| Konu: | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 17.06.2017 |
ERKAN AYDIN (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutan'ın annesi bugün rahmetli oldu, ben de buradan kendisine başsağlığı, annesine Allah'tan rahmet diliyorum.
Kanunun ismi Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi. Şöyle kocaman bir kitap, 102 madde. Yaklaşık bir haftadır da bunun üzerine konuşuyoruz. Şimdi bakalım, sanayi ve üretim şuradaki yazılanlarla kâğıt kalem üzerinde gelişiyor mu yoksa pratikte başka şeyler mi istiyor.
Birincisi -Millî Eğitim Bakanı biraz önce buradaydı, sizden önce Sayın Bakan- dünyanın her yerinde sanayi de üretim de gelişmişlik de eğitimden başlıyor. Eğitim nereden başlıyor? Araştırmacı, sorgulayan, ezberci olmayan ve devamlı soru soran bir eğitim sisteminden başlıyor. Bizde nasıl? Her şeyi ezberleyelim. İşte, TEOG sınavında 17 bin 1'inci var ama ülkeye baktığınızda birçok konuda 70 ülke arasında 42'nci sırada.
Dünyadaki örneklere bakalım. Bugün akşam haberleri izlediyseniz Apple firmasının bir etkinliğinde 10 yaşında bir Japon çocuk 5 tane "app" geliştirmiş. Bu 5 tane "app"le de yani programla da iPhonelere girmiş ve etkinliğin ana gündem konusu olmuş, konuşmacısı olmuş. Bakın, 10 yaşında. Bizim o kadar öğrencimiz var, o kadar yetişmiş insanımız var, buralara giren tek bir örnek dahi bulamıyoruz.
Bunun yanında, 81 yaşında bir Çinli kadın vatandaş. Bu da aynı şekilde iPhone için program yazmış, 61 yaşında bilgisayar kullanmaya başlamış ve 81 yaşında da çıkmış buralara program yazdığı için ödül törenine konuşmacı olarak gelmiş.
Peki, biz bunların gelişebilmesi için ne yapıyoruz? Adaleti -işte hepimizin gördüğü durumda- mahvediyoruz. Hukuku, özgürlüğü kendi isteğimize, kendi bakış açımıza göre de götürüyoruz, bir yerlere teslim ediyoruz.
Kayıt dışı işsizlik deseniz, yüzde 33 olarak resmî açıklanmış ama iki gün önceki işsizlik rakamları ortada, 3 milyon 600 bin resmî işsiz, iş aramayı bırakan bir o kadar insan ve ülkeden ümidini kesmiş, yarınlardan ümidini kesmiş bir Türkiye tablosu ama buraya çıkan iktidar milletvekilleri o kadar güzel bir pembe tablo çiziyor ki sanki uzayda yaşam kurmaya böyle az kalmış, birkaç aya artık Mars'ta biz kuracağız hayatımızı da yaşayacağız gibi. Aynı hani Somali'ye bu makyajı yapsanız, Somali'de millet obeziteden ölecek gibi ama gerçek ne? Somali'de insanlar açlıktan ölüyor. Yani bu tür iteleme, bu tür tablolar göstererek gerçekler maalesef, yüce milletimizden saklanıyor.
Peki, ne yapmamız gerekiyor? Bunun için tek bir kurtuluş reçetemiz var, hep birlikte, bir olarak, iktidarı muhalefeti acilen normalleşme sürecine girmemiz gerekiyor; acilen demokrasiye, üstünlerin hukukuna değil hukuka, hukukun üstünlüğüne geri dönmemiz gerekiyor. Millî Eğitim Bakanı bugün de söyledi, Anayasa'nın maddelerini söyledi ama okuyunca aynı Anayasa'nın maddelerine göre birilerinin de "Bunun hesabını sorarız." dediğini söylemedi. Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel söylediği zaman da şöyle bir alnını sildi. O yüzden adaletin hepimize lazım olduğunu düşünmemiz gerekiyor çünkü bu durum sürdürülebilir değil, bu gerginlik ülkeyi ne kadar daha nereye kadar götürebilir, kimse kestiremiyor. İşte, yurt dışındaki her türlü demokratik kriterlerde, ekonomik kriterlerde devamlı gerilere doğru giden bir ülke var ve bunun çıkış yolu da bu yüce Mecliste olması gerekiyor. Hepimiz bir araya gelerek bunları çözmemiz gerekiyor yani birileri kendi çıkarlarını korurken biz de burada gidip milletin, halkın çıkarlarını bir araya gelip bu yüksek sesle dile getirip çözüm üretemezsek iş işten geçtikten sonra da aslında yapacak çok fazla bir şey kalmıyor.
Diyorum ki: Türkiye'nin daha fazla karanlığa boğulmaması için bu sese kulak verin. "Bizim çoğunluğumuz var; biz elimizi kaldırır indiririz, istediğimizi yaparız." dediğiniz zaman kâğıt üzerinde belki işler çözülmüş oluyor ama gerçekte, sokakta, halkın içerisinde maalesef bunlar çözülmüyor. O yüzden, son bir kez daha, bu çağrıya kulak verin diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.