GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:3
Tarih:04.10.2017

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı'nın birinci bölümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 26'ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılı'nın hayırlı olmasını diliyorum. Bu yasama yılının ülkemizin ve yurttaşlarımızın sorunlarına çözüm getiren, ülkemize huzur getiren, barışımızı, kardeşliğimizi ileri noktalara taşıyan, çağdaş demokrasi ilkelerini, hukuk devleti anlayışını, cumhuriyet değerlerini ülke yönetimine egemen kılan çalışmaların yapıldığı bir yasama yılı olmasını umut ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve milletvekili olarak bizlerin, emeklisinden engellisine, atanamayan öğretmeninden işsizine, açlık sınırının altında asgari ücret alan işçisinden büyük emekler vererek ürettiği ürünün karşılığını alamayan çiftçisine, vergi ve borç batağında kıvranan esnafından verilmiş sözlere rağmen bir türlü kadro sorunu çözülmeyen taşeronlara, yurt ve eğitim sorunu yaşayan öğrencilere kadar, kısaca toplumun tüm kesiminin sorunlarının çözüldüğü, çözümler için çaba sarf etmek olduğunu hiç kimsenin unutmadan bu yasama yılının geçirilmesini yürekten diliyorum. Şimdi, bu dileklerle başladığımız yasama yılının ilk kanun tasarısını görüşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, yukarıda saydığım anlamda yararlı bir çalışma yapmak için tek adam iradesine dayalı siyaset anlayışından, "Ben yaptım, oldu." mantığından vazgeçip, kurtulup ortak aklı öne çıkaran anlayışla çalışılması gerektiği kuşkusuz tartışılmaz bir gerçektir. Bu tek adam iradesine dayalı keyfî yönetim anlayışınızın ülkemizi nasıl çıkmazlara soktuğunu, yurttaşlarımızı ne kadar sıkıntılarla baş başa bıraktığını hayatın her alanında açık ve net olarak görüyoruz, aslında herkes görüyor. Eğitim konusunda uyarılara yanıt vermediniz, bildiğinizi okudunuz. On beş yılda 6 bakan değiştirdiniz, her bakan değişiminde eğitim sistemi değişti, yazboz tahtasına döndü. Bugün, öğrenciler, veliler, öğretmenler şaşkınlık içerisinde, eğitim kalitemiz de dünya sıralamasının son sıralarında.

Yine, Suriye politikasını belirlerken önerilerimizi, uyarılarımızı dikkate almayıp kendi bildiğinizi okudunuz. Bu kendi bildiğinizi yapmanız hem Suriye'ye hem ülkemize hem de bölgeye ne kadar kötülük getirdi cümle âlem biliyor.

Öyle bir hâle geldi ki, bu tek adam, hiç kimsenin önerisini dikkate almayan "Ben bildiğimi yaparım." anlayışıyla öyle bir hâle geldiniz ki sizi kandıran kandırana, aldatan aldatana. Şöyle bakıyorum, kandırmayan, aldatmayan kalmamış; PKK aldatmış, Esad aldatmış, Salih Müslim aldatmış, Barzani aldatmış, Merkel aldatmış, Putin aldatmış, son günlerde görülüyor ki kendi belediye başkanlarınız da sizi aldatmış. (CHP sıralarından alkışlar) Ve bu aldatmaların ağır ve acı faturasını da gariban halk ödemiş. Şimdi herkesin eli yüreğinde, hepimizin eli yüreğinde. Acaba kamuoyunun bilmediği daha ne kadar aldatma var ve bu aldatmaların faturası nasıl çıkacak, hepimiz elimiz yüreğimizde bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, bunu uzatmak çok mümkün aslında ama temel yasamızla ilgili görüşlerimi söylemek istiyorum. Fakat bunu söylerken şunu da görüyoruz: Bu yasa tasarısında da aynı "Ben bildiğimi okurum." anlayışı hâkim.

Şimdi, iş mahkemelerini görüşüyoruz. İş kanunları, değerli arkadaşlar, çalışma barışını sağlayacak olan temel kanunlardır. Bu kanunlar, işçi-işveren arasındaki çalışma ilişkisinde her iki tarafı da huzurlu kılacak anlayışların egemen olması gereken kanunlardır. Bunu sağlamak için de her iki tarafın gönül rahatlığıyla uzlaştığı metinlerin ortaya konması gerekir. E, şimdi bakıyoruz, öyle mi bu tasarıda? Maalesef öyle değil.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının omurgasını zorunlu ara buluculuk oluşturuyor. Komisyonda görüştük, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak uzlaştırıcı siyaset anlayışımız gereğince ara buluculuk sistemine karşı olmadığımızı ancak bunun zorunlu olmasının hem hukuken hem de fiilen doğru olmadığını söyledik. 3 büyük işçi sendikamız var. DİSK ara buluculuğun zorunlu hâle gelmesinin doğru olmadığını söylüyor, TÜRK-İŞ zorunlu ara buluculuğun doğru olmadığını söylüyor, HAK-İŞ zorunlu ara buluculuğun sakıncaları olduğunu söylüyor ama siz zorunlu ara buluculuk konusunda ısrar ediyorsunuz. Peki, o zaman sormak gerekmiyor mu değerli milletvekilleri? Siz bu yasayı kimin için çıkartıyorsunuz? Bu yasa tasarısı çalışma yaşamını düzenliyorsa -ki öyle- çalışma yaşamı da işçi-işveren olarak temel iki taraf olduğuna göre ve bu taraflardan biri yani işçi kesimini temsil eden sendikaların tamamı doğru olmadığını söylüyorsa siz ne yapmaya çalışıyorsunuz, kimin için yapmaya çalışıyorsunuz? Zorunlu ara buluculuk konusunda itirazlarımızı, değerli arkadaşlar, soyut olarak değil, doğru olmadıklarına ilişkin somut gerekçelerle söylüyoruz.

Değerli milletvekilleri, zorunlu ara buluculuğun Anayasa'mızda hüküm altına alınan hak arama hürriyetine aykırı olduğunu öncelikle belirttik ve söylemeye devam ediyoruz, bu anlamıyla Anayasa'ya aykırıdır. Öte yandan, Komisyon çalışmalarında, değerli arkadaşlar, şu soruya hiç kimse yanıt veremedi: "İşçi ile işveren anlaşmazlık konusunda masaya oturduklarında işçi tam olarak hakkını bilebilecek mi? Öyle ya, uzlaşma için masaya oturduğunda işçinin hakkının ne olduğunu tam olarak bilmesi gerekmiyor mu? Bilmediği hakkın nesini pazarlık konusu yapacak, neresinde uzlaşacak?" Bunu sorduğumuzda bu tasarıyı gündeme getirenler de dâhil olmak üzere Komisyondaki akademisyenler, ara bulucu arkadaşlar, ara bulucu dernekleri yanıt veremedi. Peki, nasıl olacak? İşçi bilmediği hakların pazarlığını nasıl yapacak? İşverenin bu konuda sıkıntısı yok değerli arkadaşlar çünkü işveren ekonomik gücü nedeniyle gerek hukuki anlamda gerekse teknik anlamda her türlü desteği alacak ve masaya eşit olmayan koşullarda oturacak, zaten geçim zorluğu içerisinde olan işçi kardeşim âdeta koyun pazarlığıyla ne verilirse onu kabul edecek durumda olacak. İş kanunlarının zayıf ve güçsüz işçiyi, emekçiyi koruması temel ilkesi böyle bir yaklaşıma izin vermez, vermemesi gerekir.

Aslında AKP Hükûmetlerine dönüp baktığımızda hep emeğiyle geçinen işçi kesiminin aleyhine düzenlemeler olduğunu açıkça görüyoruz. Böyle olunca bu yasa tasarısında da işçiyi, emekçiyi mağdur eden anlayışı görmek çok şaşırtıcı değil. Açlık sınırının altında asgari ücret, hiçbir iş güvencesi olmayan taşeronluk sistemi, kiralık işçi yasası, işçinin kıdem tazminatında gözü olan Hükûmet, bütün bunlara baktığımızda bu yasada da işçi aleyhine düzenlemeyi görmek çok şaşırtıcı olmuyor. Bu kötü koşullarda çalışma olanağını bulmuş işçiyi anlaşmazlık durumunda da işverenle eşit olmayacak şekilde masaya oturtacağız, bir de orada mağdur edeceksiniz. Ne istiyorsunuz gerçekten bu işçiden, emekçiden? Değerli arkadaşlar, sevgili AKP milletvekilleri, sevgili Hükûmet; bu işçi, emekçi ki emekleriyle katma değerler yaratan, ülkenin millî gelirine ciddi katkı sunan işçinin, emekçinin insan onuruna yakışır, rahat bir huzurlu yaşam sürmesi için oturup hep birlikte arayış içinde olmamız gerekirken sizler bunun aksine iktidarınızca yapılan bütün düzenlemelerde işçiyi canından bezdirecek hâle getiriyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı yapılırken iş davalarının süresi ve yargının pahalılığı gerekçe olarak söylenmiştir. Değerli arkadaşlar, aslında bu, yargının acziyetini itiraf etmekten başka bir şey değil yani iş mahkemeleri uzun sürüyor, işçiye dönüp "İşçi kardeşim, bu davalar uzun sürer." "Ee..." "Hem de bizim sistemimizde adalet paralı ve pahalı, senin buna gücün yetmez; biz de buna bir çare bulamıyoruz." "Ee, ne yapacağız?" "En iyisi, sana ne verirlerse kabul et, git başının çaresine bak." mı diyorsunuz? Evet, aynen öyle diyorsunuz. Bu, acizliğin ve işçi karşıtlığının ifadesi değil de nedir değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Oysa hepimizin yapması gereken şu değil mi: Hızlı ve etkin bir yargıyı ülkenin huzuruna getirmek değil mi? Ve herkesin ulaşabileceği masrafta, pahalı olmayan bir yargıyı bu ülke insanlarının hak etmediğini mi düşünüyorsunuz? Oturup hepimizin, Adalet Bakanının, Adalet Bakanlığının, Komisyonun, herkesin hızlı, etkin ve ucuz bir yargıyı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) - ...masraf anlamında ucuz bir yargıyı bu ülkenin gündemine getirmemiz gerekir.

Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gökdağ.