GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:75
Tarih:07.03.2012

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Değerli milletvekilleri, bu önergemizle caydırıcı tedbirleri artırıyoruz. Takdir sizin ancak şunu ifade etmek istiyorum: Ailenin korunması denildiği zaman çocuklar başta gelir, kadınlar, tabii ki anneleri başta gelir ve en önemli sorunlardan birisi velayet ve çocuk kaçırma davaları. En çok baskı, en çok şiddetin uygulandığı alan bu. Bunu ben yirmi sene yaşadım ve kitabını sonunda yazdım, Anne Çığlığı, burada. Burada bir uluslararası sözleşmeye dikkat çektim, HUGE Sözleşmesi, şimdi Lahey Sözleşmesi olarak geçiyor ve kabul ettik. Üstelik bu davada Hükûmetin bir bakanıyla karşı karşıyaydık, ikimiz beraber "Evet." oyu verdik. Bu kadar acıları yaşamak için çok uzun şeylere gerek yok.

Şuna dikkat çekmek istiyorum: Şiddet, şiddet, şiddet? Devletin şiddeti ne olacak? Siyasi temsiliyetin dibe vurduğu Türkiye'de, yüzde 14 olduğu Meclisinde, 500'ün üstünde kadın siyasi tutuklunun olduğu ülkemizde, devletin kapıları kırarak tek başına yaşayan belediye başkanlarının evlerini basarak aramasını, özel timlerin, kar maskeli görevlilerin terörü, şiddeti ne olacak, bunu sormak istiyorum?

Burada şunu açıklamak istiyorum: Bu yasanın bir ruhu eksik, bir eksik yanı var. Bu eksik yanı da devletin şiddetini kutsayan yaklaşımına hiç dokunulmamasıdır. İlk şiddete uğrayanın gittiği yer polistir, karakoldur, jandarmadır. Buradaki önlemlerden başlayarak, uluslararası sözleşmenin Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre uygulanması gerekmiyor mu? Sayın Bakanım, Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne konan çekincelerin hepsi birer şiddet değil, birer darbedir darbe. Nasıl bu Çocuk Hakları Sözleşmesi'ndeki çekincelere tahammül ediliyor? Kendi kimliğini, kültürünü, dilini yaşamak isteyen çocuklara nasıl çekince konuluyor? Bu şiddet ve zorbalık değil midir? Bu şiddeti ve zorbalığı bu Meclisin kaldırması gerekiyor.

Yine, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'ne konan çekinceler şiddetin ta kendisidir. Bu sözleşmeler, bu hukuk maalesef bu yasada yok. Çocukları kaçırılanlarla ilgili bir koruma yok, velayetle ilgili yok. Görüşememenin müeyyidesi on beş gün ceza, bir ay ceza, altı ay ceza olduğu sürece kimse kimseye çocuğunu göstermiyor. Bunun önlemi yok. Bu çok önemli ve bu Lahey Sözleşmesi'nin önlenmesi elbette ki önemli.

Ben buradan devletin siyasal şiddeti nedeniyle cezaevinde olan Büşra Ersanlı'dan 8 Mart mesajını okumak istiyorum. "Bakırköy L tipi cezaevinde karşılıyorum." diyor bir akademisyen. Bir öğretim üyesi siyaset akademisinde ders verdiği için, KADER'e kitap yazdığı için, eğitimi için, bilimi için, ilimi için, insanlığı için zindandaysa bunun ötesinde kadına şiddet uygulanabilir mi bir ülkede? Bakın, Fatma Kurtulan grup başkan vekiliydi, bir önceki dönem bu Meclisteydi. Ne diyor: "Benim için kadınların ortak coşkusu. 8 Mart, erkek egemen sisteme, haksızlığa, adaletsizliğe, yok sayılmaya, zulme, dilsiz, sözsüz bırakılmaya karşı başkaldırımızdır, direnişimizdir." Evet, bu değil sadece, Sakine Güven, Hatice Vural, Lütfiye Gürbüz, Hediye Aksoy ve daha birçok kadın siyasi yönetici ve belediye başkanlarımızı? Ve yirminci gününde açlık grevinde olan Selma Irmak'a uygulanan devlet şiddeti değil midir? Bu Meclisin milletvekili hâlâ tutuklu. Milletin iradesiyle Gülser Yıldırım milletvekili değil midir? Açlık grevinde, bu Meclisin tutuklu, tutsak, esir milletvekilli; milletin iradesi kelepçeli.

Meydanlarda? Kürtçe bir atasözü var "? ?"(x) Bunun çevirisini isteyenlere şunu söyleyeyim: "Aslan aslandır, ha kadın ha erkek." diyor. İşte eşitlik burada yatar. Meydanlara bakın, şu yoksulluğun çemberindeki kadınlara. Meydanlar rengârenk, yüz otuz yerde miting yapılıyor, farkında mı Meclis? Renklere bakın? KESK üyeleri içeride, sahip çıkılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - İşte resimler, işte 8 Mart, işte istek, direniş, işte hayat. Doğru konuşmanın zamanıdır artık Mecliste. Öyle eksik kadın hakları olmaz, aile korunmaz, çocuk korunmaz. Gerisi hikâye? Biraz geniş düşünelim arkadaşlar.

BAŞKAN - Sayın Kaplan, teşekkür ederim.

(x) Bu bölümde, Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.