| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 11.10.2012 |
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BDP Grubu tarafından verilen Meclis araştırması aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Bugün itibarıyla ülkemizde 377 ceza infaz kurumunda 79.028 hükümlü, 13.800 hükmen tutuklu ve 32.461 tutuklu olmak üzere 125.289 kişi bulunmaktadır. Bunların 1.818'i tutuklu, 2.791'i hükümlü olmak üzere toplam 4.609'u da kadındır. Bu da toplam hükümlü ve tutuklu sayısının yaklaşık yüzde 3,6'sına tekabül etmektedir.
2002 öncesinde ceza infaz kurumları âdeta yolgeçen hanı gibiydi, başıboşluk hâkimdi. Koğuş sistemiyle devletin hâkimiyeti zaafa uğratılmış ve cezaevleri, terör örgütleri ve çetelerin hâkim alanı hâline getirilmişti. Mevcut ceza ve infaz kurumlarının önemli bir bölümü, insan hak ve onuruna yakışmayacak fiziki koşullara sahipti.
2002 öncesinde cezaevlerinin görünümünü özetlemek gerekirse şunları kayıt altına almalıyız: Terör örgütleri ve çetelerin hâkimiyeti, sürekli isyan ve firar girişimleri, haraç alma, kurum içinde sorgulama ve cezalandırma, diğer hükümlü ve tutukluları ölüm orucu ve açlık grevine zorlayan örgütsel yapıların hâkimiyeti, işkence ve kötü muamele, her türlü pankart ve afişlerin asılı bulunduğu koğuşlar, terör eğitim kampına dönüştürülmüş yapılar, duruşması bulunan mahkûmların duruşmaya gidişlerinin engellenmesi gibi olaylar. Bunun üzerine daha birçok şey söylenebilir.
Gerek İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurduğumuz Ceza ve Tutukevleri İnceleme Komisyonumuzun raporları gerekse Bakanlık ve ilgili kurulların duyarlı ve yapıcı yaklaşımı sayesinde bugün bir dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Örgüt ve çete üssü cezaevlerinden, insan kaybı yaşanılan cezaevlerinden, insan kazanımı sağlanan ıslahevlerine dönüştürülen cezaevlerine dönüşüm sağlanmaktadır.
2002 tarihinden itibaren bugüne kadar, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği standartlarını karşılayamayan 208 ceza infaz kurumu kapatılmıştır. Bu kapsamda, 2017 sonuna kadar 197 ceza infaz kurumu daha kapatılacaktır. Son on yılda, 50.737 kapasiteli 68 cezaevi açılmıştır. Bu sürede, 73 adet ceza infaz kurumu tamamen oda sistemine dönüştürülmüştür. Bir çoğunda büyük onarımlar yapılarak fiziki zafiyetler giderilmiştir. Banyo, tuvalet, mutfak ve yemekhaneler yenilenmiştir. 20 adet ceza ve infaz kurumunda iş atölyesi, kapalı ve açık spor alanları ve kültürel faaliyet sahaları olan ek üniteler yapılmıştır.
Şuna dikkat çekmek isterim: Ceza infaz kurumlarındaki sorunları kökten çözmek süreç işidir. Çalışmalar, mevzuat, fiziki yapı ve insan kaynakları konularında eş güdümlü yürütülmelidir. Yaptığımız inceleme ve tespitlerde, her geçen sürede, bu konulardaki ilerlemeye şahit olmaktayız, bu da bizleri memnun etmektedir.
Ceza infaz kurumlarında kapasitenin üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunması en büyük sorundur. Özellikle tutuklu sayısında fazlalık bunun sebebidir. Yargılama sürecindeki uzamaların önüne geçilmelidir. Yakın zamanda çıkan yasa ve düzenlemelerle kısmi bir rahatlama sağlanmıştır. Bu, sorunun kökten çözüldüğü anlamını da taşımamaktadır. 2017 yılına kadar 196 yeni ceza infaz kurumu yapımı gerçekleştirilecektir. Bu ise yaklaşık 109 bin yeni kapasiteyi sağlayacaktır.
Yani şunu söyleyebiliriz ki: Birkaç yıl içerisinde, ülkemizde cezaevlerinde yaşanan yoğunluk problemi köklü çözüme kavuşturulacaktır. Kadın cezaevlerinde yaşanan sorun, diğer, erkek ya da çocuk cezaevlerindeki sorunlardan farklı değildir. Tabii ki bazı niteliksel farklar vardır ama sorunlar temelde aynıdır. Komisyonumuz, Ankara Kadın Kapalı Cezaevinde ve diğer cezaevlerinde kadın koğuşlarında onlarca kez incelemelerde bulunmuştur. Görülenler önyargısız raporla yansıtılmıştır. Adı geçen ceza infaz kurumunun kapasitesi 352 kişi iken biz inceleme yaptığımızda cezaevinde 338 kişi kalıyordu. Yaptığımız incelemelerde gerek fizikî koşullarda gerekse muamelelerde insanca yaşama hakkına ve insan onuruna aykırı durum ve tutum davranışını tespit etmedik.
Kapasitenin üzerine çıkılmaması memnuniyet vericiydi, kapasite üzerine çıkılan cezaevlerindeki durumu ise tespit edip raporlaştırdık. En büyük sorun doğudaki cezaevlerindedir. Doğuda kapasite üstüne çıkılırken batıda kapasite altında mahkûm ve tutuklu bulunmaktadır. Örneğin; Silivri Cezaevinin kapasitesi 11.270 iken 8.586 kişi kalmaktadır. Öte yandan, Urfa Cezaevinde vatandaşlarımız çocuklarının uzak illere nakline karşı çıkmaktadır, "Yoğunluk da olsa burada kalsın." diye savcılığa ve cezaevi yönetimine dilekçeler vermektedir. Mardin Cezaevinde bir koğuşta 68 bayanın kaldığına da şahit oldum. Bu durumu da raporlarımızda olumsuzluk olarak yansıttık. Bakanlığın plan ve programlarına inanıyor ve güveniyoruz.
Cezaevlerinde sadece kadınlar için değil çocuk ve yetişkin erkek cezaevlerinde de sağlık hizmetlerinin verilmesinde sorunlarla karşılaşmaktayız. Bu konuyu da raporlarımızı da dile getiriyoruz, bu alandaki olumlu gelişmeleri de görüyoruz. Ceza infaz kurumlarındaki sağlık hizmetleri 2009 yılında yapılan protokol ile Sağlık Bakanlığına devredildi. Kişisel bakımını yapamayan hükümlü ve tutuklular için Metris Cezaevi bünyesinde rehabilitasyon merkezi kuruldu. Kampüs şeklindeki cezaevlerinde 50 ve 100 yataklı devlet hastanesi projeleri uygulanmaya başlanıldı. Sağlık alanlarında en büyük problem: Yetersiz sağlık personeli, sağlık personellerinin ceza infaz kurumu gibi yerlerde görev yapmaya olumsuz bakışları ve gerek infaz gerekse askerî personelin tutuklu ve hükümlülere olumsuz yaklaşmalarıdır. Bu konuda Bakanlığın personel alımlarında eğitime önem veren yaklaşımları, insan hakları alanında verilen eğitimleri önem arz etmektedir.
Şunun altını çizelim ki Komisyon olarak, cezaevlerinden gelen şikâyetleri ivedilikle incelemekteyiz, Cezaevleri İnceleme Komisyonu olarak tüm partilerden üye arkadaşlarımızla uyumlu şekilde çalışmaktayız.
Engin Çeber'in işkenceyle öldürülmesi olayında hazırladığımız rapor ile devletimiz Çeber ailesinden ve yakınlarından özür dilemiştir. Yargılama sürecinde suçlular en ağır cezaya mahkûm edilmiştir. Ana dilde görüşme ve ana dilde telefon hakkı raporlarımızla sağlanmıştır. Askerî cezaevlerinde koğuşlara kadar sokulmuş olan kameraların kaldırılması raporlarımızla sağlanmış, tek tip kıyafet uygulamasının yanlışlığı raporlara yansıtılmıştır.
Meclisimizde bu konularla ilgilenen daimî bir komisyon varken Meclis araştırması açılmasına gerek olmadığı düşüncesindeyiz. Ceza ve tutukevlerinde kötü muamele, haksız uygulamalar, insan hakları ve onuruna aykırı davranış ve yapılara karşı müsamahasız yaklaşım içerisindeyiz. Sorunları biliyor ve tespit edip raporlaştırıyoruz. Bu sebeple, tüm arkadaşlarım gönül rahatlığıyla bu önergeye ret verebilirler.
Milletvekillerimizin duyarlılığı dolayısıyla teşekkür ediyorum. Bu konuda Meclis araştırması açılmasına gerek olmadığını söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.