GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:73
Tarih:22.02.2017

CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 456 sıra sayılı Sayın Mustafa Elitaş'ın vermiş olduğu Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine partim adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle Gelir Vergisi Kanunu'nu ilgilendiren ama birbiriyle yaklaşık olarak hiç ilişkisi olmayan onlarca kanun maddesini bu düzenlemeyle değiştiriyoruz.

İlk olarak, Sayın Elitaş'ın vermiş olduğu Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 8 Şubatta 16 madde olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna verildi, 9 Şubat 2017'de de Plan ve Bütçe Komisyonuna çağrı çıkarıldı görüşmek üzere. Ama aynı tarihlerde, 9 Şubatta, Sayın Başbakan Binali Yıldırım Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nı da Türkiye Büyük Millet Meclisine veriyor ve 13 Şubatta Plan ve Bütçeye sevk ediliyor.

Yani, hem Başbakan -Bakanlar Kurulu kararını- bir tasarıyı hem de AKP Kayseri Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş bir kanun teklifini birbirlerinden habersiz biri teklif biri de tasarı olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine veriyor ve Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk ediliyor.

Şimdi, düşünebilir misiniz arkadaşlar yani ülkeyi yöneten bir Hükûmet var ve Hükûmetle sürekli koordine olan bir grup başkan vekili var. Biri tasarı biri de teklif olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine veriliyor ve biri 16 biri de 19 madde olan bu düzenlemelerden ikisinin 7 maddesi de ortak arkadaşlar ama birbirlerinden haberi olmayan bir düzenleme.

Bunu şunun için söylüyorum: Parlamentoda yasa yapma, yasama görevleri o kadar kötü bir noktada ki, iktidar partisinin Başbakanı ile grup başkan vekili arasında bile o kadar büyük bir uçurum var ki, birbirinden bihaberler ki böyle bir tasarı ve teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine veriyorlar ve biz de Mecliste bunları görüşmek durumunda kalıyoruz arkadaşlar.

Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi ve biz Hükûmetin vermiş olduğu tasarıyı bir tarafa bıraktık, Sayın Elitaş'ın vermiş olduğu kanun teklifini görüşmeye başladık toplam 16 madde olarak. Tabii ki bugüne kadar verilen torba kanunların birçoğunda, yaklaşık olarak AKP Hükûmetinin on beş yıllık Hükûmeti döneminde onlarca kez "yeniden yapılandırmalar" adı altına düzenlemeler gerçekleştirildi. Bunun ilki 2003 yılında yapıldı, daha sonra 2006 yılında, daha sonra 2008 yılında, tekrar 2008 yılında, tekrar 2009 yılında, tekrar 2011 yılında, 2013, 2014, 2016 ve 2017 yıllarında olmak üzere, AKP'nin on beş yıllık iktidarı döneminde, gerek gelir vergisinde gerek sosyal güvenlikte gerekse diğer kanunlarda -damga vergisi dâhil olmak üzere- tam 11 kez yeniden yapılandırmalar veyahut da "af" adı altında yeniden düzenlemeler gerçekleştirmiş.

Peki, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuluyor? Öncelikle, üç yılda bir yapılıyordu, daha sonra her geçen gün iki yıla ve son zamanlarda da bir yıla düştü arkadaşlar. Her bir yılda bir, yeniden yapılandırmalar yapılıyor.

Bakın, biz ocak ayında bununla ilgili bir düzenleme yaptık, aralık ayında bir düzenleme yaptık ama yetmedi, şimdi referanduma giderken tekrar yeniden bir düzenleme yapıyoruz; hem GSS'yle ilgili olarak hem damga vergisiyle ilgili olarak hem de gelir vergisini vermeyen iş adamlarıyla ilgili olarak yeniden birtakım düzenlemeler yapıyoruz.

Peki, neden böyle sık sık düzenlemeler yapmak durumunda kalıyoruz? Bunun birinci nedeni, bir defa, Türkiye'de gerçek anlamda hem gelir vergisinin hem de kurumlar vergisinin mutlaka yeni baştan gözden geçirilmesi ve adil bir vergi sistemine Türkiye'nin kavuşturulması gerekiyor.

Peki, iş adamlarımız, sanayicimiz, esnafımız, vatandaşımız neden vergisini veremiyor? Bir: Ya Türkiye'de ciddi anlamda bir ahlaki çöküntü var, insanlar vergisini vermiyorlar, kazanıyorlar ama vermiyorlar. İki: İşler çok kötü, gerçekten çok kötü; kötü olduğu için, siftah yapamadığı için, iş yerinde çarkı döndüremediği için ne vergisini verebiliyor ne sigortasını veriyor ne KDV'sini veriyor ne de çalıştırdığı personelin sosyal güvenlik primini ödüyor arkadaşlar.

Dolayısıyla, işler iyi gitmediği için sürekli bu tip yapılandırmalar yapılıyor ve bu yapılandırmaların tabii en büyük dezavantajı da... Namuslu, ahlaklı, gerçekten reel sektör olarak Türkiye ekonomisine önemli derecede katkı yapmış sanayici ve iş adamları vergisini kuruşuna kadar ödüyor, sigortasını kuruşuna kadar ödüyor, damgasını kuruşuna kadar ödüyor ama öbür taraftaki insanlar, bunu bir gelenek hâline getiren kimi insanlar ise "Nasıl olsa af çıkacak, nasıl olsa bir düzenleme gelecek, seçime giderken, referanduma giderken bir düzenleme yapılacak." diye, bunların hiçbirisi vergisini veremiyor. Bu, namuslu, ahlaklı iş adamlarımız açısından da büyük bir dezavantaj.

Bu düzenlemenin içerisinde şimdi, namuslu, ahlaklı, vergisini veren iş adamlarımız için, yüzde 5 oranında, yaklaşık 1 milyon TL'yi geçmeyecek şekilde bir düzenleme yapılıyor. Kötü mü? İyi. İyi ama bunun böyle olmaması gerekiyor. Bunların ödüllendirilmesi, vergisini veren insanlarımızın, iş adamlarımızın, sanayicimizin, mutlaka ödüllendirilmesi gerekir, doğru ama bizim bu ödüllendirmenin ötesinde gerçekten vergi niçin verilmiyor, neden sürekli af yapıyoruz, bunlar üzerine bir düzenlemeyi gerçekleştirmemiz gerekiyor.

Bu teklifin içerisinde, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan ve 31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla takip hesaplarında bulunan tarımsal kredi alacakları yeniden yapılandırılıyor. Daha önce yeniden yapılandırılmış krediler için de yeniden yapılandırmaya gidilecek. Ziraat Bankasının tarımsal kredileri toplam 43 milyar lira, bunun 395 milyon liralık kısmı takipte bulunuyor. Tarım Kredi Kooperatiflerinin tarımsal kredileri 7,5 milyar lira, bunun da 360 milyon liralık kısmı takipte bulunuyor. Dolayısıyla, çiftçimiz için, köylümüz için güzel düzenlemeler yapılıyor.

Yine, TEDAŞ'la ilgili, tarımsal sulamada kullanılan elektrik nedeniyle abonelerin ödemediği ücretlerle ilgili bir düzenleme var. Bununla ilgili milletvekili arkadaşlarımız ciddi konuşmalar gerçekleştirecekler.

Ahilik Sandığı var. Ahilik Sandığıyla ilgili Plan ve Bütçe Komisyonunda Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun değerli temsilcisi geldi konuştu, "Bizim böyle bir talebimiz vardı ama bu tasarının hazırlanmasıyla ilgili konuda bizimle hiçbir şekilde bir ilişkiye geçilmedi ve bunun içeriğine katılmıyoruz çünkü içeriğinde diyor ki: 'Yüzde 2'sini esnaf öder, yüzde 1'ini de devlet ödeyecek, devlet katkısı olacak.'" dedi ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunu temsilen gelen arkadaşımız, Genel Sekreter "Bu yüzde 2 oranı çok yüksektir. Ya 1'e düşürülsün veyahut da 1,5-1,5 yapılsın." diye teklifte bulundu ama ne yazık ki ne bizim önerilerimiz ne de TESK'in önerileri kabul edilmedi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu düzenlemenin içerisine, bu teklif kapsamına 5510 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi girmekte. Bu bent kapsamında kimler var arkadaşlar? Teklifte zaten jokeyler, antrenörler ve muhtarlar hariç diğer serbest mesleklerin tamamı bu kapsama giriyor. Örneğin, bu kapsam içerisine giren avukatlar var, bu kapsam içerisine giren noterler var, bu kapsam içerisine giren hekimler var ve diş hekimleri var arkadaşlar. Türkiye'de yaklaşık olarak 100 bin avukat var arkadaşlar. Bunun kaçı kamuda, kaçı kendi şahsi hesabı adına çalışıyor bilmiyorum ama şimdi avukatların önemli bir bölümü Ahilik Sandığına otomatikman üye olmuş olacaklar arkadaşlar. Şimdi, esnaf değil ki avukat, doktor esnaf değil ki, diş hekimi esnaf değil, noter esnaf değil ama bu düzenlemeyle beraber zorunlu ve mecburen Ahilik Sandığına kayıtlı olacaklar ve buraya prim ödemek durumunda kalacaklar. E, şimdi içinizde doktor olan var, mali müşavir olan var, diş hekimi olan arkadaşlarımız var. Siz esnaf olmayı kabul ediyor musunuz arkadaşlar? Değil, siz kamu görevi görüyorsunuz, dışarıda kendi adınıza iş yapıyorsunuz ama şimdi dolayısıyla, direkt olarak bu Ahilik Sandığına otomatik olarak, zorunlu olarak, mecburen giriş yapmak durumunda kalacaksınız. Şimdi, bunların sosyal taraflarıyla konuşulmadan, bunların rızaları alınmadan, onayları alınmadan zorla ve mecburen bunların tamamını Ahilik Sandığına kaydetmek, o kapsam içerisine almak kabul edilebilir bir tutum ve davranış biçimi değildir. Bunlarla mutlaka görüşülmesi ve konuşulması, onların onayı alınması gerekirdi ki bu gerçekleştirilebilsin.

Yine, bu düzenlemenin içerisinde, değerli arkadaşlar, özellikle çalışanlar açısından söylemek istiyorum, burada özellikle sigortasız işçi çalıştıran ya da bildirilen kişinin fiilen çalışmadığı tespit edilen işletmelere verilen bir yıl süreli teşviklerden yararlanamama cezası bir aya indirilmektedir. Düzenleme kaçak, sigortasız, asgari ücretin altında işçi çalıştırmanın önünü açacak, iş cinayetlerini artıracak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Şubat 2017 verilerine göre zaten Türkiye'de kayıt dışı istihdam oranı çok yüksek, yüzde 33. Bu teklifle, bu düzenlemeyle kaçak işçilik giderek artacak. Yine bu düzenlemeyle sigortasız, asgari ücretin altında işçi çalıştırmanın önü açılacak. Ayrıca, hem güvencesiz hem de sosyal ve ücret güvencesi olmayan bir istihdam biçimini daha da derinleştiren bir durum karşımıza çıkaracak. Bu, emekçiler üzerinden, işçiler üzerinden yürüyen bir teşvik politikasının bir başka versiyonudur.

Kısacası, bu düzenlemenin içerisinde bizim de desteklediğimiz çok madde var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (Devamla) - Ama esas olarak karşı çıktığımız maddeler de var. Bunu ilerleyen süreçte, maddeler üzerinde arkadaşlarımız bu konudaki görüşlerini paylaşacaklar.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Önergelerle düzeltiriz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çam.