GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:68
Tarih:09.02.2017

ERKAN AYDIN (Bursa) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 8'inci maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle, El Bab'ta dün akşam ve bugün şehit olan bütün askerlerimize Allah'tan rahmet, milletimize de başsağlığı diliyorum.

Geldiğimiz noktada iktidarın rejim değiştirme çabalarını, bir türlü normalleşmeyen; tam tersi, her gün daha da kötüleşen bir süreci hep birlikte yaşıyor, tanıklık ediyoruz. Meclisin devre dışı bırakılması, Anayasa'nın değiştirilmesi, yanlışlara ve tavizlere dayalı dış politika; görevlerinden men edilen memurlar, aydınlar ve zor yetiştirdiğimiz akademisyenler ve "evet" ile "hayır"la kutuplaşan bir Türkiye. Bana göre, cumhuriyetin bitme noktası, bitirilme noktası. Benim gibi düşünenler arasında eminim ki Adalet ve Kalkınma Partisine mensup olan, oy veren vatandaşlarımız da var. Bakın, buna, bu kanaate nereden varıyoruz? Dün ve bugün birçok yandaş gazeteci, köşe yazarı artık kendi köşelerinden isyan ettiler; bu akademisyenlerin, bu yurtsever, aydın akademisyenlerin ihraç edilmesine "Yeter artık! Bu kadar da olmaz." dediler, "Cumhurbaşkanı kandırılıyor." dediler, "Bürokratik bir katliam var." dediler. Aslında onlar da aynı sizler gibi gittiğimizin yolun yol olmadığını gördüler. "Herkesi hapse atacağız; herkesi susturacağız, sindireceğiz, gözaltına alacağız." diyerek ileri gitmiş, demokrasiyi getirmiş dünyada maalesef tek bir örnek yok. Demokrasinin sorunlarının çözümü sadece ve sadece daha fazla demokrasidir, demokrasiden uzaklaşmak değildir. O yüzden hep birlikte elimizde olan bu Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında demokrasiyi, özgürlükleri ve daha iyi yaşam alanlarını artırmak varken tek bir kişiye hapsedilen ve karanlığa doğru giden ülkenin gidişatını değiştirmemiz lazım diye düşünüyorum.

Bu filmin adı "korku imparatorluğu" mu diye soruyorum, nereye kadar gidecek diyorum. KHK'ların adını da "kanun hükmünde karanlık" olarak değiştirmek zorunda kaldık çünkü her dakika bir KHK, her gün bir ay öncesinden alınmış kararlarla sunulan KHK, içerisinde de OHAL'in ilan edilme gerekçesi olan terör ve güvenlikle hiçbir alakası olmayan kar lastiği kullanımıyla ilgili KHK. Bir İçişleri Bakanlığı genelgesiyle yayımlanabilecek bir konu kanun hükmünde kararnameyle geliyor.

Muhaliflerin bastırılması demokrasiyle bağdaşmaz. Otoriter kurumlar, otoriter liderler için çekici olabilir ancak ülke için gayet geri giden bir durumdur ve sonu hayır değildir. Herkes biliyor ki gemi su alıyor, herkes biliyor ki kaptan yalan söylüyor ve herkes biliyor ki zarlar hileli. Küçük bir azınlığın çoğunluğa hükmettiği, bütün çoğunluğu da kendi isteği doğrultusunda yönettiği bir ülkeden de iyi bir sonuç çıkmaz. Bu ülkenin vatandaşları da günü geldiğinde bununla ilgili yanlışların hesabını sorar. Bu, tarihte her zaman öyle olmuştur, haklı olan eninde ya da sonunda kazanmıştır.

Umudu kırmak istemiyoruz; tabii ki umut, bizim sahip olduğumuz en büyük değerlerden ve mücadele azmimizin de ayakta kalmasına sebep olan en önemli unsur. Ancak umudu kıracağını düşünenlerin bu çabalarının nafile olduğunu bir kenara yazmaları gerekir. Bu, en karanlık günlerde bile ortaya çıkan bir kişinin domino etkisiyle yarattığı etkiyle koca koca korku imparatorluklarının yıkıldığını da tarih defalarca yazmıştır.

En son olarak da şu dizeyle sözlerimi bitirmek istiyorum: "Niceleri geldi, neler istediler/ Sonunda dünyayı bırakıp gittiler/ Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?/ O gidenler de hep senin gibiydiler." diyorum, hepinize hayırlı akşamlar, hayırlı sonuçlar diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)