| Konu: | İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 12.10.2017 |
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı'nın 31'inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tasarının birçok maddesi çalışanlar aleyhine düzenlemeleri içermektedir, yani işçiyi korumaktan daha çok, işvereni ve sermayeyi koruma amacı gütmektedir. Gerekçesi ise iş mahkemelerinin yükünün azaltılmasıdır.
Birçok arkadaşımız tarafından dile getirilen kayıt dışı çalışma, taşeronlaşma, güvencesiz çalışma gibi birçok konuda atılabilecek adımlarla birçok sorunun oluşması da engellenecektir.
Ara buluculuk şu anda sadece Malezya ve Arjantin'de vardır. Yurttaş, bedelsiz olarak, ücretsiz İŞKUR'dan hakkını arayabilirken, bu yasayla önce ara bulucuya gidecek ve ücret ödeyecek, zaten işverenle sorunu olan ve sıkıntı çeken, aynı zamanda zar zor geçinen çalışanlar bir de ekstra para ödeyecekler; bu, kabul edilebilir bir uygulama değildir. Ara buluculuk olsa dahi, öncelikle kurum incelemesinin devam etmesi çalışanlar açısından daha doğru olacaktır. İhtilaflı durumlarda İŞKUR'a yapılan başvuruların çözümünde uygulamada yüzde 75-80 başarı vardır. İŞKUR'un bu konudaki inceleme yetkisi neden alınıyor? Bu sorunun cevabını bekliyoruz. İŞKUR'un bu yetkisi devam ettiği takdirde iş mahkemelerinin yükü de azalacaktır.
Ayrıca getirilen bu tasarının KİT'lerde çalışan 3.500'e yakın personelin özlük hakları ve iş güvencelerini yok etmeyi, zorla emekliye sevk etme gibi birçok hak gasbını amaçladığı da ortadadır. Tasarının birçok maddesinde olduğu gibi bu maddesini de çalışanlarımızın aleyhine olduğu için desteklemeyeceğimizi belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, muhalefetin sesi biraz daha kısılmış bir şekilde yeni döneme başladık. Yeni dönemle birlikte, ülkemizin içinde bulunduğu duruma özetle bakmak gerekirse her yeni uygulama Türkiye'yi daha derin çıkmaza ve sıkıntıya sokuyor. Ülkenin tahrip edilmedik kurumu kalmadı. Dış politika iflas etti, Orta Doğu politikası iflas etti. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğiyle ilişkiler krizde, tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Dış politikadaki hatalar ve bozulan ilişkiler ekonomiyi ve yurttaşları derinden etkiliyor. Başta tarım politikaları olmak üzere sanayici, ihracatçı, lojistikçi, inşaat sektörü, tüm sektörler kan ağlıyor ama seslerini çıkaramıyorlar. Neden? Çünkü üzerlerinde balyoz gibi OHAL var.
Değerli arkadaşlar, basın susmuş, susturulmuş, yazarlar susturulmuş, akademisyenler susturulmuş, susmayanlar içeri atılmış. Bütçe yamalı bohçaya dönmüş, yeni vergilerle durum kurtarılmaya çalışılıyor. Yeni vergiler geliyor ama AKP Genel Başkanı bunlardan haberi yokmuş gibi davranıyor. İktidar on beş yılda ülkeyi batırmış; hukuk, yargı sistemi, eğitim sistemi çökmüş. Muhalefetin on beş yıldır ikazlarına aldırış etmeyen iktidar battıkça baskıyı artırıyor. AKP kendi evlatlarını yiyerek aklanmaya çalışıyor. Seçimle göreve gelenler bir bir görevden uzaklaştırılıyor. Cumhurbaşkanı belediye başkanlarının istifaları için "Partiden ihraç, görevi ihmal, görevi kötüye kullanmaktan almak istemiyoruz." diyor. Eğer bu kusurlar varsa bu kişiler için yasal işlem başlatılması gerekmiyor mu? İstifa ettirdikleri belediye başkanları yerine belediye meclislerinde seçim yaptırarak yeni başkan seçtirirken, başkanları görevden alınan onlarca belediyeyi kayyumlarla aylardır yönetiyorlar. Aslında AKP 17-25 Aralık gibi, yerel yönetimlerdeki yolsuzlukların da üzerine sünger çekmek istiyor.
AKP Hükûmetinin dış politikada yaptığı hata ve kavgaların faturasını vatandaş ödüyor, iş adamı ödüyor. Bu iktidardan kurtulmadan bunların ve ülkemizin düzelme şansı da görünmüyor.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.