| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 16.05.2017 |
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu, Sayın Başkanım, siz dâhil olmak üzere saygıyla selamlarken kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsiyetini buradan en kalbî duygularımla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet, hepimizin cumhuriyeti; tıpkı dil gibi, kültür gibi...
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, çok uğultu var.
BAŞKAN - Sayın Özkan, bir saniye...
Sayın milletvekilleri, bir sohbet grubu ya da grupları görüyorum. Lütfen efendim...
Bir saniye Sayın Özkan, bir saniye bekleyin efendim.
Sohbet sona ererse Sayın Özkan'a devam etmesini söyleyeceğim.
Buyurunuz, devam ediniz Sayın Özkan.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben, konuşmamın bütün arkadaşlarımın ortak değerlerini yansıtacağına inanarak kürsüye çıktım. Tıpkı tarihimiz gibi, kültürümüz gibi, bayrağımız gibi Mustafa Kemal Atatürk'ümüz de, tıpkı ondan önceki büyük şanlı liderlerimiz de -Fatih gibi, Kanuni gibi, Ertuğrul Bey gibi, Osman Bey gibi- bizim için kutsal değerlerdir. Her bir yurttaşımızın namusu, ailesi tıpkı tarihimizi oluşturan bu kişilikler gibi kutsaldır ve onlara yapılacak saldırıyı kabul etmek mümkün değildir. Hele bu Meclisi oluşturan, bu çatının altında muhabbetle, şevkle ulusu için çalışan insanların böyle bir onursuzluğu, böyle bir saldırıyı kabul etmesini mümkün görmek, bunun olabileceğine inanmak aklımın ucundan dahi geçmez. Buradaki hiçbir arkadaşımın da bu alçaklığı kabul ettiğine inanmam mümkün değil. Onun için, ben Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisini bir bütün olarak, Atatürk'e karşı yapılan bu alçakça saldırıyı araştırmaya, karşı koymaya ve hep beraber bu saldırıları sonlandırmaya davet ediyorum.
Tarih ortaklıklar üzerine kurulur. Tarihi oluşturan en önemli şey ortak değerlerimizdir. Çatışmalarımız üzerine tarih kuramayız. O, düşmanlıkların üstüne inşa edildiği değerleri oluşturur. Biz ortak değerlerimizi savunmazsak ve tarihimizin ne olduğunu bilmezsek yıkım bizim için kaçınılmaz olur.
Ben, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu alçakça saldırılar karşısında hep birden, topyekûn göğsünü siper edeceğine inanarak kürsüdeyim. Çünkü hepimizin ortak değeri bu bayrak, hepimizin ortak değeri bu vatan ve hepimiz bu savaşın, İstiklal Savaşı'nın, Kurtuluş Savaşı'nın çocuklarıyız.
Kurtuluş Savaşı'nın iki şehitli bir ailesinin bir çocuğu olarak, birini Çanakkale'de, birisini Dumlupınar'da şehit vermiş bir ailenin bir evladı olarak, Mustafa Kemal Atatürk'e saldırının, bu alçaklığın boyutu konusunda belki bilgileri olmayan arkadaşlarımı da buradan bilgilendirmek isterim. Atatürk'e, ailesine, annesine, manevi evlatlarına en galiz küfürlerle hakaret eden bir alçaklıkla, bunu da topluma karşı gerçekleştiren bir alçaklıkla karşı karşıyayız.
Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili Naci Hoca çok değerli bir açıklama yaptı tarihin nasıl oluştuğuna dair. Biz buna "diyalektik gerçeklik" diyoruz. Diyalektik gerçeklik, bizi bir araya getiren, o dili konuşan insanların ruhları, ürettikleri kültürleri ve hep beraber yoğurdukları tarih bilincidir. Eğer biz bu bilinçleri söker atarsak birlikte yaşama koşullarımız ortadan kalkar. İster bilelim ister bilmeyelim, ister kabul edelim ister etmeyelim milletleri bu bilinçler taşır.
Mustafa Kemal, elli yedi yıllık hayatında 11 savaşa katılmış, 24 madalya ve 7 nişan almış, 13 kitap yazmış; Türkiye Cumhuriyeti'ni, milyonlarca özgür insanı ve bu topraklar üzerinde milyonlarca özgür insanın yaşayabileceği bu vatanı bize özgür, bağımsız ve mamur olarak bırakan, büyük mücadelenin sembol adlarından birisidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün kendisine tarihçi sıfatı yakıştırarak ya da başka sıfatlar altında ona küfredenlerin ne kadar kitap okuduğunu bilmem ama şurada Anıtkabir var, orada onun kütüphanesi var, o kütüphanede, her okuduğu kitabın yanına düştüğü notlar var. Bu notlardan anlıyoruz ki 3.977 kitap okumuş, 3.977. Bugün, Türkiye'de ya da dünyada, yöneten sınıfından olup kendisini entelektüel sayan kaç kişi bu kitap sayısına ulaşmıştır?
Mustafa Kemal Paşa bugün İstanbul'dan Bandırma vapuruna bindi, vatanı ve namusu kurtarmak için. İzmir'de Kahramanlar'dan kente girerken kenti Yunan işgalinden kurtarmaya giden ilk müfrezemizi -11 kişilik bir müfreze- Yunan ordusu pusuya düşürmüş ve şehit etmiştir. Mustafa Kemal bunu duyunca çok üzülmüş, oraya bir heykel diktirmiştir. Lütfen, oradan geçerken o heykelin kaidesine yazdırdıklarına çok dikkatli bakalım: "Vatan ve namus için şehit düştüler." Vatan ve namus için şehit düşenlerin ruhlarını sızlatacak, onları kabirlerinde rahatsız edecek her hareketin ve eylemin ilk ve kesin karşı çıkışı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılmalıdır.(CHP sıralarından alkışlar) Eğer biz bunu gerçekleştiremezsek hep beraber, el ele, omuz omuza, yürek yüreğe, bu saldırılar "senin kutsalın", "benim kutsalım" şeklinde devam ederse tarih bilincimizi kaybederiz. Bu, çok tehlikeli bir durumdur.
Arkadaşlar, Atatürk'ün aziz annesi Zübeyde Hanım'la ilgili söylenen sözleri televizyonda ya da burada dillendirmek bir onursuzluk olacağı için, o sözlere asla değinmeden size Zübeyde Hanım'la ilgili bir gerçeği anımsatmak istiyorum. Atatürk'ün annesiyle ilgili söylenen o sözler karşısında -ki onlar alçakça iftiralardır- size o annenin, Zübeyde Anne'nin vasiyetnamesini okumak istiyorum. Zübeyde Anne'nin vasiyetnamesi: "'Lâ İlâhe İllallah' sesleriyle gömün." Ölünce yıkanıp kefenleme ve kabir yaptırılma işiyle dedegân (bununla Mevlevi dervişlerini kastettiği Şemsettin Sami tarafından yazılıyor) ve tehlilhân (cenazelerde yüksek sesle "Lâ İlâhe İllallah" diyen) efendilerle beraber kabre götürülmek istiyor. Defnedildiğinin 3'üncü günün akşamı hafızlar, hocalar, akraba ve ahbapların akşam yemeğine davet edilerek yemekten sonra Kur'an-ı Kerim'den cüzler okunması ve duanın ardından hafız ve hocalara para dağıtılması için 450 lira kâğıt para bırakıyor Selanik yedieminine.
Bu hanımefendi için, Zübeyde Anne için söylenen sözler o söyleyenleri taş etmelidir. Ama onun için hep beraber, birlikte bir karar vermeliyiz; ya bu işi durduracağız, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kurucu değerlerimizi sahiplenmemize yol açan, onları ortaya koyan, bizi var eden insanları savunacağız ya da o insanlara hakaret edilmesine sessiz kalacağız. Eğer bu önergeyi reddederseniz bu, dışarıda, sessizlik olarak algılanır. Ben buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımın aynı ruh ve heyecanla benim gibi düşündüklerine inanmak istiyorum. Ben bunun böyle olduğunu düşünüyorum. Aksini kabul etmek hem Türkiye'nin birikimine hem insanlığa karşı çok büyük ayıp olur.
Türkiye Cumhuriyeti 1923'ten bu yana çok büyük yollar katetti. Size ilk Başbakanımız Sayın İsmet İnönü'ye Mustafa Kemal'in Türkiye'yi icmal eden bir raporundan bir paragraf okuyarak teşekkür edeceğim. "Doktor sayımız 337. Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sağlık memuru 434." 1923'ten bahsediyorum arkadaşlar. "Ebe sayısı 136. Pek az şehirde elektrik var, İzmir ve İstanbul dışında, merkezler dışında elektrik yok. 3 şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. 3 milyon insanımız trahomlu; sıtma, tifüs, verem, frengi ve diğer hastalıklar kol geziyor. Tuğlayı bile dışarıdan getiriyoruz."
Eğer yüreği olan, vicdanı olan ve bu ulusun bugün geldiği yeri şanla, şerefle, gururla taşıyan ve vicdanları olan insanlar o gün ile bugün arasındaki kıyaslamada Mustafa Kemal'i küfür edilecekler, annesini hakaret edilecekler, manevi evlatlarını hakaret edilecekler; çocuklarını, onu karalayacaklar listesine koyuyorlarsa bırakalım gök kubbe yıkılsın, bırakalım biz nefes almayalım. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü o zaman bizde vefa yoktur; vefanın olmadığı yerde vicdan da bulunmaz.
Saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)