GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (2/196) esas numaralı 13 Mayıs Gününün Maden İşçisinin Can Güvenliği Günü İlan Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/83) münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:66
Tarih:07.02.2017

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İç Tüzük 37'yle ilgili her teklifim nedense saat yediden sonraya kalıyor Sayın Başkan. Aslında, şimdi reyting rekoru kıracaktı yani televizyonun önünde yüzlerce, binlerce, milyonlarca insan olacaktı ama maalesef, şu anda yok, o yüzden de bütün motivasyonum gitti, onu peşinen size söyleyeyim.

İkinci olarak da şunu söylemek durumundayım, bu şunu aklıma getirdi: Bazen Diyarbakır uçakları İstanbul'da en sondaki aprondan kalkıyor, yani yirmi-yirmi beş dakika falan sürüyor gidişiniz uçağa. Uçakta böyle, homurdanmalar falan oluyor. Hemşehrilerim "Diyarbakır uçağı olduğu için en sondan kalkıyor, değil mi? Yirmi dakika, yirmi beş dakika bizi otobüsle oraya götürüyorsunuz?" diyorlar. Şimdi, yediden sonraya kalınca da aklıma bu geldi çünkü hep yediden sonraya kalıyor ama sizin niyetinizin o olmadığını biliyorum.

BAŞKAN - Ben açıklama yaparım, siz konuşmanızı yapın Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Tabii, tabii.

Değerli arkadaşlar, 13 Mayıs gününün maden işçisinin can güvenliği günü ilan edilmesi için bu kanun teklifini vermiştim, o nedenle söz aldım.

Geçen hafta gerçekten çok üzüldüğüm bir olay oldu. Ondan önce de, on beş, yirmi gün önce de "Babamın Kanatları" adlı bir filmi izlemiştim İstanbul'da, ödül alan bir film. İnşaatlarda neler yaşandığı, iş cinayetleri konusunda gerçekten çok öğretici bir sinema filmiydi ve ödül de almıştı, onu izlemiştim. O sinema filminden çok etkilendim. Aynı hikâye geçen hafta İstanbul'da Esenyurt'ta gerçekleşti değerli arkadaşlar. Yani, Parlamentonun bu işle çok ilgili olmadığını biliyorum, iş cinayetleriyle ilgili çok ilgili olmadığını biliyorum ama gerçekten içim acıdı ve gözyaşı döktüm o haberi duyunca.

Van'da Yüzüncü Yıl Üniversitesinde okuyan Remzi Ersu adlı bir 4'üncü sınıf öğrencisi yarı yıl tatilinde Van'dan İstanbul'a gidiyor, yakınları orada, otuz saat yol gidiyor otobüsle ve on beş gün, yirmi gün çalışacak, bir harçlık edinecek, sonra tekrar dönecek, Van'da okuluna devam edecekti ama Esenyurt'taki inşaatta vinç düşüyor ve onun altında kalarak yaşamını yitiriyor. Ölen, tıp fakültesi 4'üncü sınıf öğrencisi değerli arkadaşlar. Şunu dedim kendi kendime ve yazdım da bunu: Lanet olsun bu yoksulluğa ve bu yoksunluğa ki tıp fakültesi 4'üncü sınıf öğrencisini yarı yıl tatilinde Van'dan İstanbul'a götürüp bin lira, 500 lira çalışmaya zorlayan bu düzene lanet olsun! Bunu söyledim ve bu sözleri de burada söylemek için söz aldım. Lanet olsun!

Yani, Türkiye'nin işi, büyük inşaatlar sektör olarak. Büyük inşaatlar, inşaat sektörü çok önemli ama o inşaatlarda yaşanan iş cinayetleri konusunda bir duyarlılık var mı bu Parlamentoda? Vallahi yok, gerçekten yok bu Parlamentoda, yaşanan dramlar konusunda. Harcı kanla karılmış inşaatlardan mülk sahibi olmayı tek emel, tek ideal hâline getirecek kadar mı yitirdik vicdanlarımızı? Bu kadar mı betonlaştı kalplerimiz, bu kadar mı? Hiçbirini görmüyoruz, hiçbirini, değerli arkadaşlar, neler yaşandığını. Siyaset ve iktidar çürük bir inşaata dönüştü, çürük bir inşaata, aynen bu şekilde, bütün bu cinayetleri görmeyerek. Ve şu anda Parlamento da bunu görmüyor. Neler yaşandığını bilmiyoruz. Ben isterdim ki bu Parlamentoda Vanlı Remzi Ersu'yla ilgili olarak birisi kalksın bir konuşma yapsın, iktidardan bir başsağlığı dileği gelsin. Var mı haberiniz? Yok. Bir sürü iş cinayeti yaşandı, 13 Mayısta Soma'da olduğu gibi, dünyanın en büyük ölümlü iş kazası. Neyle hatırlıyoruz biz onu, iktidarı? Tekmeyle hatırlıyoruz, tekmeyle. Sadece bununla hatırladık, tekme kaldı hafızalarımızda, işçiye atılan tekme değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun dışında herhangi bir vicdan ortaklığı, maalesef, burada yok.

Bakın, yakınlarını cinayette yitirenler, iş cinayetlerinde yitirenler her ayın ilk pazar günü İstanbul'da meydanda toplanıyorlar; hepsi yoksul insanlar, hepsi vicdan sahibi insanlar ve vicdan nöbeti tutuyorlar. 58'inci haftasıydı, pazar günü katıldım. Değerli arkadaşlar, bakın, şu almanağı hazırladılar, 2016, yeni çıktı bu. Bir sürü şeyler okuyoruz ama bu milletvekillerine, özellikle AKP'li milletvekili dostlarıma, arkadaşlarıma bu almanağı okumalarını öneririm. Neler yaşandığını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, tamamlayın, buyurun.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Affınıza sığınarak bunu okumanızı öneriyorum değerli arkadaşlar. Hangi hikâyeler var, neler yapmamız lazım, hangi tedbirleri almamız lazım... Edinmeniz kolay, alalım ki çürük inşaata dönüşen bu siyaseti kurtaralım. Sadece rantı düşünmeyin, vicdanla, onurla hareket edelim ve insanlarımızın iş cinayetine kurban gitmesini önleyelim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)