| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 107 |
| Tarih: | 15.06.2017 |
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de 80 milyon hektar olan toprak varlığının 27 milyon hektarını tarım arazileri oluşturmaktadır ancak son yıllarda birçok ilimizde çarpık kentleşmeden dolayı tarım arazileri bilinçsiz bir şekilde kullanılmıştır. Yine ülke içindeki göçler sebebiyle büyük şehirlerimizdeki nüfus artışının getirdiği plansız ve sağlıksız yapılaşma tarım alanlarının bilinçsiz şekilde kullanılmasına neden olmuştur. Sadece seçim bölgem olan Mersin Tarsus'ta bütün uyarılarımıza rağmen birinci sınıf 10 bin dönüm tarım arazisi üzerine Çukurova Havaalanı inşaatı başlatılmıştır. Öyle ki ülkemiz yakın zamana kadar tarım ürünleri açısından kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriyken son dönemlerde tarımda uygulanan yanlış politikalar, tarım ürünlerinin yurt dışından temin edilmesi, üreticilerin sattıkları ürünlerinin paralarını altı-on iki ay gibi bir zaman dilimi içerisinde almaları çiftçilerimizi âdeta çıkmaza sokmuştur. Ekonomik değeri oldukça yüksek muz, kivi, narenciye, çilek, turunçgiller gibi kaliteli ürünler yetiştiren ve ürün çeşitliliği en fazla olan bölgemiz Akdeniz Bölgesi'dir. Dünyadaki bilinen türlerin yüzde 80'i Akdeniz Bölgesi'nde üretilmektedir. Akdeniz'in incisi Mersin'de Anamur'un muzu, Erdemli'nin limonu, Mut'un kayısısı, Tarsus'un üzümü, Silifke'nin çileği dünyaca ünlenmiştir. Mersin'de 450 bin ton limon, 300 bin ton portakal, 250 bin ton üzüm, 200 bin ton muz, 200 bin ton zeytin, 900 bin ton domates ve meyvenin, sebzenin envaiçeşidi yetiştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, turfanda karpuz ilk Tarsus'ta yetişmekte ancak daha karpuz piyasaya çıkmadan İran karpuzu tezgâhlara düşmektedir. Kendi üreticimizi desteklemek açısından turfanda sezonunda karpuz ve meyve ithalatı yapılmaması gerekmektedir. Aynı şekilde, buğday sezonu geliyor henüz buğday fiyatları açıklanmıyor, mısır fiyatları açıklanmıyor, gemilerle buğday satın alınıyor ve Türkiye'deki fiyat kontrolü yapılmaya çalışılıyor. Üreticiye darbe vuruyoruz. Kendi üreticimizi desteklememiz, öz kaynaklarımızı kendi üreticimize vermemiz gerekmektedir.
Özellikle paketleme ve pazarlama konusunda büyük sıkıntılar çekilmektedir. Bölgemize mutlaka soğuk hava depolarının yapılması, pazarlamayla ilgili özellikle komşu ülkelerle olan sorunlar bir an önce çözülmeli ve çiftçinin kendi ürününü direkt satabilmesinin önü açılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, üretici domatesi halde 2-3 liraya satarken bu rakam tüketiciye gelene kadar kat ve kat artmakta hatta pazarda 10 TL'ye satılmaktadır; aradaki 6-7 TL'lik rakam aracının elinde kalmaktadır. Bu mutlaka bir yasal düzenleme yapılarak kontrol edilmeli ve çiftçilerin kendi ürünlerini direkt satabilmesinin önü açılmalıdır.
Tarım faaliyetleri geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanların en önemli uğraş alanını oluşturur. Nüfusun sürekli artışı, temel besin maddeleri ihtiyacının büyümesi tarımsal üretime duyulan ihtiyacı artırmaktadır.
Özellikle seracılığın geliştirilmesi için seraların doğal gazla ısıtılabilmesinin önü açılmalıdır. Mersin, coğrafi olarak çok uygun bir il olmasına rağmen maalesef Mersin merkez ve Tarsus dışında hiçbir ilçesine doğal gaz gelmemiştir. Erdemli başta olmak üzere Silifke, Anamur, Bozyazı, Mut ve Gülnar'a doğal gazın acilen getirilmesi ve bunun tarımda da özellikle seracılıkta da kullanılması gerekmektedir.
Yukarıda saydığımız tüm bu faydalar göz önüne alındığında, seracılık faaliyetlerinin sadece belirli bir alanda değil ülkenin farklı bölgelerinde de geliştirilmesini sağlamak; seralarda kullanılan teknolojilere bakılınca ülkemizde genelde küçük aile işletmesi olarak kullanılan seraları geliştirmek ve kapasitesini artırmak, bu şekilde küçük çaptaki seraların yanı sıra büyük çapta faaliyet gösteren ve bünyesinde ziraat mühendisleri çalıştıran, iklimlendirmeyle ideal ısıları yakalamayı başaran büyük ölçekli seralara gerekli teşvikleri vermek gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri; Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Mersin'de de ihracatta büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. İhracatımız özellikle Türki cumhuriyetler, Rusya, Irak, Almanya ve Fransa'yladır. Yalnız, yapılan ihracatın çoğunluğu açık hesap çalışılmaktadır ve şirketlerimiz, üreticilerimiz çoğunlukla mağdur olmaktadır; buna bir garanti sağlanması gerekmektedir.
Ayrıca, ülkemizde özellikle yeni cins ekilen ürünlerin tarımı üzerinde büyük bir oyun oynanmaktadır. Birçoğu İtalya'dan, Fransa'dan, Japonya'dan fidanlar getiriliyor veya bu cinsler öne sürülüyor. Yeni cins ürünlerin dayanıklılığı yok, genetiği bozuluyor; bunun sebebi hem genetiği değiştirilen ürünler hem de kullanılan ilaç ve gübreler. Arjantin'den limon Rusya'ya yirmi yedi günde geliyor, Mersin'den yedi günde ulaşıyor Rusya'ya ama bizim ürün bozuluyor, Arjantin'den gelen ürün sapasağlam kalıyor. Bunun üzerinde araştırmalar yapılması ve araştırma enstitülerinin çalışma yapması gerekmektedir.
Çiftçi sizlerden çok şey istemiyor; ucuz mazot, ucuz gübre, ucuz tohum istiyor ve devlet bankalarında kullanılan kredi limitlerinin artırılmasını istiyor. Sadece, seçim bölgem olan Mersin'de çiftçinin özel bankalardan kullandığı kredi miktarı 120 trilyon lira ve bunu yüksek faizle kullanıyor. Devlet bankalarındaki kredi limitlerinin artırılması ve çiftçinin faiz kıskacından kurtarılması gerekmektedir. Ayrıca, ihracatçı destekleme primlerinin, DFİF'in henüz 2016 yılı bile ödenmemiştir, Mersin'deki ihracatçılar 2016 yılındaki desteklemeyi bile alamamışlardır. DFİF'in tüccara değil çiftçiye ödenmesi gerekmektedir, üretene ödenmesi gerekmektedir. Çiftçinin de ihracata dönük ürün yetiştirip bu ürünlerin yetiştirilmesine katkı sunması gerekmektedir. Çiftçilerin, ürününü direkt satması gerekmektedir. İlaç, gübre, mazot, elektrik, tohum ucuz olmalı. Kalifiyeli tarım işçisi yok, özellikle meyve üretiminde kalifiye tarım işçisi gerekmektedir. Rus heyeti Türkiye'de 19 tane işletme denetliyor. Bunun 16 tanesi sadece Mersin Tarsus'ta, tarıma yapılan yatırım bu ama maalesef Mersin teşvikte istediğini alamıyor, teşvik kapsamı dışında tutuluyor, kırsal kalkınma kapsamı dışında tutuluyor ve istediği desteği alamıyor.
Üretene destek vermemiz gerekiyor. Maalesef mazot, gübre destekleri dönüm başına göre veriliyor. Bu da insanlarımızı tembelliğe, asalak yaşamaya teşvik ediyor. İnsanlar gidiyorlar destekleri alıyorlar, tarlalarını ekmiyorlar. Ekmeden aldıkları o paralarla hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Mutlaka tapuya göre değil, ürettiği ürüne göre desteklemeler yapılmalı ve çalışan insanlar, üreten insanlar desteklenmelidir.
Yetiştirilen ürünlerdeki en büyük kaybımızın yüzde 10'unu sadece hasat sırasında yaşıyoruz. Özellikle meyve sebzede hasat yapılırken yüzde 10'luk bir kayıp yaşıyoruz. En az bir yüzde 10'luk kaybı da lojistik sırasında, nakliye sırasında yaşıyoruz çünkü 40 derece, 45 derece sıcakta toplanan ürünler açık araçlarla Ankara'ya, İstanbul'a veya yurt dışına gönderiliyor. Soğuk hava depoları ve soğuk hava deposu bulunan tırlar yeterli sayıda olmadığı için ürünlerimizin en az yüzde 30'u telef oluyor, direkt çöpe gidiyor. Onun için üretimden tüketime soğuk zincir oluşturmamız gerekiyor. Sadece üretim kaybının yüksek olacağı... Bunun için üretim-tüketim bölgelerine yatırım yapılmalı, Mersin, Antalya, Ankara ve İstanbul üretim ve tüketim olarak pilot bölgeler seçilmeli ve buradaki hâllere mutlaka soğuk hava depoları kurulması gerekmektedir. Yoksa ürünlerimizin çiftçilerin "bayılma" dediği şekilde raf ömrü çok kısa oluyor, marketlerde 10 derecede korunmaya çalışılıyor ve birkaç gün içerisinde büyük emeklerle yetiştirilen ürünler maalesef telef oluyor.
Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli sorun da dünyanın hemen hemen her ülkesinde bulunan ve içerisinde kadın, çocuk işçilerin bulunduğu ve Türk çalışma hayatının bir gerçeği olan mevsimlik tarım işçilerinin karşılaştıkları sorunlardır. Bunların en büyük sorunları barınmayla alakalı sıkıntılarıdır. Göç ettikleri yerlerde çalışma koşulları çok kötü durumdadır, kanallardan akan suları içmektedirler, çadırlarda yaşamaktadırlar; elektrik ve temiz içme suyu bulunmayan bölgelerde yaşamaktadırlar. İş güvenlikleri yoktur, bunlar kamyonlarla tarlalara götürülmektedir. Ayrıca, 7-14 yaş arasındaki çocuk işçiler çalıştırılmakta ve bunlar eğitim alamamaktadırlar. Bu sebeple bir an önce mevsimlik tarım işçilerinin sorunları detaylıca incelenmeli, bir an önce gerekli tedbirler alınmalıdır. Suriyelilere tanınan haklar doğu ve güneydoğudan gelen insanlardan esirgenmemelidir.
Çiftçilerimizin üretim ve pazarlama konusunda yaşadıkları sorunların araştırılması, gübre ve mazot fiyatlarının... Sayın Bakan burada diyor ki: "Önümüzdeki yıldan itibaren mazot desteğini vereceğiz." Yani paramız varsa bu yıl da verelim, buna bir engel yok. Türkiye Büyük Millet Meclisi ek bir maddeyle bir önerge getirip çiftçiye mazot desteğini, yüzde 50 hibe desteğini bu yıl da verebilir. Yani çıkan yasadaki bir şeyi bahane göstererek çiftçiyi mağdur etmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Kırsal nüfus yüzde 50'lerden yüzde 20'lere düştü. "Türkiye büyüyor, istikrar sürüyor." diyorsunuz ama maalesef tarım tükeniyor, çiftçi tükeniyor.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şimşek.