GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:68
Tarih:09.02.2017

ALİ YİĞİT (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 443 sıra sayılı Tasarı'nın 13'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, iki gündür El Bab'dan cenazeler geliyor, içimiz yanıyor. Ben ve babam, biz, hep Yemen türküleriyle büyüdük, içimiz yandı, üzüldük ama herhâlde benim çocuğum ve torunlarım da El Bab türküleriyle büyüyecek. Çok üzgünüm değerli arkadaşlar.

Sınırlarımızın ötesinde bir yerde çocuklarımız ölüyor ve biraz önce sayın vekil çıktı, burada şehadet şerbetinden bahsetti. Mutlaka kendi ülkesi içerisinde, bir savunmadayken, ülkemize saldıran biri varsa, onun için ölmek şereflerin en büyüğü ama gidip başka topraklarda başkası için ölmek hiç de normal bir şey değil değerli arkadaşlar, bunun övünülecek hiçbir tarafı yok, lütfen... Bakın, değerli arkadaşlar...

RUHİ ERSOY (Osmaniye) - O sizin için, Ankara için ölüyor, Türk milleti için ölüyor, Türkiye için ölüyor.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Hadi be oradan! Sen de ne şey yapıyorsun oradan? Boşu boşuna ölüyor adamlar.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Yemen'de de onlar bizim için öldü.

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri...

ALİ YİĞİT (Devamla) - Lütfen dinleyin, dinleyin.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Bizim için, bizim için öldüler.

ALİ YİĞİT (Devamla) - Bakın arkadaşlar, 400 bin, 500 bin, eli silah tutan Suriyeli, bu topraklarda yiyor, içiyor, yatıyor ve onlar ölmüyor, bizim çocuklarımız ölüyor. Hangi çocuk ölüyor? Fakirin çocuğu ölüyor. İyice dikkat edin, sıvasız evlere geliyor cenazeler.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Oradan bize saldırıyorlar, bize, bize.

ALİ YİĞİT (Devamla) - "Yeni insanlar ölüme hazır." diyor. Elbette hazır. İnsanlar aç, susuz, yokluk, sefalet içerisinde. Sefalet çeken 10 milyon insan var.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Kimse aç değil be, Türkiye'de kimse aç değil, hiç kimse aç değil.

ALİ YİĞİT (Devamla) - Bu insanlar acaba yaşar mıyım diye yaşamlarını devam ettirmek için ölüme gidiyorlar. Hiç kimse ölüme bile bile gitmez. Lütfen beyler, elinizi vicdanınıza koyun, lütfen. Bunun hiç edilecek tarafı yok. 100 bin tane çocuk doğmuş Türkiye'de, Suriyelilerin çocukları ve biz o toprakları koruyoruz onlara emanet etmek için. Yok öyle şey, yok böyle şey!

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sen İzmir'i ayıran değil miydin, İzmir'i?

ALİ YİĞİT (Devamla) - Lütfen, herkes buradan aklını başına alsın. Biz Suriyeliler için ölmek durumunda değiliz. Bizim çocuklarımız yanıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) - Türkiye için şehit oluyor, ülkesi için şehit oluyor.

ALİ YİĞİT (Devamla) - Yarın Karabağlar'da, İzmir'de bizim çocuğumuzun cenazesi kalkacak. Benim içim yanıyor burada değerli arkadaşlar, lütfen sayın milletvekilleri.

Asıl konuya geçiyorum. Söz konusu madde, Ekonomi Bakanlığının teşkilat yapısında değişiklikler içermekte, yurt dışı görevlendirmelerle ilgili şartları düzenlemektedir. Daha doğrusu, bu maddeyle, kanun hükmünde kararnamelerle işten çıkarılan yurt dışındaki insanların yerine yeni insanları yerleştirmek için bir çalışma, bir kanun teklifi gelmiş. Bu değişiklikte yurt dışındaki görevlendirmeler konusunda bürokratlara süre falan yok. Diğer personel içinse en az bir süre istiyor.

Biz buradan hep şunu söyledik: Yurt dışında temsil açısından, bilgisi, birikimi, yabancı dili olan -üç yıl önemli değil- bu işe layık olan insanların oraya gitmesi çok önemlidir. Bu ülke eğer yurt dışına gönderiyorsa gerçekten vizyonuyla, bilgisiyle, birikimiyle her şeyi yerinde olan insanları göndersin. Kim giderse gitsin; onun çocuğu, bunun çocuğu çok önemli değil ama bu işi hak edenler gitsin. Başımıza ne geldiyse bu liyakat sisteminin çökmesinden geldi değerli arkadaşlar. İç politikada da, dış politikada da, eğitimden orduya kadar bütün sorunların temelinde liyakat sorunu var. Burada, 15 Temmuz bahanesiyle AKP kendine muhalif bütün kesimleri yok etmeye çalışıyor değerli arkadaşlar. Bu anlayış devlet yönetiminde ciddi sıkıntı yaratmaktadır. Bu anlamda işi ehline vermediğiniz sürece bu sorunlar artarak devam edecek. Bu konuda en basitinden kendimizden örnek verelim. Biz eğer bir doktora gidersek en iyi doktoru, en iyi hastaneyi seçmeye çalışırız çünkü ona kendimizi emanet edeceğiz. Onun için, kendimizi nasıl ona emanet ediyorsak devleti de gerçekten o işe layık olan insanlara teslim etmek durumundayız. Çünkü, yönetenler kendilerine biat edilmesini istedikleri için bugün devletin içini boşaltmış durumdalar.

Üniversiteler de aynı durumda. Gerekçe sadece AKP'ye muhalif olmak ya da bir bildiriye imza atmak. Oysa, bu insanlar hem devletin omurgası hem de beynidir. Önemli olan onların dünya görüşü değil, beyinleridir, hizmetleridir. Bakın, bu konuda yaşanmış bir olayı sizinle paylaşayım: Ekrem Pakdemirli bir gün Devlet Planlama Teşkilatına gidiyor, "Sayın Özal, Nejat Ölçen solcudur, Cumhuriyet Halk Partilidir." diyor. Özal şu cevabı veriyor: "Evet ama müthiş bir zekâsı var. Ben onun dünya görüşünden değil, beyin gücünden yararlanıyorum, en zor konuların içerisinden başarıyla çıkıyor." Siz de bu doğru yöntemlerle bakacaksınız, esas bu olmalı ama Hükûmet bunu yapmıyor, daha önce beyninden, fikirlerinden yararlandığı bir anayasa profesörünün işine ve görevine kanun hükmünde kararnameyle çok rahat son veriyor.

İnşallah bu gidişat hayırlara vesile olur ve biz sizlerden kurtulmuş oluruz.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Çok beklersiniz daha, çok.

ALİ YİĞİT (Devamla) - Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)