| Konu: | İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 11.10.2017 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı'nın ben de 24'üncü maddesi üzerine söz aldım ve yüce heyetinizi ben de saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, elbette, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü vesilesiyle tüm kız çocuklarımızın nitelikli örgün eğitime kavuşması ve kendi ayakları üzerinde durabilecekleri bir meslek sahibi olmaları, iş yaşamına dâhil olmalarının önündeki tüm engellerin kaldırılması, eşit fırsatların sunulması çağrısında bulunuyorum. Tabii ki kız çocuklarımız başta olmak üzere tüm çocuklarımızın özgür, eşit, insan hakları temelinde yaşam güvencelerinin olmasını da temenni ediyorum.
Görüştüğümüz tasarının gerekçesinde -benden önceki birçok hatibin de değindiği gibi- iş yargılamasının özelliği, işçi-işveren arasındaki ilişkinin niteliği, iş mahkemelerinin iş yükü ve iş davalarının ortalama görülme süreleri nedeniyle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun yeniden ele alınması gerektiği savunulmaktadır.
Toplumsal kültür ve ihtilafların çözümünde uzlaşmanın temel yöntem olarak benimsenmesi ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi elbette bizim de temel bir yaklaşımımızdır ancak görüşmekte olduğumuz bu tasarıyla, işçi ve işveren alacak ve tazminatı ile işe iade taleplerinde dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmektedir. Bizler, iş davalarının görülme sürelerinin kısaltılmasına ve mahkemelerin iş yükünün azaltılmasına yönelik düzenlemeleri elbette destekliyoruz fakat ara buluculuğun bir ön şart olarak, bir zorunluluk olarak düzenlenmesini kabul etmiyoruz. Çünkü ekonomik olarak zayıf, alacağını ve haklarını tam olarak bilmeyen işçinin işverenle eşit haklara ve araçlara sahip olmadığı aşikârdır. Düşük ücretle çalışan, işsiz olan ve zorunlu ihtiyaçlar için bir an önce finansal bir kaynağa ihtiyaç duyan işçinin, haklarının bir kısmından feragat ederek imzalayacağı uzlaşma tutanağı işçinin gerçek iradesini ortaya koymayacaktır. Ayrıca, gönüllülüğü ve isteğe bağlılığı ortadan kaldırması ve taraf iradelerinin eşit olmaması nedeniyle bu temel düzenleme ara buluculuk kurumunun doğasıyla da çelişmektedir. İşte bu nedenlerle amaç işçinin alacağına kısa sürede kavuşması, işine kısa sürede iadesi ise yargılamayı hızlandıracak yöntemlerin geliştirilmesinin daha uygun bir çözüm olacağını biz savunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi ülkemizin içinden geçtiği büyük ve temel sorunlar palyatif ve kısa vadeli çözümlerle, kısa vadeli düzenlemelerle çözülemedi ve bundan sonra da çözülemeyecektir. Bizler ülkemizin, yurttaşlarımızın, gençlerimizin, çalışanlarımızın güvence içinde, geleceğe güvenle, umutla bakmaları için çözüm önerileri sunduk ve sunmaya da devam ediyoruz. Ancak bizim bu çabalarımız vesayet altındaki Hükûmet ve iktidar partisi tarafından dikkate alınmaya cesaret edilmemektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz bugün gerçekten tarihinin en büyük krizini yaşıyor. Ülkemizde bir yönetim boşluğu ve bir yönetim sorunu vardır. "Benim dediğim olur, ben en iyisini düşünüyorum." dedikçe ülkemiz daha büyük krizlere sürükleniyor. Bir kişinin "ben tek başıma ülkeyi yöneteceğim" yaklaşımının ülkemizi getirdiği felaketi maalesef hep birlikte yaşıyoruz. 80 milyon, telafisi mümkün olmayan bedeller ödemek durumunda kalıyoruz. Toplumsal barışımız sorunlu, ekonomi sorunlu, dış politika sorunlu; işte hepimizin gözlerinin önünde, ülkemizin itibarının ve saygınlığının nasıl zedelendiğine şahit oluyoruz. Hukuk sistemimiz keza sorunlu, eğitim sistemimiz sorunlu, devlet yönetimi liyakat sahibi olmayan kişilere teslim edilmiş durumda.
Bu sorunların çözüm yolu, hukuk devletinden, parlamenter demokrasiden, liyakatten ve bunları özgürce tartışmaktan geçiyor. İşte uluslararası ve özellikle de Avrupa Birliği ülkeleriyle ilişkilerimizin itibarlı ve saygın temelde geliştirilmesi, çağdaş, dünyanın evrensel kabul görmüş değerlerini hâkim kılmadan ve elbette en önemlisi nitelikli bir eğitim sistemini hâkim kılmadan biz bunda başarılı olamayacağız.
Değerli milletvekilleri -evet, sürem de azaldı- işte eğitim sisteminin gelmiş olduğu nokta hepimizin gözleri önünde. On beş yıl içinde 6 bakan ve 14 kez değişen ve bir sorun yumağına dönüşen eğitim sistemi. İşte hepimiz şahit olduk, Sayın Bakan da bizlerle birlikte canlı yayında eğitim sisteminin değiştiğini öğrendi.
Görüldüğü gibi, bizler hep birlikte bu Parlamentonun üyeleri olarak ortak akılla, tek kişinin vesayetinden kurtularak bizden çözüm bekleyen vatandaşlarımızın sorunlarını öncelemeli ve yasama organımızın saygınlığını korumalıyız.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)