| Konu: | Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 01.11.2017 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, konuşulmaması gereken, meşgul olunmaması gereken bir Hükûmet tasarısıyla karşı karşıyayız. Çünkü Türkiye'nin problemleri o kadar büyük ki, 2003 yılındaki problemleri saydığınızda ve bugün 2017 yılındaki problemleri saydığınızda, problemlerin hiçbirinin çözülmediğini, artarak devam ettiğini hep birlikte yaşıyoruz. Böyle bir durumda "Helal mi, haram mı?" diye binlerce yılın öğretisini kalkıp bir akreditasyon kurumuna bağlamayı, oradaki kurumların vereceği kararlarla insanları yönlendirmeyi doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Bu tasarı görüşülürken AKP Grubu adına yirmi dakikalık konuşmayı yapan arkadaşım şöyle bir şey söyledi: "Ya, Suudi Arabistan 2,3 milyar dolarlık et ithalatı yapıyor Brezilya'dan." Sormak istiyorum, Suudi Arabistan Müslüman bir ülke değil mi? Biz de öyleyiz. Niye bizden et ithal etmiyor Suudi Arabistan ya da Katar? Katar'da o ambargo uygulanana kadar raflarda Türk ürünü yoktu, niye bizden almıyorlar? Hiç merak ettiniz mi şimdiye kadar? Yarın da almayacaklar ama almaları için de bizim bu ürünleri üretmemiz gerekiyor. Peki, biz et üretebiliyor muyuz? Üretemiyoruz değil mi? En son, "Sırp kasabı" dediğimiz Sırbistan'dan et aldık. "Kasap" deyince aklınıza yanlış bir şey geldi herhâlde anladığım kadarıyla, gerçekten kasap olduğunu düşündünüz, et ithalatı yapan, et ticareti yapan kasap olduğunu düşündünüz ya da perakende satan kasap olduğunu düşündünüz ve 5 milyon tonluk et ithalatı yaptınız. Şimdi, bunu nasıl yapacağız, insanlarımıza bu eti nasıl yedireceğiz ya da bu eti alıp da bir başka ülkeye, Müslüman ülkeye nasıl pazarlayacağız? Bunu sormak lazım.
Suudi Arabistan'ı geçtim, Rusya'dan buğday alıyorsunuz değil mi? Buğdaydan ne üretiyoruz? Burada şiddetle savundunuz, biz "Rusya'dan buğday alıyorsunuz." dediğimizde, "Alıyoruz efendim, un yapıyoruz bunu, bir kısmını ihraç ediyoruz..." Ee, bir kısmını da Türk halkına yediriyorsunuz. Peki, bu analarımız, bacılarımız köylerde ocaklarda, fırınlarda köy ekmeği yaparken "Bunlar helal ekmek, bunlar haram ekmek." mi diyeceğiz, nasıl diyeceğiz biz bunu? Arkadaşlar, çok merak ediyorum ya, nasıl yapacağız biz bunu, gerçekten anlamış değilim.
Peki, kullandığımız her şey Avrupa malı değil mi? En çok ihracatı da Avrupa Birliği ülkelerine yapıyoruz, onları da "Hristiyan kulübü" diye zaman zaman nitelendiriyoruz ya, Hristiyan akreditasyon kurumu kurarlar ise, sizin ihraç ettiğiniz ürünleri almamak gibi bir çaba içerisine girerlerse ne yapacağız? En çok ihracat yaptığımız Avrupa Birliği ülkeleri, Suudi Arabistan'a ya da İslam ülkelerine bir ihracat falan yapmıyoruz ihracat rakamlarına baktığınızda. Bunu nasıl çözeceğiz? Çözemeyiz. Demek ki yanlış yoldasınız, Türkiye'de yine din bazlı istismar konusunu önümüze getirdiniz, "İşte bunlar helale karşı, harama karşı.", yutturmaya çalışıyorsunuz millete. Artık milletin bu konularda yutacak tahammülü kalmadı arkadaşlar.
Gündüz konuşmamda Devlet Demiryollarına değindim, Devlet Demiryollarının özellikle bölgedeki problemlerine değindim. Şimdi, helal ile haramı karıştırmak istemiyorsanız Devlet Demiryollarında bir inceleme başlatalım arkadaşlar. Size bir tek örnek veriyorum, Bursa-Yenişehir hattını örnek veriyorum: 75 kilometre, 800 milyon liralık ihale bedeliyle ihaleye çıkıldı. 378 milyon liraya -artı, eksi oynayabilir rakamlar- ihale edildi. Aslında, baktığınız zaman, 378 milyon liraya düşmesi normaldi. Niye normaldi? Ankara-Eskişehir hattının maliyeti -kilometre maliyeti- 3,6 milyon lira. "Eskişehir-İstanbul" dediğimiz hattın maliyeti 6 milyon liraya kadar çıkıyor. 6 milyondan da baksanız; 3,6'dan da baksanız ihalenin doğru olduğunu düşünüyorsunuz. Ama ihale için dokuz yüz gün süre verilmiş, dokuz yüz gün sonra 2013'te bitmesi gereken hattın sadece yüzde 10'u gerçekleşmiş; harcama oranı yüzde 98, yatırımı kullanma oranı, parayı harcama oranı yüzde 98, sadece yüzde 10'u gerçekleşmiş. 75 kilometrelik yolun eğer yüzde 10'u 378 milyona gerçekleşmişse kalan yüzde 90'ının kaça gerçekleşeceğini, kilometre maliyetinin nereye geldiğini yaptığımız örneklerden, şu anda çalıştırdığımız hızlı tren hatlarındaki örneklerden baktığınızda göreceksiniz.
Peki, bu ihale nasıl yapıldı? İhale, bakın, 75 kilometre ihale edildikten sonra değiştirilmiş. Ne değiştirilmiş? 50 kilometrelik güzergâh değiştirilmiş. Önce gölün, Gölbaşı'nın kuzeyinden geçiyormuş, güneyine almışlar; sonra demişler ki, DSİ demiş ki: "Buralar çok tarım alanları, meyve alanları, burayı değiştirelim." İhaleyi almış, ihale bitmiş, her şey olmuş, ondan sonra da sadece para kazanabileceği kısımları yapmış ki bütün demir yolu ihalelerinde bunu görüyoruz; Sivas-Ankara demir yolunda da görüyoruz, Konya demir yolunda, yüksek hızlı tren demir yollarının yapımında da görüyoruz.
Arkadaşlar, helali, haramı tartışmak istiyorsanız bunlara bir bakın Allah aşkınıza. Önce bunlarla bir dertlenin, bu yetimin hakkının nasıl yandaşlara aktarıldığına bakın, bunu görürsünüz.
Bir de, bir başka boyutu da, yapılan tüm ihalelerde yüzde 85'e varan oranda dış kredi kullanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) - Yani sadece yollarda, tünellerde insanları borçlandırmıyorsunuz, köprülerde insanları borçlandırmıyorsunuz, demir yollarında da insanları borçlandırıyorsunuz diyorum; sevgiler, saygılar sunuyorum.