| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 20.01.2017 |
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlarım.
1990'lı yıllarda barış kültürünü yayma konferansları veriyorduk, Profesör Doktor Sayın Mehmet Aydın da vardı bizimle birlikte. O konferanslardan sonra, orada katılımcı olan bir hanımefendi hocamızın isteği üzerine, Türkiye genelinde, kadın ve çocuğa şiddet konulu bir dizi konferans vermek üzere karar aldık ama benim bu konuda bilgim yoktu, eğitilmeyi istedim. Bu konuda hocalardan ve çeşitli kitaplardan yararlanarak bir eğitim aldım, hayatım değişti diyebilirim. O kadar etkilendim ki okuduğum şeylerden ve dinlediklerimden, bütün yaşama bakış açım değişti. Size bir örnek sunmak istiyorum: Bir anne, alkolik bir baba. Baba, doğuma yakın bir süreç içerisinde anneyi dövüyor ve bir erken doğum dünyaya geliyor. Bebek ile anne eve geldikten sonra beşinci gün bebeğin feryatları dinmek bilmiyor. Baba alkolik olduğu için bunu babanın çocuğa bir zulmü olarak öngören komşular şikâyette bulunuyorlar, eve polis geliyor ancak polisin yanında da bebeğin ağlaması dinmiyor. Bunun üzerine hastaneye götürüyorlar çocuğu. Çocuğun yapılan incelemesinde, eklem yerlerinin kıvrım kıvrım olan katlarının içinde kesikler, bazı yerlerinde sigara sönükleri ve genital bölgesinin bazı yerlerinde de toplu iğne izleri saptanıyor. Bunu annenin yaptığına bir türlü inanmak istemiyor doktorlar. Çünkü, annelik başka bir şey, anne olmak, kadın olmak başka bir şey ama ne yazık ki o şiddet artık annenin tahammül edemeyeceği bir noktaya geliyor ve Allah'ın yaratmadan Levh-i Mahfûz'da önce bizim içimize yerleştirdiği, orası oluşturulurken içimize koyduğu hakikat aynası bu dünyada kırılıveriyor. O zaman ne iyi ne kötü, ne yanlış ne doğru ayırt edemez hâle geliyor insan.
Zaman zaman uluslar da böyle olabiliyorlar, yaşadıklarını kaldıramıyorlar ve bu travma doğru ile yanlışı ayırt edemez bir noktaya getiriyor ulusları ve insanları.
Şimdi, sizlere bütün gönlümüzü açarak, bütün sevgi ve saygımızla bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Ben, Sayın Genel Başkanımızla da konuştum, bu çağrıyı grubumuzun adına yapıyoruz, diyoruz ki: Gelin, toplumumuzu bölecek, ayrıştıracak, kutuplaşmalara, yeni kutuplaşmalara yol açacak böyle bir anayasayı yapmayalım. Gelin, burada bir yerde dönelim, bir şekilde uzlaşalım. Bir anayasa yapıcılar meclisi kuralım, bu meclis bir yıl çalışsın, bize A'dan Z'ye bir anayasa sunsun...
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Resmen bir tiyatro yani, tiyatro süper yani (!)
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - ...ve biz bu anayasayla bir yıl içerisinde yeni baştan, toplumun bütün acılarını sararak, bütün sorunlarını gidererek hep beraber yeni bir başlangıç yapalım. Bütün ulusumuza, siz saygıdeğer milletvekillerine sesleniyoruz ve diyoruz ki: Gelin, toplumsal sorunlarımızı büyük bir uzlaşı içinde çözelim. Gelin, yeni ayrılıklara, yeni çatışmalara zemin hazırlamayalım. Gelin, birlik ve beraberliğimizin en çok muhtaç olduğumuz noktasında, gelin, burada bu sorunları hep beraber çözelim. Bir anayasa yapıcılar meclisi oluşsun, bu meclis siyasete hiç karışmayacak insanlardan oluşsun, bunlar otursunlar yeni bir anayasa teşekkül ettirsinler, getirsinler, biz burada bunu görüşelim ve bir yıl içinde bitirelim. Ama bu çatışma, bu gerginlik ortamında yapacağımız her şeyin bize dönük bir sonucu olacak. Gelin, bu sonuçtan bu ülkeyi koruyalım. Gelin, hakikat aynamız çatlamasın. Gelin, doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü, güzeli çirkini birbirinden ayırt edebilecek bir süreci yeniden başlatalım. Gelin, aklıselimle hep beraber bir anayasa yapalım. Gelin, birlikte sorunlarımızı çözelim, bir yıl içerisinde halledelim. Süreyi biz belirleyelim ve bu insanlar, bu anayasa yapıcılar bir daha asla siyasete atılmasınlar. Ama gelin, ayrıştırmadan, bölmeden, parçalamadan bunu birlikte halledelim.
Dostlarım, bir annenin, doğurduğu kendi evladına karşı üstlenebileceği sorumluluklar vardır, yapabilecekleri vardır ama sevgisizlik bu dünyaya has bir şeydir. Biz bu sevgisizliği ortadan kaldırmadıkça, biz sevgiyle birbirimizi kucaklayıp yaralarımızı sarmadıkça gidebileceğimiz herhangi bir yer yok. Doğru veya yanlış, güzel veya çirkin, iyi veya kötü kavramlarını yerli yerine oturtmadığımız zaman bu çatı üstümüze yıkılacak. Bakın, sevgiyle sarılırsak, birlikte el ele, gönül gönüle bu mücadeleden çıkarsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Özkan lütfen.
Bir dakika daha ek süre veriyorum.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - ...terörü de yeneriz, çatışmalarımızı da sonlandırırız.
Bakın, El Bab'dan şehitlerimiz geliyor; çocuklar bizim çocuklarımız, onlara karşı sorumluluklarımız var. O sorumlulukların en hafifi bu uzlaşmayı kabul etmektir. Bakın, İstanbul'daki saldırıya bakın, alçakça bir terör saldırısı. Gün geçmiyor ki bu alçaklıkla, bu hainlikle karşı karşıya kalmayalım. Bunları ortadan kaldıracak bir çözümü birlikte yaratmak zorundayız. Ayrıştırarak, bölerek, bu salonu ortadan ikiye ayırarak bir yere gidebilmemiz mümkün değil ve biz eğer birlikte, el ele, gönül gönüle daha büyük bir Türkiye'yi, 21'inci yüzyıla uzanacak kocaman bir beraberliği, kocaman bir mutluluğu, sevinci üretebilirsek o gün Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak sorumluluklarımızı yerine getirmiş oluruz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.