GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:114
Tarih:19.07.2017

DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Tabii, yargıda hukuk ve adalet mücadelesi veren bir milletvekili olarak burada çıkarılan yasaların nasıl uygulandığını görmek çok önemli. Şimdi görüştüğümüz bölge mahkemeleri, birinci derece mahkemelerin verdiği kararların incelendiği ve bir noktada yargılamanın yenilendiği mahkemeler. Dolayısıyla, bu mahkemelerin kuruluşu, işleyişiyle ilgili yeni düzenlemeler mutlaka alandaki sorunların çözümüne katkı sağlayacaktır. Yalnız, mahkeme kurmak, yasa çıkarmak işin bir bölümü. Diğer bölümü ve önemli bölümüyle ilgili bir anımı paylaşarak, bir gerçeği paylaşarak sözlerime devam etmek istiyorum: Teğmenken girdiğimiz sınavda hukuk fakültesini kazandık, daha sonra Silahlı Kuvvetlerdeki görevlerimizin yoğunluğu nedeniyle devam edemedik. 2011'de çıkan afla kaydımızı yeniledik ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 3'üncü sınıf öğrencisiyiz. "Türk hukuk tarihi" adlı derste dersin hocası -aynı zamanda Hukuk Fakültesi Dekanı- geldi, Türk Ceza Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu ve Muhakeme Kanunu'nun Avrupa'nın çok daha ilerisinde olduğunu, dolayısıyla çok güzel bir ceza kanunu hazırladıklarını, ceza mevzuatı hazırladıklarını söyledi. Tabii, dersin sonuna doğru parmak kaldırıp söz istedim, dedim ki: "Sayın Hocam -Adem Sözüer- bu ceza kanunlarının, infaz kanunlarının nasıl uygulandığını görmek için Silivri'ye geldiniz mi?" O o süreçte de yine dekandı yani ve kendisine diğer dekanlarla beraber, hukuk fakültesi dekanlarıyla beraber mektuplar yazmıştım. Ne kendisinin ne de öğrencilerinin Silivri'deki yargılamaları izlemek üzere gelmediğini itiraf edince peşinden de oradaki yargılamayı yapan hâkim, savcı cüppelilerin hâkim, savcı olmadığını, vicdansız olduğunu ve hukuk cinayetleri işlediğini vurguladım.

Tabii buradan şuraya gitmek istiyorum: Şimdi, "hak, hukuk, adalet" diye yirmi beş gün yürüdük. Adalet vicdanlarda olmalı, adalet herkesin aradığı bir yüce değer olmalı ve anayasal ilkelere uygun olarak yargı mutlaka tarafsız ve bağımsız olmalı. Hep tartıştık, geçmişte de tartıştık; Adalet Bakanının ve Müsteşarının yönlendirdiği bir adaletin tarafsız ve bağımsız olması mümkün mü? Bugün Adalet Bakanı değişti, yeni bakana görevinde başarılar diliyoruz. Ancak şunu unutmayalım: Mutlaka, Adalet Bakanı, müfettişleri veya bürokratlar hem cezaevlerinde hem de yargılamalarda sürecin nasıl yürütüldüğünü takip etmeli ve yasama süreçlerine buradan katkı sağlamalıdır. Tabii bu noktada suç işleyen herkesin yargılanabileceğini unutmamak gerekir. Şu anki konumuna güvenerek, şu anki siyasi gücüne güvenerek hiç kimsenin gelecekte yargılamadan muaf olması mümkün değildir. Bu noktada gerek bölge idare mahkemelerinde gerek bölge adli mahkemelerinde yapılan atamalarda mutlaka liyakatli hâkim ile savcıların bu mahkemelere, üst mahkemelere atanması lazım çünkü birinci derece mahkemelerde gözden kaçan adaletsizlikleri düzeltecek mahkemeler bu mahkemelerdir.

Sözlerimi, son Anayasa değişikliğindeki esas olan bir maddenin özüyle ilgili düşüncelerimi paylaşarak bitirmek istiyorum. Bakanların yargılanması için eski Anayasa'da gerekli olan sayı 550'nin yarısı 276'ydı, yeni Anayasa'da bunun 300 yerine 400'e çıkarılması aslında vicdanları sızlatmıştır. Suçtan kaçmanın, geçmişte işlenen suça karışmaların yargılanmasını önleme amacına yönelik olduğu yönünde derin şüpheler yaratmıştır. Bu konuda Mecliste çıkarılan yasalarda mutlaka eşitlik ilkesi, adalet ilkesi dikkate alınmalıdır.

Bu noktada düşüncelerimi vurgulayarak sözlerimi bitirmek istiyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)