GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:80
Tarih:09.03.2017

CHP GRUBU ADINA HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurulun kıymetli milletvekilleri; şimdi 8 milyon Karadenizli fındık üreticisi adına sizlerle bir gerçeği paylaşmak istiyorum. Bakın, Karadeniz Bölgesi on beş yıl içerisinde iktidarınıza inanılmaz destek verdi, inanılmaz. Gerçekten, siyasi tarihimizde bir eşine daha rastlanmayacak bir şekilde partinize, AK PARTİ'ye müthiş bir teveccüh gösterdi. Sonuç, velhasıl, toplamaya başladığınız zaman, Karadeniz'de büyük bir dram var. Bütün iller göç veriyor, bütün Karadeniz'in illeri göç veriyor. Gençliğin tamamı el kapılarında. Eskiden Sakarya'ya, Zonguldak'a, Düzce'ye, Kocaeli'ye, Samsun'a göçüyorlardı ama şimdi, ne yazık ki, Bartın da, Zonguldak da, Düzce de, Sakarya da, onlar da göç vermeye başladılar. Yani Karadeniz'de bütün herkes göçe mahkûm oldu.

İnanılmaz bir destek ve arkasından müthiş bir göç. Niye? Çünkü Karadeniz Bölgesi'nde üretebilecekleri tek ürün olan fındık da ne yazık ki büyük bir yabancı tekelleşmenin eline geçti ve Karadeniz'in köylüsü artık bir kâbus yaşıyor. Bakın, 2015 yılı fındık ürün alımları önceki gün durduruldu. Artık, köylünün elindeki fındık çöp oldu. Artık para etmiyor ve dalga geçer gibi "Kırar yersiniz." diyorlar. 2016 yılı fındık ürünleri ise yalnızca 9 lira yani toplama maliyeti 2,5 dolar ama satış bedeli de toplama maliyeti kadar. Düşünebiliyor musunuz, 8 milyon insan büyük bir kâbusa doğru sürüklenmiş. Niçin? Bakın, niçinini beraber konuşalım. Dünyada çikolata üretiminde toplam rakam 7 milyon ton. 7 milyon ton çikolata üretiyor dünya ve bunun yalnızca 90 bin tonunu Türkiye üretebiliyor. Düşünebiliyor musunuz, dünyanın en önemli çikolata ham maddesini üreten Karadeniz Bölgesi dünya üretiminden yalnızca 90 bin ton pay alıyor. Şimdi, bakıyorsunuz dünyaya, bunun toplam cirosu 128 milyar dolar. Peki, biz ne olmuşuz? 2016 yılında bir önceki yıla ilişkin ihracatımızda tonaj olarak yüzde 13'lük kayıp var, bedelde de yüzde 22'ye yakın kayıp var. Yani Karadenizli hem üründe kaybetmiş hem de Türkiye bu ürünün pazarında önemli bir rekabet şansını kaybetmeye başlamış. Yani dünyadaki en önemli endüstriyel ürünümüzü kaybediyoruz, göz göre göre elimizden kayıp gidiyor.

Peki, nedir eksik olan? Karadeniz'in fındık üreticisi, fındık sanayicisi, fındık tüccarı bir şeyi yanlış mı yapıyor? Hayır, yanlış olan hiçbir şey yok. Karadenizli devletten hiçbir şey beklemeksizin kendi yağıyla kavrulabilecek şekilde müthiş bir mücadele veriyor. Sanayici fındığa ilişkin olabilecek her türlü teknolojiyi devletin hiçbir desteğini almaksızın kendisi yapmış zaten. Fındığı işlemiş, kırmış, beyazlatmış, dilimlemiş, öğütmüş, artık fındığın çikolatada, dondurmada, pastada vesaire her neredeyse yarı mamul maddeyi aşan bir şekilde kullanılması için üzerine düşen her şeyi yapmış ama yapmayan bir devlet var. Devlet Karadeniz Bölgesi'nde yatırımları teşvik etmediği sürece, desteklemediği sürece Karadeniz'in insanı el kapılarına göçmeye mahkûm olmuş.

Şimdi soruyorum kıymetli milletvekilleri, İtalyan'ın ürettiği, Alman'ın, Fransız'ın ürettiği yata yatırım teşviklerini tam veriyorsunuz, onlara ilişkin vergileri sıfırlıyorsunuz ama Karadeniz köylüsüne ne yazık ki çikolata sanayisinde var olması için hiçbir destek, hiçbir katkı sağlamıyorsunuz. Bu, en önemli oy aldığınız, oy deposu gördüğünüz, arka bahçesi gördüğünüz, Karadeniz'e reva gördüğünüz siyasi davranışınız.

Şimdi, buradan birkaç kez sordum, bir kez daha soruyorum Allah aşkına. Türkiye'de rahmetli Özal döneminde teşvik edilmiş, devlete kazandırılmış "turizm" diye bir sektörümüz var. Özal çıkar derdi ki: "Bu sektörü ben ve iktidarım bu ülkeye hediye ettik, helalühoş olsun." Gerçekten doğru söylüyordu, kutluyorum ben Özal'ı. Yine, rahmetli Demirel, ondan sonraki koalisyon hükûmetleri Türkiye'ye tekstil sektörünü kazandırdılar, inşaat sektörünü kazandırdılar, otomotiv sektörünü kazandırdılar. Rahmetli Demirel "Gelsinler Köşk'ün bahçesini vereyim, yeter ki Türkiye'de üretim zinciri kursunlar." diyor idi ama ne yazık ki sizin iktidarınız bir çikolata teşvikini Türkiye'ye getirmedi. Bakın, dünyaya 3 milyar yeni tüketim nüfusu eklendi Çin, Hindistan ve dağılan Sovyetler'le birlikte, dünyada çikolata tüketimi artmasına rağmen, Türkiye'nin fındık ihracatı artmadı.

Fındık ihracatı yalnızca fındık üreticisini desteklemez. Eğer siz Ordu'da, Samsun'da, Düzce'de, Trabzon'da, Giresun'da fındık sanayisini desteklerseniz; çikolata sanayisini, dondurma sanayisini, pasta sanayisini desteklerseniz Erzurum'un şeker fabrikası, Kars'ın şeker fabrikası, Erzincan'ın şeker fabrikası, Karadeniz'in yaylalarındaki süt, Karadeniz'in yaylalarında üretilen yağlar, tereyağlar; hepsi birer üretim zinciri gamı içerisine dâhil olurlar. Bakın, çikolata sanayisindeki bu 7 milyon tonun içerisinde süt var, şeker var, fındık var, yağlar var ve ithal olan bir tek kakao var.

Nerede peki, pazarı kim elinde tutuyor, bir onlara bakalım isterseniz. Türkiye de dâhil, 1'inci sırada Hollanda firması, 2'nci sırada Alman firması, 3'üncü sırada Belçika firması, 4'üncü sırada İtalyan firması. Niye? Bizimkilerin eksiği ne? Soruyorum ben: Nedir? Yani çikolata dediğiniz ne ki bunun üretimi için ne teknoloji gerekli? Hiçbir şey gerekli değil ama uluslararası karteller, uluslararası tekeller öylesine bir baskılamış sizi ki kendi seçmeninizi bile görmüyorsunuz.

Ve Karadeniz'de durum şudur, velhasıl şudur: Karadeniz Bölgesi'nde nüfusun ortalama yüzde 44'ü yoksuldur artık. Gençler göçe mahkûm olmuşlar artık, hepsi gidiyorlar, Karadeniz'i gençlik terk ediyor. Ne üniversite mezunu ne yetişmiş gençlik, hiçbirisi kendisine Karadeniz'de bir gelecek görmüyor. Aileler, anneler, herkes bizi aradıklarında -sizi de arıyorlar, sizlere de ulaşıyorlar- bir tek şey istiyorlar; çocuklarına onurlu yaşayabilecekleri, karınlarını doyurabilecekleri bir iş istiyorlar. Orada 128 milyar dolarlık bir sektörel pasta duruyor ama siz ne yazık ki bu sektöre ilişkin hiçbir şey yapmıyorsunuz.

Arkadaşlar, birkaçtır soruyorum. Değerli milletvekilleri, Allah aşkına ya, "AK PARTİ de Türkiye'ye şu sektörü kazandırdı..." Bir şey söyleyin ya, ben de çıkayım, diyeyim ki Karadeniz Bölgesi'ne: "Ya, siz oy veriyorsunuz, iyi yapıyorsunuz, bak, Karadeniz'e de şunu kazandırdılar." Soruyorum ben Karadeniz'de ya... HES'leri geldiniz, aldınız, hiçbiri Karadenizli değil; Karadeniz'in doğasını yağmaladınız, bir sürü maden şirketi, onlar da Karadenizli değil; Karadeniz'de geldiniz, bir sürü taş ocağı, vesaire kurdunuz, onlar da Karadenizli değil. Karadeniz'in tüccarı batıyor, gençleri göçüyor, Karadenizli size oy veriyor ve siz onlara olması gereken hiçbir davranışı reva görmüyorsunuz. Ne diyelim size? Ben, 16 Nisanda, emin olun, Karadeniz'in köylüsünün, Karadeniz'in çiftçisinin size ciddi bir ihtarname vereceğine eminim.

Bir tek fındığı değil, bir de şu çayı konuşalım. Osman Bey buradan sürekli sataşıyor; bugün -teşekkür ediyorum- nezaket gösterdi, bana hiç sataşmadı. Rize'ye de bir selam söyleyelim. Bak, Rize'de çay üretiliyor, Türkiye'nin en önemli çay bölgesi.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ama "fındık" dediniz, "çay" demediniz ki.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Vallahi sataşmadı, teşekkür ediyorum.

Türkiye'nin en önemli çay bölgesi, değil mi? Adres verdim, depo adresi, şehir adresi, sokak adresi; Türkiye'nin ürettiği çay kadar, PKK'nın ele geçirip Türkiye'de finansal imkân sağladığı çay kaçak depolarını söyledim, özellikle, Doğubeyazıt'ta, özellikle Van'da ama ne yazık ki onlarca yıl PKK o çay kaçağıyla kendisini finanse etti, bu ülkenin gençlerini şehit etti, bu ülke kan gölüne çevrildi. Daha yeni yeni kaçak çay girişinin önü kapatılıyor. Dedik ki elli defa: "Yapmayın. Bu kaçak çayı içeriye getirdiklerinde bunları gümrüğe sattırırsanız -alıcılar da belli, bu bir danışıklı dövüş- bu alıcılar aynı şekilde bu çayı alıyorlar, Rize çayıyla karıştırıyorlar ve marketlerde satıyorlar; yapmayın bunları." "Bu çayları imha edin, kim getirirse getirsin, kaçak çayları lütfen imha edin; Rize'nin, Trabzon'un, Giresun'un çay üreticisine yapmayın bunları." dedik.

Yahu, çay üreticisi mağdur, oyları veriyor; fındık üreticisi perişan... İşte bugün, 2015 ürünü elde kalmış, 2016 ürünü toplama maliyetine ve Karadeniz bitmiş, helak olmuş; sonuçta Karadeniz'e gelmişsiniz, referandumda oy istiyorsunuz. Bak, yemin olsun, buradan söylüyorum: Bu Karadeniz'i fazla hafife aldınız, Karadenizlinin onuruna dokundunuz. 16 Nisan günü Karadeniz size ciddi bir ihtarname verecek. Bu ihtarı lütfen dikkatle dinleyin. Bu ihtarı dinlemez iseniz, emin olun, Karadeniz size bundan daha ağırını seçimlerde, genel seçimlerde ciddi bir şekilde gösterecek. Buradan, sizden istiyorum. Sayın Bakan, özellikle not alın bunu, lütfen, rica ediyorum. Bakın, siz de Karadenizlisiniz. En çok göç veren illerden birisi sizin memleketiniz, sizin iliniz. Sizin ilinize gideceğim, sizi şikâyet edeceğim. İlinizdeki insanlar en çok göç eden insanlar, el kapılarına muhtaç olan insanlar. Herkese teşvik verdiniz, niçin Bayburt'a, niçin Gümüşhane'ye, niçin Trabzon'a vermiyorsunuz, niçin Karadeniz'e vermiyorsunuz, niçin fındık üreticisine vermiyorsunuz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yapmayın Allah aşkına!

HALUK PEKŞEN (Devamla) - O bölgeye de teşvik verin, o bölgenin insanı da kendi bölgesinde yaşasın. Gençler el kapılarında, cenazeler paramparça, aileler darmadağınık. Böyle bir Karadeniz sizin eseriniz, bu Karadeniz 16 Nisanda ihtarı verecektir.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Siyaset yapacaksan Bayburt üzerinden yapma bari.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sağ olunuz. (CHP sıralarından alkışlar)