GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:51
Tarih:05.01.2017

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, tabii, Türkiye ekonomisini konuşacağız ama hangi verilerle konuşacağız Türkiye ekonomisini, ben bilmiyorum. Yani, TÜİK'in açıkladığı en son serideki verilere bakarsak aslında konuşulacak bir şey yok, her şeyin gayet güzel olması lazım. Sayın Mehmet Şimşek de burada. Eğer bu seri doğruysa -yani, ben bu seri meselesine taktım ama- zaten TÜİK'in, onun dışındaki, ekonomiye ilişkin bütün istatistiklerini sitesinden kaldırması lazım. Hükûmetin, bütün politika dokümanlarını, hepsini çöpe atması lazım ve yeni bir hikâye yazmamız lazım. Yani, dolayısıyla biz neyi konuşacağımızı bilmiyoruz. Ama, son güncel meseleler, artık serinin dışında, yani mızrak çuvala sığmayacak derecede ekonominin kötü gittiğini de hepimiz gördüğümüz için, yine, tabii konuşacak bir şey bulabiliriz.

Benim başlangıçtan itibaren hep söylediğim, Türkiye ekonomisi 2000 yılından itibaren, 2007'ye kadar ciddi güzel bir performans göstermiştir. Bunun nedenlerinin neler olduğunu defalarca izah ettik. Fakat, 2007 sonrasında Türkiye ekonomisinin performansı bozulmuştur. Son dönemde de çok daha fazla bozulmuştur.

İsterseniz yeni seriye göre konuşalım. Mevsimsel düzeltilmiş büyümelere baktığımız zaman, bakın, bu yıla ilişkin elimizde 3 tane veri var, bunların 2 tanesi negatif. Yani, ilk çeyrekte Türkiye ekonomisi 0,4 daralmış, ikinci çeyrekte 1,1 büyümüş, üçüncü çeyrekte de 2,7 daralmış. Aslında, tabii, bazı şeyler bazen böyle 15 Temmuz meselelerine filan getiriliyor. 15 Temmuzun elbette bu ekonomi üzerinde çok yıkıcı etkileri olmuştur ancak, öteden beri söylediğimiz gibi, 15 Temmuzdan bağımsız bir şekilde Türkiye ekonomisi 2007 sonrası kötü performansına son bir-bir buçuk yıldır çok daha kötü bir şekilde, daha da artırarak devam ediyor.

Şimdi, işsizlik oranı... AKP işsizlik oranlarında kendi rekorlarını kırıyor. Türkiye tarihinin en büyük işsizlik oranı 2009 krizinde görülmüştür. Ondan sonra işsizlik oranları bir miktar düzelmiştir tabiatıyla fakat şu anda geldiği seviye, o dönemi dışarıda tutarsak, yine Türkiye tarihinin en yüksek işsizlik oranlarıdır. Bunu zaten çarşıda pazarda, gittiğimiz her yerde görme imkânımız var.

Daha kötüsü, gençlerin beşte 1'i işsizdir. "Ben ne istihdamdayım ne de eğitimdeyim." diyen gençlerin oranı da yüzde 26'dır arkadaşlar. Yani gençlerin dörtte 1'inden fazlası ne istihdamda ne de eğitimde, bu gençler nerede? Biz bu gençlere niye iş bulamıyoruz?

Borçların ne kadar arttığını zaten herkes biliyor. Dolar kurunun performansını, Türkiye ekonomisinin diğer ülkelerden nasıl negatif ayrıştığını her gün görüyoruz. Yani, her gün kur da yeni bir rekora doğru koşuyor.

Esnafımızın, KOBİ'lerin, sanayicilerin, tarım kesimindekilerin sıkıntılarını biliyoruz. Şimdi rezervler diye hep övündüğümüz rezervler, arkadaşlar, Türkiye'de kısa vadeli borçları karşılayamıyor. Bakın, bu çok önemli bir rasyodur. Yani, hep böyle 2002 mukayeseleri filan yapılır, 2002 yılında Türkiye ekonomisi kısa vadeli borçlarının 1,7'si kadar rezerve sahipti ama şu anda rezervler kısa vadeli borçları karşılayamıyor. İşte kırılganlıkların temelinde bu var yani dolardaki bu koşuşun nedenlerinden bir tanesi bu, başka nedenleri de var elbette.

Enflasyon yüzde 8,5 olarak gerçekleşti. Tabii, son dönemdeki kur artışlarının, önümüzdeki bir yıl içerisinde, ilk aylarda ağırlıklı olmak üzere, enflasyonun üzerindeki olumsuz etkilerini maalesef göreceğiz. Yani bu, tepeden tırnağa her şeyi etkileyecek. Enflasyondaki... Yani "Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri olarak şöyle iyi şeyler yaptık, böyle iyi şeyler yaptık." deniliyor ancak Sayın Bakan da burada, ben sormak isterim: Kur-enflasyon geçişkenliği bundan önceki on yıla göre ne kadar azaltıldı, bunun bize bir hesabını versinler. Şimdi, reform yapan bir ekonomide bu geçişkenlik azalır. En son Merkez Bankasının açıklaması yüzde 15 şeklinde. Yani "Örneğin yüzde 10 kur artışı olursa bunun enflasyon üzerinde 1,5 puan etkisi olur." şeklinde bir hesabı vardı. Bunun geçmişi ile geleceğine ilişkin bize Hükûmetin bir açıklama yapmasının son derece faydalı olacağını düşünüyorum. Piyasaların da buna ihtiyacı var.

Şimdi hiç kimse önünü göremiyor. Yani bu -birazdan detaylarını tekrar söyleyeceğim- yeni seneden dolayı zaten ekonomi pusulasını kaybetti, bir pusula yok. Yani, biz eskiden işte "Tasarrufumuz düşüyor, yatırımlarımız düşüyor veya harcamaların, bütçe harcamalarının -dün akşam bunları grafiklerle izah etmeye çalıştım- millî gelire oranı artıyor. Buralara çekidüzen vermek gerekiyor." diyorduk. Şimdi yeni seneden sonra hikâyelerin tamamı değişti; meğer bizim tasarruflarımız artıyormuş, yatırımlarımız artıyormuş, devlet harcamalarının millî gelir içerisindeki payı yükselmiyormuş, tam tersine düşüyormuş. O zaman, şimdi yeni bir politika setine ihtiyacı var bu ülkenin. Bu politika setini oluşturacak olan da kim? Hükûmet. Hükûmet yapamıyorsa -daha önceden buna benzer önergeleri biz de verdik- hakikaten Meclisin bu anlamda işe el koyması gerekir. Yani Hükûmet eğer bunları yapamıyorsa, bir acziyet içerisindeyse bu ülkenin parlamenterleri olarak, bu ülkenin Parlamentosu olarak burada bir araştırma komisyonu kurup bu işlere bakmak lazım. Kendisine bir yön çizmek durumundadır Türkiye ekonomisi, şu anda ekonomiyi konuşuyoruz.

Şimdi, kamu maliyesi... Ben şunu ifade ediyorum: Türkiye'de 2000 yılında, 2000-2001 döneminde çok ciddi reformlar yapıldı kamu maliyesiyle ilgili. En sonunda 2003 yılında da 5018 sayılı Kanun çıkartılarak yani bu reformlar hakikaten taçlandırıldı, ciddi reformlar yapıldı. Türkiye'nin de zaten bütün bu sıkıntılar karşısındaki en önemli unsurudur kamu maliyesinin güçlü yanı, tabii burada da bozulmalar var. Ama önümüzdeki döneme ilişkin olarak yaptığımız reformların temel felsefesinde, hani faiz dışı fazla vererek bir sıkı maliye politikası uygulanıyordu ama onun ötesinde kamu maliyesinin kapsamı genişletilmişti, kara delikler kapanmıştı, kapsam genişlemişti. Şimdi, bu kamu-özel ortaklığı projeleriyle bu kapsam, bütçe kapsamı yeniden daraldı. Ben şunu iddia ediyorum: Türkiye bütçesi artık gerçek resmi göstermiyor, bütçe sistemimiz bizim önümüzdeki döneme ilişkin riskleri göstermiyor. Bu riskleri gösteren, bunları içerecek bir bütçe yapısına bizim ihtiyacımız var ve Hükûmet buna ilişkin herhangi bir bilgi de vermiyor. Bütçe esnasında ben Sayın Bakana onu sordum -Hazineden sorumlu Bakanımıza- o sorunun da hâlâ cevabını bekliyoruz. Yani bu kamu-özel iş birliği projelerinin önümüzdeki döneme ilişkin getireceği riskler nelerdir, bunların çalışmaları nelerdir, bunları bekliyoruz. Bunları sadece biz değil arkadaşlar -benim beklememin çok fazla önemi yok, ben burada yeri geldiği zaman konuşurum, geçer yerime otururum- piyasa bekliyor. Niye dolar bu şekilde? Niye ülkede yatırım yapılmıyor? Niye ülkede üretim yapılmıyor? Bunlardan dolayı, bu belirsizliklerden dolayı üretim yapılmıyor, yatırım yapılmıyor bu ülkede. O yüzden işte işsizlik artıyor. Dolayısıyla, bunu kendi sermayemiz, yerli sermaye, yerli yatırımcı da bekliyor, yabancı yatırımcı da bekliyor, bunları görmek durumundalar. 53 milyar dolar olduğunu söyledi Kalkınma Bakanı bu proje stokunun, kamu-özel iş birliği proje stokunun. Ama, işte sözleşme tutarları daha yüksek, önümüzdeki döneme ilişkin getireceği riskler konusunda elimizde herhangi bir rakam yok, buranın çok şeffaf bir şekilde sürdürülmesi lazım. Bakın, projeler hayata geçmeye başladıktan sonra riskleri görüyoruz. Osman Gazi Köprüsü'ndeki rezaleti görüyoruz, tam bir rezalettir. Böyle şatafatlı şatafatlı açılışlar yapılıyor bu ülkede ama bu ülkenin geleceği ipotek altına alınıyor. Oradaki firmaya iki yılda, alım garantileri nedeniyle bütün yatırım bedelini devlet ödeyecek biliyor musunuz, iki yılda. Varsa aksini iddia eden gelsin -Hükûmet- söylesin bize, "Kardeşim, yanlış biliyorsunuz." desin. Şimdi, fiyat düşürüldü. Bu fiyat düşürüldü de neyle düşürüldü, nasıl düşürüldü, kim üstlenecek bunu? Geçiş ücretleri Osman Gazi Köprüsü'nde düşürüldü. Ulaştırma Bakanı diyor ki: "Efendim, bunların yolları yapıldığı zaman, yolları açıldığı zaman fizibil hâle gelecek." Özrü kabahatinden büyük, böyle bir şey olur mu! Daha olup olmayacağını bilmiyoruz, iki üç yıl var oraya. E, kardeşim, niye planlama hatası yapıyorsun? Köprüyü de iki yıl sonra aç, yollarını tamamla, köprüyü öyle aç. Yani, biz birilerine para vermek zorunda mıyız? Bu milletin kaynağını bu şekilde israf etmeye kimin hakkı var? Çok zaruriyse insanlar geçerdi buradan. Niye geçilmiyor? Fiyat elastikiyetinin ne olduğu konusunda hangi teknik çalışma yapılmış da fiyatlar düşürülüyor? Fiyatlar düşürülmesin demiyorum, elbette, insanımız için fiyatlar düşürülsün. Ama, siz böyle dolar cinsinden yüksek yüksek fiyat garantileri verirsiniz, fiyat verirsiniz, ondan sonra da tutarsınız millete "Dolarını bozdur." dersiniz. "Dolar bozdur, altın al." Sayın Bakanım, Allah aşkına siz söyleyin iktisatçı olarak: "Dolar bozdur, altın al"ın bir mantığı var mı? İsteyeceğimiz şey "Dolarınızı sisteme sokun." demektir vatandaşa. Altını biz ithal ediyoruz. Doları bozduracağız, altın alacak, millet altın talep edecek, gidecek altın ithalatı yapacak. Altın ithalatını TL'yle mi yapıyoruz, dolarla yapmıyor muyuz? Kim veriyor Sayın Cumhurbaşkanına bu aklı? OECD ülkelerinde... OECD bizim yüksek gelirli ülkeler grubuna girdiğimizi söylemiş. Ya, Sabah gazetesinde çıkan habere göre bir Cumhurbaşkanı konuşturulur mu bu ülkede? Özür de yok. Sonradan böyle olmadığı tabii ortaya çıktı.

Millî gelir seviyesindeki revizyonu Allah'ın bize bir lütfu gibi görmek yani millî gelir seviyesiyle ilgili yapılacak yorum bu mudur? Niye ekonomiye ilişkin bakanlar bu millî gelir revizyonuyla ilgili bize bir açıklama yapmıyorlar? Benim muhatabım TÜİK Başkanı değil, bizim muhatabımız Cumhurbaşkanı da değil, bizim muhatabımız ekonomiyle ilgili bakanlar, onun da kim olduğunu bilmiyoruz, Sayın Şimşek mi, Sayın Canikli mi? Kalkınma Bakanlığının makroekonomik konulara ilişkin herhangi bir açıklamasını, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarının bir açıklamasını duyan oldu mu şu ülkede? Hâlbuki makroekonomiden sorumlu olanlar onlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) - Yani böyle bir şey... Böyle bir ortamda işleri götürme imkânı yoktur. Temel problem güven problemidir, koordinasyonsuzluktur. Kurumlara güven kalmamıştır, siyaset kurumuna güven kalmamıştır. Bu çerçevede ekonominin kötü olmasından başka bizim karşılaşacağımız bir sonuç yoktur. Dolayısıyla böyle bir araştırma faydalı olacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Usta.