GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:14
Tarih:26.10.2017

CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Tabii, uluslararası sözleşmeler bu son iki gündür hep Parlamentoya getiriliyor ancak biraz önce teknik soruyu Sayın Bakana sorunca dedi ki: "Uluslararası sözleşmeler okunduğu gibi yazılır." Bugüne kadar imzalamış olduğumuz diğer sözleşmelerden okunduğu gibi yazıldığına ilişkin bana bir örnek Sayın Bakan eğer gösterirse gerçekten mutlu olacağım. Bu savunma doğru bir savunma değil. "Sayın Vekilim, evet, bu, özensiz, düzensiz yazılmıştır; biz bunları düzelteceğiz." deseydi belki daha doğru, daha yapıcı bir açıklama olurdu. Bu anlamda, bence hatayı hatayla kapatmaya çalışıyorlar ki bu doğru bir cevap değildi. Mümkün olduğu kadar, gerçekten, hata yapmamak hepimiz için iyi olur yani bunu bir uyarı amacıyla söyledim. Hatayı savunmanın da bir manası yok diye düşünüyorum.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; diğer ülkelerle yapmış olduğumuz bu sözleşmelerin bir kısmına baktığımız zaman, bazılarında "beş yıl" deniliyor, bazılarında "süresiz" deniliyor hatta bazılarında diyor ki "Süre bittikten sonra" "süreden altı ay önce yenilenmesi" "bir beş yıl daha yenilenebilir". Yani burada, ortada, bugüne kadar baktığım tüm sözleşmelerde doğru düzgün bir format bulamadım. Diyeceksiniz "Her ülkenin kendisine özgü bir yöntemi olur." ama bizim ülke olarak da hukuk devleti, hukuk güvenliği açısından bazı çekinceleri koymamızda yarar var değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bu açıdan baktığımızda, sözleşmelerin yürürlükte kalması, bunların tatbik edilmesi için bizim ilk önce bir hukuk devleti olmamız lazım. Hukuk devleti de olabilmemizin yegâne yol ve yöntemi... Evet, Anayasa'mız "Türkiye Cumhuriyeti devleti -2'nci madde- hukuk devletidir." diyor, doğru. Hukuk devletinde vatandaşların kanuna, Anayasa'ya, nizama, tüzüğe, yönetmeliğe uyması kadar, devleti idare eden yöneticilerin de uyması lazım. Yani vatandaşı biz kanuna uymadığı zaman yaptırımla, müeyyideyle cezalandıracağız ama idareciler de eğer buna uymazsa, o zaman da bir keyfîlik söz konusu olmuş olur. Peki, keyfîlik neyi getirir? Keyfîlik ülkede kayırmacılığı getirir, eşitsizliği getirir. Kayırmacılığın ve eşitsizliğin olduğu bir yerde yolsuzluk olur, rüşvet olur. Ve bu açıdan baktığımız zaman da hukuk devletinin olmadığı bir ülkede... En önemli husus... Çünkü ülkeleri ayakta tutan adalet duygusudur, düzendir. Bir ülkede eğer adalet yoksa o ülkede düzen de olmaz değerli arkadaşlar. Düzenin olmasının yegâne koşulu adaletin tecellisidir.

Herhâlde misafirlerimiz geldi, ben burada söz hakkını size veriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Tanal, zaten sözünüzü kesecektim bir dakika ama siz benden önce davrandınız.

Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Pakistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, Ticaret ve Tekstil Bakanı Sayın Muhammad Pervaiz Malik ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. (Alkışlar) Kendilerine, değerli heyetine Meclisimiz adına "Hoş geldiniz." diyoruz.

Sayın Tanal, buyurun, devam edebilirsiniz.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Efendim, biz de misafirlerimize "Hoş geldiniz." diyoruz, buradan selam ve saygılarımızı iletiyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabii burada tarafsız ve bağımsız yargıya gelirsek, son günlerde gerçekten tarafsız ve bağımsız yargıdan çok söz ediliyor. Peki, hâkimler, savcılar göreve alınırken ne yapılıyor? Yazılı sınavlar yapılıyor, yazılı sınavlar yapıldıktan sonra sözlü mülakatlar yapılıyor. Sözlü mülakatlar geçmişte görüntülü kamera kayıtlarıyla yapılırdı. Niye görüntülü kamera kaydıyla hâkim ve savcılara sınav yapılırdı? Sebebi kayırmacılık yapılmaması içindi, birilerinin parti devleti olmaması içindi. Yani sözlü mülakatlar gerçekten hukukun, adaletin tecellisi için yapılırdı ancak şu anda, günümüzde parti kayırma açısından, birilerini yönetime getirme açısından, birilerini seçme ve eleme açısından sözlü mülakatlar buna hizmet eder bir duruma geldi ki bence bu şekilde adam kayırmacılığın olduğu sözlü mülakatlar yargıya büyük bir gölge düşürüyor.

Peki, bu sözlü mülakatları geçen hâkim ve savcılar için ne yapılıyor? O stajyerlik döneminde aynı zamanda maaş veriliyor, sigortaları emekliliğe esas teşkil ediyor ama aynı evsafta olan avukatlık stajyerlerine baktığımız zaman, avukatlık stajyeri olan arkadaşlarımızın hiçbirisine ücretli olarak staj yaptırılmıyor. Diyor ki: "Stajyer avukat stajını ücretsiz yapacak." Peki, stajyer hâkim veya stajyer savcı ise ücretini alıyor ve sigortası aynı zamanda devlet tarafından karşılanıyor. Aslında aynı fakülteden mezun, aynı eğitimi almışlar; biri stajyer hâkim veya stajyer savcı, diğeri de stajyer avukat. Değerli arkadaşlar, Türkiye'deki stajyer avukat arkadaşlarımız bu anlamda mağdur. Eğer stajyer avukat arkadaşlarımızın ücretli çalıştığı tespit edilebilirse stajı yanıyor. Peki neyle geçinecek bu stajyer avukat? Bu, stajyer avukatların kanayan bir yarasıdır. Nasıl stajyer hâkim ve savcıya devlet maaş veriyorsa, nasıl devlet sigortasını ödüyorsa stajyer avukatların da stajyerlik dönemi içerisinde maaşını vermeli ve aynı zamanda da sigortasını yapmalıdır yani bunlar aynı koşullara, aynı kurallara tabi olmalıdır. Bu anlamda, stajyer avukatların o stajyerlik süresi Anayasa'mızın 18'inci maddesi uyarınca âdeta bir angaryadır.

Konuya bu tarafsız ve bağımsız yargı açısından baktığımız zaman -Sayın Bakan da hukukçu- bir başka konu da şu: Bana geçen hafta Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığından gelen bir... Kişi gözaltına alınır, gözaltındayken kendisine eziyet edildiği, dövüldüğü iddiasıyla suç duyurusunda bulunur. Cumhuriyet savcısı, kanun hükmünde kararnamenin ilgili -olağanüstü hâl ilan edildiği için- 9'uncu maddesi uyarınca "Olağanüstü hâl döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararname gereğince görevliler aleyhine idari, cezai soruşturma yapılamaz." diye takipsizlik kararı verdi Sayın Bakanım. Bunu, ben, geçen hafta burada ilgili bir başka bakanımıza ibraz ettim. Ancak değerli arkadaşlar, kanun hükmünde kararname "Vatandaşı git döv, vatandaşa eziyet et, kötü muamele et." diye bu şekilde yargılamadan bir muaflık tanımıyor. Böyle, geçmişteki 1982 Anayasası'nın geçici 15'inci maddesini biz kaldırdık; yeni bir 15'inci madde getirmedi bu Meclis buraya. Bu açıdan, bu tür kanun hükmünde kararnamelerin bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi lazım çünkü kanun hükmünde kararnamelerin asıl amacı... O dönemdeki darbe girişimiyle ilgili hasarlar terörle mücadele kapsamında gündeme geldi ancak bu kanun hükmünde kararnamelerin toplumda yaratmış olduğu tahribat hukuk güvenliği açısından çok büyük zafiyetler yarattı çünkü eğer bir ülkede hukuk güvenliği olmazsa o ülkede iktisadi güvence olmaz, o ülkede ekonomik istikrar olmaz, o ülkede siyasi istikrar olmaz, o ülkede yatırım olmaz. Bir ülkede yatırım yapmak istiyorsak, üretimi artırmak istiyorsak hukuk güvenliği şarttır. Çünkü para hukuk güvenliğini ister, yatırımcı hukuk güvenliğini ister. Yatırımcı âdeta bir güvencin gibidir, korkak güvencin gibidir, çevresine bakar, eğer o güvercin bir yerde bir tehdit görürse uçar. Parası olan yatırımcı da aynen korkak güvercin gibi bakar, eğer bu ülkede hukuk güvenliği varsa yatırımını yapar, hukuk güvenliği yoksa yatırımını yapmaz. Onun için -bizim olmazsa olmazlarımızdan- ülkemizde hukuk güvenliğini sağlamak zorundayız. Hukuk güvenliğini temin etmezsek üretim olmaz, istikrar olmaz, terör bitmez, demokrasiyi egemen kılamayız, adaleti tesis edemeyiz. Bunun yolu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) - Gelin... Değerli arkadaşlar, ülkemizde hukuk güvenliğini egemen kılarsak uluslararası sözleşmelere, diğer devletlerle yapmış olduğumuz sözleşmelere herkes sadık kalır.

Ben teşekkür ediyorum, selam ve saygılarımı iletiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)