| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 117 |
| Tarih: | 24.07.2017 |
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih 18 Temmuzu gösteriyordu, sabah altı buçuk saatlerinde, evet, Bursa tarihinde -bilinen tarih sürecinde- görülmeyen, bütünüyle yaklaşık bir buçuk saat süren ama kırk beş dakikası çok önemli olan sağanak yağış ve dolu süreci yaşadık. Tam 6.45 ile 7.05 arasında yaklaşık yirmi dakika, artık olağan, bildiğimiz dolu şeklinde değil buz parçacıklarından, büyüyen buz parçacıklarından oluşan olağanüstü bir dolu süreci yaşandı ve yirmi dakikalık o süreçte ne yazık ki 95 bin dönümlük tarım alanında çok ciddi hasarlar meydana geldi. Yapılan incelemeler ve değerlendirmeler sonucu kırk beş dakikalık o süreçte metrekareye -kilogram olarak- ortalama 60 kilogram yağış yağdı. Bunun sonucunda, yaklaşık olarak 230 milyon TL'lik bir hasar meydana geldi. Bu hasarı oluşturan en önemli ürünler domates, biber, kavun, karpuz gibi gerçekten hem Bursa Kemalpaşa-Karacabey üretimi üzerinde hem de Türkiye'nin bitkisel üretimi üzerinde etkisi olan, etkili olan ürünler olarak karşımıza çıkmakta. Özellikle, bu bir hat şeklinde olan -ki çoğunuz bilirsiniz, dolu bir mevzi yağışıdır, bir yerden başlar bir yerde biter- ağırlıklı olarak Mustafakemalpaşa'nın Ovaazatlı, Tepecik, Yeşilova, Ormankadı, Kumkadı, Çeltikçi, Durumtay, Yumurcaklı, Koşuboğazı mahallelerinde gerçekleşirken Karacabey bölgesinde ise Ovaesemen, Ova Hamidiye ve Bakırköy mevkilerinde gerçekleşmiş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, afetler elbette kontrolümüz dışında ama küresel ısınma ve iklim değişikliğinin bu ülkede ya da bu dünyada bundan sonra ne tarımı ne kentlerimizi ne de yaşamımızı bırakmayacağını hep birlikte biliyoruz çünkü biliyoruz ki dünyayı var olan doğal yaşamından uzaklaştıran en büyük canavar ne yazık ki insanlık ve rant. İnsanlık ve rant meselesi üzerinden yeniden bütün hayatımızı, tarımı, kentleri inşa etmek zorundayız, gelecek politikalarımızı bunun üzerinden belirlemek zorundayız. Eğer küresel ısınmayı ve iklim değişikliklerini görmezsek bugün çok hızlı bir şekilde ülkenin her yanında yaşanan iklim felaketlerini, daha birkaç gün önce İstanbul'da yaşanan sel felaketini, iki ay önce Mersin'de yaşanan sel felaketini elbette bir felaket, bir kader olarak görür ve bunun karşısında bir şey yapamayacak duruma geliriz.
Değerli milletvekilleri, ağırlıklı olarak birkaç rakamı sizlerle paylaşmak isterim: Domates, 32 bin dönüm alanda zarar gördü. Biber, 21 bin dekar alanda zarar gördü. Mısır, 20 bin dekarda zarar gördü. Kavun, 10 bin dekarda zarar gördü. Karpuz, 10 bin dekarda zarar gördü fakat zararın şeklini sizinle biraz görsel olarak paylaşmak isterim. Evet, bu, dolunun çok net yağan biçimi; elde avuçta gördüğünüz gibi sıradan bir dolu parçası değil, gerçekte ciddi bir buz parçacığı hâlinde.
İki: Karpuzda görünen zarar, daha iki günde yapmış olduğu zarar yüzde 100 zarar. Karpuz, domates, biber ve kavun tarlalarında yüzde 100 zarar söz konusu ve bu da biber tarlasında bir görünüm. Ne yazık ki çok açık bir şekilde, yaşanan zararın bütün detayları açık bir şekilde görünüyor ve elbette domates... Domates, Karacabey ve Türkiye için çok önemli, özellikle salça sanayi domatesinde Karacabey ve Mustafakemalpaşa Türkiye üretiminin yüzde 50'sini içermektedir. Ve biber... Ne yazık ki sadece sap kalmış, arada gördüğünüz de kocaman, âdeta kar birikimi gibi buz parçacıkları.
Bu zararların bu şekliyle kalması elbette kötü ama asıl olan şudur: 1.350 çiftçi etkilenmiştir, 1.350 çiftçinin hemen hemen tümünün bu tarihten sonra yeniden bir ürün üretme imkânı kalmamıştır. Tarih hemen hemen temmuzun sonu. Temmuzun sonu demek, bir ay yaz ayı var demek. Bir ay yaz demek, hiçbir ürünün ekilip yeniden üretilmesi söz konusu değildir. Kaldı ki bu üreticiler şunu söylemekteler: Bu üreticiler bu ürünleri üretebilmek için ciddi masraf yaptılar; tohum, ilaç, gübre, sürüm, işçilik. Çok ciddi anlamda, 230 milyon TL gibi tarla fiyatlarıyla olan zarar ama maliyet açısından 200 milyon TL gibi bir zarar söz konusu. Bu 200 milyon TL'lik zararın içine baktığınızda, bir masraf... Masrafın karşısına baktığınızda, mazotta yüzde 54 vergi, gübrede vergi, ilaçta 8 ila 18 arasında vergi, elektrikte yüzde 52 vergi; diğer bütün girdilere baktığınızda ciddi anlamda devlete verilmiş bir vergi var. Yani aslında tarım, aslında çiftçilik ticarete konu olmuş, ülkenin ekonomisine katkı koymuş, bütçesine kaynak sağlamış ve geldiğimiz noktada bu 1.350 çiftçinin 95 bin dekarlık tarım alanında yüzde 100 zarar oranı oldukça yüksektir. Nereden biliyoruz? Tarım il müdürlüğü, tarım ilçe müdürlükleri, sulama birlikleri, ziraat odaları ve bizim doğrudan yerinde yaptığımız tespitlerde hemen hemen, özellikle biraz önce bahsettiğim mevsimlik ürün olan domates, biber, karpuz, kavunda yüzde 100 zarar vardır. Yine bu zararın tespitinde önemli olan bir kurum TARSİM, yaptığı bütün analizlerde yüzde 100 zararın olduğunu çok net şekilde görmektedir.
Kaldı ki geçmişte Karacabey, Mustafakemalpaşa ve ülkenin birçok bölgesinde buna benzer dolu felaketleri oldu ama Karacabey ve Mustafakemalpaşa'da ilk kez bu kadar yoğun, bu kadar tahribatı yüksek, bu kadar zararı yüksek ve bu kadar büyük bir alanda dolu felaketini yaşıyoruz. Ve bundan önceki felaketlerde çiftçi gerçekten bir talepte bulunmadı ama bugün gerçekçi ve sahici ve ısrarcı bir talebi var. Çünkü biraz önce bahsettiğim o masrafları yapan çiftçi hazır parasından yapmadı bunu, ya bankadan kredi aldı ya borçlandı ya senet verdi ya çek verdi ya da özür dilerim ama elden, tefeciden para alarak, bu masrafları yaparak bu ürünleri üretti. Dolayısıyla cebinde zaten parası yok, borcu duruyor, bankalara kredi borcu duruyor, elden aldığı paraların borcu duruyor, ilaç bayisine borcu duruyor, gübreciye borcu duruyor. Borcu ödeyecek parası bile yok. Peki, bu insan yaşamayacak mı; kışın, gelecek yıl tekrar üretmek zorunda, üretmemeli mi? O yüzden bu Mecliste çok önemli bir sorumluluk almış durumdayız. Hiçbir siyasi ve politik kaygı gütmeden, siyasete ve politikaya araç etmeden -bu insanlar bizim insanlarımız, dolu yağdığında, fırtına estiğinde, felaket olduğunda bu, AKP'linin tarlası; bu, MHP'linin tarlası; bu, CHP'linin tarlası demiyor, bu çiftçilerin hepsi bizim insanımız, bu topraklar da bizim topraklarımız- AFAD'dan, Cumhurbaşkanlığından ve Başbakanlıktan bu zararın mutlaka nakit olarak giderilmesi zorunluluğumuz var.
ERKAN AYDIN (Bursa) - Örtülü ödenekten versinler ya.
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Geçici, palyatif "Borçları erteleyelim." gibi gerekçeler Karacabey'de yaşanan sorunları çözmek için yeterli değildir çünkü dört beş yıldır zaten ertelene ertelene çiftçinin borcunun biriktiğini ve o borçtan dolayı da bankalardan kredi almak yerine daha çok tefeciden, sağdan soldan para alarak bu üretimi yaptığını hepimiz bilmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bu çiftçi ve bu topraklar bizim, bu üretim de bizim. İstanbul'da yaşanan felaketin zararlarını nasıl gidereceğimizi söyledikse çiftçinin de, Karacabey ve Mustafakemalpaşa çiftçisinin de, cebinde hiç parası olmayan, borcunu ödeyemeyecek durumda olan, kışı bile geçiremeyecek pozisyonda olan bu çiftçilerimizin borcunu mutlaka ve mutlaka AFAD aracılığıyla ya da kamu kaynakları aracılığıyla ödemek zorundayız. Devletin bütçesine, Hükûmetin bütçesine katkı koyan çiftçi devletten elini uzatmasını beklemektedir, bu sorumluluk da bizlerdedir. O yüzden, bu Meclisten, Karacabey'de ve Mustafakemalpaşa'da yaşanan gerçekten ağır ekonomik, sosyal ve sosyolojik sorunları içeren bu doğal afetin zararlarının giderilmesi için verdiğimiz bu araştırma önergesine bütün partilerden destek talep etmekteyiz. Bu sorunu gidermek Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Hükûmetin görevidir. Gelecek yıl yeniden ekebilmek, o insanları ayakta tutabilmek için bu zararın, ziyanın mutlaka ve mutlaka giderilmesi gerekmektedir. Birçok şey söylenmekte, birçok şey anlatılmakta ama o verilen örnekleri politize etmemek için burada söylemiyorum da konuşmuyorum da ama bu Meclisin böyle bir sorumluluğu var. Çiftçilerimizin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Sayın Başkan, zaman yetmiyor, dertler büyük ama üç dakikaya, dört dakikaya...
BAŞKAN - Az zamanda çok güzel şeyler ifade ettiniz Sayın Sarıbal, çok teşekkür ediyoruz, çok sağ olun.
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Son bir şey söyleyeyim, bitireceğim.
BAŞKAN - Buyurun bitirin cümlenizi.
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, ağlayan kadınlar, evden çıkamayan insanlar, kahveye uğramayan insanlar var. Vali gitti, bakan gitti, milletvekilleri gitti, herkes gitti, telafisi mümkün olmayan zararlarla karşı karşıyayız. O yüzden, bir kez daha duyarlılığa... Bir kez daha Mustafakemalpaşa çiftçisinin, Karacabey çiftçisinin, o toprakların sesini sizlere buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden yüksek sesle söylemek isterim. Çiftçimiz mağdur, çiftçimiz perişan; mutlaka oraya destek vermeliyiz, onların sorunlarını gidermeliyiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbal