GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:53
Tarih:09.01.2017

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tabii, değerli milletvekili arkadaşlarımın sorduğu sorulara bakınca referandum sürecindeki propagandada kullanacakları argümanları da peş peşe sıraladılar. Herhâlde bunları kullanacaksınız. Hayırlı olsun. Tabii, bunun kararını milletimiz verecektir.

Anayasa yapılırken veya Anayasa'da değişiklik yapılırken bunlar toplumun temel ihtiyaçlarını, yaşanan sorunları çözmek için yapılır. Kurtuluş Savaşı devam ederken Türkiye anayasa yaptı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk o zaman Meclis Başkanıydı. O zaman milletvekilleri şöyle bir soru sordu mu bilmiyorum, bakmak lazım: "Siz anayasa yapıyorsunuz, bu anayasayı yapınca Kurtuluş Savaşı bitecek mi? Yurdu işgal eden düşmanlar yurttan gidecek mi? İşte, düşmanlar denize dökülecek mi? Hemen bu iş bitecek mi?" Öyle bir tartışma yaptılar mı? Yapmadılar. Neden?

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Sizin ne haddinize ya, Mustafa Kemal ile kendinizi eş tutuyorsunuz! Sizin ne haddinize!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Çünkü Türkiye'nin yeni bir anayasaya ve o gün yeni bir inşaya ihtiyacı vardı; bu, onu karşılıyordu. 1924'te savaştan çıkılmış, cumhuriyet yeni ilan edilmiş, ekonomi gerçekten o zaman dip yapmış, memleketin pek çok yeri harap ve bitap hâle düşmüş; o zamanda böyle bir tartışma yaptılar mı? Yapmadılar. Neden? Yeni Türkiye'yi, güçlü Türkiye'yi inşa etmek için Anayasa'ya ihtiyaç vardı, onun için. Hükûmet sistemi, demin de ifade ettim, esasında teknik bir tabir; yasama, yürütme ve yargının oluşumunu ve bu yetkilerin kullanımını ve bu organların birbiriyle olan ilişkisini düzenlemektedir. Buna göre farklılıklar arz etmektedir.

Türkiye'de bugüne kadar uygulanan parlamenter sistemle ilgili yaşanan pek çok sorun oldu. Demin Sayın Başbakanımız konuşması sırasında bunlara değindi ve bugün geldiğimiz noktada parlamenter sistemin artık Türkiye'yi taşıyamadığı çok net bir biçimde ortadadır. Yürütmede gerçekten bir istikrar sorunu her zaman olmuştur. Yasamada tek partinin çoğunluğu elde ettiği ve tek başına iktidar olduğu dönemlerde bile yürütmede pek çok hükûmet kurulduğunu görüyoruz. Bugüne kadar 5 parti yasamada salt çoğunluğu elde etmiş, tek başına iktidar kurma imkânı elde etmiş. CHP 18 Hükûmet kurmuş, Demokrat Parti 5 Hükûmet kurmuş, Adalet Partisi 3, Anavatan Partisi 4, AK PARTİ de 7 Hükûmet kurmuş. Görüyoruz ki tek başına iktidar da olsa hükûmet sayıları değişebiliyor.

Türkiye'de tek başına iktidar dönemi, 64 yıl 2 ay 5 gün geçmiş, 37 hükûmet kurulmuş. Hükûmetlerin ortalama görev süresi 2 yıl 2 gündür. Baktığınız zaman, Türkiye'de bir yürütme istikrarına ihtiyaç olduğu çok açıktır. Eğer Türkiye'de bir istikrar olmuş olsaydı, görev süresi 4 yıldan bugün 23'üncü Hükûmet, 5 yıldan da 24'üncü Hükûmet görev başında olurdu ama şu anda 65'inci Hükûmet görev başında. 93 yılda ortalama görev süresi 17,5 ay. Eğer Cumhurbaşkanlığı sistemi olmuş olsaydı görev süresi 4 yıldan 65'inci cumhurbaşkanı seçimi için 2183'ü, 5 yıl üzerinden de 2248'i beklememiz gerekecekti. Şimdi, bu, istikrarın önemini göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Yine, geçmişte parlamenter sistemde hükûmetler çok kirli operasyonlara, ahlaksız ve hukuksuz operasyonlara muhatap kaldılar. 12 Mart 1971 muhtırası ve sonrası, Güneş Motel olayı, 28 Şubat ve 28 Şubattan sonra DYP'ye yapılan operasyon, 2002 seçimleri öncesi DSP'ye yapılan operasyonlara baktığınızda, karanlık ve kirli odakların iktidar değişikliğini tetiklemek için her türlü ahlaksızlığı ve hukuksuzluğu denediği de ortadadır. Onun için de bu sistemin -yeni sistem- Türkiye'nin aleyhine çalışan karanlık ve kirli odakların Hükûmet değişikliğini başaramayacakları bir yapıda yeniden kurgulanmaya ihtiyacı vardır. Güçlü iktidara ihtiyaç var, güçlü yasamaya da ihtiyaç var ve bu öngörülen sistem güçlü yasamayı da temin ediyor, etkin denetimi temin ediyor ve Türkiye'yi daha güçlü bir şekilde geleceğe taşıma konusunda önemli düzenlemeleri içermektedir.

Tabii, bu bir uzlaşma belgesidir, Anayasa; doğru ama sonuçta bu, toplumun üzerinde yüzde 100 uzlaştığı bir belgeden ziyade toplumun belli bir çoğunluğunun üzerinde uzlaştığı bir belge ama toplumun tamamının kabul ettiği, uyduğu bir belge. Ama, Anayasa değiştirirken yüzde 100 herkes uzlaşacak diye bir kural yok, Anayasa da böyle bir kural koymuyor. Anayasa teklifi için üçte 1 çoğunluk arıyor, yasalaşması için 330 -halkoyuna gitmek kaydıyla- ve doğrudan yasalaşması için de 367 arıyor yani eğer Parlamento bir uzlaşmayı temin edemezse o zaman Anayasa diyor ki, asgari nisaplar koyuyor: "Bu nisapları bulursanız herkes uzlaşmasa bile bu nisabı bulanlar Anayasa değişikliği yapabilir. Eğer doğrudan Parlamentodan çıkarak yürürlüğe konulamayacaksa o zaman halkın hakemliğine müracaat edilir. Halkın hakemliği de burada çok net bir şekilde kararını verir ve herkes de o karara uyar." Yani, bu, Anayasa'mızın öngördüğü sistem. Dolayısıyla, buradaki kurallara da bu Anayasa değişikliği sırasında da uyulduğunu ifade etmek isterim.

Esasında, bu yeni sistem toplumsal uzlaşmayı da güçlendirecek bir sistemdir çünkü adayların Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için toplumun en az yüzde 50,01'i kadar oy alma ihtiyacı radikal söylemleri bir tarafa bırakmasını, sadece kendi temsil ettiği siyasal akımın değil, başka siyasal akımlara destek verenlerin de oy verebileceği bir dili, bir üslubu, bir yaklaşımı ortaya koymasını gerektirecektir ki bu da herkesi daha ziyade merkeze çekecek ve toplumsal uzlaşmayı da sağlama yönünde önemli bir katkı sunacaktır. Bunu da bu vesileyle ayrıca ifade etmek isterim.

Tabii, bugün Parlamentoda -demin konuşmamda da ifade ettim- esasında, daha doğrusu bizim Anayasa'mızda tam anlamıyla bir güçler ayrılığı söz konusu değil. Biz "parlamenter sistem" diyoruz ama parlamenter sistemin temel parametrelerine baktığımızda bizim Anayasa'mız tam parlamenter sistemi de öngörmüyor, aslında Türkiye'ye mahsus bir sistemi öngörüyor.

Şimdi, yasama-yürütme birbirinden tam ayrı mı? Ayrı değil. Önce halk yasamayı seçiyor, yürütme yasamanın içinden çıkıyor, yasamanın içerisinden çıkması için yasamanın salt çoğunluğunun güvenoyunu alması gerekiyor. Dolayısıyla, yürütmeyi elinde bulunduran aynı zamanda da yasamayı elinde bulunduruyor. Kanunlaşma süreçlerine baktığınızda da kanun tasarıları hükûmetten geliyor, teklifler hükûmetin verdiği onay üzerine gidiyor ve sonuçta da hükûmete rağmen bir kanunlaşma hadisesi yok.

Bizim yaptığımız şey nedir bu teklifle? Esasında yasamayı güçlendirmek, milletvekilini güçlendirmek, yasalaşma sürecinde yürütmenin tamamen etkisini ortadan kaldırmak ve yasalaşma sürecinide hükûmetin sevk ve idaresinin önüne geçmektir. Burada Parlamento güçlendirilmektedir, Parlamento desteklenmektedir, daha güçlü hâle getirilmektedir.

Demin de ifade ettim, Cumhurbaşkanının partili olması tarafsızlığına mani değildir. Belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi, belediye başkanı, milletvekili, başbakan, Meclis başkanı partili olduğu zaman yaptığı hizmetlerde tarafsızlığına gölge düşmeyecek ama Cumhurbaşkanı partili olduğu zaman gölge düşecek demek kabul edilebilir yaklaşım değildir.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Onlar tarafsızlık yemini etmiyor Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - 1961 Anayasası "Partili olmasın." dedi, 82 bunu aynen kabul etti. Peki, rahmetli Özal Cumhurbaşkanı oldu; Anavatan Partisini kurdu, iktidar etti, sonra Cumhurbaşkanı oldu, partililiği onun kalbinden, zihninden yok oldu mu? E, Sayın Süleyman Demirel de onca mücadeleden geldi rahmetli, Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi, Cumhurbaşkanı olunca, kâğıt üzerinde ilişiği kesilince siyasal görüşleri imha mı oldu?

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Genel Başkan ya, Genel Başkan oldu ya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Sezer de bir siyasal görüşten geliyor, Cumhurbaşkanı olunca görüşleri yok mu oldu?

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Bakan, onlar namus, şeref sözü üzerine yemin etmişlerdi; durdular.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Konuştukça batıyorsun Sayın Bakan, batıyorsun.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yani birbirimizi aldatmaya gerek yok.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Genel Başkan oluyor, Genel Başkan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Cumhurbaşkanlarının ilişiği kesilse de siyasal görüşleri var, kesilmese de.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.