GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye'nin Millî Güvenliğine Yönelik Ayrılıkçı Hareketler, Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye'deki Tüm Terör Örgütlerinden Ülkemize Bundan Sonra da Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Millî Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak, Türkiye'nin Güney Kara Sınırlarına Mücavir Bölgelerde Yaşanan ve Hiçbir Meşruiyeti Olmayan Tek Taraflı Bölücü Girişimler ve Bunlarla İlgili Olabilecek Gelişmeler İstikametinde Türkiye'nin Menfaatlerini Etkili Bir Şekilde Korumak ve Kollamak, Gelişmelerin Seyrine Göre İleride Telafisi Güç Bir Durumla Karşılaşmamak İçin Süratli ve Dinamik Bir Politika İzlenmesine Yardımcı Olmak Üzere Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Hükûmetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Gerektiği Takdirde Sınır Ötesi Harekât ve Müdahalede Bulunmak Üzere Yabancı Ülkelere Gönderilmesi ve Aynı Amaçlara Matuf Olma
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:23.09.2017

MEHMET MEHDİ EKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün birkaç saattir Hükûmet tezkeresi müzakere ediliyor ve ben de bu tezkereyle ilgili görüşmelerdeki son konuşmacıyım. Üzerinde çok konuşuldu, 2016'da alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine verilen bir yetki tezkeresinin sonuna gelindi ve bir yıl daha uzatılmasıyla ilgili bir karar söz konusu. Tabii, şunu ifade etmemiz lazım: Türkiye, kendi güvenliğini sağlama, gerek kendi güvenliğiyle gerek bölgedeki diğer ülkelerin güvenliğiyle ilgili en önemli faktör olan istikrarı da gözetmek durumunda. O nedenle, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin bu yetki talebi uluslararası hukuk açısından meşrudur ve bir haktır.

Değerli milletvekilleri, biz, tarihi, masal olsun diye, hikâye olsun diye öğrenmeyiz; dünü doğru yorumlama, doğru anlama, bugünü ve geleceği doğru kurgulamak için öğreniriz. Son yüzyılda iki tane cihan harbi oldu, bugünden bunu soyutlamamız mümkün değil. Bu cihan harbinin bir tanesine "Birinci Dünya Savaşı" dediler, birine "İkinci Dünya Savaşı." Kayıtlara göre toplam 81-82 milyon insan öldü. Atom bombaları atıldı. İkinci Dünya Savaşı büyük çoğunlukla Batı'nın kendi içindeki savaştı, Avrupa'nın kendi iç egemenlik savaşıydı ve bu savaş bitti, barışla sonuçlandı, bir anlaşmayla sonuçlandı. Arkasında, Batı bir entegrasyon projesiyle aslında bunu bitirdi, bu entegrasyon projesinin adı "Avrupa Birliği"dir. Avrupa Birliğinin değerleri oluşturuldu ve bu değerler üzerinden bir entegrasyon projesi olarak, önce, birlik, ortak pazar vesaire, arkasından bir siyasi birliğe evrildi. Dolayısıyla bu savaş, Batı için bir entegrasyon projesiyle tamamlandı. Ama değerli kardeşlerim, Birinci Dünya Savaşı'nın hedefi, üzerinde bizim de yaşadığımız Orta Doğu coğrafyası ve Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkmak ve bölmek idi. Dolayısıyla o savaşın tezahürleri, o savaşın sonuçları, o savaşın komplikasyonları bitmedi. Bugün karşı karşıya kaldığımız mesele bu. Eğer biz bunu doğru tanımlar, doğru analiz eder ve buna göre de davranırsak sorunları barış içerisinde daha kolay çözebilme imkânımız olur.

Değerli milletvekilleri, burada, 2003'te Irak'ın işgaliyle başlayan Irak'ta birçok gelişme; 2011'de Suriye'de yapılan, ortaya çıkan çatışma. Bölgede, sadece bugün Suriye'de 8 silahlı terör örgütü grubu var bilinen, 8 örgüt; Irak'ta da birçok terör örgütü var. Bunlar eliyle bölge istikrarsızlaştırılmaya, bunlar eliyle bölge kan gölüne çevrilmeye çalışılıyor.

Orta Doğu'da yaşayan insanlar çok değerli bir mülkün üzerinde yaşıyor ama bu çok değerli mülkün petrolü ve gazı Orta Doğululara refah sağlamak yerine, onların refahını artırmada kullanılmak yerine maalesef birbirlerinin eteğini tutuşturmada benzin olarak kullanılıyor ya da bir terör örgütünün elinde molotofkokteylinin şişesine dolduruluyor.

Biz AK PARTİ Hükûmeti olarak kendi medeniyet tasavvurumuzla, 2003'ten beri gerek Türkiye'nin içerisinde gerek sınırlarımızın dışında, tıpkı Avrupalıların yaptığı gibi, bölünme ve parçalanma değil, entegrasyon ve bir araya gelme yoluyla, iş birliği alanlarını artırma yoluyla bir çaba içerisinde olduk, projeler uyguladık. Türkiye'nin içerisinde demokratikleşme ve sivilleşme yoluyla kendi iç meselemizi çözmeye, Kürt meselesini çözmeye çalıştık, kendi yaramızı kendimiz tedavi edebilecek bilgi ve hikmet düzeyine ulaştık. Ama terör örgütleri eliyle karanlık odaklar bunu her seferinde sabote ettiler, FETÖ bunlardan birisi, PKK bunlardan birisi; sürekli sabote ettiler, sürekli.

Biz Suriye'de vizeleri kaldırma kararı aldık, Irak'ta yüksek düzeyli ekonomik istişare toplantıları düzenledik, ticaretimizi artırdık, ilişkilerimizi geliştirdik. Bu ülkelerle, bütün bu coğrafyada yaşayan ülkelerle hep bir arada olmak ve sorunları barış içerisinde çözmenin gayretinde olduk. Ama giderek, özellikle 2011'den sonra, maalesef, bir trajediye dönüştü. Bugün Orta Doğu coğrafyasından, Suriye'den, Irak'tan insanlar iltica ediyor. Akdeniz ve Karadeniz Orta Doğuluların mezarlığı hâline geldi. Değerli kardeşlerim, daha dün, Karadeniz'de Kocaeli'de Kuzey Irak'tan kaçan 9'u Duhoklu, 9'u Süleymaniyeli Kürt boğuldu, dün. Bakın, referandumun kararı henüz hayata geçmeden insanlar oradan iltica etmeye, başka coğrafyalara gitmeye başladı. Bu son derece de anlamlıdır. Buna dikkat etmemiz lazım.

Şimdi, arkadaşlarımız birçok şey söyledi, müsaade ederseniz... Tabii, Kürtlerle ilgili olarak muhalefet partilerinin bazı sözcüleri beyanlarda bulundular, kimi dedi ki: "Kürtleri karşınıza alıyorsunuz.", kimi dedi ki: "İşte, Kürtlerle şöyle şöyle yapılıyor, hakları alınıyor." vesaire... Ben, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla iftihar eden Diyarbakırlı bir Kürdüm. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Benim size, Kuzey Irak'a, Sayın Barzani'ye, oradaki kardeşlerimize mesajım şu: Asla bu tezkere bölgede yaşayan kardeşlerimize dönük değildir. Biz on dört asırdır birlikte yaşıyoruz, on dört asırdır bir medeniyeti birlikte inşa ettik. Kuşkusuz, burada başka halklar da var, Araplar, Türkmenler, Süryaniler, Ezidiler hepsi bir arada, biz birlikte yaptık. Bugün bizim karşı karşıya kaldığımız konu, aynı dinin mensubu, aynı kaderi paylaşan, aynı şeye gülüp aynı şeye ağlayan, gelenekleri birbirine benzeyen, kültürleri birbirinin içine geçmiş, kız alıp vermiş iki ayrı halktan birisini topa tutma tezkeresi hiç değildir ama şunu bilmemiz lazım: Burada bağımsız bir devlet kurma kararından daha çok, âdeta Orta Doğu'da yeni bir savaşı başlatma kararı olarak algılanıyor. Mesele bu. Bunu bilelim. Uluslararası karanlık odaklar terör örgütleri eliyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biz bundan sonraki süreçte olanları, olacakları gördüğümüz için kardeşlerimizi dostça ikaz ettik. Dostça ikaz ediyoruz: Henüz vakit var ve bundan dönelim çünkü bu karar Orta Doğu'da ne Kürtlere ne Türkmenlere ne Araplara ne Süryanilere ne Keldanilere ne Yezidilere hiç kimseye bir yarar getirmeyecek, kan ve gözyaşını artırmaktan başka bir işe yaramayacak. Bazıları kan dökmeyi, kan dökme üzerinden siyaset yapmayı bir politik yol olarak tercih edebilirler ama biz bu coğrafyada... Size Diyarbakırlı büyük şair Sezai Karakoç'un bir dörtlüğüyle izah edeyim, diyor ki:

"Evrim günlük sularla,

Devrim irinle kanla,

Bizse dirilişi gözlüyoruz,

Bengisu bengisu kayna ve çağla." (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bizim gözetlediğimiz, bizim gözlemlediğimiz bu diriliştir, bu medeniyetin, medeniyetimizin dirilişidir tekrar.

İçeride sorunlarımızı çözmek, demokratikleşme ve sivilleşme yoluyla kendi iç meselelerimizi halletmek, bölgemizde de istikrarın unsuru olmak ve güvenliğimizi sağlamak bizim açımızdan son derece de önemli bir konudur.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu oyuna gelmeyelim. Hâlâ bir yol var ve hâlâ bu oyunu bozabilirsiniz. Siz bu oyunu bozduğunuzda Türkiye'nin başına örülmeye çalışılan çorabı da yırtmış olacaksınız. Tekrar acıda ve sevinçte birlikte olduğumuzu göreceğiz. Ve şunu asla unutmayacağız: Kendilerine entegrasyon düşünüp, onu hayata geçirip Orta Doğu için, Orta Doğulular için, Kürtler, Türkler, Araplar için sürekli bölünme ve parçalanma isteyenlerin, onların çıkarına olan hiçbir şey sizin çıkarınıza olamaz; Kuzey Irak bölgesel yönetimindeki kardeşlerime özellikle sesleniyorum, onların istediği hiçbir şey sizin gerçek talebiniz olamaz.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eker.