GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:57
Tarih:13.01.2017

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anayasa yapmak, anayasayı değiştirmek, Anayasa'nın öngördüğü usule uygun biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Bu konuda herhangi bir tereddüt yoktur.

Tabii, yeni anayasa yapılırken de, anayasa değişiklikleri yapılırken de geniş bir uzlaşma zemini üzerine inşa edilmesi herkesin ortak temennisidir. Ancak her zaman, maalesef, büyük bir uzlaşma yapmayı başarma imkânı yoktur. Şu anda Türkiye'de çok önemli bir anayasal reform yapıyoruz. Bu anayasal reform üzerinde, iki büyük siyasi parti arasında gerçekten tarihî, demokratik bir uzlaşma söz konusudur; bu, son derece önemli. İki siyasi parti de bu uzlaşmaya katılmamışlardır. Anayasa bu durumda, uzlaşmanın Anayasa'yı değiştirecek niteliği temin edecek bir boyuta halk oyuna gitmeksizin ulaşmadığı takdirde meseleyi halka götürme, halkın hakemliği sonucunda karara bağlama konusunda bir yol açmıştır. Şu anda Parlamentoda 367'yi bularak bir uzlaşma sağlama imkânı yok. O zaman uzlaşmayı nerede arayacağız? Halkta arayacağız. O yüzden, halkın hakemliğine gittiği takdirde herkes meramını anlatacak ve halk sandıkta bir uzlaşma ortaya koyacak. Eğer Cumhurbaşkanlığı sisteminin kabulü yönünde uzlaşma ortaya koyarsa sistem yasalaşmış olacak, reddi yönünde uzlaşma ortaya koyarsa reddedilmiş olacak. O yüzden, bu, uzlaşmayla yürüyen bir çalışmadır ve Anayasa'ya uygun bir çalışmadır. Bu çalışmayı yapmayı darbe olarak nitelemek, anayasal bir kuruluş olan, milletin iradesini yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşru ve anayasal vazifesini yapmayı suç olarak nitelemektir ki bu da fevkalade büyük bir yanlışlıktır. Bunun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum.

Bu Anayasa değişikliği milletten egemenliği alıp tek bir kişiye egemenliği devreden bir değişiklik değildir. Şu andaki uygulamada halkımız sandıkta sadece yasamayı seçiyor. Yasamanın içerisinden yürütme milletin temsilcilerinin iradesine göre çıkıyor. Dolayısıyla, halkın doğrudan yürütmeyi seçme yetkisi şu anda yok. Bu düzenleme ne yapıyor? Sadece millî egemenliği, yasamayı seçme konusunda millete tanımakla kalmıyor, aynı zamanda onun yanına yürütmeyi de doğrudan seçme ve değiştirme yetkisini halka veriyor. Yürütmeyi doğrudan seçme ve değiştirme yetkisini halka vermek millî egemenliği zayıflatır mı, yok mu eder yoksa güçlendirir mi? Esasında yapılan bu düzenleme, bu açıdan da millî egemenliğin kapsamını genişleten ve halka yürütmeyi de doğrudan belirleme imkânı veren bir düzenlemedir.

Bu düzenleme rejim değişikliği değildir, esasında bir hükûmet sistemi değişikliğidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim şekli cumhuriyettir. Cumhuriyetin nitelikleri 2'nci maddede belirtiliyor. Eğer bir rejim değişikliğinden söz edecek olursak o zaman cumhuriyetin niteliklerini düzenleyen yani yönetim şeklinin niteliklerinde bir değişikliğin yapılması icap eder. O zaman deriz ki bu bir rejim değişikliğidir. Ama, burada cumhuriyetin niteliklerinde bir değişiklik var mı? Yok; doğrudan da yok, dolaylı da yok. Cumhuriyetin demokratik devlet niteliğini hem güçlendiriyor hem de hukuk devleti niteliğini güçlendiriyor. "Hükûmet sistemi" ile "rejim" kavramlarını birbirine karıştırmak doğru bir şey değil. Biz bazen "parlamenter rejim" diyoruz, bazen "başkanlık rejimi" deniyor, "yarı başkanlık rejimi" deniyor. Esasında bu "rejim" ifadesinin hükûmet sistemlerine izafesi bir galatımeşhurdur, işin hakikati yerine geçmez. Literatürde evrensel anlamda hükûmet sistemi ile rejim arasında dağlar kadar fark vardır. Bu farkı atlatıp, kaldırıp Hükûmet sistemine "rejim" demek gerçeği örtmez, gerçeği değiştirmez. Bu nedenle bunun rejim değişikliği değil bir Hükûmet sistemi değişikliği olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.