GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:79
Tarih:08.03.2017

FATMA BENLİ (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

HDP'nin grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz önergede siyasi atmosferin kötüye gitmesi ve yanlış ekonomik politikalar nedeniyle ekonomik krizin baş gösterdiği ifadesiyle Meclis araştırması açılması talebinde bulunulmuştur. İşin doğrusu, en azından bu Meclis çatısı altında bunları ifade etmek zorunda kalmak benim için gerçekten bir üzüntü kaynağı. Ama Türkiye'de bu ülkeyi derinden etkileyen ve hâlen de etkileri sürmekte olan hain bir darbe girişimi olmuştur. Bizatihi bu Meclisin içinde, bu Genel Kurulda milletvekillerimiz varken bu Meclis 9 defa bombalanmıştır. Aramızda F16 kullanmayı bilen milletvekillerimiz var, onların ifadesine göre eğer o pilot o butona 30 salise sonra bassaydı biz bugün dışarıdan gelen misafirlere Başbakanlık ofisini ya da o parçalanan sütunu değil, bizahati bu Genel Kurulu göstermek zorunda kalacaktık, içindeki milletvekillerinin ne hâlde olacağını ise Rabb'im bilir. O gece sadece Meclis bombalanmadı, tam 12 tane tank gönderdiler bu Meclise. O yüzden darbe girişimi sonrası bir ay boyunda biz bu Meclise girip çıkarken akşamları Meclis kapısındaki o kocaman otobüslerle karşı karşıya kalmak zorunda kaldık. O da yetmedi, sabahın sekizine kadar helikopterlerle kurşunlandı Meclis, sabahın sekizinde bile bu Mecliste öldürülen polis memurlarımız var bizim. Hâlen, burada, eşi helikopterden atılan 3 kurşunla yaralandığı için Meclis kürsüsünde bulunmaya devam eden milletvekillerimiz var.

Türkiye sadece hain darbe girişimiyle karşı karşıya kalmadı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın en büyük mülteci krizi olarak adlandırılan, 3 milyon Suriyeliyi savaştan ve ölümden kurtarmak durumunda kaldı. Sadece bununla yetinmiyor Türkiye, tek bir saldırısında bile Avrupa'daki ülkeleri derinden sarsıntıya uğratan, 3 defa saldırdığında Fransa'yı 4'üncü defa olağanüstü hâli uzatmak zorunda bırakan, hatta gelecek ay cumhurbaşkanlığı seçimlerini, ondan bir ay sonra meclis seçimlerini bizatihi olağanüstü hâl içerisinde yapmalarına sebebiyet verecek olan DAEŞ saldırıları Türkiye'de sürekli karşı karşıya kaldığımız bir durum. Bu da yetmiyor, 15 tonluk bombalar kullanan PKK'nın saldırısıyla karşı karşıya Türkiye.

Daha geçtiğimiz haftalarda o hâkim ve savcıların lojmanına yapılan saldırıda olanları hepiniz biliyorsunuz. Ailesini üzmemek adına orada kaybettiğimiz 11 yaşındaki çocuğumuzdan bahsetmeyeceğim ama o gün orada kaybettiğimiz 27 yaşında bekçimiz de vardı ve o bekçinin vücut parçaları olmadığı için insanlar onun öldüğünü bile fark etmediler. 2 çocuğu olan, hamile eşi olan o 27 yaşındaki bekçimizin sadece eli gömüldü. Ve bu kadar çok saldırıya rağmen, bu kadar çok baskıya rağmen Türkiye hâlen ayakta. Bu da Türkiye'nin ekonomik politikalarının yetersizliğini değil, aksine mali politikalarının güçlülüğünü gösteriyor. Maastricht Kriterlerine göre Türkiye pek çok Avrupa ülkesinden çok daha iyi bir konumda. Avrupa Birliğinde ortalama büyüme hızı yüzde 2'lerde seyrederken bizde bu kadar saldırıya rağmen hâlen yüzde 3'lerde. Yine aynı kriterler bütçe açığının gayrisafi millî hasılasındaki değerinin en fazla yüzde 3 olması gerektiğini söylerken bizde bu oran yüzde 1. Kamu borçlarının gayrisafi millî hasıladaki değerinin yüzde 60'larda olması gerekirken bizde yüzde 30'larda. Bunun yüzde 100'lerde olduğu Avrupa Birliği ülkeleri var, işsizlik oranının yüzde 50 olduğu ülkeler var. Bizdekiler de yüksek ama biz buna rağmen mücadele etmeye devam ediyoruz. Son sekiz sene içerisinde Türkiye'de 7 milyon gencimize istihdam kapısı açıldı. 7 milyon insan demek dünyadaki pek çok ülkenin nüfusundan çok daha fazla olduğunu gösteriyor aslında. Ve hiçbir sıkıntıyla karşı karşıya kalmayan, Türkiye'yle kıyaslandığında yaşadıkları bizim çok daha altımızda olan, 1.400 kilometrelik sınırının ötesinde ateş olmayan pek çok ülkelerin durumuyla karşılaştırıldığında, Türkiye'nin ekonomik durumu çok daha iyi, bu da bizim bankacılık sektörümüzün güçlü olduğunu gösteriyor.

Sonuçta, bugün halkoyuna sunacağımız Anayasa değişikliği, istikrarı sağlayacağı için, tek başlı yönetimi sağlayacağı için, ikisi arasındaki sıkıntıları ortadan kaldıracağı için ekonomimize de katkıda bulunacak. Sonuçta, bu ülke başbakanı için "Kadın olmasaydı onu camdan atardım." diyen cumhurbaşkanları gördü, bu ülke cumhurbaşkanı ve başbakanı arasındaki Anayasa kitapçığı yüzünden halkın tek bir günde yüzde 100 fakirleştiğini gördü. AK PARTİ öncesi, 2002 yıllarında 10 binlerce işletmenin kapatıldığını bütün Türkiye gördü. Bunların sona ermesi, 28 Şubatta kapatılan o 22 bankanın zararının ödenmesi yine AK PARTİ hükûmeti döneminde oldu. Bu da aslında mali istikrar noktasında çok güçlü olduğumuzu ve yapılan tüm saldırılara rağmen, karşımıza çıkan tüm güçlüklere rağmen hâlen güçlü kalmaya devam ettiğimizi gösterir.

Sonuçta, özellikle bugün Dünya Kadınlar Günü olduğu için kadınlarımızın Türkiye ekonomisindeki katkısına değinmeden geçmek benim için ayrı bir üzüntü kaynağı olur. Bugün, kadınlarımızın ekonomik hayatta çok daha fazla olması, çok daha fazla olması gerektiği için bu konuda çok yoğun çabaların gerçekleşmesi, özellikle KOSGEB ve İŞKUR tarafından desteklerin yapılması, bu konuda pek çok projenin gerçekleşmesi, yeni girişimci desteğinin sağlanması, kefalet noktasında kendilerine desteklerin bulunması, kadın iş geliştirme merkezlerinin oluşması, 2010 yılından bu yana neredeyse yarım milyon insana, 485 bin kişiye girişimcilik eğitimi verilmesi ve bu eğitimi alanların yaklaşık yarısının kadın olması, bu girişimden sonra kendi iş yerini açan kadınlarımıza KOSGEB desteğinin verilmesi ve bu hibeyi alan kadınların da 14 bin 500 olması, yaklaşık yüzde 48 olması, kadınlarımızın ülkemizin ekonomisinin gelişmesindeki katkısını göstermekte. Bu nedenle onlara şükranlarımı sunuyorum.

Bizim yapmamız gereken, soyut söylemlerden ziyade, somut, hayata dokunan, gerçekten insanların hayatlarıyla ilgili kararlar almak ve bunları yerine getirmek. Karşılaştığımız sorunlara rağmen, karşılaştığımız tüm problemlere rağmen 2002 yılından bu yana Türkiye'nin içinde bulunduğu durum AK PARTİ'nin çözüm odaklı siyasetini göstermekte. Bunu halkımızın desteğiyle ve Cumhurbaşkanımızın önderliğinde gerçekleştirdik.

Sonuçta, dünyanın hiçbir yerinde ama hiçbir yerinde tankların karşısında durabilen, bir tankın altında kalıp da ayağa kalkıp diğer tankın altına giren başka hiç kimseyi görmek mümkün olmadığı gibi, bu kadar çok sorunla baş etmek zorunda kalıp bu kadar çok terör örgütüyle mücadele ederken hâlen dünyanın en büyük havalimanlarını, en uzun tünellerini, en geniş köprülerini yapan başka bir devlete rastlamak mümkün değil. Bugün, Ilgaz Tüneli tam yüz otuz senelik bir hayalin ürünü; Avrasya Tüneli ise yüz kırk senelik bir hayalin gerçekleşmesi. Elbette çok daha iyi olmamız mümkün, elbette ekonomimizin çok daha iyi olması, beraberce çok daha iyi şeyler başarmamız mümkün. Ancak bu, yan yana durarak, birbirimizin gücünden yararlanarak, birbirimize destek vererek mümkün olacak. Türkiye'de insanlar hangi düşünceden, hangi görüşten olursa olsun zorluklar karşısında yan yana durmayı başarabildiler. Bunun en bariz örneği de 15 Temmuz gecesi o F16'lar göklerden ateş salarken insanların sokaklarda yan yana durabilmesiyle kendini gösterdi. Her birine teşekkür ediyorum.

Bu ülke ne kadar çok saldırıyla muhatap olursa olsun, ne kadar çok güçlüklerle karşı karşıya kalırsa kalsın kadınlarıyla ve erkekleriyle yan yana durarak buna karşılık verecek.

Bu noktada, araştırma komisyonu kurulmasına gerek olmadığı görüşümü beyan ediyor ve özellikle de karşılaştıkları tüm zorluklar karşısında mücadele etmekten, bu ülkeye, bu dünyaya katkı sunmaktan bir an dahi vazgeçmeyen ve bu dünyanın umut ışığı olan tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Benli.