| Konu: | Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 18.10.2017 |
ERKAN AYDIN (Bursa) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Kanun'un 10'uncu maddesi üzerine verilen önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, hastanede bulunan önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Baykal'a acil şifalar diliyor, dualarımızın onunla olduğunu ifade etmek istiyorum.
Evet, iktidar, yine toplumda bölünmeyi artıracak, ülkeyi daha fazla korku imparatorluğuna çevirecek yeni bir yasa tasarısını önümüze attı. Hem de bütün toplumsal muhalefete karşı öyle bir baskı rejimi yarattılar ki, dün Meclis kapısının önüne gelen kadınların protestolarına dahi tahammül edemediler, orantısız güç, şiddet, biber gazı gibi birtakım eylemlerle engellemeye çalıştılar. Protesto eden bu masum kadınların gelip en azından şurada kendilerini ifade etmesiyle ne kaybederlerdi, onu da kendilerine sormak istiyorum. Belli ki korkuyla toplumu teslim almak ve kendilerini de vazgeçilmez kılmak için yapılan bir uygulama fakat günün sonunda kuşkusuz ki toplumu da çürütecek bir strateji çünkü korkuya teslim olan toplumlar aklı, sağduyuyu kaybederler, neyin doğru neyin yanlış olduğunu fark edemez hâle gelirler ve sonunda da çürürler.
Şimdi, iktidar hem dış politikayı malzeme yapıp korku üretiyor hem de iç politikada toplumsal duyarlılıkları hiçe sayarak bütün kesimlere gözdağı vermeye çalışıyor. Belli ki şimdi de toplumu "müftü nikâhı yapanlar" ve "yapmayanlar" diye ikiye bölerek bu korkuyu sürdürmek istiyorlar. Sonra da çıkıp "Ülkede beka sorunu var." deyip bunu devam ettirecekler.
Peki, ülkede beka sorunu var mı? Elbette var ama kaynağı, sadece dış güçler değil, AKP'nin yanlış politikaları; aynen Irak'ta, Suriye'de, Libya'da uygulanan yanlış politikalar gibi. Orta Doğu'yu bu hâle getiren ülkeler, yine ülkelerinde korku imparatorluğu yaratmaya çalışmışlardı. Özgürlükleri kısıtlayan, toplumsal barışı tesis edemeyen, iktidarda kalmak için toplumu bölen, ayrıştıran, halkı yoksullukla boğuşurken saraylarda lüks, şatafat içinde yaşayan kişilerdi, ülkelerini kendi babalarının malı gibi görüp tek adam rejimiyle yönettiler. Eğitimi, ekonomiyi, toplumsal bütünlüğü, ülkenin değerlerini dert etmeyip kendilerinden başka kimsenin aklına, yaklaşımına itibar etmediler. Peki, sonuç ne oldu? Sonucu hep birlikte gördük, şu anda her taraf, hemen dibimiz de yangın yeri.
AKP Genel Başkanının bitmek tükenmek bilmeyen kavgacı siyaset anlayışı içinde toplumu kendine kenetlemek için yarattığı bu hamaset siyaseti ve devamlı düşman yaratma hevesi ülkenin geldiği son nokta. Evet, bu yanlışlar neticesinde dünya nezdinde kaybedilen itibar, oradan gelecek cezanın faturasının da gene bu ülkenin masum vatandaşlarına ödetilmeye çalışılacak olması. Toplumsal barışını sağlamış, adaletini tesis etmiş, değerlerini korumuş, refah düzeyini artırmış, yani yaşanabilir ülke yapmış toplumları, devletleri dışardan bölmeye kimsenin gücü yetmez.
Türkiye'yi beka sorunu yaşayan bir devlet hâline getiren şey de aslında, hem eğitimin hem de bu değerlerin çökmüş olmasıdır, hukukun devre dışı bırakılmasıdır, sokak dilinin ülkeye yönetim felsefesi olarak hâkim kılınmasıdır, 40 milyon insanı yoksulluk sınırında yaşarken "İtibardan tasarruf olmaz." diyerek saraylarda lüks, şatafat içinde yaşayan iktidar anlayışıdır. Ne yazık ki bu kişisel beka sorunlarını Türkiye'nin beka sorunu gibi yansıtmaya çalışmak da ülkemizin içinden çıkılmaz bir sorunu hâline gelmiştir. Neticesinde bunları çözmek, burayı tekrardan yaşanabilir bir ülke hâline getirmek de hepimizin ortak kaygısı olmalıdır.
Türkiye'yi bölmeye çalışanlar var mı? Elbette var ama görüyorum ki şu anda dış güçlerden önce, üzerinde konuştuğumuz yasalar da içeride toplumu daha fazla bölüyor, daha fazla ayrıştırıyor ve o dışarıdan bölmek isteyenlerin ekmeğine de yağ sürüyor.
Biz de bu ayrımcılıktan beslenen iktidarı burada bir kez daha uyarıyoruz: Bu hatadan bir an önce geri dönün. İnsanları tepede ayrıştırıp aşağıda daha fazla kavga edecek duruma getirmeden, "dinli" "dinsiz" gibi birtakım yaklaşımlara, yaftalara gerek kalmadan bu yasa tasarısının geri çekilmesini öneriyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)