| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 16.02.2017 |
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmalarla ilgili grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde Norveç'le yapılan enerji anlaşması üzerine. Tabii, enerji denilince aklımıza Türkiye'nin en çok ihtiyacı olan, ülkemizin en çok ihtiyacı olan elektrik, doğal gaz, petrol gibi ihtiyaçlar geliyor ve bunların en başında da tabii ki, elektrik üretebilmek için barajlar ve HES'ler gündeme geliyor. Hazır Sayın Kalkınma Bakanı da buradayken GAP projesinin hangi boyutta olduğunu, GAP projesinin ne zaman bitirileceğini ve bu ülkenin ekonomisine hem tarımsal sulama açısından hem de enerji açısından ne zaman en büyük katkıyı sağlayacağını da sormak istiyoruz çünkü GAP bir türlü bitmek bilmedi. Aktarılan paralar da GAP'tan ziyade başka yerlerde kullanıldı. Hâlbuki GAP bitmiş olsa bugün ülkenin ihtiyaçlarına en çok karşılık verebilecek bir proje olacak. Çünkü o bölgede pamukçuluk yaygın. Türkiye yılda 2,5 milyar dolar dışarıdan lif pamuk ithal ediyor. Bu, Türkiye için önemli bir kayıp. GAP projesi tamamlanmış olsa, Adana'daki sulanamayan araziler tamamlanmış olsa, barajlar yapılmış ve bitirilmiş olsa Türkiye 2 milyar dolar parasını başka ülkelerin çiftçilerinin cebine aktarmamış olacak, kendi çiftçisinin cebinde kalmış olacak bu para. Onun için barajlar ve HES'ler bizim için önemli ama HES'leri yaparken de tabii ki tabiatı da korumak, tabiatın genel işlevini de bozmadan hareket etmek lazım. Karadeniz'de yapılan birçok HES'lerle derelerin kuruduğunu, ormanlık alanların bu alanda bozulduğunu da biliyoruz. Yine, birçok alanda kurulan termik santrallerle, özellikle kömürle çalışan termik santrallerle birinci kalite içme sularının bozulduğunu, birinci kalite tarım arazilerinin bozulmaya yüz tuttuğunu, orada üretilen, üretimi yapılan bitkilerin çok etkilendiğini biliyoruz. Onun için bunlara da dikkat ederek yatırımlarımızı ona göre yapmamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, Seyhan Baraj Gölü aşağı yukarı Çukurova'nın tamamını sulayan büyük bir baraj yani büyük oranda, yüzde 70 oranında sulayan büyük bir baraj. Buranın enerji kısmının ihale edileceği, özelleştirileceğiyle ilgili bazı duyumlar aldık. Bu, son derece yanlış bir uygulama olur. Kesinlikle böyle bir özelleştirmenin Hükûmetin gündeminden çıkarılması ve bu özelleştirmenin yapılmaması lazım. Neden yapılmaması lazım? Eğer bu özelleştirme yapılırsa orayı alacak şahıs kendi şahsi menfaatini, kendi kazanacağı parayı hesaba katarak su akışını ona göre şekillendirecektir. Buradan akan suyla, oradan gelen suyla bütün ovanın sulaması temin edilmektedir. Onun için Seyhan Baraj Gölü'ndeki enerji kısmının özelleştirilmesini Hükûmetin tekrar gözden geçirmesini ve bunu kesinlikle gündemden düşürmesini tavsiye ediyorum çünkü demin de söylediğim gibi Seyhan Baraj Gölü aşağı yukarı Çukurova'nın yüzde 70'ini sulayan bir baraj gölüdür. Bundan dolayı da insanlarımızı ve çiftçilerimizi mağdur etmemek adına böyle bir özelleştirmenin yapılmaması gerekir.
Yine Yüreğir bölgesinde Lokman Hekim Sulama Birliği alanına dâhil olan köylerimizde narenciye bahçelerinin dönümü -eski parayla- aşağı yukarı 350 bin lira gibi büyük maliyetlerle sulanıyor. Şimdi, orada ırmaktan, Ceyhan Nehri'nden su elektrikli pompalarla veya dizel motorlarla alınmasına rağmen ona da aynı uygulama yapılıyor. Bundan da bir an önce vazgeçilmesi, DSİ'nin de bunu yeniden gözden geçirmesi gerekir yoksa oradaki çiftçilerimiz çok mağdurlar, bu konuda da üzerlerine çok önemli bir yük binmiş durumda.
Torba yasa Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. Torba yasada, bildiğimiz kadarıyla, Ziraat Bankasındaki borçların ertelenmesi de var ama temerrüde düşen borçlar gibi bir konu gündeme geldi. Eğer böyle bir uygulama yapılırsa çok sakıncalı bir uygulama olur. Temerrüde düşmek demek bütün bankaların artık kredi vermeyeceği bir insan ve kurum hâline gelmek demektir ki bu, çiftçimizi mağdur eder. Ödeme güçlüğü çekiyorsa, ödemekte sıkıntı yaşıyorsa bütün çiftçilerin borçlarını Ziraat Bankasının düşük faizlerle ertelemesi lazım. Faiz oranlarını da Ziraat Bankasının... Tabii, burada bunu söylerken biz bürokratları, Ziraat Bankası çalışanlarını kastetmiyoruz, buradan çıkacak yasanın nasıl düzenlemesi gerektiğini anlatıyoruz yani bürokratlar bundan alınganlık göstermesinler.
Şimdi, faiz oranlarını da iyi belirlemek lazım. Şu anda yüzde 16'lar veya yüzde 14'lerle taksitlendiriliyor, bunların yüzde 3'ler gibi bir rakamlara çekilmesi lazım yani eğer bunu yapamazsak çiftçinin sırtına çok önemli yük bindirmiş oluruz. Bu yükü çiftçinin kaldırması da söz konusu değil, zaten çiftçi sıkıntı içerisinde, zaten çiftçi kendi tarlasını ekip dikmekten aciz hâle gelmiş durumda.
Mazot yükü, gübre yükü her geçen gün çiftçinin üzerine çok ağır bir şekilde biniyor. İşte, üre gübresi, şu anda lazım -eski rakamla söylüyorum- 1 milyon 200 bin lira. Bundan üç ay önce gidip peşin para verip aldığınız zaman -eski rakamla- 740 bin liraydı üre gübresi, şu anda 1 milyon 200 bin lira. Yani, 740 bin liraya üre gübresi kurtarıyorsa şu anda neden 1 milyon 200 bin lira? Bunu da ben defalarca burada söyledim ama Hükûmetin bu kulağından girdi, bu kulağından çıktı. Hiç bunu duyan yok, bunu dikkate alan yok, "Neden bu böyle oluyor, serbest piyasayı nasıl regüle ederiz?" diye akıllarından geçiren yok. Hâlbuki Tarım Kredi Kurumunu bu manada devreye sokmuş olsak, Tarım Kredi Kurumu çiftçinin gübre ihtiyacını regüle etmiş olsa serbest piyasadaki tüccar bu rakamlara gübre satamaz. Ama, tabii, biz ne söylersek söyleyelim Hükûmetin gündemi farklı, Hükûmetin "çiftçi" diye, "üreten insan" diye bir gündemi yok ne yazık ki. Onun için de bunu da üzüntüyle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçede görev yapan arkadaşlarımıza da söylüyorum, Bakanlığa da söylüyorum, Tarım Bakanlığına da söylüyorum, Ziraat Bankasının borçları ertelenecekse eğer, bütün üreticilerin, ödeme güçlüğü çeken bütün üreticilerin borçlarının yüzde 3 faizle ertelenmesi lazım. Bunun üstündeki bir faiz çiftçiye çok yüksek bir maliyet getirir, çiftçinin bu yükü kaldırması da mümkün olmaz. Onun için, lütfen, bu yasayı çıkaracak arkadaşlarımızın bunu yeniden gözden geçirmesini istiyoruz.
Yine, burada Tarım Bakanı da daha önce söylemişti, ben de birçok defa gündeme getirdim, "Çukurova'ya pamuk ektirelim. Çukurova'nın pamuk ekmesi lazım, Ege'nin pamuk ekmesi lazım, Urfa bölgesinin pamuk ekmesi lazım." diye birçok defa gündeme getirdim. Tarım Bakanı da bu söylediklerimizi her defasında doğru buldu, kendisinin de bu manada desteklerinin olacağını söyledi. Ancak, şimdi, şu anda pamuk destekleme priminin 75 kuruş, eski rakamla 750 bin lira olarak açıklandığını öğreniyoruz yani geçen yılki rakamın aynısı. Mısırın yerine ekilecek pamuğa uygulanacak rakamın daha yüksek olacağını söylemişlerdi, onunla ilgili de bir çalışma yok. Yani, siz çiftçiye Çukurova'da pamuk ektirmek istiyorsanız, 2 milyar dolar paranız başka ülkenin çiftçilerinin cebine gitmesin de Türk çiftçisinin cebinde kalsın istiyorsanız 75-80 milyon dolar bir parayla bunu yapmanız mümkün. Ama, siz bunu yapmak istemiyorsunuz herhâlde. Bunu gerçekleştirmek istemediğiniz için, bu manada gayret sarf etmek, bu manada bu işi çözmek istemediğiniz için de ne yazık ki çok önemsemeden bir önceki yılın fiyatıyla çiftçiyi geçiştirmeye çalışıyorsunuz. Mazot desteği, gübre desteği daha şu ana kadar verilmedi. Çiftçi ekim yapıyor, mısır ekimine başlandı, birkaç gün sonra pamuk ekimi başlayacak ama çiftçinin cebinde para yok. Gelin, verin işte bu parayı. Çıktı askıya, askıdan indi, şu anda sizde. Bir an önce bu parayı ödeyin de çiftçi tohumunu alsın, gübresini alsın, gidip faizciye boğulmasın.
Ama, dediğim gibi, sizin gündeminizde çiftçiyi korumak, üreten insanı korumak yok ne yazık ki. Benim burada söyleye söyleye dilimde tüy bitti. Siz dinlemekten usanmadınız ama ben de söylemekten usanmayacağım, her defasında çıkacağım buraya, her defasında kulağınızı doldura doldura söylemeye devam edeceğim. Anlamıyorsunuz yani başka türlü. Sayın Kubat gülüyor oradan. Bu işe çözüm bulmanız lazım Sayın Kubat.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Dinliyoruz, dinliyoruz, can kulağıyla dinliyoruz.
MUHARREM VARLI (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) - Bunların bir kulağından giriyor, bir kulağından çıkıyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Varlı.