GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:16
Tarih:01.11.2017

MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu tasarının kapsamındaki kurum, daha doğrusu bu kurumun bakacağı helal pazar birçok sektörü içinde barındıran, finans ve hizmet sektörünü de içine katarsak yaklaşık 4 trilyon dolarlık bir hacme ulaşan bir yapıdan bahsediyoruz burada. Yine araştırmalara göre, dünyada helal ürünleri tüketen yaklaşık 2 milyar kadar da tüketici var. Böylece çok büyük bir hacme sahip ve ekonomik olarak aynı zamanda bütün ülkelerin gözünü diktiği ve bu pazardan da pay almak istediği bir yapıdan konuşacağız.

Sayın milletvekilleri, yarım asırdan bu tarafa helal belgelendirme çalışmaları da sürmüş ve günümüze kadar gelmiş. Buna rağmen bu çalışmalar henüz etkin ve yaygın bir güvence sağlayacak düzeye de gelememiştir. Bunun birçok sebebi vardır ama bunların başında fıkhi ihtilaflar, sertifika kurumları arasındaki birtakım farklılıklar, helal sertifika ve logo farklılıkları, ulusal ve uluslararası düzeydeki yasal boşluklar, ülkelerin kurumları arasındaki ticari rekabet uygulamayı da olumsuz yönde etkilemektedir. Kısaca, helal sertifikası konusunda çok karışık standartlar ve işlemler bulunmaktadır. Bir kuruluşun standardı diğer bir başka kuruluşla uyuşmamakta ve zaten hâlen bu konulardaki karışıklıklar da devam etmektedir.

Şimdi, tüm bu karmaşanın içinde, günümüzde dünyada helal standartları belirleyen veyahut da helal sertifika veren pek çok da kuruluş faaliyette bulunmaktadır. Helal sertifikası veren hemen her kuruluş kendi belirlediği standartları uygulamakta ve dolayısıyla bu standartların da bir harmonizasyonuna ihtiyaç bulunmaktadır. Zaten bu tasarının uygulamalarından bir tanesinin de bu olması gerekir diye düşünüyorum.

İslam İşbirliği Teşkilatı altında -ki bu ülkeler 57 ülkedir- Türkiye'nin öncülüğünde İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü -bunun kısa adı SMIIC, biraz sonra atıf yapacağım- İstanbul'da kurulmuştur ve bu kuruluşun 33 tane faal üyesi, 3 tane de gözlemci üyesi yani 36 tane ülkeden meydana gelmektedir SMIIC. Türk Standardları Enstitümüz -kısa adı TSE- bu SMIIC standartlarına göre Türkiye'de helal uygunluk belgelendirmesi yapmaktadır. Ayrıca bizim TÜBİTAK kuruluşumuz -ulusal kuruluşumuz- Ulusal Metroloji Enstitüsü de gene bu SMIIC'le üye olarak faaliyetlerde bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla pazarda söz sahibi olacağımız dile getirilmektedir ki ben de biraz önce konuşmama girerken bu pazarın büyüklüğünden bahsetmiştim. Helal ürün konusunda en güçlü iki pazar Orta Doğu ve Asya-Pasifik pazarıdır. Bizim biraz uzağımızda kalmaktadır coğrafi olarak ancak doğrudur, ortada çok büyük bir pazar vardır ama belirli bir standardizasyon olmadığı için birçok da sorun vardır.

Öte yandan, Müslümanların çoğunlukta olduğu bazı ülkeler, helal ürün pazarında yüksek satın alma gücünde olan ülkeler arasında da neredeyse yok denecek kadardır. Mesela hangi ülkelerdir bunlar? Pakistan gibi, Hindistan gibi veya Bangladeş gibi ülkelerde Müslüman nüfusu çoğunlukta olmasına rağmen, bunlar helal ürün pazarında satın alma gücü bakımından kayda değer bir yerde de değildirler. Demek ki sadece Müslüman nüfus olması da bu pazarın genişlemesine yetmiyor. Türkiye eğer sisteme bu manada bir liderlik yapacaksa, başatlık yapacaksa daha kapsamlı düzenlemelere ve çalışmalara da ihtiyaç bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu helal standartlar ve belgelendirme konusunda yaşanan karışıklık ve ortaya çıkan dağınıklık konusunda bu tasarıda da doğru bir değerlendirmede bulunulmuştur. Hükûmet bunu getirirken bu tasarının genel gerekçesinde bu tespitte bulunmuştur. Evet, bu doğrudur ancak burada sorun, belgelendirme kuruluşlarını akredite eden akreditasyon kuruluşlarında da yaşanmaktadır. Yani, mesele sadece burada değildir. Çözüm olarak da bu tasarı maalesef bu anlamda yetersiz kalmaktadır ki bizim muhalefet olarak üzerinde durup bazı önergelerle de düzeltilmesini istediğimiz, Komisyonda da katkı yapmaya gayret ettiğimiz kısmı bu kısmıdır.

Tasarının komisyona sunulurken bir kısmi düzenleyici etki raporu eki bulunmaktadır. Bakın, o ekte şöyle bir cümle de geçiyor: "Kurulması öngörülen yeni yapının bağımsızlığı ve tarafsızlığı SMIIC standartları çerçevesinde gerekliliktir." Bu cümle aynen oradan. "Ekonomi Bakanlığı veya bir başka kamu kuruluşu bünyesinde kurulması bağımsızlığına ve tarafsızlığına da halel getirebilecektir." deniyor.

Şimdi, etki raporunun bu tespitine göre -ben de bu tespite katılıyorum- tasarı daha başlangıçta helal işe halel bir durum getirmektedir, etki raporunun kendisine göre söylüyorum bu lafımı.

Akreditasyonda esas amaç nedir? Tek bir akreditasyon ve tek bir sertifikayla ürünlerinizin bütün dünyada yani global olarak ticaretini sağlayabilmektir; amacımız budur, akreditasyonun temel amacı budur. Zaten bunu tespit ettiği için Avrupa Birliği bir regülasyon çıkarmıştır, kendine bağlı birlik üyesi ülkelerde tek bir akreditasyon kuruluşuna gidilmesi noktasında gayret sarf etmiştir ve kural hâline de bunu getirmiştir, biz de bu kurala bugüne kadar uyuyorduk. Türk Akreditasyon Kurumu, kısa adı TÜRKAK böyle bir kurumdur değerli milletvekilleri. Ama bir kez daha belirtelim ki dünya standart ve akreditasyon konusunda tek bir kuruluşu yetkili kılmaya çalışırken biz şimdi bu prensipten bu tasarı çerçevesinde ayrılıyoruz, ayrı bir kurul oluşturmaya çalışıyoruz. Kurulması öngörülen kurum yine ürün belgelendirme kuruluşlarını akredite edecek, öbür yandan -yani biraz önce söyledim- TÜRKAK'ın yaptığı işi sınırları belirlenmiş başka bir alanda, başka bir kesimde yapmaya gayret edecek ve böylece birtakım karışıklıklar da ortaya çıkmış olacak. Ülkemizde birden fazla böyle bir teşkilatın kurulması sonuç itibarıyla birtakım şirket, vakıf, dernek ve benzeri yapıda başka başka akreditasyon kuruluşlarının da kurulması ya da hizmet vermesinin önünü açacak, iş içinden çıkılamaz hâle gelecek.

Değerli milletvekilleri, burada belki de en temel karşılaşılabilecek sorun, girişimcimiz bir taraftan AB ülkeleri için TÜRKAK'tan bir belge temin etmeye geçecek -bunun tabii ki bir maliyeti var, bir fiyatı var- öbür taraftan da diğer pazarlar için, örneğin İslam ülkelerindeki ürünlerini satabilmek, pazarlayabilmek için bu oluşturulması düşünülen kurumdan da belge almaya çalışacak. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Bir zamanlar Suriye ve İsrail'e ihracat yapmaya çalışan girişimcilerimize verilen çifte pasaport olayındaki gibi yani bir pasaportun arkasında "Aman İsrail damgası olmasın, Suriye'ye de gidecekler." veya tersi Suriye'nin damgası varsa İsrail'e giremez. Böyle bir çözüm yolu bulunarak biz çifte pasaport çıkartarak bunu aşmaya bir zamanlar çalışmıştık.

Değerli milletvekilleri, TÜRKAK, bahsedilen kuruluş, bugün getirilmeye çalışılan kurumun personelinden yaklaşık iki katı mevcudu olmasına rağmen, iş yükü hem çok ağır hem de denetim havuzundaki yetersizlikler nedeniyle de bazı sıkıntılar yaşamaktadır. Burada da denetim havuzundan denetim yapılacağı söylenmektedir. Aslında, yasanın içerisinde denetimle ilgili doğru dürüst bir açıklama da yoktur. O bakımdan da bazı boşluklar vardır. Biz 5'inci maddede bir önerge geçirdik, başkanın kamu kuruluşundan olması veya olmaması durumundaki ücret meselesinde ki o da ciddi manada, yasal anlamda bir boşluktu. Hiç olmazsa o önergeyle kısmen o giderilmiş oldu. Bu sorunlar, bu tasarı yasalaştığı zaman -ilerleyen zamanı kastediyorum- tabii, ciddi birtakım başka sorunlarla da karşı karşıya kalınabilecek.

Şimdi, niye ben "Hazırlıksız ve bir bakıma alelacele bu getirildi." diyorum? Komisyon görüşmeleri sırasında sayın iktidar milletvekilleri tarafından verilen çok sayıda önergeyle "Kervan yolda düzülür." hesabı bazı kısımlar düzeltilerek, bazı kısımlar da ilaveler yapılarak Genel Kurula bu yasa tasarısı indirilmiş oldu değerli milletvekilleri. Mesela, bizim itiraz ettiğimiz noktalardan bir tanesi kurumun merkezi meselesiydi, hâlâ da kısmen açıkta kaldı bu. "Sayın Bakan tarafından belirlenir." kısmı ortak bir önergeyle, iktidar milletvekilleriyle ortaklaşa, daha doğrusu beraberce verdiğimiz ayrı ayrı önergelerle bu maddeden çıkarıldı ama ortada bir boşluk kaldı yani kurumun merkezinin neresi olacağına yönelik belki de yeniden bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç olabilirdi. Aynı şekilde, danışma kurulunun yapısında da bazı yetersizlikler var. Bunu da Komisyonda açıkçası çok yeterli bir şekilde tartışma fırsatımız olmadı, Komisyonda verilen bir önergeyle danışma kurulunun üye sayısını da artırdık. "Biz, MÜSİAD'ı koyacağız." dediler, yanına da ilaveten TÜSİAD'ı koydular. Zaten MÜSİAD, TÜSİAD çok da fark eden kuruluşlar değil, birbirleriyle ileriki dönemlerde kardeş de olacaklar diye düşünüyorum. Ama bu kurumun yeterince ihtiyaç izlenimi yaratmadığı zaten bu sayısından belli, toplanma yeterliliğinden belli. Yılda 1 defa toplanacağı söyleniyor, nasıl düzenleneceği çok açık değil, bazı yönetmeliklere bırakılmış durumda. Kurumun vizyonunun daraltılacağı da açıkçası bu danışma kurulunun etkin olmayışından ortaya çıkıyor.

Değerli milletvekilleri, biraz önce de söyledim, "Avrupa Birliğinde dahi üye ülkeler tek bir kuruma doğru gidiyorlar, tekleştiriyorlar kurumlarını." diye, biz karışık bir alana yeni bir kurum daha oluşturmaya gayret ediyoruz. Bu konuyla ilgili olarak Komisyonda şöyle de bir söz söylendi: "TÜRKAK'ın Avrupa Akreditasyon Birliğine -kısa adı EA bu kurumun- üye olması sebebiyle Müslüman olmayanları akredite edememesinin ayrımcılık olacağından bahisle yeni bir kuruma ihtiyaç olduğu, işte bu kurumun oluşturulması da sırf bu sebepten." dendi değerli milletvekilleri. Açıkçası, bu görüşe çok da katılamıyoruz çünkü hâlen Uluslararası Helal Forumu'na İspanya'nın, İtalya'nın, İngiltere'nin akreditasyon kuruluşları üyedir, faal bir şekilde çalışmaktadırlar ve bu kuruluşların aynı zamanda, biliyorsunuz, Avrupa Akreditasyon Birliğine, o, EA dediğimiz kuruma da aynı şekilde karşı yükümlülükleri bizim TÜRKAK gibi benzerdir. Şimdi, bunların tabii ki Uluslararası Helal Forumu'na üye olmalarının esas sebebi de bu alanda helal akreditasyonunu verebilmektir. Demek ki böyle bir şey oluyor. Zaten TÜRKAK da bu akreditasyonu kendisi yapmayacaktır. SMIIC tarafından geliştirilen standartlara göre helal akreditasyonunu verecek bu kurum ve bir ayrımcılık söz konusu ise muhatabı TÜRKAK değil, SMIIC olacak. Zaten bir düzenleme yapacaksanız SMIIC'te yapmamız gerekir diye düşünüyorum. 57 tane İslam İşbirliği Teşkilatı ülkesinden de biz anca 33 asil, 3 de gözlemci, 36 ülkeyi çağırmışız. Bu konuda biraz daha gayret göstermemiz gerekir diye düşünüyorum, sayıyı artırmamız, katılımı artırmamız lazım.

Öbür yandan, acaba Bakanlığımız TÜRKAK'ı da yanına alarak Avrupa Birliğiyle veya EA'yla birlikte bu konuları istişare etmiş, birtakım düzenlemelerin yapılmasını, argümanlarını onlara aktarabilmiş midir veyahut bütün bu çalışmaları hem Meclisimizde bulunan siyasi partilerle, konuyla bu alanda tebarüz etmiş kişilerle oturmuş danışmış mıdır? Böyle bir şeyin de maalesef olduğunu görmüyoruz. Demek ki önemli bir alanda hizmet edilecek ama öbür yandan -gene bu tasarı içerisinde var sayın milletvekilleri- bu kurum yardım ve bağış da toplayacak yani bir başka çelişkiyi de içinde barındıran bir durumla da karşı karşıyayız. Bu da tabii çeşitli sıkıntılar getirebilecek yani "yaptığı işe halel getirmeyecek tarzda" deniyor ama burasının çok muğlak olduğu çok açık ortada.

Tasarıyla kurum personeline Harcırah Kanunu'na göre hak ettikleri gündelik tutarının bir buçuk katı kadar bir ücret ödeniyor. Bunun da diğer benzer alanlarda çalışanlar arasında da bir haksızlığa, bir adaletsizliğe yol açacağı çok açık. Bu olumsuzlukların hepsi bizim baştan beri verdiğimiz, bundan sonra da vermeyi düşündüğümüz birtakım önergelerle düzeltilme noktasına gidecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu...

AHMET KENAN TANRIKULU (Devamla) - Toparlayacağım.

BAŞKAN - Toparlayın, bir dakika ek süre vereyim size.

Buyurun.

AHMET KENAN TANRIKULU (Devamla) - Bu önergelerimiz bu olumsuzlukların bir kısmını gidermeye yönelik olacak değerli arkadaşlar.

Kurumun kurulması yönünde irade gösterenlerin hiç olmazsa yeni yapının daha güçlü, daha düzgün ve hakikaten uluslararası alanda da söz sahibi olacak bir teşkilat yapısını bu tasarı görüşmelerinde sağlayabilmeleri gerekirdi diye düşünüyorum.

Buradaki amacımızın -biraz önce de söyledim- SMIIC standartlarının geliştirilmesi olması gerekirdi. Ben, bu görüştüğümüz tasarının yasalaşması hâlinde, birkaç yıl sonra tekrar birtakım yetersizlikler ve eksikler nedeniyle Genel Kurulumuza gelebileceğini düşünüyorum. Onun için, şimdiden birtakım hatalarımızın, eksiklerimizin giderilmesini öneriyor, hepinize tekrar saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)