| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 30.05.2017 |
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) - Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; HDP grup önerisinin aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle Gazi Meclisimizi ve yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın hatibi dinlerken açıkçası çok enteresan bulduğum bir hususu dile getirerek başlamak isterim. Konuşması boyunca Diyarbakır'dan, Suriçi'nden, Suriçi'nde yaşananlardan bahsetti ama maalesef konuşmasında "terör" kelimesini hiç geçirmedi. Suriçi'nde sokağa çıkma yasağının hangi nedenle ilan edildiğini de tabii açıklamadı ama sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve ertesi gün uyandığında Diyarbakır Suriçi'nde vatandaşlar, evlerinin yıkılmış olduğu manzarasıyla karşılaştılar. Oysaki hâl bu değil, oysaki gerçek de bu değil. Her ne kadar bir algı oluşturulmaya çalışılsa da maalesef yaşananlar hepimizin gözleri önünde yaşandı ve dolayısıyla inandırıcı da değil.
Özellikle -Diyarbakır deyince, Suriçi deyince- Diyarbakır Suriçi'nde şu anda yapılanlar eğer konuysa, konuşulacaksa, herhâlde durup biraz düşünmek gerekir. Terör örgütleri tarafından bu yıkımlar yaşanırken, sokak aralarına çekilen perdelerle sokaklarda hendekler açılırken, çukurlar açılırken, vatandaşlarımızın evleri başlarına yıkılırken önce herkesin şapkasını önüne koyup, hele sessiz kalanların durup iki kez düşünmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bugün, bence bizler, Diyarbakır Suriçi başta olmak üzere Diyarbakır'ın genelinde ama ondan öte bölgede, özellikle şehircilik anlamında, özellikle kentsel dönüşüm, kentsel yenileme ve yeni alanların kazandırılması anlamında yapmış olduğumuz çalışmaları hayata geçiren bir ekibin önemli temsilcileri olarak gurur duyuyoruz. Hakikaten Diyarbakır'da son dönemde yaşananlar sadece Diyarbakır'daki vatandaşımızın değil, çünkü bizim gönül bağlarımız çok güçlü, orada birinin eline kıymık batsa biz bunu yüreğimizde hissediyoruz ki, özellikle terörden dolayı bu mağduriyetler yaşanmış olsun.
Kamulaştırmayla ilgili elbette hepimiz okuduk verilen grup önerisini. Kamulaştırma kararı sanki bugünün kararıymış, sanki kamulaştırma kararı, evet, "acele kamulaştırma" diye geçiyor ama hemen hemen bu son dönemlerde alınmış ve uygulamaya geçirilmiş dolayısıyla da bir mağduriyete neden olmuş gibi, bir genelge, bir grup önerisi hazırlanırken de ikinci kez durup düşünmek gerekir. Özellikle AK PARTİ'yi, iktidar partisini ve mağduriyeti aynı cümle içinde kullanırken durup düşünmek gerekir. Bugün, AK PARTİ iktidarı olarak bizler, kendi ülkemizin sınırları içindeki vatandaşlarımızın sorunlarıyla, onlarla hemhâl olmak, onlara çözüm üretmek bir yana dursun, bizim sınırlarımız gönül sınırlarımızdır diyerek tüm dünya coğrafyasında acıların ve mağduriyetlerin giderilmesi için çalışıyoruz.
Gelelim kamulaştırma kararından dolayı yaşandığı iddia edilen mağduriyetlere. Öncelikle bir hatırlatma yapmak isterim. Diyarbakır Suriçi bölgesinde, özellikle Ali Paşa, Lalebey, Cevat Paşa Mahallelerinde yapılacak olan kentsel dönüşüm projesiyle ilgili yapılacak kamulaştırmanın kararı bugüne dayanmıyor, bundan çok daha öncesine dayanan bir karar bu, 2008 yıllarına kadar gidebiliriz bununla ilgili ama özellikle 14/10/2009 tarihinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Diyarbakır Valiliği -buranın altını özellikle çizmek istiyorum, herkes çok iyi biliyor ama bilmeyenler açısından bir kez daha altını çizerek söylemek istiyorum- Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Sur Belediye Başkanlığı yani HDP'li belediye başkanlıklarının olduğu dönemde altına imza atılarak başlatılmış bir çalışmadır. Kamulaştırma kararında, o dönemde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan, bu dönemde HDP sıralarında milletvekili olan Osman Baydemir'in imzası vardır. Kamulaştırma ihalesini yapmıştır, ayrıca yıkımın bir bölümüne de kendisi döneminde, kendi eliyle başlanmıştır. Dolayısıyla, biz farklı nedenlerle bugüne kadar sirayet etmiş bir konunun aslında bugün gelmiş olduğu aşamayı tartışıyoruz ama sanki "Acele kamulaştırma kararıyla alınmış birtakım kararlar hızla hayata geçti ve vatandaşlarımız bundan dolayı mağduriyet yaşadı." gibi bir algı kesinlikle doğru değildir.
Tahliyelerle ilgili eğer yaşanan bir sıkıntı varsa... Bugün ben Diyarbakır Valimizle de konuştum, bugün Çevre ve Şehircilik Bakanımızla da konuştuk; biz hiçbir zaman mağduriyetin, yaşanan mağduriyetin tanığı olmadık, onu izlemedik, görmedik, biz her zaman müdahale ettik, çözüm ürettik. Ben aldığım bilgilere dayanarak şunu söyleyebilirim: Bugün, Diyarbakır'da Ali Paşa ve Lalebey Mahallelerinde kamulaştırma bedelleri hesaplarına çok uzun zaman önce yatan vatandaşlardan Şubat ayı 2017 yılında yani geçtiğimiz birkaç ay öncesinde boşaltılması için gerekli işlemlerin başlatılması istenmiş ancak vatandaşlar kış şartlarını gerekçe göstererek bunun ertelenmesini talep etmişlerdir. Dolayısıyla daha önceden başlatılan, ücretlerin tümü hesaplarına yatırılmış, bu konuda bütün mahkeme kararları verilmiş, hukuki boyutu kesinlikle tamamlanmış olan bir aşamadan bahsediyoruz aslında bugün geldiğimiz noktada ama bunun dışında, çocuğu okula devam edenlerin çocuklarının yeni okullarına taşınması, evlerini değiştirmek durumunda kalanlara kira yardımları yapılması, taşınmalarıyla ilgili maddi sıkıntı çekenlere bu maddi sıkıntıyı karşılayacak yardımların yapılması noktasında Diyarbakır Valiliğimiz çok hassas davranıyor ve mutlaka bunların da gereği yapılacaktır.
Hâl böyleyken birkaç şeyin de üstünden geçmek istiyorum, kusura bakmayın, lütfen: Bugüne kadar biz her ne yaptıysak, madem konumuz Diyarbakır, Diyarbakır'dan konuşalım, Hazreti Süleyman Türbesi'nin önünden konuşalım mesela, oradaki gecekondulaşmış bölgeden konuşalım. Bir soruyla başlayayım. Halkımıza böyle yaşamak reva mıdır? Değildir elbette. Hiçbirimiz bu tip sağlıksız konutlarda, sağlıksız yaşam ortamlarında çocukların büyümesini istemeyiz. İşte o nedenle bir çalışma başlattık Hazreti Süleyman Camisi'nin önünde, uzun yıllar sürdü çünkü yine çok önemli duvarlarla karşılaştık bunu yaparken ama hamdolsun, yaptık, bitirdik. Bugün, uyuşturucu konusunda, maalesef o metruk binaların birer alana dönüştüğü, maalesef çocukların çok kötü şartlardaki bu alanlarda yetişmeye mahkûm bırakıldığı bir yerden işte gördüğünüz, Hazreti Süleyman'ın çevresi halka açıldı. Peki, bu yapılırken ne söylendi? Bakıldı ki proje çok iyi gidiyor, proje hakikaten yaşam kalitesini yükseltmeye, Diyarbakır'ın yeşil alan ihtiyacını karşılamaya yönelik, o zaman dendi ki: "Burayı paralı yapacaklar -bu propaganda da yapıldı sahada- ve siz burayı kullanamayacaksınız, birileri için yapacaklar." Hafta sonları olmak üzere, akın akın Diyarbakır insanının doldurduğu işte bu muhteşem rekreasyon alanıyla bugün Diyarbakır halkımız tanıştı. Hamdolsun, daha ilerisini de yapacağız.
Suriçi Projesi ilk konuşulmaya başlandığında denildi ki: "Burayı yıkacaklar ve yerine alışveriş merkezi yapacaklar. Burayı yıkacaklar ve burada bir insansızlaştırma yapmak suretiyle burayı sadece belirli kesimler için bir kullanım ve yaşam alanı hâline getirecekler."
Bugün, biraz önce hatip bazalt taşından bahsetti. Bazaltın kullanılması önemlidir çünkü Diyarbakır'ın yerel mimari kimliğinin çok önemli taşlarından, çok önemli unsurlarından biridir, malzemelerinden biridir. Ben şunu gururla söylüyorum: Bugün Diyarbakır'da koruma amaçlı imar planına tabii ki riayet ederek, onu baz alarak çok önemli bir çalışma hayata geçmektedir ve bu çalışma yerel mimari unsurları, Diyarbakır'daki sosyolojik yaşamı, halkın ihtiyaçlarını, beklentilerini, geleceğe dair umutlarını hem fiziksel mekâna dönüştürebilen... Yani "fiziksel mekân" derken burada biz sadece mekânları imar etmiyoruz, aynı zamanda gönülleri de imar ediyoruz, sosyal devlet anlayışının gereği de zaten budur diyoruz ve yola böyle devam ediyoruz. Bunu yaparken de çok farklı algılar, çok farklı propagandalar yapıldı ama Hazreti Süleyman Camisi'nin önünden göreceğiniz gibi, hakikaten Diyarbakır'a yakışanları yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Mesela burada, Gazi Caddesi'nden, Melik Ahmet'ten bahsedildi. Bugün -bilmiyorum en son ne zaman gidildi konuşuldu ama- esnafla konuşulmasını tavsiye ederim. Çünkü o zaman...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Biz her gün oradayız ya, siz ne zaman gittiniz?
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Ben çok sık gidiyorum.
LEZGİN BOTAN (Van) - Hiç karşılaşmadık.
BAŞKAN - Lütfen...
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Hiç merak etmeyin, ben de çok sık gidiyorum. Çünkü orada da "Yapmayın, etmeyin, esnafın işini durduracaksınız, Diyarbakır'ın kalbidir burası, ticareti aksatmayın." dediler, dinlemedik yaptık ve çok da iyi yaptık, hamdolsun, bugün gerçekten Diyarbakır'ın merkezi olan Suriçi ama Sur'un içinin de kalbi olarak tabir ettiğimiz Gazi Caddesi ve Melik Ahmet'te, Yanık Çarşı da başta olmak üzere çok önemli bir dönüşüm ve değişim yaşanıyor, sokak sağlıklaştırma çalışması yapılıyor.
Hâl böyleyken son olarak şunu ifade etmek isterim. Hiçbir şey lafla olmuyor, lafla söylediğimiz her şeyi somut çalışmalara dönüştürmek durumundayız. Biz, bugün Diyarbakır için kurduğumuz bir hayalin ve Diyarbakır için koyduğumuz hedeflerin gereğini yapıyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız bir taraftan, Toplu Konut İdaresi bir başka taraftan, Kültür ve Turizm Bakanlığımız oradaki tarihî ve kültürel mirasın devamlılığı noktasında restorasyon çalışmalarını yaparak buna çok önemli şekilde katkı veriyor. Ama Kurşunlu Camisi yanarken, yakılırken sessiz kalanların bugün doğal ve kültürel mirasın korunmasından ve yaşatılmasından bahsetmesini hayretle karşılıyorum. Dört Ayaklı Minare'nin ayaklarına kurşun sıkılırken sessiz kalanların bugün yine aynı şekilde kültürün devamlılığından bahsetmesini hayretle karşılıyorum. Bugün kadınlar o karanlık ne idiği belirsiz inlerde karanlık bir dünyaya mahkûm edilirken sessiz kalanların kadın haklarından bahsetmesini; çocuklar teröre kurban verilirken, o sokak aralarına gerilen perdelerin arkasına siper edilirken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - ...sessiz kalanların çocuk haklarından bahsetmesini çok büyük bir hayretle karşılıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)