaktadır. İkincisi, sadece anayasal olması yeterli değil, aynı zamanda bir meşruiyet zemini söz konusudur. Meşruiyet zemini ülkemizin millî birliğinin, beraberliğinin sağlanması, kamu düzeninin, devlet düzeninin korunması ve bu alandaki gerekli adımların atılabilmesi için kamu yönetimine ilave desteklerin verilmesidir. Üçüncüsü ise somut bir zarurete dayanıyor.
Değerli arkadaşlarım, demin saydığım, teferruatına vakit darlığı ve geç olduğu için girmediğim bu üç gerekçe dolayısıyla bir taraftan terör örgütlerinin her birisiyle canhıraş bir mücadele verirken, bir taraftan FETÖ ve onunla bağlantılı grupların hâlâ devam eden fitne ve fesat işlerine karşı mücadele verirken bu somut bir millî güvenlik gerekçesi oluşturuyor ve bu somut zarurete dayalı olarak da olağanüstü hâlin üç ay daha uzatılmasını takdirlerinize arz ediyoruz.
Şimdi, müsaadenizle, konuşmaları sırasında hakikaten değerli tavsiyeleri olan arkadaşlarımız oldu, onları not aldık, onlardan ciddi şekilde istifade etmeye çalışacağız. Bir kere daha ifade etmek isterim, sosyal medyadaki provokatörlere karşı son derece hassas ve dikkatli bir şekilde davranıyoruz. Bazı arkadaşlar alındılar ama kusura bakmayın sosyal medya dingonun ahırı değildir. Sosyal medya çok önemli bir yer, çok büyük bir bereket, çok büyük bir lütuf. Bunu iyi, olumlu bir şekilde kullanırsak,. milletimizin ve insanlığın hayrına kullanırsak çok verimli sonuçlar elde edebiliriz. Ama sosyal medya üzerinden, oturdukları köşelerden, üç beş tane trol, hayat tarzları üzerinden insanları bölmeye kalkacak, "Sen Alevi'sin, sen Sünni'sin." diye bunların üzerinde oyunlar oynamaya çalışacak; üç beş tane trol bu memleketteki insanların itibarlarını zedeleyecek, halkı bölecek birtakım işler yapacak; bunlara müsaade etmeyiz. Bakın, sadece geçen hafta içerisinde 92 kişi bu tür "tweet"leri dolayısıyla takip edilmiş, hakkında tahkikat açılmış ve ilgili makamlara gönderilmişlerdir. Burada demin konuşulduğu için ifade ediyorum, sizlerin de elinizde somut bilgi, belge varsa bunları ilgili kurumlara bildirin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Şevki Yılmaz'la ilgili bir şey yaptınız mı Sayın Bakanım?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Bunların hepsine karşı soruşturmalar başlatılıyor. Bunların bir kısmı mahkemelere sevk edilmiştir. Hepsinden hesabını soracağız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Diyanet İşleri Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı...
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) - Dinle dinle!
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Bir dinleyin. Varsa elinizde somut bir şey verin, onlarla ilgili şey yapalım.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Açıklaması var, açıklaması var.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Kamuoyundan açıklamaları var. Koskoca Diyanet İşleri Başkanı açıklama yapıyor. Siz kulaklarınızı tıkıyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Yılbaşı kutlanmasın diyor; bu nasıl bir şey?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Diyanet İşleri Başkanının...
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Bu yaşam biçimine müdahale değil midir Sayın Bakanım?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Müsaade eder misiniz.
Diyanet İşleri Başkanının terör saldırısı karşısında yapmış olduğu açıklama hepimizin ortak yeridir.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Öncesinde, öncesinde...
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Diyor ki: "Bu saldırı ha bir eğlence yerine yapıldı, ha bir camiye yapıldı."
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Yılbaşı öncesinde...
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Dolayısıyla, bunlar üzerinden toplumu bölmeyelim. Herkes bunlara dikkat etsin.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Bakan...
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Öncesi, öncesi...
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Bakan, Şevki Yılmaz'a ne diyorsunuz?
HÜDA KAYA (İstanbul) - Şevki Yılmaz için ne diyorsunuz Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Ben size laf atmadım. Bak, siz konuştunuz; gelin, söyleyeceğiniz varsa söyleyin. Böyle bir şey yok.
BAŞKAN - Siz devam edin Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, iki sefer söylendiği için cevap vermek mecburiyetindeyim. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş olan 3/1/2017 sayılı Bakanlar Kurulu Prensip Kararı ve bu prensip kararından... Ancak şunu demeye getirdiniz: "Usulsüzlük yaptınız." falan gibi ya da hatta hadi biraz daha hafif söylediniz diyeyim, "Gümrükten mal kaçırdınız." demeye getirdiniz. Kusura bakmayın, ayın 11'inde rutin Millî Güvenlik Kurulu toplantısı var. Ayın 15'inde rutin Bakanlar Kurulu toplantımız var. Ayrıca, ayın 19'unda bitiyor -yani önümüzdeki hafta- bu olağanüstü hâl meselesi. Dolayısıyla, burada herhangi bir usul hatası yapılmamıştır. Ben basın açıklaması yaptığım zaman...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Ayın 3'ü yazmışsınız Sayın Bakan, ayın 3'ü.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Bir, dinler misin. Bir dinle, cevap vereyim kardeşim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Dinliyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Dün basın toplantısı sırasında, Bakanlar Kurulu sırasında ben basın toplantısını yaparken bu konu gündeme gelmemişti. Ondan sonra konu gündeme geldi.
Değerli arkadaşlar, Olağanüstü Hâl Yasası'nın 3'üncü maddesine göre, olağanüstü hâlin uzatılmasıyla ilgili Bakanlar Kurulu bu prensip kararını alırken aynen ifadesi, diyor ki: "Karar almadan önce Millî Güvenlik Kurulunun görüşünü alır." Bu sabah itibarıyla Millî Güvenlik Kurulu üyelerinin ve Bakanlar Kurulu üyelerinin bu konuyla ilgili kararları, iradeleri gerçekleştirilmiş, imzaları alınmış ve bu anlamda Bakanlar Kurulunun prensip kararına dayanak teşkil eden Millî Güvenlik Kurulunun prensip kararı da Bakanlar Kuruluna gönderilmiştir. Herhangi bir işlem eksikliği yoktur.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Ne zaman? Nasıl oldu? Evrak üzerinden mi aldınız? Millî Güvenlik Kurulunu ne zaman topladınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) -Arkadaşlar, bakın, Bakanlar Kurulunda -şu karar da- biliyorsunuz bazı kararlar elden dolaştırılarak alınır, hatta bazen öyle olur ki uzakta olanlar faksla imzalarını verir. İdari kararlarda karar alıcıların iradesinin beyan edilmesi yeterlidir ve idari kararları tamamlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Siz buraya niye böyle yazdınız efendim?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) -Dolayısıyla, meselenin aslı budur, herhangi bir usul hatası yoktur, imzalar tamdır. Herhangi bir şekilde...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Cesaretlice özür dileyin, "Yanlışlık oldu." deyin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) - Bakın, şu alışkanlığı da terk etmemiz lazım: Millî Güvenlik Kurulu "Olağanüstü hâli uzatmayın." dese, Bakanlar Kurulu "Uzatın." dese, gelir, çıkar. Tam tersi, Millî Güvenlik Kurulu "Uzatın." dese, Bakanlar Kurulu "Hayır, uzatmıyorum." dese yine Bakanlar Kurulunun prensip kararı esastır. Dolayısıyla, burada prensip kararları ve prensip kararına dayanak teşkil eden kararların alınması bakımından, idare hukuku bakımından hiçbir eksiklik yoktur, karar yerinde ve doğrudur. Bundan sonra kararı verecek olan siz milletvekillerisiniz.
Hayırlı uğurlu olsun. Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.