GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:119
Tarih:26.07.2017

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük Değişiklik Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, seçilmişlerin millet adına konuşma özgürlüğünü savunan tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gittikçe her alanda herkesin konuşma ve ifade özgürlüğünü kaybettiği, korktuğu, hatta cezalandırıldığı bir ortamdayız. Türkiye'de olumsuz anlamda ilkleri yaşıyoruz. Muhalefetin de sesimizin kısılmasına destek vermesi anlaşılır gibi değil. Dünyada örneği olmayacak bir durumu yaşıyoruz. Bu teklifle milletin vekillerinin Mecliste konuşma hakları ellerinden alınıyor, çeşitli cezalandırılma yöntemleriyle tehdit ediliyor. Her vekil bir bölgeden geliyor, her biri neredeyse ortalama 90-100 bin vatandaşın oyuyla gelmiştir. Bölgesinin taleplerini, dileklerini milletvekili olarak Mecliste dile getirme görevi vardır. Sayın Binali Yıldırım diyor ki: "İç Tüzük'ü verimli çalışma için, zamanı etkin kullanma, lüzumsuz konuşmalarla Meclisi meşgul etmemek için değiştiriyoruz." Soruyorum: Milletvekillerinin konuşmalarını lüzumsuz konuşma olarak addetmek vekillere hakaret değil midir? Neredeyse yasaları vekillere yazılı olarak gönderip "Siz bunları okuyun, Meclis meşgul olmasın, bunları Mecliste sadece oylayalım." diyeceksiniz. Demokrasi farklı fikirlerin özgürce tartışılmasıdır. Senede bir kez yasa teklifi verebilecek vekilin nasıl görev yapabileceğini düşünün. İstiyorlar ki milletimiz gerçekleri bilmesin, öğrenmesin, istiyorlar ki tüm yasaları millete duyurmadan, sessiz sedasız, tartışmadan geçirelim. Başbakan Binali Yıldırım "Biz bu İç Tüzük'ü şimdi değiştiriyoruz ama bu da geçici, 2019'da tekrar değiştireceğiz." diyor. Yani iki seneliğine bir İç Tüzük tartışması yapılıyor. İki sene sonra bir daha değiştirilecek. "O zaman aceleniz nedir?" diye sorarlar adama.

Değerli arkadaşlar, OHAL'i çok sevdiniz, OHAL'i ülkenin tamamında normal bir yönetim hâline getirdiniz, millet iradesinin özgürce uygulanması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisini OHAL'le yönetir oldunuz; yani, OHAL'i Meclise de soktunuz. Binlerce akademisyeni, kamu görevlisini, suçlarının ne olduğunu söylemeden ihraç eden, yüzlerce gazeteciyi hapsedip aylarca yargı önüne çıkarmayan, yandaş olmayan televizyonları, radyoları kapatan bir sivil dikta yönetimi oldunuz. Zaten ülke kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor. Herkesin, her kesimin sesi kısılıyor. Türkiye giderek demokratik dünyadan uzaklaşıyor. Bunu dış ilişkilerde de günbegün görüyoruz. Gerçekten bugün Meclisin içerisinde bile kendimizi ifade etme anlamında adalete ihtiyacımız var. Ama maalesef gözler görmüyor, kulaklar duymuyor. Çoğunluğunuz var, bu Mecliste hangi yasayı istediniz de geçiremediniz? "Milletin Meclisi" diyorsunuz, kıstığınız vekil sesleri de milletin sesi. Burası "milletin Meclisi" ise, milletin vekillerinin sesini kısamazsınız, kısmamalısınız. Milletimiz artık her şeyi çok net görmeye başladı ve bunu göstermek için de 2019'u bekliyor. Yarın siz de burada daha çok konuşmak, görüşlerinizi ifade etmek isteyebilirsiniz. Bırakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sokakta, medyada insanlar konuşabilsin. Bırakın, milleti temsil edenler temsil ettikleri bölgenin sorunlarını, taleplerini özgürce dile getirebilsinler. Bu hak gün olur size de lazım olur. Günlerce yürüdüğümüz, bütün dünyanın gördüğü ama sizin bir türlü görmek istemediğiniz hak, hukuk, adalet arayışımız bir gün size de lazım olabilir. Gelin, demokrasiyi sadece oy çokluğuna ve parmak hesabına indirgemeyin; gelin, ülkemizin her alanında hakkı, hukuku ve adaleti savunalım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.