| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 18.10.2012 |
ALİ ÖZ (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı'nın 64'üncü maddesi ile ilgili verdiğimiz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Tabii ki bu sendika yasasını adını bile sendika yasası olarak tanımlamadan alt komisyonda ve esas komisyonlarda görüşmeye başladığımızda, sendika komisyonunda bu yasa görüşülürken dedik ki "Biz sadece toplu iş ilişkileri demeyelim, buna sendika yasasını birlikte ifade edelim." diye, ağırlıklı bir muhalefet olarak görüş ortaya koymuştuk. O günkü bu görüşümüz kabul görmemişti, bunun adı sadece "toplu iş ilişkileri yasası" olacak noktasında ısrarcı bir tutum vardı. Geldiğimiz ve konuşulan bu görüşmelerden sonra anlıyorum ki, demek ki gerçekten bu yasa tasarısına sendika yasası dememek gerekiyormuş. Hükûmet, gerçekten, gerçek niyetinin sadece toplu iş ilişkileri olduğunu, buna sendika yasasının özü itibarıyla, içeriği itibarıyla doldurulamayacağını bildiğinden buna sendika yasası demekten o zaman şiddetli bir şekilde imtina etmiş.
Yüce Meclisimizin önüne gelen bu yasa tasarısı 2821 ve 2822 sayılı Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanunu'nu değiştirmeyi amaçlayan bir kanun tasarısıdır. Ana gerekçe olarak, demokratik ve uluslararası sözleşmelere uygun bir çalışma yaşamı tesis etme amacı belirtilmiştir. Geldiğimiz noktada baktığımız zaman, demokratik ve uluslararası sözleşmelere uygun bir metin yerine, Türkiye'de, özellikle tüm komisyon görüşmeleri neticesinde, yeniden sosyal taraflar olarak addedilen taraflarla yapılan görüştürmelerde işverenlerin, patronların, belli sendikaların sözlerinin, Komisyonda bulunmaması durumunda dahi bu yasa tasarısı içerisine âdeta ilmek ilmek örüldüğünü üzülerek görüyor ve bu duruma da gerçekten şaşıyoruz.
Tabii ki bu sendika yasasını yapmanın o kadar gerçekten çok kolay bir şey olmadığının bizler de farkındayız. Sayın Bakanın her defasında ifade ettiği gibi, otuz yıldır bekleyen, kimsenin belki Genel Kurula getirmeye, zaman aşımında bile ciddi derecede endişeler oluşturan bir yasa tasarısı olduğunu bizler de fark ediyoruz. Ama burada eğer bu yasa düzenlenecekse, eğer bu tasarı önümüzdeki süreçte kimlere hangi faydayı getireceği noktasında samimi bir ifade kullanmamız gerekirse, emekçiye, işçiye bu yasa tasarısının bir artısı olmayacağını net bir şekilde ifade etmek durumundayız. Bizim itirazlarımız bunadır; yani yoksa Sendika Yasası'nın 12 Eylül 2010 referandumunda grev ve lokavt yasaklarının engellenmesi noktasında Hükûmetin vermiş olduğu sözün net olarak arkasında duramayacağını zaten biliyoruz. Neden biliyoruz? Çünkü bu görüşmelerimizden yedi sekiz ay geçtikten sonra, bir sürü toplu sözleşme ve toplu pazarlık masasında bekleyen mağdur işçiler varken yasa tasarısının Meclis gündemine getirilmesindeki gecikme, bizlere, çoğu yerlerin baskısı olacağını, gerek Bakanın gerekse Bakanlar Kurulunun bile tek başına komisyonlarda görüşüldüğü hâliyle bu yasa tasarısının Meclise getirilemeyeceği fikrini peşinen kabul ettirmiştir.
Yani özetle şunu söylemek gerekirse, bu yasa tasarısında gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir. Özneye işçiler oturtulmamıştır. Yasa tasarısı emek ve emekçiden yana değil, patronlardan, işverenlerden yana yeni düzenlemelerle doludur. Burada demokratik ve uluslararası normlara uygunluk derken, ILO sözleşmeleri ve Avrupa Birliği normlarından uzak tutulmuştur.
Biz şunu beklerdik açıkçası: Evet, yapılması gerçekten zor bir yasa tasarısı ama burada kapalı kapılar arkasında sendika temsilcileriyle -Sayın Bakan da bunu ifade ediyor- sabah akşam konuştuklarını ifade ediyor, onların da kendilerini buradan gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum kendilerine. Ama gerçekten ana unsur Avrupa Birliği normları, ILO sözleşmeleri, emekçi ve işçiden yana yapılacak olan bir yasa tasarısı şeklinde düzenlenmiş olsaydı umuyoruz ki Sayın Bakanın da onları ikna etme süreci zor olmayacağını düşünüyoruz.
Tabii ki burada bazı alanlarda grev ve lokavt yasaklarının devan etmesini anlamanın mümkün olmadığını daha önceki konuşmacılar da ifade ettiler. Özellikle maddenin beşinci fıkrasında, grev esnasında, greve karar veren sendikanın kusurlu hareketi sonucu, grev uygulanan iş yerinde neden olunan maddi zarardan söz ederek sorumluluk sendikaya yüklenmektedir. Düzenleme son derece yoruma açık olmakla birlikte, kusurun tanımıyla, kusur ve sonuç bağlantısı açıklanmamıştır. Grevin maddi zarara yol açması olağan bir durumdur. Olağan bir sonuç olduğuna göre sadece grev hakkının kullanılmasından doğan zararların da kapsam dâhilinde tazmininin istenebileceği, işçi sendikasının grev kararı almaktan caydırıcı bir yenilik oluşturacağı münasebetiyle, maddenin metinden çıkartılmasını talep ettik.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarında alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öz.