GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:10
Tarih:17.10.2012

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununun 32'nci maddesindeki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz hafta ikinci bölümde grubumuzun görüşlerini iletmiştim ama o görüşme maalesef gecenin ikisinde yapılmak durumunda kalmıştı. Bütün muhalefet partilerini salon boşaldıktan ve ardında bir oylama olmadıktan sonra, 10-15 kişilik gruplara karşılık konuşturmayı başarmıştı iktidar partisi. Bugün de bir başka şeyle karşı karşıyayız, bu kadar önemli bir kanun görüşülürken, bir yandan Plan ve Bütçe Komisyonu bir yandan da İçişleri Komisyonu büyükşehir yasa tasarısını görüşüyor. Böylelikle, grupların önemli bir kısmının o tarafta görevli olması sağlanarak konunun önemi yine gözlerden uzak tutuluyor. Bunun kayda geçmesi ve görüşmeleri takip eden emek dünyasına grupların bu durumunu açıklayabilmek adına altını çizmek istiyorum.

Biz, bir şekilde susturulmaya çalışılıyoruz, muhalefet olarak susmama konusundaki kararlılığımız devam edecek ama bizden önce üniversiteleri, öğrencileri susturdunuz, meslek örgütlerini susturdunuz, sendikalardan susturabildiklerinizi susturdunuz, işçiyi değil, patronu memnun eden sarı sendikaları, yandaş sendikaları güçlendirdiniz, onun dışındaki bütün sendikaları güçsüzleştirdiniz. Her işçiden 10 tanesinin  "Sendikalı olursam eğer başıma bir şey gelir" diye korktuğu ve her 10 işçiden 8 tanesinin "Özgürce sendika seçme hakkının olmadığını" söylediği bir ortamda herhâlde özel sektördeki yüzde 3'lük sendikalaşma oranı sürpriz değil.

Sendikal haklardan ve sendikalardan duyulan korku, aslında bir demokrasi korkusudur. En çok kimler korkar biliyor musunuz? Sanılanın aksine, en çok diktatörler korkar. Son zamanlarda AKP ve Sayın Başbakan gözle görülür bir asabiyet içindedir. Sivil toplumdan, her yerden gelen eleştirilere inanılmaz reaksiyonlar gösteriyorsunuz. Bir zamanlar canım cicim olunan TÜSİAD bile ülkenin gidişini eleştiriyor ve siz onlara da en sert tepkiyi göstermeye başladınız. Başbakanın, zamanında kendisini destekleyen köşe yazarlarına şimdi en ufak bir tahammülü kalmadı, onlara hakaretler yağdırıyor. Eskiden eleştirinin geldiği yere göre pozisyon alırdınız, şimdi nereden gelirse gelsin her türlü eleştiriye karşı tahammülsüzsünüz.

Ben sizin ne eski ne yeni hâlinizi siyaseten sağlıklı bulmuyorum ama siz "Son zamanlarda bize ne oldu?" diye soruyorsanız, sağlıkçı kimliğimle bu konuya şöyle bir tespit yapmak isterim: Olsa olsa bu durum, siyasi migren rahatsızlığı olarak ifade edilebilir.

CEVDET ERDÖL (Ankara) - Özgür, sen eczacısın; eczacı teşhis koymaz!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Migren hastaları sesten ve ışıktan rahatsız olurlar. Zamanında teşhis koyulmayıp, tedavi edilmezse migren ilerler; ancak hiç sesin çıkmadığı, karanlık ortamlarda huzur bulur migren hastaları.

İşte sizin ve Sayın Başbakanın yakalandığı bu durumu bu yüzden siyasi migren olarak nitelendirmek mümkündür. Her sesin kesilmesini istemeniz ve ülkeyi her geçen gün biraz daha karanlığa götürmeyle ilgili çabanız tam da buna işaret etmektedir.

Siyasi migrenin geldiği son nokta, Sayın Burhan Kuzu'nun Avrupa Birliği İlerleme Raporu'yla ilgili tavrında bellidir. 1923'le olan bağını koparıp, hedefi 2023'ten 2071'e alan; yani 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'ni kendisine referans alan bir Hükûmet, esas olarak 1071'in ruhunu da kavrayamamıştır. Çünkü 1071'de Batı'ya doğru yönelmek vardır; çağdaşlık vardır, ilerlemek vardır, uygarlık vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Oysaki Arap Yarımadası'na yüzünüzü dönmüş olmak demek, bu çağdaşlaşma ülküsünden uzağa düşmüş olmak demektir.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hadi canım sende!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ve şunu açıkça ifade etmek isterim ki: Hükûmet yetkilileri Avrupa Birliği Raporu'ndan fevkalade rahatsızlar.  Avrupa Birliği Başmüzakerecisi Egemen Bağış da İlerleme Raporu'nu beğenmemiş, bakın ne demiş: "Avrupa Birliğinin kırık aynası bizim için büyük ölçüde yol gösterici olmaktan uzak bir ilerleme raporu ortaya çıkarmış." Ne anladık bundan? Bunun sırrı şu: Bu cümle tam 138 karakter yani Twitter'e yazılmış bir cümle. Bir Avrupa Birliğinden sorumlu Başmüzakereci düşünün ki, derdi Avrupa Birliğiyle müzakere etmek, ilişkileri geliştirmek değil Twitter'de trend topic olmak. Bugün de tutmuş şöyle bir cümle sarf etmiş: "Bekle Avrupa, sizi kurtarmaya Türkiye geliyor." Sadece Twitter âlemine yönelik olarak söylenmiş bu sözlerle, Avrupa Birliği İlerleme Raporu'ndaki -ki bir sonraki önergede uzun uzun değineceğim- sendikal haklar konusundaki eleştirileri de demokrasi konusundaki eleştirileri de özgürlüklerin sınırlandırılması konusundaki eleştirileri de örtemezsiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum.