| Konu: | MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 11.10.2012 |
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önerge lehine CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; belediyelerin görev, sorumluluk ve yetkileri Anayasa ve kanunlarla belirlenmiştir. Belediyeler bölgelerindeki tüm halkın, tüm vatandaşların din, dil, ırk, cinsiyet ve siyasi görüş ayrımı yapmaksızın hizmetlerini görmekle mükelleftir. Bu nedenle, merkezî yönetim yani hükûmet tüm belediyelere, belediye yönetimlerinin hangi partiden olup olmadığına bakmaksızın objektif ilkelere göre yardım sağlamalı, olanaklar sağlanmalı, aynı zamanda sağlanan bu olanakların verimli ve yerinde kullanılıp kullanılmadığının da yine objektif kıstaslara göre denetlenmesini ve denetim kuruluşlarının sorumluluğunun olmasını sağlamalıdır ancak son dönemlerde yaşanan olaylar göstermiştir ki belediyeler arasında hem sağlanan olanaklar açısından hem de denetim ve soruşturmalar açısından ciddi bir çifte standart vardır.
İktidar partisinden seçilmiş belediyelerin yöneticileri ile ilgili soruşturma istemlerine genellikle izin verilmemektedir. Buna karşın, muhalefet partisinden seçilmiş belediyeler ise neredeyse davullu zurnalı şov diyebileceğimiz gösterilerle, operasyonlarla hedef tahtası hâline getirilmektedir. İsimsiz, imzasız ihbar dilekçeleri ile başlatılan ve devam ettirilen soruşturmalarla muhalefete mensup belediye başkanları ve diğer yöneticileri yıpratılmaya, itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu tür uygulamaların somut örneklerinden biri İzmir Büyükşehir Belediyesinde yaşanmıştır. Bu belediyede -hep söyledik- 8 mülkiye müfettişi, 8 Sayıştay denetmeni, 52 vergi denetmeni, 8 özel yetkili savcının görevlendirdiği bilirkişi, 20 müfettiş olmak üzere, toplam 96 denetim elemanı çalışmıştır, hâlen de çalışmaktadır. Halkın oylarıyla seçilmiş Belediye Başkanı suç örgütü lideri, belediye çalışanları da örgüt yöneticileri olarak suçlanmaktadır. Kısaca, kendilerinden olmayan İzmir Büyükşehir Belediyesi suç örgütü olarak görülmüş ve Başkan üç yüz doksan yedi yıl hapis istemiyle yargılanmaktadır. Bu uygulamaların denetim sistemi ve demokrasiyle açıklanması mümkün müdür?
Saygıdeğer Başkan, sayın milletvekilleri; sadece İzmir'de mi bu haksızlık yapılmaktadır? Elbette hayır. Kendi seçim bölgem olan İstanbul'dan örnek vermek istiyorum. Maltepe Belediye Başkanı senfoni orkestrası kurdurtup sanatçılarına kişi başına -dikkat ediniz- 300 lira, sadece 300 lira ücret verdiği için hakkında soruşturma açılmış, belediyeye baskın yapılmış, Belediye Başkanı gözaltına alınmıştır. Cumhuriyet başsavcısına söylediğimizde "Peki, siz niçin bu hareketi yapıyorsunuz?" dediğimizde, cumhuriyet baş savcısı "Soruşturmayı yürüten savcının işgüzarlığı, ifadeye yazılı olarak çağırabilirdi, telefonla çağırabilirdi." demiştir. Ancak, burada amaç belediye başkanlığını halkın gözünde küçük düşürmek, itibarını zedelemektir, biz bunu çok iyi biliyoruz. Belediye Başkanımız 40 bin lira harcamadan dolayı on yıl cezayla yargılanmaktadır. Gerekçe: İhaleye fesat karıştırdınız diye. Peki, amaç burada ihaleye fesat karıştırmak değil, çağdaş bir müzik olan senfoni orkestrasını getirdiği için Belediye Başkanı sorgulanmıştır.
Yine benim bölgemde, Kartal'da hem Kaymakam hem müfettişler Belediye Başkanını sürekli, soruşturmalarla, sürekli, incelemelerle taciz etmektedir. Görevi olmamasına rağmen, ilçe kaymakamı, kurban kesim yerlerini belirlemiş, belediyenin bilgisi dışında, belediyenin tespit ettiği yer dışında kurban kesim yerleri belirlemeye kalkmıştır. Belediye Başkanının tespit ettiği yeri polis ve büyükşehir belediye zabıtalarıyla kuşatmıştır. Sayın Kaymakamın gerekçesi: "Benim tespit ettiğim yerde kurbanlar kesilecek ve satılacak ve buradan elde edilen gelirle de ben kaymakam lojmanı yapacağım." İşte, belediyelerimize yapılan baskıların en açık örneklerinden birisi. Daha önce 3 defa inceleme yapılıp soruşturma açılmasına gerek görülmeyen Kartal Belediyesinin bir işleviyle ilgili, 3'üncü defa aynı kaymakam tarafından soruşturma yapılmaktadır.
Peki, iktidara mensup belediyeler için durum nedir? Bursa'dan örnek vermek istiyorum. 2 milyon TL'nin kayıp olduğu AKP'li Gürsu Belediye Başkanı hakkında soruşturma açıldı, yargılaması devam ediyor. AKP ne yaptı? Açığa dahi almadı, sadece partiden ihraç etti ama görevine devam ediyor, tutuklanmadı. Yine, AKP'li Kandıra ve Kartepe belediye başkanları yargı tarafından suçlu bulundu ancak her 2 başkan da İçişleri Bakanlığınca görevden alınmadı; davullu zurnalı, basınlı şovlu, belediyelere baskın yapılmadı. Bursa'da yine Karacabey Belediye Başkanına, aynı şekilde, soruşturma açıldı ve hiçbir baskın yapılmadı.
Elbette sadece CHP'li belediyelere bu baskı yapılmamaktadır. Hâlen, MHP'li Adana, Isparta, Balıkesir, Bartın, Edremit, Anamur gibi belediyelere baskı ve soruşturmalar yapılmaktadır, sürdürülmektedir. Yine, BDP'li 36 belediye başkanı tutukludur. Artık kamuoyunda, belediyelere yönelik bu tür operasyonların siyasi amaçlarla yapıldığı görüşü çok yaygın hâle gelmiştir ve vatandaşlarımız şunu anlamıştır ki, muhalefet belediye başkanlarını itibarsızlaştırmak için bu operasyonlar yapılmaktadır ve bundan da en çok vatandaşlar zarar görmektedir çünkü hizmetler iktidar eliyle, bu yolla engellenmektedir. İktidar seçimde kazanamadığı belediyeleri bu tür entrikalarla tekrar kazanmaya çalışmaktadır.
Belediyelere yapılan soruşturmalar elbette bu değil, baskılar elbette bu değil; belediyelere yapılan baskılar bir de gönderilen yardımlarla da kendini göstermektedir, projelerin onaylanmasında da kendini göstermektedir. İktidara mensup belediye başkanlarına gönderilen yardımlar muhalefete mensup belediye başkanlarının çok çok üzerindedir, ölçüsüz derecede üzerindedir. İktidara mensup belediye başkanlarının? Özellikle bu yeni çıkan yasadan dolayı, biliyorsunuz, afet riski olan yerlerdeki proje onayları var, bu projelerin onayı özellikle iktidara mensup belediye başkanları için bir ila yirmi gün arasında değişmektedir. Ankara Büyükşehir Belediyesinin 9 adet projesi bir günde Bakanlar Kurulunda onaylanmıştır ancak Cumhuriyet Halk Partili İzmir Büyükşehir Belediyesinin projeleri bir buçuk yıla yakındır henüz onay görmemiştir.
Değerli arkadaşlar, elimde liste var, hangi belediyenin hangi projesi kaç günde onaylandı, bunların listesi var. Zamanım olmadığı için okuyamıyorum ama Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin beş yüz kırk gün ile iki yüz yirmi gün arasında değişen tarihlerle projeleri onaylanmamaktadır. Peki, bu demokrasi anlayışına sığar mı? Bu baskı değildir de nedir? Bunun cevabını sizler veriniz.
AKP demokrasiye, yerel yönetimlere verdiği önemi son yasa tasarısıyla da göstermiştir. Bu tasarıyla 29 il özel idaresi, 1.591 belde belediyesi, 16.082 köy tüzel kişiliği kaldırılarak, dikkat ediniz, siyasi bir darbe yapılmak istenmektedir.
AKP belediyelerin çalışmalarına sadece bu şekilde engel olmamaktadır, 24 Nisanda yayımladığı bir genelgeyle tüm belde belediye başkanlarının her türlü alım satım, kiralama gibi işlemlerini vali ve kaymakam onayına, atanmış kişilerin onayına bırakmıştır, halkın seçtiği insanları bir nevi hırsız, bir nevi yolsuzluk yapan insanlar olarak görmektedir, onlara güvenmemektedir. Özgür seçimle göreve gelen belediye başkanlarımızın eli kolu bağlanarak iş yapılamaz hâle getirilmektedir.
İstanbul'da 39 belediye içinde sadece ve sadece Ataşehir Belediyesinin imar planı Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından yapılmamıştır, gerekçesi de büyükşehri büyük ümitlerle kazanacağını uman AKP seçimlerde kaybetmiştir, AKP İl Başkanı "Bunu içime sindiremiyorum." demiştir. Bu tarihten sonra Ataşehir'in imar planı yapılmıyor, yapılmamaktadır, imar planı isteyen halk da, belediye önüne giden halk da kovalanmış, saygısızlıkla suçlanmıştır.
Hepinize teşekkür ederim.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.