| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 07.02.2017 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Ağustos ayı içerisinde Meclisten bir kanun geçti. Bu kanun Türkiye'de bir varlık fonunun kurulmasına ilişkin kanundu. Şimdi, öncelikle, kanun aşamasından kısaca bahsetmek istiyorum ki daha sonra değerlendirmelerimiz, özellikle, hani, öneri bazında Hükûmetin dikkatini çekmeye çalışacağım bir kısım hususlar olacak. Onlara daha fazla zaman ayırmak istiyorum çünkü süremiz çok sınırlı.
Şimdi, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda gördük ki -özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda- bir defa, bu fon teklifine ilişkin çalışma hiçbir şekilde kaliteli yapılmış bir çalışma değildi; son derece kötü hazırlanmış, kurumlar arasında hiçbir şekilde tartışılmamış, bakanların konuya ilişkin bilgileri yok, kulaktan dolma bilgileri var ve her bakan farklı farklı şeyler söylüyor. Birazdan onların örneklerine ilişkin size bilgiler arz edeceğim. Bu şekilde, bu çalışma önümüze getirildi ve tabii ki Plan ve Bütçe Komisyonunda bir miktar geliştirmeye yönelik müdahaleler yapılsa da tabii temel konulara ilişkin de müdahale imkânı olmadı çünkü AKP'nin oradaki çoğunluğundan dolayı.
Şimdi, bir defa, en temel eleştirimiz, bu fonun amacına, faaliyetlerine, hedeflerine, ne yapacağına ilişkin olarak Komisyon ve Genel Kurul aşamasında bize bilgi veren sayın bakanlar ve hatta şu anda açıklama yapan sayın bakanlar ve bürokratlar arasında bir görüş birliği yok. Yani, hani, görmeyen bir kişinin, çok affedersiniz, fili tarif etmesi gibi herkes bunun bir yanını söylüyor. Şimdi, örneğin Maliye Bakanı bu fonun büyüklüğünün aslında birkaç milyar TL civarında olacağını ifade etti özel toplantılarda ve Komisyon çalışmalarında ve Ekonomi Bakanı bunun 200 milyar dolar olacağını ısrarla söylüyor. Ekonomi Bakanı bunun kamu hesaplarının içine hiçbir şekilde giremeyeceğini, borçlanmanın içerisinde görünmeyeceğini söyledi burada yapılan harcamaların. Maliye Bakanı da -bizim de ısrarımız o yönde oldu elbette Komisyonda- bunun kamu hesapları içerisinde yer alacağını söyledi. Kanunda bir açıklık var mı buna ilişkin? Yok, hepsi sözel, hepsi tutanaklardan ne çıkarsa onunla. Sayın Canikli geldi "O, Körfez sermayesini çekmeye yönelik." dedi, diğer bir bakan geldi, başka bir şey söyledi. Sayın Kurtulmuş da en son, bunun Türkiye ekonomisinin gücünü göstermeye yönelik, dış müdahalelere karşı kuvvetlenmesini sağlamaya yönelik, bir anlamda garanti mahiyetinde bir fon olduğunu söyledi. Bu örneklerin hepsini artırabiliriz. Yani, böyle herkesin farklı bir şey söylediği bir büyük miktarı, bir büyük fonu şu anda tartışmaya çalışıyoruz.
Şimdi, tabii, Türkiye'nin özelleştirilmemiş, elde kalan büyük firmaları, büyük şirketleri bu fona şu anda devredildi. Bakın, arkadaşlar, bu çalışmayla ilgili kanun aşamasında da, şu anda da hiçbir rakamsal analiz yok. Yani, burada nereden ne kadar bir büyüklük gelecek, nasıl olacak, buna ilişkin hiçbir çalışma yok. Hatta, çok enteresan bir şey oldu, Komisyona gelen ilk hâlinde bunun on yıl boyunca büyümeye yıllık ortalama yüzde 1,5 oranında katkı sağlayacağı ifade edildi. Ben Komisyonda bunun hesabının ne olduğunu sordum. Bunun hesabına ilişkin hiç kimse bize bir şey söylemedi ve daha sonra gerekçeden bu yüzde 1,5'luk büyümeye katkı rakamı çıkarıldı. Demokrasisi gelişmiş bir ülkede bu en az birkaç bakanın, birkaç bürokratın istifası demektir ama hiç kimsenin bizim memlekette kılı kıpırdamadı bunun karşılığında.
Şimdi, tabii, denetim en büyük eksikliklerinden bir tanesi. Bir defa, ne yapılacağının bilinmemesi en büyük eksiklik. İkincisi de yapılacak işler nasıl bir denetim çerçevesinde olacak? Sayıştay denetimine tabi değil. Orada bizlerin, muhalefetin ısrarları sonucunda özel bir denetim öngörüldü fakat bu da ne kadar yeterli yani orada da, işin doğrusu, benim kuşkum var.
Bir defa, bu fon fikrini ortaya atanların Türkiye ekonomisini bildiklerinden ben emin değilim. "Niye?" diyeceksiniz. Bir defa -az önce de ifade edildi, hep de söyleniyor- bu tür fonlar gelir fazlası olan ülkelerde oluşturulur. Ya ülkenin ticaret fazlası vardır veya kamusunda gelir fazlası vardır. Bizim ikisi de yok. Yani, biz buradan aslında bir borç yapacağız, bir borç yönetimi fonu bu, bir varlık fonu değil. Yani, dünyadaki örnekleriyle taban tabana zıt bir durum var.
Mesela, gerekçede bununla ilgili "emeklilik sisteminde biriken tasarrufların değerlendirilmesi" deniliyor. Arkadaşlar, farklı bir ülkeden mi bahsediyoruz? Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminin fazlası mı var, bir yerde bir fonu mu var? Biz bu sosyal güvenlik sistemini her yıl ayakta tutmak için 100 milyarlarca lira kaynak aktarıyoruz bütçeden. Örneğin, 2017 yılı için ayrılması öngörülen para 106 milyar TL. Yani, birileri herhâlde bir yerlerde bir para var zannediyor. O parayı da bu fona aktaracaklar. Böyle bir şey olabilir mi? Ha, bu bireysel emeklilikle ilgiliyse, kusura bakmayın, kimse bireysel emekliliğin parasını buraya aktaramaz çünkü o, şirketlerin kendi sorumluluklarında topladığı fonlar. Yani onları getirip de "Buradan birtakım kâğıtlar al." diye zorlama imkânınız asla olamaz. Yani, dolayısıyla bu kimin fikri, zaten o da tam anlaşılamadı ama Türkiye'yi bilmedikleri kesin, Türkiye ekonomisini bilmeden oluşturulmuş bir fon olduğu kesin.
Şimdi, reformlara da aykırı olduğunu ifade ettik. Türkiye'de 2000 yılından sonra yapılan reformların önemli bir kısmına aykırı. Mesela, işte borçlanma kanununun şeffaflaştırılması konusu, bütçe birliğinin sağlanması konusu. Kara delikleri kapatmak için fonları bu ülke tasfiye etti, reform adı altında; şimdi teker teker fon kuruyoruz hem de böyle kocaman kocaman, büyük büyük fonlar kuruyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'nin yaptığı reformların önemli bir kısmına maalesef bu fon aykırı tabii ama kuruldu. Bundan sonra ne yapılırsa hani bu iş daha düzgün gidebilir? Ben ona ilişkin önerilerimi sıralayacağım.
Şimdi, arkadaşlar, bir defa ekonomide mucize yok. Şunu kabul etmemiz lazım, bunun aşılması lazım, sorun bu: Türkiye, açık veren ve dış kaynağa ihtiyacı olan bir ekonomi. Dolayısıyla, burada yapılacak iş ülkeye kaynak çekmek. Dolayısıyla, bu, bir varlık fonu değil, hadi adı yanlış konuldu diyelim. Eğer bu yapılacaksa bile, bunu yaparken böyle mucizevi, çok olağanüstü, fevkalade araçlar filan, öyle bir şey de yok. Hatta bunlara, bu yollara tevessül edildiği zaman da buralarda çok ciddi riskler var. Bakın, ben hep söylüyorum, burada şöyle geniş bir vaktimiz olup da bunları konuşamadık: Kamu-özel iş birliği, mucizevi fikir, finansman modeli olarak üretildi. Dünyadaki kamu-özel iş birliği projelerinin yüzde 40'ı Türkiye'de. Bana bir tane daha örnek söyleyin, dünyada olan neyin yüzde 40'ı Türkiye'de? Türkiye -kaba ifadesiyle söylüyorum- kamu-özel iş birliği projelerinden ciddi bir kazık yiyor, şimdi bunu görmek lazım. Yani böyle mucizevi finansman modellerinin peşinde koşanların bu ülkeyi ciddi risklerle karşı karşıya getireceğini görmemiz lazım.
Şimdi, somut hiçbir şey söylenmedi, iyi bir iletişim yok. Bakın, yapıldı edildi. Bu ülkede hepimiz birlikte yaşıyoruz, öncelikle biz bu ekonominin zarar görmesini istemiyoruz, kimse istemiyor. Dolayısıyla, bir defa piyasalara güven verecek, topluma güven verecek bir iletişimin yapılması lazım; bu fonun amacıyla ilgili, faaliyetleriyle ilgili, yapılacak işlerle ilgili. Bunun için de bir fikir birliğinin olması lazım. Bunun için de tabii, bir fikrin olması lazım. Hiç kimsede bir fikir olmadığı için herkes bir tarafından bir şeyler söylüyor. Bakın, üst üste getirin bakanlarımızın konuşmalarını hepsi birbiriyle çelişiyor. Böyle şey olmaz dolayısıyla iyi bir iletişim kurulması lazım.
Şimdi, biz Özelleştirme Fonu'nda şunu tecrübe ettik: Gelişigüzel bir şekilde özelleştirme kapsam ve programlarına alınan kuruluşların verimliliklerinde ciddi sıkıntılar ortaya çıktı, motivasyonları azaldı personelin. Şimdi bu fonda da bu riski ben görüyorum. Bu, ilk günlerde olmaz hemen, bir süre sonra, kaldıktan sonra, oraya ciddi müdahaleler yapılmaya başlandıktan sonra, keyfî yönetimler ortaya çıkmaya başladıktan sonra bu şirketlerin verimlilikleri üzerinde ben olumsuz etkilerin olacağını düşünüyorum, bundan Hükûmetin kaçınması lazım.
Bir defa, diğer bir husus: Şimdi, burada, hani "Mucize yok." dedik, aslında yapılan iş var, iş belli. Bu, ya Hazine Müsteşarlığının yaptığı işi yapacak temel olarak ya Özelleştirme İdaresi Başkanlığının yaptığı işi. Yani, ya bir özelleştirme, bir varlık satışı, ya bir menkule dayalı bir kâğıt ihracı türü bir şey yapacak veya bir şekilde borçlanma yapacak. Dolayısıyla, şu, beni rahatsız ediyor: Yani, iyi kötü belli bir bürokrasisi olan, uzmanlığı olan oturmuş kurumların denetiminden ve onların alanından, inisiyatifinden çıkartılıp böyle tamamen keyfî yönetilecek bir alana bu ülkenin şirketlerinin çekilmesi beni rahatsız ediyor, bundan kaçınmamız lazım. Yani, Özelleştirme Fonu bünyesinde durması gereken şeyin orada durmasında ciddi fayda var.
Şimdi, iktisat politikası açısından -vakit çok sınırlı, söyleyeceğim epeyce şey var- ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız gerekçeyi ve sayın bakanların konuşmalarını dinleyince. Bir defa, maliye politikasında ciddi bir gevşeme olacağına ilişkin güçlü bir izlenim var, bundan kaçınmamız lazım. Bu ülkeyi, her şeye rağmen Türkiye ekonomisini ayakta tutan mali disiplindir, mali disiplinden taviz verecek hususlardan kaçınılması lazım içeride gerekçesinde ve yapılacak işlere baktığımızda bununla ilgili riskleri görüyorum.
Kamu hesaplarının şeffaflığını daha da azaltan uygulamalardan kaçınmamız lazım. Mesela deniliyor ki: "Büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanacaktır." Bunu nasıl yapacaksınız, bunu bir kişi bana bir söylesin. Bu hesapların dışında birtakım şeyleri mi atacağız? Yani, bu hesapların şeffaflığını bozan ülkelerin uluslararası arenada başına neler geldiğini biz biliyoruz, bunun çok ciddi acı tecrübeleri var, bundan kaçınmak lazım.
Diğeri, kamu açığını artıracak uygulamalardan kaçınmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen tamamlayınız.
ERHAN USTA (Devamla) - Gerekçedeki ifadeler, burada para politikası açısından da para piyasalarına müdahale edileceğine ilişkin ciddi ifadeler var. Mesela, piyasalarda dalgalanma zamanlarında likidite azaldığında piyasaya likidite mi verecek burası? Yani para politikasını Merkez Bankası yönetir. O kadar tehlikeli ki, daha bunu şu anda piyasalar görmüş değil, şu gerekçeyi piyasalar görmüş olsa Türkiye'yle ilgili eminim ciddi kaygılar artar. Dolayısıyla, para politikasını ve maliye politikasını etkisizleştirecek hususlardan kaçınmamız lazım.
Dünyada sıfır faiz var. Yabancı fonlar aç kurt gibi bekliyor. Böyle "yeni enstrümanlar" deyip, ülkenin, bu milletin parasını yabancılara peşkeş çekecek uygulamalardan, yeni enstrümanlardan kaçınılması lazım. Ciddi risk görüyorum. Onların bir şeye ilgi göstermesi, yapılan işin ülke açısından faydalı ve doğru olacağı anlamına gelmez. Bununla ilgili ben ciddi bir endişe taşıyorum.
Dolayısıyla, Türkiye'yi maceraya sürükleyecek hususlardan, uygulamalardan kaçınmamız lazım. Bu fonun, en azından bu çerçevede ülkenin faydasına yararlanılacak şekilde kullanılması gerekir diye düşünüyorum.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)