GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:80
Tarih:09.03.2017

CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa'mızın 6'ncı maddesi açık bir şekilde "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir." diyor ve devam ediyor "Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz."

Millet, hükûmet etme yetkisini 1 Kasımda size teslim etti ama maalesef siz ne yapıyorsunuz? Çıkıyorsunuz, egemenliği bir tek kişiye devretmeye çalışıyorsunuz; hatta, hiçbir gerekçe göstermeden sadece "Daha iyi yönetir." diyorsunuz.

Şimdi soruyorum: Hanginiz "Apartman yöneticisine evlerin tapularını devredersek apartmanı daha iyi yönetir." diye tapusunu devreder, hangi biriniz? Bu yaklaşım kesinlikle kabul edilemez değerli arkadaşlar.

Sayın milletvekilleri, "stratejik derinlik" diye başladığınız, ardından stratejik çukura dönüşen dış politikanızı, artık, müttefikleriniz kavrayamıyor, biz de anlamıyoruz, milletimiz de maalesef çözemiyor.

Şimdi size soruyorum: Terör örgütü sınırlarımız içerisinde yığınak yaparken Dolmabahçe'de kandırılanlar kimdi? Barzani'yi parti kongresinde onur konuğu olarak ağırlayanlar kimdi? Valiler eliyle kolluk güçlerine "Operasyon yapmayın." talimatını verenler kimdi? Terör örgütleri hendekler, çukurlar açarken yandaş gazetelerde Abdullah Öcalan'a övgü düzenler kimdi, sessiz kalanlar kimdi? Bütün bunları yapacaksınız, çukur siyasetine zemin hazırlayacaksınız, ondan sonra çıkıp "hayır" diyecek vatandaşlarımızı çukur siyaseti yapmakla suçlayacaksınız, "hayır" diyenleri terörist olmakla itham edeceksiniz. Demokratik bir ülkede böylesine mesnetsiz bir suçlama kabul edilebilir mi? Sizin deyiminizle "Buna kargalar bile güler." arkadaşlar.

Sayın milletvekilleri, Almanya'nın bakanlarımıza yönelik yaptığı siyasi tutumu kesinlikle kınıyoruz ve bu, kabul edilemez bir durumdur. Ancak, Almanya'yı suçlayanlar dönüp kendi ülkelerinde "hayır" diyenlerin başına nelerin geldiğini, terörist ilan edildiğini duymuyorlar mı, görmüyorlar mı, bilmiyorlar mı? Biz de buradan görmezden gelenleri, sessiz kalanları da aynı şekilde kınıyoruz.

Sayın milletvekilleri, Başbakan 18 maddelik Anayasa değişikliği paketinde memleket için, millet için olumlu bir tek düzenleme olmadığını bildiğinden paketi millete anlatamıyor. Ne diyor Sinop'ta Sayın Başbakan: "Abidik gubidik birtakım işler oluyor, bir bakıyorsunuz hiç aklımıza gelmeyen biri başbakan olmuş." E, ne diyelim yani şimdi, aynaya bakmadan konuşmuş olmasın acaba? Kullandığı ifadenin kendisini de kapsadığını biliyor mu acaba? Ancak bulunduğu makam için yine de kabul edilemez bir ifade olduğunu belirtmek istiyorum. Sayın Başbakan "abidik gubidik" ifadesiyle cumhuriyet tarihimizin hangi başbakanını kastediyor? Diğer başbakanlarımıza da saygısızlık yapıyor mu acaba?

Sayın milletvekilleri, neredeyse bütün kurumlar, kamu bütçesi, referandum sürecine seferber edilmiş durumda. Milletin TRT'si çok kanallı ama tek sesli. Bir tarafta TRT, bir tarafta yandaş kanallar ama konuşanlar hep aynı; birinde Cumhurbaşkanı, diğerinde Başbakan, ötekilerde bakanlar, berikilerde de iktidar partisinin sözcüleri. El insaf arkadaşlar, biraz el insaf! Yahu, insan nezaketen "Şu ana muhalefet ne diyor, muhalefet ne diyor?" demez mi? Hadi TRT'dekiler korkuyor da diğerleri de korkuyor. Yani, arkadaşlar, el insaf, el insaf! TRT'yi yönetenler bilsinler ki bu düzen hep böyle gitmez "Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner." diyoruz.

Sayın iktidara gelince, bunca kanal emrinizde olmasına rağmen neden "evet" denmesi gerektiğini hâlâ anlatamıyorsunuz. "Efendim, FETÖ 'hayır' diyor, PKK 'hayır' diyor." Ya, vallahi de hepsi yalan, yalan, yalan. Ben de buradan söylüyorum: Öcalan da, FETÖ de, HÜDAPAR da, IŞİD de başkanlık sistemine karşı değiller, hepsi de "evet" diyor, hadi gelin burada aksini ispatlayın. Bir de Sayın Tan'ın açıklamalarına da bakabilirsiniz.

Şimdi biraz beyin jimnastiği yapalım. ABD'nin PYD'ye silah göndermesi doğru mudur? Hayır. Bazı ülkelerin PKK'ya silah göndermesi doğru mudur? Kesinlikle hayır, karşıyız. Bunlar ne kadar yanlışsa ve biz karşıysak, iktidarınızın Suriye'deki illegal örgütlere, cihatçı çetelere silah desteğinde bulunması bir o kadar yanlıştır, hukuksuzdur, biz de karşısındayız.

Sayın milletvekilleri, "Güçlü Türkiye, güçlü ekonomi.", "Terörü bitireceğiz." diyorsunuz. Ya, Allah aşkına, biriniz de çıkıp şu kürsüde açıklasın, bu Anayasa değişikliğinin hangi maddesinde terörü bitirecek bir madde var? Hangi maddesi yoksulluğu bitirecek? Hangi maddesi işsizliği bitirecek? Hangi maddesi istikrarı sürdürecek? Hangi maddesi ekonomiyi büyütecek? Elinizi kolunuzu bağlayan mı vardı on beş yıldır da terörü bitiremediniz, ekonomiyi büyütemediniz?

1 Mart 2003 tezkere şokunu hâlâ üzerinden atamayanlar bu Anayasa değişikliğini istiyor. Eğer Meclis 1 Mart 2003'te tezkereyi isteyenler gibi pozisyon alsaydı, bedelini Mehmetçik'in kanıyla Türk milleti ödeyecekti. Tek başına 1 Mart tezkere kararı bile bir ülkenin kaderinin tek adama bırakılamayacağının en güzel örneği olarak tarihteki yerini almıştır.

FETÖ 2010 Anayasa değişikliğinde sizi kandırdı mı arkadaşlar? Kandırdı. Yüksek yargıyı ele geçirdi mi? Geçirdi. Bu Anayasa değişikliğini kaleme alıp önünüze getirenler de sizi kandırıyor olamaz mı arkadaşlar?

Demokratik bir ülkenin kontrolünü ele geçirmek ve o ülkeyi yönetmek isteyenlerin o devletin bütün kurumlarını ikna etmesi gerekiyor. İşte, ülkenizde şu anki parlamenter sistem bunun önüne geçiyor. Diyelim ki hükûmeti ikna ettiniz, yetiyor mu? Hayır. Neden? Meclis engelleyebilir. Diyelim ki Meclisi ikna ettiniz, yetiyor mu? Hayır. Neden? Yargı engelleyebilir. İşte, bu yüzden yargı, Meclis ve hükûmeti tek elde toplayan başkanlık rejiminde o ülkeyi bölmek daha kolaydır. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolaydır. Bu yüzden biz bu Anayasa değişikliğine "hayır" diyoruz.

Sayın milletvekilleri, Azerbaycan'da yönetim tek elde toplanmıştı, Devlet Başkanının, eşini Başkan Yardımcısı yapmasıyla da artık tek evde toplanmış oldu maalesef.

Şimdi size tarihten bir anekdot anlatmak istiyorum. Azerbaycan'ın 2'nci Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey ilk resmî ziyaretini Türkiye'ye yaptı. Anıtkabir'e gitti, şeref defterine şöyle yazdı: "Ey böyük Türk'ün böyük komutanı! Sizi ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum." Altına da şöyle yazdı: "Senin esgerin Ebulfez Elçibey." Anıtkabir'den sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi, kürsüye çıktı ve "Biz bu mücadeleye başlarken bana sordular 'Ne yapacaksınız?' Onlara dedim ki: Yolumuz Mustafa Kemal'in yoludur. Demokrasi devleti kuracağız." (CHP sıralarından alkışlar) İşte gördüğünüz gibi dünyanın bütün liderleri dahi Mustafa Kemal'in yolundan giderken, Mustafa Kemal'in aydınlık yolundan giderken bu Anayasa değişikliğiyle bu yolun terk edilmesini asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bu Anayasa değişikliği bir rejim değişikliğidir, bu Anayasa değişikliği bir yıkım projesidir. Bu proje Türk milletini parçalama projesidir değerli arkadaşlar. Buradan şunu söylüyoruz: Mustafa Kemal'in yolundan gidenlere bin selam olsun, yalnız değilsiniz ve şairin "Kadılar, müftüler fetva yazarsa / İşte kement, işte boynum asarsa / İşte hançer, işte kellem keserse / Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan." dediği gibi dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)