GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:81
Tarih:14.03.2017

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerindeki hak ihlalleriyle ilgili söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Dün Ankara saldırısının 1'inci yılıydı. Kaybettiğimiz canlarımızı saygıyla anıyor, Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailelerinin yanında ve davalarının takipçisi olduğumuzun bilinmesini istiyorum.

Ayrıca bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Kendim de bir hekim olarak tüm sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı'nı kutluyorum. Ne acı ki ömrünü insan yaşamına adamış bu alandaki meslektaşlarımın bugünü bir bayram havasında yaşayamamalarından dolayı büyük bir üzüntü duyuyorum. Zira hekimin saygınlığını yitirdiği ve hastanın hak kaybı yaşadığı bu süreçte gelecek günlerin hem tüm hekimler, sağlık çalışanları açısından hem de hasta hakları açısından güzel günlere vesile olmasını diliyorum.

Şimdi esas konumuz olan Türkiye'nin âdeta kanayan yarası hâline dönüşmüş hapishaneler konusunu konuşmak istiyorum. Konuşmamın başında çok çarpıcı bir veriyi sizinle paylaşmak istiyorum. Cumhuriyet tarihi boyunca 50 bin civarında seyreden ancak ileri demokrasi düzenine geçtiğimiz 2006 yılından itibaren hızlı ve istikrarlı bir tırmanışa geçen mahpus sayısı bugün 230 bine ulaştı. Türkiye, yapılan son çalışmaya göre, mahkûm nüfusu en fazla olan ülkeler arasında dünyada 9'uncu sırada, Avrupa'da ise çok acı ki Rusya'dan sonra 2'nci sırada yer almakta. Ülkedeki toplam nüfus ile tutuklu, hükümlü nüfus arasında bir kıyaslama yaptığımız zaman Türkiye'de 100 bin kişiye 238 tutuklu ve hükümlü kişi düştüğünü görüyoruz. Türkiye bu kategoride Avrupa'da 6'ncı sırada gene. Görünen o ki 15 Temmuz sonrası artan hapishane nüfusuyla yeni bir rekora ortak olacağız. Dolayısıyla kalabalıklaşan cezaevleri kötüleşen koşullarıyla daha bir katmerlenerek karşımıza çıkmakta. Bugün Türkiye'deki cezaevlerinin, kapasitelerinin üzerinde tutuklu barındırdığını, hükümlü barındırdığını biliyoruz. Yüzde 103'lük bir doluluk oranına sahip cezaevleri bugün.

Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin cezaevi hak ihlalleriyle ilgili paylaştığı deliller ise Türkiye'deki cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin korkunç boyutta olduğunu gözler önüne sermekte. Yine hapishanelerden bizlere, OHAL'le birlikte şiddet ve ihlallerin arttığı yönünde çok sayıda mektup gelmekte. İşkence, tecrit, çıplak arama, kötü muamele, tecavüz, uzak hapishanelere sevk gibi birçok hak ihlali sık sık gündeme gelmekte. İçi mahpusları dışı aileleri yakan hapishanelerle ilgili bunca soruna yönelik Meclisin daha kapsamlı bir çalışma yapması gerekmekte. Ne acı ki bir çift söz söylemenin, bir haber yapmanın, paylaşımını çoğaltmanın tecrit hücrelerine atılmak anlamına geldiği bir ülkede yaşıyoruz. Sayın Bakan "Cezaevlerinde bulunanlar devletimize emanettir." demesine rağmen, ne hapishanelerdeki hak ihlallerinin ne işkencelerin ne de ölümlerin ardı arkası kesilmemekte.

Son yıllarda başka bir kanayan yara da cezaevlerinde, ceza içinde ceza sisteminin egemen olmasıdır. Şu bir gerçektir ki bugün cezaevleri bir gözdağı ya da had bildirme aracı olarak kullanılmaktadır. Bizler gibi 12 Eylülü, 12 Martları, darbeleri eleştirdiğini söyleyen iktidarınız, bugün, hapishanedeki uygulamalarıyla, insanlık onurunun ayaklar altına alınmasına müsaade etmektedir. Bir mahkûm mektubunda şöyle diyor: "Çeşitli rahatsızlıklarımız üzerine revire çıkmak için defalarca dilekçe verdik ama hiçbirine karşılık alamadık. İdare, doktor yüzünü görebilmemiz için ölmemiz gerektiğini düşünüyor sanırım." Evet, aynen öyle sanırım ben de.

Değerli vekiller, sağlık insanın en temel yaşam hakkıdır. Bilinmelidir ki tutuklu kişi, özgür bir insanla eşit sağlık hakkına sahiptir. Hapishanede olmak hapishanede ölmek değildir. Bakın, en son yapılan araştırmalara göre, 549 mahkûma 1 psikolog düşüyor, 986 mahkûma 1 sosyal hizmet uzmanı düşüyor. Durum böyleyken keyfî uygulamalarla psikolojik ve fiilî şiddete uğrayan mahkûmların olduğunu görmemek, bilmemek doğru olmaz diyorum.

Yine bir başka sorun: Ring araçları. Bunu geçen konuşmalarımda da belirtmiştim, Sayın Bakana 2 defa çağrıda bulunmuştum bununla ilgili; mahkûmların, ring araçlarına "canlı tabut" dediklerini söylemiştim. Adalet Bakanı, ne yazık ki bu konuda da süregelen sorunları görmezden gelmeye devam etmeyi tercih ediyor. Yine, buradan, aynı sözü, 3'üncü kez tekrarlıyorum, Adalet Bakanının mahkûmların sesini duymasını istiyorum: Biri temmuzun sıcağında, biri şubatın soğuğunda olmak üzere, Silivri'den Anadolu Adliyesine, bu ring araçlarıyla, aynı mahkûmların koşullarında, bileklerimizde kelepçe, aynı yoğunlukta bir yolculuk yapalım, bakalım üşümüyor muyuz, pişiyor muyuz, uyuşuyor muyuz, nefes alabiliyor muyuz görelim ki soru önergelerine "İyi şartlarda gidiliyor, böyle güzel hizmet veriliyor." diye komik cevaplar almayalım. Tekrar söylüyorum: Var mısınız Sayın Bakan?

Keşke cezaevlerindeki hak ihlalleri bununla bitse. Hapishane girişinde yapılan çıplak arama ile kadın koğuşlarında "ince ve derin arama" adı altında yapılan uygulamalar insanlık onurunu aşağılayıcı yöntemlerdir. Yine, mektup ve telefon yasağı, gazete ve kitap yasakları bunun cabasıdır.

Bakın, kalem istiyorsunuz, yasak; kuru boya, pastel boya yasak; siyah-mavi renkler dışında renkler yasak; Pir Sultan'ın, Ali İsmail'in resmini duvara asmak yasak; gazete okuyacaksınız, Cumhuriyet, Birgün, Evrensel yasak; televizyon izleyeceksiniz, yandaş medya dışındakiler yasak; Penguen, Uykusuz gibi mizah dergileri yasak; mahkûmsunuz ya, gülmek de yasak(!) Bitti mi? Hayır. Avukatınızla görüşeceksiniz, sizi bir cam fanusa hapsediyorlar, savunma hakkı yasak. Diğer mahkûmlarla sohbet etme hakkı zaten yasak. Uzak bir hapishaneye sürülüyorsunuz, zavallı dar gelirli aileleriniz gelemiyor, bu durumda görüş de yasak. Bu tip tecrit yöntemlerinden hızla vazgeçilmesini istiyoruz bizler.

Gelelim SEGBİS sistemine. Bu da, mahkemeye uzaklık nedeniyle getirilemeyenler için konferans şeklinde bir uygulama ancak adil bir yargılama sistemine vesile olmuyor. Dolayısıyla, bunun da kaldırılmasını talep ediyoruz; yargılayan için de, yargılanan için de telafisi olmayan sonuçlar yaratmakta çünkü.

Değerli vekiller, geldiğimiz noktada 21 hapishane tipiyle ülkemizin bir cezaevi cennetine döndüğünü hepimiz biliyoruz. A'dan, B'den başlayarak Z'ye kadar herhâlde hepsini dolduracağız ama gene de insanları bu cezaevlerine sığdıramıyoruz ne acı ki.

Bakın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın açıklamalarına göre son altı senede hapishanelerde 2.300 kişi hayatını kaybetmiş. Şimdi, istatistik olarak kayıtlara geçen acı bir bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum: Sadece 2016'in ilk dokuz ayında 277 mahkûmun hayatını kaybettiği hapishanelerde her yirmi dört saatte 1 mahkûm ölüyor. OHAL döneminde ise durum daha da vahim bir hâle gelmiş.

Bana gelen yüzlerce mektuptan sadece bir örnek vermek istiyorum: "Amasya Hapishanesinden size yazmıştım, şimdi ise bir başka hapishanedeyiz. Evet, bir kez daha sürgün edildik. Madem yeni bir yer, hem yeni adresi bildireyim hem de yeni durumu sizinle paylaşayım istedim. 28 Aralık; sabah sabah gelip söylediler. Onlara göre sevk, bize göre sürgün edileceğiz. Sonra belirsiz bir yolculuk başladı. Malum, gizli tutuyorlar nereye götüreceklerini, söylemiyorlar, sonra söylüyorlar. Sekiz, dokuz saat sonra ulaştık Elâzığ T Tipine. Akşam karanlığı çökmüştü. Amasya'dan 20'ye yakın insan getirilmişti buraya. Saatlerce sürdü işlemler, eşyalar talan edildi, birçoğuna örgütsel görülüp el konuldu. Neye mi el koydular? Vesikalık ebatta bir çocuk fotoğrafına. Bitmedi, üstelik bu çocuk resmini Adalet Bakanlığının çıkardığı ve ücretsiz bize dağıtılan Değer dergisinden kesip almıştım. Artık varın, gerisini siz hesaplayın."

Düşünebiliyor musunuz sayın vekiller, Adalet Bakanlığı kendi dağıttığı dergideki bir çocuk fotoğrafına örgütsel bir fotoğraf olarak görüp el koyuyor hem de Amasya Hapishanesinde izin verdiği fotoğrafa.

Değerli milletvekilleri, sözlerime yine bir mahkûmun sözleriyle son vermek istiyorum: "Adalet kendini insan olarak tanımlayan herkes için en yakıcı taleptir. Adalet istemek, onun için çabalamak bir vicdan meselesidir." diyor mahkûm. Dolayısıyla, bugün geldiğimiz noktada sizler de kaygı duymalısınız diyorum çünkü bu adalet bir gün herkese lazım olacak. Bugün insan öğüten bir makine hâline gelen hapishaneler tamamen kontrolden çıktığında sonuçlar hepimiz için felaket olacak.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akkuş İlgezdi.