GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:113
Tarih:18.07.2017

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, gecenin bu saatinde boş sıralara konuşturduğu için Mehmet Doğan Kubat'a -kendisi geziyor- öncelikle sitemlerimi iletiyorum. Aslında bunu televizyon saatinde konuşabilirdik.

Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 490 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümünde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında 20 Şubat 2015 tarihinde Ege Üniversitesinde eğitimini sürdürürken teröristler tarafından şehit edilen ülküdaşımız Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Bugün rahmetli Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu şehit eden katilin yüce Türk adaletinin önünde hesap vermesi sağlanmıştır. Bu hesabı soran yüce Türk adaletine teşekkür ediyoruz ancak bu kararda da görüldüğü gibi, üniversitelerimizde teröristlere hamilik yapan yöneticilere herhangi bir işlem yapılmamıştır. Bu durum bundan sonrası için bizi daha çok endişelendirmektedir. Buna benzer yeni olayların cereyan etmemesi için, katillerle birlikte, onları koruyan, kollayan üniversite yöneticileriyle ilgili de gerekli adli ve idari işlemler muhakkak yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir yıl önce 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşadığımız FETÖ'cü hain darbe girişimini tekrar lanetliyorum. Yüce Türk milletinin demokrasiye sahip çıkan kararlı duruşu, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin ön alan siyasi duruşu ve demokrasiye sahip çıkan diğer siyasetçilerin o günkü tavrıyla bu işgal girişimi püskürtülmüştür. Ancak devletimizin kurumları ciddi yaralar almıştır. Ordumuz, Emniyetimiz, istihbaratımız, yargımız ve devletimizin bütün kurumları bu hain girişimden zarar görmüştür.

15 Temmuz hain darbe girişiminde en çok zarar gören kurumların başında yargı gelmektedir. 15 Temmuz sonrası mevcut hâkim, savcı kadrosunun yaklaşık üçte 1'i görevinden ihraç edilmiştir. Bu üçte 1'in önemli bir kısmı şu anda tutukludur. FETÖ'yle mücadele kapsamında kendi meslektaşlarını tutuklamaktan çekinmeyen hâkim, savcıların varlığı bundan sonra FETÖ'yle mücadelede bize umut vermektedir. Bu da zaten var olan hâkim, savcı açığını bu durumda ciddi miktarda artırmıştır, bu süreçte birçok hâkim, savcı adayının stajı erken bitirilerek hâkim, savcı olarak göreve başlaması sağlanmıştır. Bu durum da adliyede ciddi bir sıkıntıdır.

Yine, bilindiği gibi 21 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemeleri Kanunu yürürlüğe girmiş ve bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri görevlerine başlamıştır. Yargının en önemli sorunlarından birisi de personel sorunu olup bu süreçte bu sıkıntı daha da artmıştır. Tabii, peş peşe çok sayıda hâkim, savcı alımıyla bu açık kapatılmaya çalışılsa da bu kadar hızlı atamaların da sakıncaları unutulmamalıdır. Yargının personel politikasının sürdürülebilirliği açısından bu işlerin bir takvim dâhilinde, her yıl belli sayıda hâkim, savcı alınması suretiyle yapılması faydalı olacaktır. Tecrübeli personel İle yeni personel arasındaki dengeyi de muhafaza etmek lazım. Tecrübesiz hâkim, savcı sayısının çok artması mekanizmanın işlemesi açısından yeni sıkıntıları da beraberinde getirecektir. Bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri sistemimize yeni dâhil olmuştur. Bu mahkemelerde görev alan hâkim ve savcılarımızın üzerinde de ağır bir yük bulunmaktadır. Zor şartlarda görev yapan bu hâkim ve savcılarımız, aynı zamanda bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin teamüllerinin de oluşmasını sağlayacak kişilerdir. Bu süreçte, bu kanunla ortaya çıkan bazı sorunların giderilmeye çalışılması yerinde olmakla birlikte bu sürecin iyi yönetilmesi gerektiği de göz ardı edilmemelidir. Belki bir süre bekleyip acele etmeden, eksiklikleri ve ihtiyaçları bütünüyle tespit ederek köklü ve kalıcı değişiklikler yapmak lazım. Bu kanun değişikliklerinde acele etmek, göç yolda düzülür mantığıyla düzenlemeler yapmak bizi daha çok sıkıntıya sürüklemektedir.

Kanun tasarısını incelediğimizde, yapılan birçok düzenlemenin olumlu olmasına rağmen bazı düzenlemelerde ciddi eksiklikler ve sakatlıklar olduğu ortadadır. Tasarıyla mahkeme başkanlarının görevleri artırılmaktadır. Daha önce başkanlar kurulu tarafından hâkimler arası görev bölümü düzenlenmekteyken, ilgili mahkeme başkanı tarafından hâkimlerin görev dağılımının yapılması tabii hâkim ilkesini tartışmaya açmakta ve davaya göre hâkim görevlendirme tartışmalarına yol açabilecek veya yeni tartışmaları beraberinde getirecek bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Vakit varken bu durum düzeltilmelidir, yargı töhmet altında bırakılmamalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bölge idare mahkemesi başkanlar kuruluna ait olan, hukuki veya fiilî nedenlerle bir dairenin kendi üyeleriyle toplanamadığı hâllerde ilgisine göre diğer dairelerden üye görevlendirme yetkisinin bölge idare mahkemesi başkanına verilmesi doğru olmamıştır. Vakit varken bu düzenlemenin eski hâline döndürülmesinde fayda vardır.

Yine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının resen ya da istem üzerine Yargıtay ceza dairelerinin kararlarına karşı itirazda bulunma yetkisine paralel şekilde bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığına itiraz yetkisinin tanınması özellikle kararlardaki maddi hataların giderilmesi bakımından yerinde olmuştur ancak itirazın karar veren daireye yapılması doğru değildir. Burada itiraz mercisinin doğru tespit edilmesi sistemin daha iyi işlemesini sağlayacaktır.

Yine, kanun tasarısının 29'uncu maddesinde düzenlenen bir aylık temyiz süresinin iki haftaya indirilmesi de anlamsızdır. Bu arada, bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılar bu kanunun ihtiyaç olduğunu ancak yeterli olmadığını belirtmektedir. Aynı şeyleri benim oğlan bina okur, döner döner yine okur misali tekrar tekrar görüşmemize, konuşmamıza, Meclisin lüzumsuz yere vaktini almamıza gerek yoktur. Bu işleri birazcık daha ortak akılla, uygulayıcıların ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını giderecek şekilde yapmamızda fayda vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle Türkiye gündeminde önemli bir yer işgal eden 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kurulan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu hakkında bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, geçen ay komisyon üyeleri atandı ve 12 Temmuz 2017 tarihinde Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonunun çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bugüne kadar mağdurların müracaatlarını inceleyecek, kabul edecek ve herkesin sorununa çözüm üretecek diye umut dağıtan bu komisyon daha çalışmaya başlamadan, usul ve esasları ortaya çıktıktan sonra önemli bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldık. Çünkü, şimdiye kadar herkesin adres gösterdiği bu komisyonun sadece aşağıdaki hususlarda çalışma yapacağı komisyonun kendi çalışma usullerinde belirtilmiş. Komisyonun görevlerini belirleyen 2'nci maddede:

"(1) Komisyon, olağanüstü hal kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararnameler ile tesis edilen aşağıdaki işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar verir.

a) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi.

b) Öğrencilikle ilişiğin kesilmesi.

c) Dernekler, vakıflar, sendika, federasyon ve konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması,

ç) Emekli personelin rütbelerinin alınması.

(2) Olağanüstü Hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerle gerçek veya tüzel kişilerin hukuki statülerine ilişkin olarak doğrudan düzenlenen ve birinci fıkra kapsamına girmeyen işlemler de Komisyonun görev alanındadır.

(3) Bu maddede belirtilen işlemlere bağlı olarak olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerde yer alan ilave tedbirler ile Kanun yollarının açık olduğu işlemler hakkında ayrıca başvuru yapılamaz." hükümleri getirilmiştir.

Mağdur olan vatandaşlarımızın bu haklardan istifade etmesi için altmış gün içinde müracaat edebilecekleri ve altmış günlük sürenin hak düşürücü bir süre olduğu da tespit edilmiştir.

Bu düzenlemeye bakıldığında bu olaylar sebebiyle mağdur olan vatandaşlarımızın en az yarısının başvurabileceği bir mercinin olmadığı ortadadır. Örneğin pasaportu iptal edilen binlerce kişinin hangi merciye müracaat edeceği belli değildir. Yapılan bir ihbarla özel güvenlik belgesi iptal edildiği için işini kaybeden vatandaşın ne yapacağı, nereye başvuracağı belli değildir. Hakkında yapılan bir ihbar olduğu için ya da bazı itiraf ve iftiralara maruz kalarak hakkında adli tahkikat başlatılan kişilerin pasaportları iptal ediliyor ancak kişinin bundan haberi yok. Bu tip sıkıntılarla karşılaşan insanların sorunlarının nasıl çözüleceği belli değildir. Belediye şirketlerinde veya taşeron şirketlerinde çalışan birçok insanın sözleşmesi feshedilmiştir. Bu insanların dertlerini anlatabileceği bir makam yine yoktur.

Yine, mahkemelerde çözülmeyen birçok işin bu komisyonlarda tek tek çözülmesi de anlamsızdır. Bu komisyonun genel düzenlemeleri, genel kriterleri belirleyip buna göre işlem yapması lazım.

Yine, bu komisyonun özellikle ihraç edilen, mağdur olan kişilerle ilgili dosyaları çok sağlam oluşturması lazım. Yarın bu dosyaların hepsi sırasıyla idare mahkemesi, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gideceği için Türkiye'nin önünde yeni çıkmaz sokakların yolları açılmamalıdır. Burada vakit varken yeni tedbirler alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunların yanında tabii şu hususa da hepinizin dikkatlerini çekmek istiyorum: Taşeron şirketteki bir işçi, bir okulda çalışan öğretmen, bir özel hastanede çalışan hemşire, kamunun birçok eklentisinde, taşeron şirketlerde çalışan kişiler, devlete bulaşmış bütün FETÖ'cüler bulunabilirken FETÖ'nün siyasi ayağına ve üst bürokrasideki kısmına ulaşılamaması, kamuoyundaki FETÖ'yle mücadele algısını ve adalet duygusunu yerle yeksan etmektedir. FETÖ'yle mücadele konusunda devletin yaptığı haklı mücadeleyi bir kısım siyasi saiklerle baltalamaya ve etkisizleştirmeye kimsenin hakkı olmadığı kanaatindeyiz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, FETÖ'yle mücadelede, ucu nereye ve kime dokunursa dokunsun, mücadelenin kararlı bir şekilde yapılmasını bugüne kadar hep savunduk, bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz. Eş, dost, akraba, hatır gönül ilişkileri üzerinden bu mücadelenin sulandırılmaması gerektiğini de ısrarla ifade ediyoruz. Yoksa FETÖ devletten temizlenemez, temizlenemediği gibi, daha da palazlanmasına zemin hazırlanır. Zamanı gelince, siyasi ayak yeni FETÖ'cüleri devlete monte eder.

Bir de devlete kamu görevlisi alırken devlete sadakat, ehliyet, liyakat yerine başkalarına sadık kişilere devlet kapısı açılırsa yeni FETÖ'lerin hortlamasının önü alınamaz. Türkiye'de personel rejimiyle kimse böyle oynamak cüretine kalkışmamalı ve devlete sadakat noktasında yeni personel istihdamında gerekli inceleme, araştırma ve hassasiyet gösterilmelidir.

"Bu Darbe Komisyonunun çalışmaları sırasında, işte, şu yapıldı, bu yapıldı." Ama en çok, gerek ilahiyatçıların gerek istihbaratçıların ittifak ettiği konu, yeni paralel yapıların ortaya çıkmaması konusunda devletin bundan sonra bu yapılara karşı dikkatli olmasıdır. Bu konuda aldığımız duyumlar bizi endişelendirmektedir. Bu bakımdan, biz bu devleti sonuçta, ne yaparsak yapalım, insanlarla yöneteceğiz. Bu devleti yönetecek doğru insanları doğru yerlere koymak gibi bir görevimiz ve sorumluluğumuz vardır, bu sorumluluktan kimse kaçamaz. Yarın, yanlış yapanlar da bu sorumluluğun altında can çekişirler.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.