| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 16.02.2017 |
CHP GRUBU ADINA BÜLENT ÖZ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, uluslararası anlaşmalarda ülkemiz yararına olacak girişimleri elbette destekliyoruz ancak uluslararası ilişkilerin sağlam zemine oturmasının temeli, ülkemizin demokrasi inşasını tamamlamış, hukukun üstünlüğünü benimsemiş, hak ve özgürlükleri tesis etmiş bir ülke görünümünde olmaktan geçmektedir. Yapılmak istenen bu Anayasa değişikliği, ülkemizi sosyal ve ekonomik anlamda güven duyulan bir ülke olmaktan uzaklaştıracaktır, özgürlükler ve demokrasi yolculuğunda bizi alıkoyacaktır. Her seferinde millî iradeyi ağızlarından düşürmeyenler, bu değişikle, millî egemenliği yok sayacak bir tasarıya imza atmışlardır.
Değerli milletvekilleri, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası, millî iradenin kararıyla hiçbir parti tek başına iktidara gelememişti, milletimiz "Milletin iradesi gereği koalisyon kurun, anlaşın, uzlaşın." demişti. Maalesef AKP, 7 Haziranda milletin iradesine saygı duymadı. AKP, 7 Haziran sonrası koalisyon oluşmasına yanaşmadığı gibi "AKP'yi iktidardan indirirseniz beyaz Toroslar kol gezmeye başlar.", "400 milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün.", "Siz, Cumhurbaşkanı yerine başkan seçseydiniz bu terör olayları olmazdı." diye millete âdeta gözdağı verdi. Bu atmosferde gidilen Kasım 2015 seçimlerinde yeniden iktidar oldunuz. Sonrasında "İstikrar sürsün." anlayışınızın aksine maalesef terör olayları devam etti.
Bugün de milletimize gözdağı vermeye devam ediyorsunuz, "Başkanlığa geçmezsek terör olayları devam eder, ülke bölünür." şeklinde milletimizi tehdit etmeye devam ediyorsunuz. Yöneticileriniz çıkıp "Referandumdan 'evet' çıkmazsa ülkede iç savaş çıkar." diyor ve yine milleti tehdit ediyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan çıkıp "FETÖ, PKK 'hayır' veriyor." diyor ve âdeta "hayır" verecekleri tahakküm altında bırakıyor. On beş yıldır milletin iradesini ağzından düşürmeyen sizler, ne oldu millî iradeye, sormak gerekiyor. Halk sizi seçerse iyi, seçmezse terörist, öyle mi? Neden bunu yapıyorsunuz, toplumu kutuplaştırıyorsunuz?
Peki, siz terör örgütlerinin "hayır" vereceğini nereden biliyorsunuz? Acaba "PKK 'hayır' veriyor." algısını yaratıp başka işler mi dönüyor sormak gerekiyor çünkü Öcalan'ın İmralı tutanaklarında "Biz Tayyip Bey'in başkanlığını destekleriz." dediği biliniyor. Kaldı ki bu Anayasa değişikliğinde idarenin bütünlüğü maddesinde kamu tüzel kişiliği kurulması yetkisi kararnameyle Cumhurbaşkanına veriliyor. Özerklik isteyen bölücü unsurların bu Anayasa değişikliğinde neden "hayır"ı destekleyeceği benim aklıma yatmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
On dört yıldır tek başınıza iktidarda olmanıza ve dilediğiniz her türlü yasayı Parlamentodan geçirecek çoğunluğa sahip olmanıza rağmen neden bu başkanlık ısrarı, perde arkasında siyasi planınız nedir, merak ediyoruz doğrusu. Anayasa değişikliğine "Rejim değişikliği değil, sistem değişikliği." diyorsunuz ama yine yöneticileriniz çıkıp "Ya masaya elimizi vuracağız ya da bir doksan yıl daha sürünmeye devam edeceğiz." deyiveriyor. Bir milletvekiliniz çıkıyor cumhuriyet rejimi için "Doksan yıllık reklam arası." diyor. Yine bir milletvekiliniz "Anayasa'nın ilk 4 maddesi değişebilir." diyor. Gerçekten aklınızdan ne geçiyor, milletten sakladığınız nedir, 80 milyon bunu merak ediyor.
Başkanlık sistemi "Ya hep ya hiç." kuralına dayanan, yüzde 51'in her şeyi kazandığı, yüzde 49'un hiçe sayıldığı bir sistemdir. Bu Anayasa önerisi başkanlık ya da yarı başkanlık sistemleriyle bağdaşmayan, kişisel iktidar projesidir. Bu taslak toplumda demokratikleşme özlemlerinin yükseldiği ve yeni anayasa sürecinden toplumun büyük beklentilerinin olduğu bir dönemde gündeme geldi ancak beklenenin aksine, ortaya çıkan taslak demokratikleşme özlemlerine ters düşmüştür. Bu taslak hukuk devleti ilkesi çerçevesinde, bireysel hak ve özgürlüklere ağır darbe vuracaktır. İstikrar adına demokrasiyi öteleyen bu anlayışın, Türkiye'nin asıl ihtiyacının toplumda demokratik bir uzlaşma ve iş barışımızın sağlanması olduğunu gözlerden kaçırmaması gerekir. Türkiye gibi kültürel, etnik, dinsel, ideolojik bakımlardan çeşitliliğin olduğu bir ülkede, farklı değerlere, inançlara sahip yurttaşlara özgürlük, hoşgörü ve uzlaşma gibi demokratik değerler çerçevesinde bir arada yaşayabilme koşullarının yaratılması gerekmektedir. Çoğunluğun hâkimiyetini sağlamayı amaçlayan bir anlayışın toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilmesi mümkün değildir. Bu doğrultuda, demokratikleşme yolunda bir zümrenin yöneteceği devlet anlayışının yerine, özgürlükçü ve katılımcı parlamenter sistemin güçlendirilmesi gerekmektedir.
"Cumhuriyet Halk Partisinin alternatif bir anayasa çalışması yok." denmesi de büyük bir yalandır. Topluma her zaman olduğu gibi, algı yönetimiyle yalan söylenmektedir. Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgelerinde ve verdiği tekliflerde olduğu gibi, Siyasi Partiler Kanunu'nun değişmesi, seçim barajının düşmesi, milletvekillerinin halk tarafından seçilmesi gibi daha özgürlükçü, daha demokratik bir anayasa hazırlanması gerektiği hep vurgulanmaktadır. Siyasal kültürümüze ve parti sistemimize daha uygun olan parlamenter sistemi işletmenin yollarını aramak daha makul bir yol olarak görünmektedir. Bu paketin içerisinde demokrasi adına, memleket yararına, milletin yararına bir tane madde yoktur. Özgür basın, özgür bir toplum, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, sendikaların özgürce çalışabilmeleriyle ilgili bir madde yoktur; esnaf, çiftçi, emekli, sanayici yoktur; bütün düzenlemeler milletin yararına değil, sadece bir kişinin yararına düzenlenmiştir. Toplumumuzun birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır. Başkanlık ısrarı yüzünden toplum demokrasiden uzaklaşmaktadır. Bu durum, umulanın aksine, siyasal krizlere yol açacaktır. Oysa, bu toplum yüz yıllardır bu coğrafyada kardeşçe yaşamıştır. Milletimizin özünde birlik ve beraberlik vardır.
İşte bu anlayışla, Çanakkale'de işgal kuvvetlerine karşı bu millet tek vücut olmuş, hangi etnik kökenden olursa olsun Anadolu'nun her yerinden ve toplumun tüm kesimlerinden Çanakkale'ye gelen kınalı kuzuların, kadınların, çocukların oluşturduğu birlik ve beraberlikle düşman kuvvetlerine "Dur!" denmiştir. İşte bu toplumsal uzlaşmanın adı Çanakkale ruhudur. (CHP sıralarından alkışlar) Her yıl binlerce otobüsle milletimizin cumhuriyetin temellerinin atıldığı, birlik ve beraberliğin simgesi olan Çanakkale'ye gittiğini, o ruhu yaşadığını unutmayın. Bugün biz bu Meclis çatısı altında 550 saygın milletvekili ve Türkiye'de 80 milyon vatandaşımız Çanakkale ruhundan doğduk ve bu ruh atalarımızın emriyle Çanakkale'de doğmuştur. Bugün biz millet olarak adı Ankara olan resmî başkentin çatısı altında, atalarımız ise o gün adı Çanakkale olan manevi başkentte buluşmuştur.
Değerli milletvekilleri, Çanakkale ruhundan bir ulus doğmuştur, bir millet doğmuştur. O ruh sayesinde milletin egemenliği saraydan alınıp milletin kendisine verilmiştir. Milletimiz, cumhuriyetin ön sözünün yazıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisinin yani millî egemenliğin ilk temellerinin atıldığı Çanakkale ruhuna sahip çıkacaktır. O yüzdendir ki bugün bir zümrenin iradesine değil, milletimiz kendi iradesine sahip çıkacaktır. Atalarımızın yaptığı gibi, bu toprak için toprak olanlara, düşmana karşı birlik olanlara, milletin iradesine bağlı kalacaktır. Çanakkale'deki alnı ak dedelerimizi düşünmek zorundayız. Ak kefenlere sarılamadan toprağa düşenleri ve akan kanları düşünmek zorundayız. Çanakkale'deki milletin yarattığı harikalar destanını, düşmeyen bayrağı, 253 bin şehidi, bir hilal uğruna bir güneş gibi batanları düşünmek zorundayız. Çanakkale'de aynı siperde savaşıp nice halkın aynı toprak altında kardeşçe yan yana yattığını unutmamak zorundayız. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyetin, millî egemenliğin ön sözünün yazıldığı Çanakkale'yi düşünmek, Çanakkale ruhuna bağlı kalmak, bizlerin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde kurmuş olduğumuz birlikteliği, tek vücut olmuş ve bir ulusu yaratan atalarımıza bağlı kalmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum Sayın Öz, tamamlayınız.
BÜLENT ÖZ (Devamla) - Millî Mücadele yıllarında Çanakkale'de ve tüm cephelerde hiçbir Mehmetçik'imizin kişisel çıkarları yoktu; tek çıkarları vardı, milletin ve ülkelerinin geleceğiydi. Yüz iki yıl önce nasıl hep birlikte, ayrım yapmadan, istiklal mücadelesi verdiysek bugün de hangi partili olursak olalım istikbal mücadelesi için, Türkiye'nin geleceği için birlik olmak zorundayız. 15 Temmuz akşamı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında parlamenter sisteme, demokrasiye, millî egemenliğe ve milletin iradesine vurgu yaptığınız sözleri, imzanızı sizler unutmuş olsanız da milletimiz unutmadı.
Aziz milletimize seslenmek istiyorum: Bu bir siyasi parti seçimi değildir. 16 Nisanda atacağımız oylarla ne Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı seçeceksiniz ne de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu; ne AKP'ye oy atmış olacaksınız ne de Cumhuriyet Halk Partisine. Ülkemizin kaderini oylayacağız. Ülkenin idaresi milletin kendisi tarafından mı yönetilecek yoksa bir zümre tarafından mı yönetilecek, bunu oylayacağız. Millî iradeyi, parlamenter sistemi oylayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT ÖZ (Devamla) - Milletimiz ülkemizin bekasını bir kişinin eline bırakmayacak ve milletimiz kendi iradesine sahip çıkacaktır.
Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öz.