GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:107
Tarih:15.06.2017

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün cumhuriyet tarihinde çok önemli bir gün. Buraya gelip konuşurken ya da Meclisteki arkadaşlarımızın hepsinin mutlaka düşünmesini istediğimiz bir konu: Ana muhalefet partisinin lideri, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Ankara'dan İstanbul'a yürüyüş başlattı. Bu yürüyüşü herkes bir kere iyi düşünmek zorunda. Adaletin, yönetimin, ülkenin içinde bulunduğu koşullarda tarihte ilk defa bir ana muhalefet partisinin genel başkanı yürüyorsa bunu herkesin iyi özümsemesi lazım. Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanma olayının dışında ülkemizde ana muhalefet partisinin genel başkanını yürüyecek noktaya getiren kötü yönetim herkesin de farkına varacağı ve ülkede gelecekte yeni sorunlara yol açmayacak düşünceyi oluşturmak için bir amaç ve araç olmalıdır, hepinize bunu tavsiye ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, biraz evvel Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşımız gelip burada konuşunca acaba bu arkadaş hangi çiftçiden, hangi tarımdan bahsediyor veya hangi ülkede diye düşünmek zorunda kaldım. Ülkede artık tarım bitti, çiftçi mağdur, köyler boşaldı. Ülkenin çiftçisinin yaşadığını hepiniz fark ediyorsunuz, buraya geliyorsunuz rakamlarla gerçek ötesi anlatımlarla kendinizi savunmaya çalışıyorsunuz. Eğer bu kadar başarılıysanız on beş yılda kaç tane proje değiştirdiniz? İkide bir tarım projesi havza bazlı, IPARD'dı, oydu buydu. Doğru iş yapıyorsanız niye kendi projelerinize sahip çıkmıyorsunuz? Arkadaşlar, on altı ayda 12 milyar dolardan fazla ithalata para veriyorsunuz gıdada. Bunu sizin bakanınız yazılı yanıtında söylüyor. Şu anda, 2015 yılı rakamlarına göre ithalatımız 202 milyon dolar, ihracatımız 102 milyon dolarken ithal tohum almak zorunda kalıyoruz. Bu kadar üniversitemiz var, bu kadar kuruluşumuz var, tohumda dışa bağımlılığımızı artırdınız. Biz dünyadaki 7 ülkeden biriydik kendine yeten, artık dışa bağımlı bir tarım politikası içindeyiz. Fasulyeyi ithal ediyoruz, ithal ettiğimiz ay üreticinin ekim yapacağı ay. Bu ne demek? Sen ürün ekme demek. Fasulye üreticisi ürün ekmezse gelecek yıl ne olacak? Bu kez fasulyeyi daha fazla dışa bağımlı kılacağız. Fasulyeyi ne zaman ithal ediyoruz? Tüccarın eline geçtikten sonra. Depoda fasulye var, devlet olun, onların uygun fiyatla satışını sağlayın. Bugün ülkede üretici ürettiği ürünü değerine satamıyor, tüketici pahalı ürün alıyor. Bunun tek nedeni var: Doğru bir tarım politikası uygulamıyorsunuz. Üretici ile tüketici arasındaki aracıları niye düzene sokmuyorsunuz? Bugün gidin bakın raftaki ürünlerin fiyatına, yüzde 23 artmış, bütün ürünlerin ortalaması. Tarımı bu hâle getirmeye hangimizin hakkı var?

Mazot... Konuşuyoruz, konuşuyoruz, indirmiyoruz. Tohum, gübre dışa bağımlı. Gidin bakın, ilaç bayisine gidin bakın, gübre bayisine gidin bakın, hepsinin üzerinde yabancı ülkelerden gelen ürünler var.

"IPARD" diyorsunuz. Sayın konuşmacı IPARD'dan bahsetti. 42 ilde IPARD var, diğerlerinde var mı? Kırsal kalkınma projesi uygulayacağız. Nerede uyguluyorsunuz? Yan yana komşu iki ile farklı uygulama yapıyorsunuz. Çiftçilikle geçinen Niğde IPARD'da yok, Konya var. Niye var? Arkasında dayısı olan yer var. Böyle bir ayrım olur mu?

Onun için değerli arkadaşlarım, tarımın içinde yaşadığı sorunlar, araştırmadan öte yasal anlamda düzenlemelerin yapılmasına muhtaç hâlde. Küçük çiftçi tükeniyor. Mustafa Kemal Atatürk ne demiş? "Köylü milletin efendisi." demiş. Kendi illerinize gittiğinizde köy mü kaldı? Taşımalı eğitimde 3-4 tane çocuğumuz var, onu alıp bir yerden bir yere götürüp eğitim vermeye çalışıyoruz. Niye tarım liselerini çoğaltmıyoruz? Niye tarımda tohuma yapılması gereken yatırımı yapmıyoruz. Bugün Niğde'nin Patates Enstitüsü var. Geçen Sayın Bakanada söyledim. Başladığında fidandı, arkasından civciv oldu, şimdi patates. Gittim, çok başarılı işler de yapmışlar. Niye destek vermiyoruz? Başarılı, liyakate dayalı, bu konuda iş yapacak insanların önünü kesiyoruz, onun dışında bu işler de yetersiz insanları makam, mevki sahibi yapıyoruz ve tarımın sorunlarının çözülmesi yerine artmasına neden oluyoruz?

Biz KİT Komisyonunda TİGEM'e, Et ve Süt Kurumuna, Toprak Mahsulleri Ofisine bakıyoruz, inceliyoruz, değerlendiriyoruz. Bugün TİGEM Türkiye'de kendi arazilerini işleyemiyor, onları kiraya veriyor, onlar da ürün yetiştiremiyor, verim düşük; hayvancılık yapıyor, buzağı ölümlerini artırıyor, sonra kalkıyor Sudan'da çiftçilik yapmaya gidiyor. Sayın Bakan da gelip "Sudan'da çiftçilik yapsak ne olur?" diyor. İyi güzel de Sudan'da aldığı tarım arazilerini kim işleyecek? Sudanlı işçiler, Sudanlı müteşebbisler. Ürün kime gelecek? Türkiye'ye. Domates gelecek, ona benzer diğer ürünler oradan gelecek. Niye kendi topraklarımızda yapmıyoruz? Mera alanlarımızı mahvettik, madenlerin hâkimiyetine verdik. Gidin bakın bir yığın mera alanının kullanım olanakları kalmamış durumda. Ondan sonra ikide bir oralara düzenleme yapıyoruz.

Kentlerin çevrelerinde çocukluk yıllarımızda bağlar bahçeler vardı. Hepimiz gider oralarda ailelerimizle bağın bahçenin güzelliğini, özelliğini yaşardık. Ne yaptık onları? Kat kat binalar diktik, ranta kurban ettik. Eğer bir ülkede tarım tükenirse, çiftçilik gerilerse, kendine yetmez hâle gelirse o ülke sömürge hâline gelir.

Onun için, değerli arkadaşlarım, bu tarım konusunun partisi olmaz. Hepimiz ortaklaşa tarımla ilgili yapılması gerekenleri doğru yapmak zorundayız. Çocuklarımıza bırakacağımız miras, bu ülkenin geleceğini doğru kurgulamaktan geçer. Yaşadığımız sorunların artması hepimizi düşündürmeli.

Bugün ülkemizde pancar var. Pancar birkaç ülke için stratejik ürün, bizim ülkemiz için de çok önemli. Ama biz ne yapıyoruz? Mısır şurubu, GDO'lu ürünleri ülkeye sokuyoruz, kanseri kendi ülkemize getiriyoruz. Ya bir bakın, Fransa modeline bakın. Şeker fabrikalarımızı çalıştırmaz hâle getiriyoruz, dışa bağımlı kılıyoruz. Bor Şeker Fabrikası arıza yapa yapa çalışamaz hâle geldiği gibi, neredeyse, çalışan işçiler de mevsimlik işçi, onların bir kadrosunu bile yıllardır vermiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) İnsanların sorunlarıyla ilgilenmezsek, kendi dünyamızda yaşamaya başlarsak bir gün gelir onun altında yalnız siz ezilmezsiniz, bizler de o sıkıntıları yaşarız.

Adalet ve Kalkınma Partisinin tarıma bakışı, politik olarak yaklaşımı ve uygulamaları kabul edilebilir değil. Bu anlamda, tarımla ilgili mutlaka ve mutlaka planlamaya geçmeye gerek var. "Plan mı, pilav mı?" diye bu ülkenin canını okuduk. Plan olmadan bu iş olmuyor arkadaşlar. Doğru planlayacağız. Hangi ilde ne zaman hangi ürün yetişecek? Bu ürün burada yetişiyorsa, öbür tarafta azınlıksa orada o ürün yetişmesin. Her bölgenin ürünü nerede yetişecekse bunun kararı verilsin ve fiyatı da bir yıl önceden belli olsun. Üretici, ürettiği üründen ne kazanacak, ne kaybedecek bunu bilsin, ürününü satabilsin.

Depolarımız hâlâ kara dam. Şimdi, kalktık "Lisanslı depoculuğa geçeceğiz." diyoruz, baktım, benim ilim gene yok. E, bizim Niğde'nin tarımdan başka geçim kaynağı yok. Yalnızca tarımla geçinen bir ili IPARD'da dışarıda bırakıyorsun, lisanslı depoculukta dışarıda bırakıyorsun, havza bazlı üretimde -sonradan konuşarak- bir iki kalemde içine alıyorsun; e, bu nereye gidiyor?

Bakınız, yabancılara bu ülkede ne kadar arazi satıldı biliyor musunuz arkadaşlar? Süremiz de akıyor ama... Yabancılara satılan, 20 ildeki arazi... Resmî rakam olarak bakandan istedim, hektarını yazmıştım ama biraz aceleye geldiği için şimdi onu göremiyoruz. Ama bir gerçek var orada: Belirtilen hektar arazinin dışında, Türkiye'de yabancıların aldığı arazilerin saptaması yok. Yıllarca bizim çiftçimizin ekim yapamadığı kıraç arazileri yabancılar alıyor. Bunlara kuyu açma izni veriyorsunuz. Kuyu açma iznini alanlar orada elmacılık yapıyor, başka ürünleri yetiştiriyor, o arazileri yok fiyatına satan benim çiftçim de kendi arazisinde işçi olarak çalışıyor. Verdiğiniz rakamların çoğu, yurt dışından gelip tarım yapanların arazileri, bu ülkenin çiftçilerinin arazileri değil.

Bu ülkenin çiftçisi mağdur. Ürününü üretirken girdi fiyatları yüksek olduğu için çok zahmetli iş yaparak ürün yetiştiriyor. Satacağı zaman çiftçinin eline geçecek olan, paranın değeri tüccarın oyuncağı hâline gelerek düşüyor ama tüccara geçtikten sonra fiyat artarak bu kez vatandaş da mağdur oluyor. Bu süreci sonlandıralım. (CHP sıralarından alkışlar) Bu süreci eğer sonlandırmazsak hepimizin geleceği daha sıkıntılı olur. Çiftçimizin, işçimizin, köylümüzün, yaşayanlarımızın sorunlarına birazcık eğilelim. Rakamlarla oynamayalım, rakamlar bazen yanıltır. Gidin Anadolu'nun köylerine, bakın köylerdeki duruma. Şükürcü bir milletiz. Yaşadığımız acılar karşısında şükrediyoruz ama başka da çare yok, ne yapsın.

Onun için arkadaşlar, çıkaracağımız yasal düzenlemelerde, yapacağımız işlerde çiftçiyi unutmayalım. Bu bağlamda, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önergeyi destekliyoruz, araştırılmasının yararlı olacağını düşünüyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gürer.