| Konu: | Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 19.10.2017 |
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Çok teşekkür ediyorum.
Semih ve Nuriye'yle ilgili sorulan bir soru var, yarın mahkemesi olduğunu söylediniz. Şunu ifade etmek isterim: Türkiye Cumhuriyeti devleti, bizler, hepimiz, herkesin hayat hakkını korumakla ve hepimizin hayat hakkının da korunmasını istemekle bir şekilde mükellef bir durumdayız. Bu durumu siz de ben de biliyoruz. Burada, özellikle, kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilen bu 2 kişi açlık grevi yapmak suretiyle tekrar kanun hükmünde kararnameyle görevlerine iadeyi talep etmektedirler ama burada devletin kendine ait bilgileri vardır ve biz bu bilgileri paylaştık. Bu bilgiler şu anda yargıdadır ve yargılama aşamasındadır. Ve tekrar şunu söylemek istiyorum: Biz herkesin hayat hakkının devamı için bir çaba sarf ediyoruz. Onun için polisimiz, onun için jandarmamız, onun için güvenlik kuvvetlerimiz, başka bakanlıkların tüm memurları ve burası bu iş için söz konusudur. Ama Allah'ınızı severseniz ya. Yani bunları hastaneye götürmek istersiniz, götürülmek istendi, direniş sergilendi "Ben hastaneye gitmem." dendi. Tedavi edilmek istendi "Ben tedavi ettirilmek istemiyorum." dendi. En sonunda geçen günlerde alındı, hastaneye götürülürken ondan bir gün önce, iki gün önce, beş gün önce, altı gün önce sürekli "Hayati tehlikesi var." dendi. Doktorlar "Hadi biz sizi götürüyoruz." dediğinde "Ben kitap okuyorum, gitmek istemiyorum." dendi. Bana lütfen birisi bunu izah etsin. Benim aklım, melekelerim bunu anlamaya yetmiyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - OHAL Komisyonu niye çalışmıyor Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bakın, ben başka bir şey söylüyorum, siz başka bir şey söylüyorsunuz. Ben bir durum tespiti yapmaya çalışıyorum.
Ve burada yargılama hukukun işidir. Yani mahkemesi ne zamansa bunu yargılayacaktır ellerindeki bilgilerle ve belgelerle. Ama buna ait çok ciddi bir terör örgütüyle biz karşı karşıyayız. Bu terör örgütünün esaret altına aldığı insanları ve tehdit ettiği insanları hepimiz biliyoruz ve bu DHKP-C.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Bakan, siz hiç görüştünüz mü kendileriyle?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ben görüşmedim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Görüşün o zaman.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ama benim Başbakan Yardımcısı arkadaşım aileleriyle beraber görüştü ve aileleriyle beraber hepimizin bilgisi dâhilinde, Sayın Başbakanımızın bilgisi dâhilinde görüştü ve onlara çağrıda bulundu. Şunu çok net bir şekilde ifade etmek isterim: Elimizdeki bilgilerde ve belgelerde, yargıya aktardığımız bilgilerde -karar yargının kararıdır- hele son yaklaşık 200 kişinin üzerinde yapmış olduğumuz DHKP-C operasyonunda o operasyona mesnet teşkil eden bilgilerde bu kişilerin isimleri açık ve net bir şekilde geçmektedir. Ondan önce de vardı. Ben son bilgiyi size söylüyorum. Şimdi bütün bunlar varken bizim görevimiz eğer bunlar bir terör örgütünün elindeyse bunları bu terör örgütünden kurtarmak mıdır değil midir? Benim insan olarak birinci görevim bu. Ve...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hayatlarını kurtarmak.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Nasıl hayatını... Hayatını kurtarmak için Sağlık Bakanlığı görevde, valilik görevde, savcılık görevde, herkes görevde, o direniyor, diyor ki: "Ben hayatımın kurtarılmasını istemiyorum."
Bakınız, bu tartışma çok uzayan bir sürece doğru gider. Burada hepimiz neyin ne olduğunu ve ne şekilde olduğunu biliyoruz. Biz meşru insanlarız ve bizim hukuktan başka hiçbir gücümüz yok ama terör örgütleri gayrimeşrudur ve hukuktan başka bütün güçlerini kullanırlar, bunu siz de biz de biliyoruz. Buradan çıktığımız andan itibaren sizler, bizler, ailelerimiz, etrafımız, hukuka ve devletin eminliğine emanetiz, başka bir şeye değil. Ama burada bir baskı var ve bu baskıyla beraber bunu bire bir konuştuğumuzda, evet, buradaki arkadaşlarımız da söylüyorlar "Biz vazgeçirmeye çalışıyoruz." ama beceremiyorlar, beceremediler. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da bu tavsiyede bulundu, bu tavsiyeye de uyulmadı; başkaları da bu tavsiyede bulundular, bu tavsiyeye uyulmadı. Ya, bu kişilerin tamamını DHKP-C kimse, hangi terör örgütüyse bunun elinden kurtarmak elbette ki bizim temel görevlerimizden bir tanesidir, hayat hakkını devam ettirmek de temel görevlerimizden bir tanesidir.
Ben siyaset falan yapmıyorum, siyaset yapsam siyaset yapma biçimini çok güzel ortaya koyarım, o işi de iyi yaparım ama ben siyaset yapmıyorum, sorumlu bir devlet adamı olarak elimizdeki bir vakıaya, bir konuya yaklaşım biçimimi ortaya koymaya çalışıyorum. Burada hepimiz sorumluyuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi de sorumludur ve bu konuda yargı bir karar verecektir.
Osman Kavala konusunda soruşturmanın gizliliği var. Bu gizlilik konusunda bu mesele devam etmektedir.
Özellikle bireysel silahlanma konusunda şunu ifade etmek istiyorum: Bir kere, dün biraz açıklamıştım. Mahmut Bey'in sorusuna bilgi gelince cevap vereceğim yani bilgi ne zaman gelirse tam net bir şekilde. Ama benim dün anlattığım, benim yanlış bilgilendirilmem dolayısıyla değil. Ben özellikle Toplum Yararına Çalışma üzerinden kendi bilgimle beraber size onu anlatmaya çalıştım, siz başka bir konu soruyordunuz, onu dün de ifade ettim ama sizin sorduğunuz konunun bilgisi bana intikal ettiği andan itibaren onu da sizinle paylaşacağım.
Özellikle silahlanma konusunda bir değerlendirme var burada. Şu çok net: Biz internet üzerinden yivsiz tüfeklerin satışları konusunda bir kanuni düzenleme yaptık, kanun hükmünde kararnameyle bu düzenlemeleri yaptık ve bu düzenlemelerde özellikle satın alma belgesi bulunmayanlara satış yapılması hâlinde uygulanan 200 lira cezayı 2 bin liraya, ruhsatnamesiz tüfek bulunduranlara uygulanan 50 liralık cezayı -her tüfek için, dikkat edin, birkaç tüfek için de 50 lira ceza veriliyordu- her tüfek için 500 liraya çıkarttık. Yani ikisinde de 10 katlık bir artış söz konusu oldu. Bir de internet üzerinden satışların engellenmesi konusunda özellikle Siber Suçlarla Mücadele Dairemizde bir sanal devriye sistemi kurduk ve bunları takip ediyoruz ve bu sanal devriye sistemini kurduktan sonra 37 adres tespit edildi. Bunların adli ve idari işlemlerinin yapılması için de ilgili birimlere bu bildirildi. Burada birçok televizyon kanalını sayıp sizin vaktinizi almak istemiyorum. Bu konularda bugüne kadar ciddi para, idari yaptırım cezaları bunlara kesildi ve bunlarla ilgili de adli ve idari işlemler başladı. Bu arada da birçok yaptığımız uygulamalarla... Bakın, iki üç gün önce Mersin'de bir motosiklet patladı, Allah'ımıza çok şükürler olsun ki mesele atlatıldı ama şunu size söyleyeyim: Biz olayın olduğu günü değil, ondan beş gün önce Türkiye genelinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - ...yaklaşık 30 bin motosiklete işlem yaptık ve 30 bin motosiklet konusunda da bu işlemlerde birçok motosikleti menettik çünkü biz bu istihbaratları ve duyumları alıyoruz. Bu duyumları aldığımız andan itibaren terörle mücadeledeki temel politikalarımızdan birisi olan öngörüyü ve stratejiyi birbiriyle buluşturup bunu gerçekleştiriyoruz. Bunlara devam da edeceğiz.
KGT konusunda önemli bir şey geldi. Yani adı sanı olmayan, zıpırık bir şey. Yani bu konuda arkadaşlarımız gerekli tahkikatları yapıyorlar, kimdir bunlar, nedir ve bu arkadaşlara da ulaşacaklar. Yani bu tip çeteler, bu tip birtakım organize örgütler veya kendilerini bu noktaya getirmek isteyen isimler, dönem dönem ülkede ortaya çıkarlar, devlet bunlara gerekli cevabını verir ve devlet bunları bir daha ortaya çıkamayacak hâle de getirir. Böyle bir şeye devletin ihtiyacı olur mu canım, kim bunlar? Yani kendi adına bir şey yapmaya çalışan... Var mı yok mu onu da bilmiyoruz ama ilgili araştırmaların yapılması konusunda haber çıkar çıkmaz kendi talimatımızı verdik, arkadaşlar o araştırmaları gerçekleştiriyorlar. Bunu bilmenizi isteriz.
Bakınız, Türkiye bir hukuk devletidir. 1990'ların kendine ait şartları orada kalmış, gitmiştir. Bugün Türkiye 21'inci yüzyıldadır. Yaptığımız bütün mücadeleleri ve bütün operasyonları hukuk devleti çerçevesi içerisinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz ve bu konuda hukuk devletinden de santim sapabilecek bir adıma bizim tahammül edebilmemiz mümkün değildir. AK PARTİ iktidara geldiği günden itibaren bu konulardaki mücadelesini hukuk devleti içerisinde getirir, "işkence" denilen meseleye sıfır tolerans ortaya koyar, kim yaparsa yapsın buna ait bir tahammülümüz söz konusu değildir. Bizim ilerlediğimiz meselelerde geri dönme konusunda kesinlikle ve kesinlikle bir tahammülümüz söz konusu değildir, onlar geçmiş dönemlerde kalmıştır. Diğer belediyelerle ilgili cevabı da daha sonra veririm inşallah.