| Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 07.11.2017 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sayılı Yasa Tasarısı'nın 5'inci maddesinde söz almış bulunuyorum.
Liman idare sahasındaki batık ve atıl gemilerin kaldırılmasıyla ilgili, 150 gemiyi ilgilendiren bir madde. Bunun üzerinde değil de ben 2 milyon kişiyi ilgilendiren bir konuda konuşmak istiyorum.
Ülkemizde taşeron işçilerle ilgili sözler veriliyor, sözler veriliyor, sözler veriliyor ve son olarak da "Bu yılın sonuna kadar bu iş bitecek." deniyor. Geçtiğimiz günlerde Kamu Taşeron İşçileri Platformu Başkanı Halit Önük beraberinde 30 il temsilcisiyle ziyaretime geldiler. Onların taleplerini burada, Mecliste dile getirmek istiyorum. Diyorlar ki: "Kamuda çalışan taşeron işçilerine verilen kadro sözünün karşılığı olarak, memur işini yapanların memur kadrolarına, işçilik işi yapanların işçi kadrolarına geçişi yapılmalıdır. İmtiyazlı şirket, devletin kendi kuracak olduğu şirket modeline ve özel sözleşmeli personel statüsüne kesinlikle karşıyız. Bu zamana kadar şirketlerin taşeronu olduk, bundan sonra devletin taşeronu olmak istemiyoruz. Yapılması gereken, taşeron işçilerin mevcut maaşlarına taşeron şirketlerine verilen kâr payını ekleyip daimî kadroya geçirilmeleridir. Bu sayede hem devlet ekstradan bir yük yememiş olacak hem de kamuda iş barışı sağlanmış olacaktır. Taşeron işçiler kadroya alınırken belediyeler, il özel idareleri ve personel çalıştırmasına dayalı olmayan ihaleler kapsamında çalışan işçiler de bu kapsama dâhil edilmelidir. Türkiye genelinde Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışmakta olan taşeron işçilerden 760 kişi yıl sonu itibarıyla ihalelerinin yenilenmeyecek olmasından ötürü işten çıkarılacağı duyumunu aldık. Bir yandan 'Yıl sonuna kadar taşeron işçileri kadroya alacağız.' diyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının kurumda bu işçilerin işten çıkarılacak olmasının anlamını açıklaması gerekir. Şayet, işten çıkarma haberi doğruysa acilen Sayın Bakan bu konuya el atmalı, ileride yaşanabilecek olan mağduriyetin önüne geçilmelidir."
Yani, taşeron işçiler mevcut statüleri korunarak adları değiştirilip bir kılıf uydurularak yapılacak değişikliği kabul etmiyorlar. Eşit işe eşit ücret istiyorlar ve ayrıca kendilerine kadro verilmesini talep ediyorlar.
Bunun yanında, Karayollarında ve şeker fabrikalarında çalışan geçici işçiler var. Bu işçiler yıllardan beri buralarda kendileri çalışıyorlar, ne yazık ki kadroları verilmedi. Son aldığım bilgiye göre, Niğde'de kara yollarında çalışan işçiler iki aydır yalnızca yarım maaş alarak çalıştırılıyorlar. Kendileri bunun nedenini sorduğunda, ödeneğin olmadığı, bu nedenle maaşlarının verilmediği belirtiliyor. Keza, aynı durum, Niğde Spor Salonu'nda çalışan işçiler için de geçerli. Öyle olunca, Türkiye genelinde taşeronda çalışan bir kısım işçinin de şu anda maaşlarını alamaz durumda oldukları ortaya çıkıyor. Bu durumu da Hükûmetin dikkatine sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, çalışanlarla ilgili sorunlar her geçen gün ağırlaşıyor; bunun yanında, farklı kesimler de sorunlarının çözümünü istiyorlar. Örneğin, emniyetteki bekçiler özlük haklarının iyileştirilmesini, bu anlamda yasal düzenleme yapılmasını bekliyorlar. Keza, atanamayan öğretmenler yıllardır atama bekliyorlar, kendilerine verilen sözler ne yazık ki çözüme yönelik değil. 100 bin öğretmen açığına rağmen, 300 bin civarında atama bekleyen öğretmenden gelecek yılda 20 bin kişi alınacağını Bakan açıklıyor ve bunların da mağduriyeti sürekli hâle geldi.
Keza, atanamayan sağlıkçılar var, ayrıca atandıkları hâlde güvenlik soruşturması bitmeyen sağlıkçılar var, ayrıca "Ek kadro vereceğiz." diye söz verilen sağlıkçılar var. Bu sağlıkçılar yarın, 8 Kasım Çarşamba günü Sağlık Bakanlığının yanında saat 12.30'da basın toplantısı yapıp dertlerini bir kez de kamuoyuna duyuracaklar. Sağlıkçıları da mağdur ediyoruz, öğretmenleri mağdur ediyoruz, bekçileri mağdur ediyoruz, işçileri mağdur ediyoruz, işsizler iş arıyor, onları mağdur ediyoruz, ayrıca bunların yanında çiftçilerimizi, esnaflarımızı mağdur ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Altunhisar ilçesinde bir çiftçi kardeşim dedi ki: "Meclis'te benim adımı da söyle Halil Baldır diye. Buğday ektim, para etmedi; hayvan aldım, ithal et çıkardılar, çiftçiyi bitirdiler. Bankalara borçlarımızı ödeyemediğimizden hacizden kurtulamıyoruz. Hükûmet bu konularda ne yaptığını bilmiyor. Ne olur bizim sesimiz olun, bunları dile getirin."
Ben tüm çalışan kesimlerin, esnafların, çiftçilerin sorunlarına Hükûmetin kulak vermesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)